2 Aralık 2016
Sayı: KB 2016/45

Ya hep beraber, ya hiçbirimiz!
AB-Türkiye arasındaki emperyalist düğüm
Ekonomik kriz, riskler ve görevler
Kral çıplak!
OHAL’de direniş!
Tarikat yurdunda yangın: 11 öğrenci yaşamını yitirdi
Şirvan madenci katliamı ve iş cinayetleri üzerine
Günsan direnişçileri: Önemli olan işçilerin birlik olması
MİB MYK Kasım Ayı Toplantısı Sonuçları
DİSK: Asgari ücret net 2 bin TL olmalıdır
Devlet, işlevi ve akıbeti üzerine…
Avrupa’da siyasal gericilik dönemi ve faşizm tehlikesi
Halep, Rakka, El Bab üçgeninde savaş kızışıyor
Küba Devrimi'nin komutanı: Fidel Castro
Fidel ezilen milyonların kalbinde yaşamaya devam ediyor!
Ticarethane değil üniversite için sonuna kadar mücadele!
İEKK’dan 25 Kasım eylem ve etkinlikleri
Siyasi tutsaklarla dayanışmaya
Emperyalist savaşa ve yıkıma karşı mücadeleye
Rejim krizi ve beklentiler
Çocuk istismarı ve travma
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

AB-Türkiye arasındaki emperyalist düğüm

 

Geçtiğimiz günlerde Avrupa Parlamentosu (AP), Avrupa Birliği (AB) ile Türkiye arasında 3 Ekim 2005’te başlatılan üyelik müzakerelerinin geçici olarak dondurulması yönünde tavsiye kararı aldı. Nihai kararı 15-16 Aralık’ta Brüksel’de bir araya gelecek Avrupa Birliği (AB) liderleri verecek. AP, Müzakere Çerçeve Belgesi’nin 5. Maddesine göre hareket ederek, Türkiye’de özgürlükler, demokrasi, insan hakları ve hukuk kurallarının ihlalleri gerekçesiyle müzakerelerin askıya alınması gerektiğini düşünüyor.

Tayyip Erdoğan AP’nin bu kararının ardından, mülteciler kozunu kullanarak Avrupa Birliği’ni (AB) tehdit etti. Devamında AKP’lilerce AB karşıtı açıklamalar gündeme geldi. Malum medya ise hep bir ağızdan AB’ye verdi veriştirdi. Oysa aynı cenah Avrupa Birliği’nin 17 Aralık 2004 tarihli Brüksel zirvesinde müzakerelerin başlatılması kararını büyük bir sevinçle karşılamıştı.

Erdoğan ve şürekasının bir de Şanghay İşbirliği Örgütü’nü adres göstererek yaptığı tehditler var. Erdoğan ile yandaş ordusu hep birlikte “Avrupa yerine Avrasya var” diyerek Şanghay İşbirliği Örgütü’ne yüzlerini dönmekten bahsediyorlar.

Kuşkusuz bunun bir blöf olduğu, iç kamuoyuna yönelik bir hamle olduğu ortadadır. Siyasal ve ekonomik kriz dinamiklerinin giderek güçlendiği bir süreçte, Erdoğan ve AKP’sinin toplumsal dayanaklarını korumak için sergilediği nafile çabanın bir parçasıdır. Çünkü ortada, doların yükselişiyle kendini iyice belli eden ciddi ekonomik kriz emareleri, Suriye ve Irak üzerinden yürütülen yayılmacı kirli politikaların iflası, Kürt sorunu karşısında içine düşülen açmazlar vb. gelişmeler karşısında artık OHAL’siz varlık gösteremeyeceklerinin idraki ile daha bir saldırganlaşan AKP ve Erdoğan gerçeği bulunmaktadır.

Böylesi bir Türkiye tablosu içerisinde “Avrupa yoksa Avrasya var” söyleminin toplumu maniple etmek ve sözde AKP’nin “gücünü” göstermek için ortaya atıldığı aşikar. Türk sermaye devleti, AB emperyalizmiyle aralarına mesafe koyma gibi bir durumun gerçek hayatta bir karşılığının olmadığını gayet iyi bilmektedir. Türkiye’nin, toplam ihracatının yüzde 48,5’inin AB ile yapılıyor olması gerçeği bile var olan ekonomik bağımlılık ilişkisini göstermeye yetmektedir. Şanghay Beşlisi’yle ihracat oranı sadece yüzde 3’ tür. Bu gerçeği en iyi bilenler olarak Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği’nin Uluslararası Koordinatörü ve Avrupa Birliği Temsilcisi Bahadır Kaleağası, Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye ile müzakereleri dondurma kararı sonrasında, “Türkiye acilen olağanlaşmalı” uyarısında bulundu. Öte yandan Şanghay İşbirliği Örgütü’nün “Rusya ve Çin’in kendi aralarında ve etraflarındaki ülkelerle geliştirdikleri güvenlik konularını konuşma platformu” olduğunu belirterek zaten AB’nin bir alternatifi olamayacağını belirtti. Türkiye ve Avrupa sermayesinin ajandasında “müzakerelerin devamı ve Gümrük Birliği’nin güncellenmesi” olduğunu, ancak yatırımcıların temkinli yaklaştıklarını, olağanlaşma beklentisinde olduklarını da hatırlattı.

Aynı şekilde AB ülkelerinin emperyalist çıkarları Türkiye ile kopmayı gerektirecek bir düzeyde değildir. AB’nin önde gelenleri Almanya ve Fransa tarafından yapılan açıklamalarda tartışmaların büyümemesi gerektiği, polemiklerin gereksiz olduğu ifade ediliyor. Esasta her iki taraf da “reel” işlerine devam ediyorlar. Almanya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Sawsan Chebli, “Gerçeklere bakıldığında her iki taraf da anlaşmaya sadık kalıyor ve bu her iki tarafın da çıkarına olduğu için devam edeceğini umuyoruz” diyerek tehditlerin ve ahkam kesmelerin kofluğunu ifade etmiş oluyor.

Bu tartışmaların akabinde Avrupa Birliği Bakanı Ömer Çelik, AB Komisyonu ile temaslarda bulunmak ve AB Bakanlığı tarafından düzenlenen “Türkiye-AB Sivil Toplum Buluşmaları” başlıklı toplantılara katılmak üzere 29-30 Kasım’da Brüksel’e gitti.

Türkiye, bir yandan Erdoğan ağzıyla iç kamuoyuna “Ey Avrupa!” diye seslenirken, diğer yandan da hükümet sözcüsü AB emperyalistlerine mesajlar vermeye devam ediyor. Numan Kurtulmuş hükümet sözcüsü sıfatıyla; AB’ye, “Geri Kabul Anlaşması ile Vize Serbestisi anlaşması konusunda kararlı olduğumuz ayan beyan ortaya çıkmış oldu” diyerek bir anlamda “ne istediniz de vermedik” hatırlatmasında bulunuyor.

AB-Türkiye ilişkileri emperyalist bağlarla örülmüştür. Türk sermaye devletinin bağımsız bir dış politika izliyormuş görüntüsü verme çabalarının hiçbir karşılığı yoktur. Türkiye gibi başta ABD emperyalizmi olmak üzere batılı emperyalistlerle girdiği bu bağımlılık ilişkileri ancak toplumsal bir devrimle kopabilir. Emperyalistlerle kölece ilişkilere son verilmesi, onlara tanınmış her türlü ayrıcalığın ortadan kaldırılması, açık-gizli tüm kölelik anlaşmalarının iptali, emperyalist askeri üslerin kapatılması, AB, NATO gibi emperyalist kurumlardan çıkılması ancak işçi sınıfının devrimci iktidarında mümkündür.

 

 

 

 

Ekonomik bunalım dış ticaret rakamlarına yansıdı

 

Türkiye kapitalizminin kriz göstergeleri arasında yer alan dış ticarette Ekim ayı rakamları açıklandı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın birlikte oluşturduğu geçici rakamlara göre dış ticaret açığı geçtiğimiz yılın Ekim ayına göre yüzde 13,2 artış gösterdi. İhracatta yüzde 3 düşüş olurken ithalat yüzde 0,5 arttı.

Geçtiğimiz yılın Ekim ayına göre ihracat 12 milyar 841 milyon dolara düşerken, ithalat 17 milyar 4 milyon dolar oldu. İhracatın ithalatı karşılama oranı ise yüzde 78,3’ten yüzde 75,5’e düştü.

Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış seride, bir önceki aya göre ihracat yüzde 2,5 artarken, ithalat ise yüzde 1,7 azaldı. 2015 Ekim’ine göre ise ihracat yüzde 0,3 düşerken, ithalat yüzde 1,1 arttı.

AB’nin ihracattaki yeri korunuyor

Geçtiğimiz yıla kıyasla Avrupa Birliği’ne (AB) yapılan ihracat yüzde 0,8 düşerken, toplam ihracat içerisinde AB’nin payı ise yüzde 47,3’ten yüzde 48,4’e çıktı. En fazla ihracat yapılan ülkelerin başında ise sırasıyla Almanya (1 milyar 308 milyon dolar), İngiltere (1 milyar 49 milyon dolar), Irak (774 milyon dolar) ve İtalya (739 milyon dolar) yer aldı.

İthalat yapılan ülkeler sıralamasında ise Çin (2 milyar 214 milyon dolar) başı çekerken, ardından sırasıyla Almanya (1 milyar 757 milyon dolar), Rusya (1 milyar 204 milyon dolar) ve İtalya (850 milyon dolar) geldi.

 
§