27 Mayıs 2016
Sayı: KB 2016/20

Kölelik saldırılarına karşı işçi-emekçi barikatı
AKP şefinden emperyalistlere yeni çağrı
Muhalif basın yok edilmek-susturulmak isteniyor
Yeni bir Maraş planlaması
Yeni hükümet saldırı programını sürdürecek
“Birliğimizi sağlarsak, ne istersek alırız!”
AVON’da direniş başladı: #1AmaçİçinGüzellik
“İnsanca yaşamak, insanca çalışma koşulları istiyorum”
Madenci direnişi güncesi
Madenlerden yükselen mücadele ateşini büyütelim!
TKİP V. Kongresi sunumlarından - Sendikal bürokrasi ve bağımsız sınıf sendikası
Filistin halkını “Zafere kadar devrim” programı ve intifada özgürleştirir
Brezilya’da “Amerikancı sivil darbe”
Kapitalizm insanlığa ait hiçbir soruna çözüm bulamaz
Ahlaki çürümenin panzehiri devrim ve sosyalizm mücadelesidir!
“Aile bütünlüğü” adı altında kadına ve çocuğa dayatılan sefalet!
Sizi çok iyi tanıyoruz!
Moda ile tutsak edilen kadınlar
Nurhak şehitlerinin devrettiği kızıl bayrak onurla dalgalanıyor!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Yeni bir Maraş planlaması

 

Maraş’ın Terolar bölgesinde yapılması planlanan mülteci kampına karşı bölgedeki Alevi emekçiler direnmeye devam ediyor. Zira yöre halkı, yapılacak olan mülteci kampına IŞİD’in konumlandırılacağından şüphe duymuyor.

IŞİD’in, Suriye’de Alevileri hedef alan saldırıları ise aralıksız devam ediyor. Son olarak 23 Mayıs günü Suriye’nin Tartus ve Lazkiye kentlerinde toplam 9 bombalı saldırı gerçekleşti ve bu saldırılarda 100’ün üzerinde kişi yaşamını yitirdi. Böylesi bir durum ortada iken, Alevi emekçilerin Terolar’da yapılacak bir mülteci kampına karşı çıkmamaları beklenemez. 1978 yılında yaşanan Alevi katliamının başka bir senaryosunu yaşamak istemeyen bölge halkı, direniş kararlılığını bu nedenle sürdürüyor.

Terolar'da yaklaşık 5 bin Alevi emekçi yaşamaktadır. Kamp ise 27 bin kişilik tasarlanmıştır. Bu nedenle Alevi emekçileri doğacak herhangi bir provokasyondan kaynaklı büyük kaygılar yaşamaktadır ve bazı kesimler göç etmeye başlamıştır.

Yapılması planlanan bu kamp, bölge halkına kendi yaşam alanlarında nefes aldırtmayacaktır. Altyapı bakımından zaten birçok sıkıntı yaşanmaktadır. Bu kamp ile sıkıntılar daha da artacaktır. Kamp yerinin uygunsuzluğu ve alternatif kamp alanlarının varlığına rağmen, bu kampın Maraş’ta yapılmasına ısrar edilmesi, söz konusu projenin Türk sermaye devletinin gizli odalarında önceden ince düşünülüp, hesaplanmış olduğunu akıllara getirmektedir.

Kapitalist emperyalist sistem çok yönlü bunalımlar yaşamaktadır. Bu süreçten sermayedarlar en az zararla kurtulmak istemektedirler. Bu nedenle sermaye devleti burjuvazinin lehine olan yasaları meclisten sorunsuzca geçirmeye çabalamaktadır. Doğal alanların çoğunu sermayedarlara peşkeş çekmektedir. Kürt kentlerini “kamulaştırarak“ tamamen ranta açmayı hesaplamaktadır. Devlet, bu planları sorunsuzca hayata geçirebilmek için toplumsal muhalefeti ezmeye dönük saldırılarına hız vermiş bulunuyor. “Ya bendensin ya terörist” bakış açısıyla ilerici, devrimcilere saldırmakta, tutuklamaktadır. Polise çok geniş yetkiler vermektedir. Yandaş medyada da Türkiye’nin demokratik bir ülke olduğu servis edilmektedir.

Böyle bir tabloda toplumsal muhalefetin önemli bir dinamiği Kürt ve Alevi emekçilere yönelik saldırganlık artmaktadır. Maraş’taki direnişe desteğe gitmeye çalışanların şehre alınmaması, valiliğin her türlü eylemi yasaklaması devletin bu politikadaki ısrarını göstermektedir. Yüzyıllardır katliama uğrayan Alevilerin ise yeni Dersimler, Sivaslar, Çorumlar ve Maraş’lar yaşamaması için direnmekten başka bir yolu bulunmamaktadır.

Z. Umay

 

 

 

 

Türkiye’nin göçmenlere yardımı:

İstismar ve kölelik!

 

Türk sermaye devletinin övünç kaynağı olan “insani yardım” konusunun gerçek boyutu bir kez daha gözler önüne serildi. “İnsani yardım”da ana başlık göçmenler için yapılan “mülteci kampları” olurken, bir yandan çetelere desteğin sağlandığı, diğer yandan da her türlü çürümüşlüğün devletin “yardım” kurumlarınca önünün açıldığı kamplardan istismar haberleri yansımaya devam ediyor. Öte yandan, AB ile pazarlıklar sonucunda göçmenler için yapılan çalışma yasası düzenlemesinin de göçmenlerin kölece çalışmasının yasal zemini olduğu gözler önüne serildi.

İslahiye’deki kampta görüntülenen istismara “iyi hal”

Geçtiğimiz hafta Antep’te bulunan Nizip kampında istismarın önünün açılmasına dair haberler gündem olmuştu.

Son olarak da kentin İslahiye ilçesinde bulunan AFAD kampında 87 yaşındaki Ahmed H.’nin, aralarında torunları ve yeğenlerinin de bulunduğu 10’a yakın çocuğa istismarda bulunduğu MOBESE görüntülerine yansıdı.

Cinsel istismara ilişkin görgü tanıkları da bulunurken çocukların aileleri Ahmed H.’den “şikayetçi” olmadı. Açılan dava 4 celsede sonuçlanırken, çocukların ifadeleri, “dedelerinin” kendilerini kandırdığını ortaya koydu. Çocukların ifadelerinde bulunduğu belirtilen sosyolog da mahkemeye, “çocuklar yapılanın istismar olduğunu anlayacak yaşta değil” beyanında bulundu.

Tüm bunlara karşın, mahkeme, 3 Mayıs günü sonuçlanırken, sanık Ahmed H.’nin torunlarına uyguladığı istismarın “mahkumiyete yeter her türlü şüpheden uzak” olduğu iddiasıyla beraatine, yeğenleri ve bir diğer çocuğa yönelik istismarına ise “yargılama sürecindeki olumlu davranış” ile iyi hal indirimi hükmüne varılarak 19 yıllık hapis cezasının 15 yıl 10 aya indirilmesine karar verildi.

Göçmenlerin çoğunluğu kölelik koşullarında çalıştırılıyor

Göçmenlerin bu çürümüşlük içerisinde kamplara hapsedilmesinin yanı sıra 15 Ocak’ta yürürlüğe giren “Geçici Koruma Sağlanan Yabancıların Çalışma İzinlerine Dair Yönetmelik” düzenlemesinin de köleliğin denetlenmesine hizmet ettiği ortaya çıkıyor. 3 milyonu aşkın göçmenin yalnızca binde biri için, yani 3 bin civarında azınlığı için “çalışma izni” çıkarılırken, çoğunluk ise “çalışma izni” olmaksızın hem kayıt dışı hem de düzenleme çerçevesinde, mevsimlik tarım ve hayvancılık işlerinde çalıştırılıyor. “Çalışma izni” alan göçmenlerin çalışma koşulları belirsizliğini korurken, sayısına “sınır” getirildiği söylenen göçmenler terk ediliyor.

 
§