2 Aralık 2016
Sayı: KB 2016/45

Ya hep beraber, ya hiçbirimiz!
AB-Türkiye arasındaki emperyalist düğüm
Ekonomik kriz, riskler ve görevler
Kral çıplak!
OHAL’de direniş!
Tarikat yurdunda yangın: 11 öğrenci yaşamını yitirdi
Şirvan madenci katliamı ve iş cinayetleri üzerine
Günsan direnişçileri: Önemli olan işçilerin birlik olması
MİB MYK Kasım Ayı Toplantısı Sonuçları
DİSK: Asgari ücret net 2 bin TL olmalıdır
Devlet, işlevi ve akıbeti üzerine…
Avrupa’da siyasal gericilik dönemi ve faşizm tehlikesi
Halep, Rakka, El Bab üçgeninde savaş kızışıyor
Küba Devrimi'nin komutanı: Fidel Castro
Fidel ezilen milyonların kalbinde yaşamaya devam ediyor!
Ticarethane değil üniversite için sonuna kadar mücadele!
İEKK’dan 25 Kasım eylem ve etkinlikleri
Siyasi tutsaklarla dayanışmaya
Emperyalist savaşa ve yıkıma karşı mücadeleye
Rejim krizi ve beklentiler
Çocuk istismarı ve travma
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Günsan direnişçileri: Önemli olan işçilerin birlik olması

 

Sendikalaştıkları için işten atma saldırısıyla karşılaşan Birleşik Metal-İş Sendikası üyesi Günsan Elektrik işçileri ile çalışma koşulları, örgütlenme ve işten atılma süreçleriyle birlikte direnişleri hakkında konuştuk.

“Haklarımız için örgütlenmeye başladık!”

Çalışma koşullarına ilişkin sorumuza işçilerden birisi “İş yerinde baskılar yoğundu. Hiçbir sosyal hak yok. Kuru maaşa çalışıyoruz. İki günlük raporları, sevk alanların parasını kesmeye başladılar. 6-7 yıldır çalışan işçi asgari ücret alıyor. Madem öyle, haklarımız için bizler de örgütlenmeye başladık” diyerek yanıt verdi.

Aynı işçi örgütlenme süreci ve işten atma saldırısına ilişkin ise şunları ifade etti:

“Bire bir pek çok işçiyle konuştuk. Ev ev dolaştık, bazı arkadaşlarımızın aileleriyle görüştük, izin aldık. Gece-gündüz, hafta sonu durmadan uğraştık. Epey bir arkadaşımız da bize destek oldu. Çoğunluğu sağlayınca sendika, yetki başvurusunda bulundu. Aynı gün işten atma saldırısı başladı. Teker teker güvenlik eşliğinde odaya çağrılınca biz anladık durumu ve üretimi durdurduk. Gece 24.00'e kadar içerideydik. Buraya TOMA getirdiler, polis yığdılar. Biz kendi isteğimizle ilk gün fabrikadan ayrıldık. Ertesi gün de üretimi durdurduk.”

Fabrikada üretimin tekrar başlaması ve patron ile sendika arasındaki görüşme sürecine ilişkin ise şu bilgileri verdi: “İkinci gün gece iş yeri yönetimi sendikayı aradı. ‘Üretime başlayın, yasal süreci takip edelim‘ dedi. Böyle olumlu bir adım atılınca bizler de kabul ettik, üretime başladık. Şu an resmi tebligatın iş yerine ulaşmasını bekliyoruz. Schneider’ın diğer fabrikalarında da eş zamanlı eylemler oldu. Yasal tebligat ulaşınca sendika yönetimi ile görüşme olacak. Biz işe dönersek bu süreç kolaylaşacak. Zaten sendikal süreç devam ediyor. Buradaki en büyük sıkıntı bu 6 kişinin işe alınması. Zaten sendika da ilk olarak bunu koyuyor, arkamızda da duruyorlar.”

“Biz bu yola çıkarken her şeyi göze alarak çıktık!”

Diğer işçi ise Günsan patronunun sendikal örgütlenmeyi engellemek için çaba sarf ettiğini belirterek şunları ifade etti: “Sendikalaşma süreci başladığında işçilerin işten atılma korkusu vardı, işverenin yapacağı baskıları göğüsleyebileceklerine dair inançları yoktu. Özgüven sorunu yaşıyorduk. Sendikanın anayasal bir hak olduğunu anlattık. Arkadaşlarla görüşmeye başladık ve ikna oldular. Haklarımızı alabilmek için çoğunluğumuz sendikalı olduk. Bu sürede patronun işbirlikçileri de süreci fark ettiler ve neler yaptığımızı anlamaya çalıştılar, durum tespiti yapmak için bir hafta çalıştıklarını biliyoruz. Sendikal faaliyeti baltalamak için çalıştılar. İlk etapta bizim sendikalı olduğumuzu tespit ettiler. Pazartesi günü aniden insan kaynaklarından çağırdılar. Diğer arkadaşlarımızdan yalıtarak tek taraflı iş akdimizi feshetmeye çalıştılar. İki arkadaşımız içerideyken biz 3 arkadaş bekleme odasında durumu fark ettik. Odaya girmemiz, kağıtları imzalamamız için zorladılar. Bizler hiçbir koşulda imzalamayacağımızı söyledik.”

İşçiler, işten atıldıkları gün yaşananlara ilişkin ise şunları ifade ettiler:

“Üretimdeki arkadaşlar da durumu anlamış ve bekliyorlardı. Ama şunu bilmiyorlardı, biz bu yola çıkarken her şeyi göze alarak çıktık. Aynı gün arkadaşlar işten atılmaya başladığımızı duyduklarında makineleri durdurdular. O gece 24.00’e kadar kaldık. Polislerle bizi ikna etmeye çalıştılar. İçimizde hamile olan arkadaşlarımız, çocuklu arkadaşlarımız vardı. Zorunlu olarak fabrikayı terk ettik.”

Günsan patronunun “Sizlerin iş akdiniz feshedilmeyecek, sadece 6 kişi işe geri alınmayacak” dediğini söyleyen işçi; diğer işçilere ise “Bugünü unutalım, siz aynı şekilde işbaşı yapın” dediklerini aktardı. Bu süreçte sendikaya karşı kara propaganda yürüten patronun aynı zamanda işçilerin e-devlet şifrelerini de almaya çalıştığını ancak başarısız olduğunu ekledi.

“Kadınlara yönelik daha büyük baskılar vardı”

Konuştuğumuz bir kadın işçi ise fabrikada kadınların karşı karşıya kaldığı çifte sömürüyü ve baskıyı şu ifadelerle dile getirdi: “Kadınlara yönelik daha büyük baskılar vardı, bölümlerimiz değişiyor, alışamıyoruz. İşi yetiştirmekte zorlanıyoruz. Zorunlu mesaiye kalıyoruz. Elemanlar arasında ayrımcılık yapılıyor. 3,5 yıldır çalışıyorum, düşük maaş alıyorum. Rapor paralarımız kesiliyor.

İçeride ‘Bir sorun olduğunda bize gelin‘ diyorlar. İdareye gidince de savunma istiyorlar. Fabrikada en ufak bir malzeme kaybolsa ‘Siz alacaksınız’ diyorlar. Baskı yapıp, tehdit ediyorlar. Bizler de haklarımız için sendikalı olduk.

Sendika çalışması gizli gizli yürüdü. Açıktan olsaydı hiç örgütlenemezdik. Sendika çalışmasına kadınlar sonradan dahil oldu. Ama kadınlar daha dirayetli, direngen çıktılar.”

“Birlik olduğumuzda kazanacağımızı biliyoruz”

Atılan işçiler direniş başladıktan sonra hem fabrikada çalışmaya devam eden işçi arkadaşlarından hem de çevredeki emekçilerden büyük destek gördüklerini belirttiler.

Direnişçilerden biri bu konuda “Arkadaşlarımız çay ve öğle molalarından kendi çaylarını, yemeklerini, tatlılarını bizlere getirerek destek oluyorlar. Dayanma gücümüzü de buradan alıyoruz. Bizler her sabah işe gelir gibi hazırlanıp buraya geliyoruz. Biz birlik olduğumuzda kazanacağımızı biliyoruz” derken çevre fabrikalardan işçilerin kendilerine odun getirdiğini, destek ziyaretleri gerçekleştirildiğini, bunun en büyük direnç güçleri olduğunu belirtti.

Bir kadın işçi ise; “Her gün destek için gelenler oluyor. Başka fabrikalardan, sendikalardan. Eşim destek çıkıyor. Hiçbir engellemeyle karşılaşmadım. Çevremden de olumlu tepkiler alıyorum. ‘Yılmayın, pes etmeyin, başarırsınız‘ diyorlar” dedi.

İlk talep; atılan 6 işçinin geri alınması

Temel taleplerinin ne olduğu sorusuna ise işçilerden biri şu yanıtı verdi: “İlk önce atılan 6 işçinin işe alınması, ikincisi sendikal süreci uzatmadan toplu sözleşme sürecine başlamak. Sosyal haklarımızın iyileştirilmesi. Bu zaten oldu. Sendika yetkiyi aldı. Alabildiğimiz kadar çok hak almaya bakacağız.”

İşçiler, patronun sendikal yetkiye itiraz etmesi durumunda neler yapmayı düşündüklerini ise şu sözlerle özetlediler; “Şimdi iş yeri bu işi yokuşa sürerse, itiraz ederse ki, Türkiye’de bürokrasi ağır işliyor, 6 ay bir seneyi buluyor. İş yeri işi yokuşa sürerse bizler de üretimden gelen gücümüzü kullanacağız. Schneider’ın diğer fabrikaları da aynı şekilde destek veriyor. Gelişmeleri takip edip göreceğiz. Buna göre hareket edeceğiz.”

“Üretimden gelen gücümüzü kullanacağız!”

Son olarak neler söylemek istediklerini sorduğumuz direnişçilerden birisi; işçilerin birlikte hareket etmesinin önemine dikkat çekerken, “İşveren saçma-sapan sebeplerden sendikal çalışmayı sabote etmeye çalışıyor, işçileri işten atıyorlar. ‘Gidin mahkemede hakkınızı arayın‘ diyorlar. Bir yıl, bir buçuk yıl ne yapacak bu işçi? Mahkemeyi mi bekleyecek? Bizler için bu büyük sıkıntı. Biz üretimden gelen gücümüzü kullanacağız. Burada birlik-beraberlik olduğu sürece aşamayacağımız bir şey yok” ifadelerini kullandı.

Diğer işçi ise işten atıldıkları için yaşadıkları ekonomik zorluklara rağmen direnişin bu sıkıntıları unutturduğunu belirterek “Yıllarca aynı fabrikada çalışıp tanımadığımız arkadaşlarımız molada çay alıp geliyor. Destek oluyor. Yıllardır aynı yerde çalışsak da ismini bile bilmiyoruz, çayını getiriyor, yağmurda bizimle birlikte ıslanıyor.

Bu direnişin bize en büyük katkısı birbirimizi tanımamıza vesile olması. Birlikte olursak ne kadar güçlü olabileceğimizi, neler kazanabileceğimizi öğretti. En büyük kazanımımız da bu” dedi. Ardından ise tüm işçilere şu çağrıyı yaptı: “İşçi arkadaşlarımıza şunu öneriyoruz. Asla korkmasınlar. İşçiler birlikte olursa emin olsunlar ki trilyonluk makinalar olsa da onu çalıştıracak işçi, iş gücü olmadıktan sonra o sermaye hiçbir şey değil. Bu nedenle sermaye değil, iş gücü çok önemlidir. İşçilerin birliği önemlidir. Bu birlikteliği sağlasınlar, emin olsunlar ki ellerinden bir şey kurtulamaz, kazanacak olan kesinlikle onlardır.”

Kadın işçi ise son olarak şunları söyledi: “Direniş bizlere çok şey öğretti. Her şey kendi ellerimizde. Toplu olarak bir şeyler yapılırsa baskılara dur denir. Her şey birlik, beraberlikten geçiyor. Her şey kendi elimizde, her şey kadınların ellerinde.”

Kızıl Bayrak / Ümraniye

 
§