5 Mayıs 2017
Sayı: KB 2017/17

Devrimci bir sınıf hareketi için ileri!
2017 1 Mayıs’ı ve sendikal bürokrasi
İstanbul 1 Mayıs’ının ardından...
1 Mayıs’ta Taksim iradesi
Ankara 1 Mayıs’ında ‘Hayır’ çağrısı
Bursa 1 Mayıs’ına 4 bin işçi ve emekçi katıldı
İzmir’de Gündoğdu Meydanı’nda 1 Mayıs
Gebze ve İzmit’te binlerce işçi 1 Mayıs’a katıldı
İllerde 1 Mayıs mitingleri
Türkiye’nin dört bir yanında 1 Mayıs
Devrimci mirası yaşatmak, daha ileriye taşımakla mümkündür!
Avrupa’da 1 Mayıs kutlamaları
Dünyada 1 Mayıs
Avrupa’daki 1 Mayıs kutlamalarından yansıyanlar
Venezuela’daki gelişmeler üzerine
Meşruiyet krizi ve sınır ötesi saldırganlık
Metal Fırtına’da bir dönüm noktası: 5 Mayıs 2015
Yasaklar devrimci iradeyi teslim alamayacak!
Sovyetler Birliği’nin Hitler faşizmine karşı zaferi
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İstanbul 1 Mayıs’ının ardından...

 

İstanbul da 1 Mayıs hazırlıkları genel olarak son 2 haftaya sıkışmış oldu. Referandum gündeminin 1 Mayıs’ın ön günlerine denk gelmesi bu sıkışmada önemli bir rol oynadı. DEV TEKSTİL İstanbul’da “birleşik, kitlesel ve devrimci ruhuna uygun” bir 1 Mayıs’ın örgütlenmesi için referandumdan bir hafta önce toplantı çağrısı yaptı. DEV TEKSTİL’in çağrısı üzerine bir araya gelen sınırlı sayıda kurum, 1 Mayıs’ın birleşik, kitlesel ve devrimci ruhuna uygun örgütlenmesi için ön tartışma ve değerlendirme sürecini başlatmış oldu. Sermaye düzeninin baskı, yasak ve zorbalığının yoğunlaştığı, devrimci ve ilerici güçleri kuşatmak için her yolu denediği bir dönemde; Taksim iradesi ve kararlılığının ayrı bir önem taşıdığı ve bunun için çaba sarf edilmesi gerektiği yönünde bir eğilim oluşturuldu. İkinci toplantıya daha geniş katılım sağlanması için adımlar atıldı.

Referandumdan sonra DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin 1 Mayıs gündemli toplantı çağrısı yapması üzerine, önden bir araya gelen bileşenler buraya katılım sağladılar. İlk toplantıda dörtlü bileşen adına konuşan Arzu Çerkezoğlu Taksim’in gündemlerinde olmadığını “uygun” biçimde ifade etmiş oldu. “İzinli” alanlar üzerinden değerlendirme yaptıkları ve bir sonuca vardıkları dörtlü adına yapılan konuşmada ifade edilmiş oldu. Yine de İçişleri Bakanı ve valiyle yapacakları görüşmede 1 Mayıs’ı Taksim‘de kutlamak istediklerini ifade edeceklerini söylemiş oldular. Olumsuz sonuçlanacağını bildikleri halde…

Dörtlü adına konuşan temsilci(ler) toplantılarda 1 Mayıs’ın Taksim’de gerçekleştirilmesinin hükümetle müzakere ile mümkün olmadığını, bunun ancak fiili bir irade ve tutumla elde edilebileceğini, fakat dörtlünün fiili bir tutum almak gibi eğilimi olmadığını da ifade etmiş oldu(lar). Böylelikle geçen sene sarf ettikleri “‘77 katliamının 40.yılında Taksim’deyiz” vb. gibi sözleri de unutmuş oldular.

Dörtlü bileşen; Taksim dışındaki bir alanı tercih etmelerini artan baskı ve saldırılarla gerekçelendirmeye çalıştı. Geçen sene de benzer gerekçelerle “Bir seferliğe mahsus” diyerek Bakırköy’ü tercih etmişlerdi. Fakat unutulan bir gerçek var: Sermaye düzeninin baskı ve saldırıları karşısında her geri adım atış, bu baskı ve saldırıların daha da artması demektir.

***

Referandum süreci AKP iktidarının gerici emellerine ulaşmak için ne kadar arsızlaşabileceğini bir kere daha bütün açıklığıyla göstermiştir. Böyle bir süreci yaşamışken dinci-gerici iktidarın keyfi yasaklarına boyun eğmek, kitleleri moral ve manevi açıdan fazlasıyla zedeleyecektir. Dahası gericiliğin her türlü saldırısı karşısında çaresiz bırakacaktır. Keza bu tabloyu tersine çevirmenin olanaklarının en fazla olduğu ve Taksim iradesinin ortaya konulmasının geçmiş senelere göre daha güçlü dayanaklara sahip olduğu bir dönemde başka bir alanın tercih edilmesi ayrı bir sorun olarak orta yerde durmaktadır.

Dörtlü bileşenin dışında kalan birçok siyasi çevre de Taksim dışında bir alanın tercih edilmesi gerektiğini savunmuş ve kendilerince gerekçelendirmeye çalışmıştır. 2016 1 Mayıs’ında Taksim’de olunması gerektiğini ifade eden fakat Bakırköy kararı çıktığında buna uygun davranan bir dizi kurum, bu sene Taksim olması yönünde eğilim dahi ifade etmemiştir. DEV TEKSTİL’in çağrısıyla önden bir araya gelen güçler ve başka bir dizi kurum dörtlünün kararının Bakırköy olduğunun bilinmesine rağmen son ana kadar birleşik 1 Mayıs’ın önemi ve politik bir tercih olarak Taksim’de olunması gerektiği yönünde geniş bir taraflaşma yaratmak için çaba sarf etmişlerdir. Bunun içindir ki önden ortak Taksim çağrısı yapılmamış, göstermelik yapılan toplantıların dahi sonuçlanması için beklenilmiştir.

Nihayetinde İstanbul’da iki farklı 1 Mayıs gerçekleştirilmiştir. Bu durumun gerisinde kendi başına bir alan tercihi değil politik/sınıfsal tutumlar yer almaktadır. Düzenin kendi hukukunu, yasalarını, kurumlarını dahi işlevsiz hale getirdiği ve bunu alenen yaptığı bir dönemde, yasaklara boyun eğmek benzer saldırıların önünde güçlü bir barikat kurmanın olanaklarının zayıflatılması anlamına geliyor. Keza referandumla ortaya çıkan tablo tüm açıklığıyla bir kere daha düzen siyasetinin “sol” kanadının da, AKP iktidarının keyfi uygulamalarının toplum nezdinde meşrulaştırılmasına hizmet ettiğini göstermiştir. Böyle bir tablo karşısında devrimci ve ilerici güçlere düşen görev düzen siyasetinin alternatifsiz olduğunu düşünen ve çıkış arayan toplumsal kesimlerin tepkisini örgütlemek ve sokağa taşımaktır. Birleşik bir Taksim iradesini ortaya koymak, bunu da kapsamakla birlikte düzenin her türlü saldırılarına karşı işçi sınıfı ve emekçilerin birleşik ve dişe diş mücadelesini örgütlemek, fiili-meşru mücadele yollarını göstermek için önemli bir adım olacaktı. Keza reformist sol hareketin önemli bir kısmı buna uygun davranmak yerine icazet sınırlarında hareket etmeyi tercih etmiştir.

Taksim iradesi alan tercihi değil politik bir taraflaşmadır!

Taksim iradesini ortaya koyan kurumların önemli bir kısmı meseleyi alan tartışmasından ziyade politik bir tutum olarak ifade etmişlerdir. Keza Taksim kararlılığı gösteren kurumlarla gerçekleştirilen toplantılarda, yaşanan ayrışmanın politik önemine vurgular yapılarak buna uygun bir hat çizilmeye çalışılmıştır. Ne yazık ki, bir takım hazırlıkların ve netleşmelerin son günlere kalması ayrışmanın politik mahiyetinin gerektiği gibi anlatılmasını sınırlamıştır.

DİSK, KESK, TMMOB veTTB’nin Bakırköy tutumunu resmileştirmesinin ardından Taksim iradesi gösteren kurumların belirsizlikleri ve bazı kurumların dar eylem algıları, çeşitli kaygıları vb. de sınırlı olan zamanın bir kısmının yitirilmesine neden olmuştur. Nihayetinde asgari bir ortaklaşmanın sağlanması ile Taksim iradesini ortaya koyan kurumların ortak deklarasyon yayınlaması sağlanmıştır.

Taksim 1 Mayıs’ı için oluşturulan hat asgari bir ortaklaşmanın ürünü olarak şekillenmiştir. Ortak açıklamaya imzacı olan ve olmayan kurumlar yapılan son toplantıda ortak iradeye uygun hareket edeceklerini beyan etmişlerdir. Keza 1 Mayıs günüde (toplanma yeri, saati, ortak pankart vb.) ortak metne imzacı olan ve olmayan kurumlarla birlikte belirlenmiştir. 1 Mayıs sabahı kurum temsilcileri tekrar bir araya gelerek somut duruma göre hareket planını gözden geçirilmiştir.

Eksikler ve irade dışı tutumlar

1 Mayıs günü, ortak irade oluşturan kurumların organize hareket etmesinde önemli bir dizi eksiğinin olduğu görülmüştür. Bunların başında kurumların güçlü bir eylem komitesi oluşturamaması ve olasılıkları enine boyuna değerlendirememesinin payı büyüktür. Bu da daha bütünlüklü hareket etmenin önünde engele dönüşmüştür.

Fakat bütünlüğün ve ortak iradenin zayıflatılmasında en büyük payın ortak iradeye aykırı davranış sergileyen çevrelere ait olduğunu da buradan ifade etmiş olalım. Bazı çevrelerin sergilediği tutumların provakatif biçimler aldığının da altını kalınca çizelim.

Kısaca değinecek olursak; toplanma yerinde bir araya gelen kurum temsilcileriyle yolun kapatılması ve kortej düzenine geçilmesi için bir zaman belirlenmiştir. İnşaat-İş ve birlikte hareket ettiği çevre toplanma yerine geldiklerinde diğer kurumların temsilcileriyle muhatap olmadan, ters yönden gelen trafik akışını kapatarak, eylem birliğine uygun olmayan davranışlar sergilemişlerdir. Bu davranışları üzerine ortak karar kendilerine ifade edilmiştir. Aynı çevre, hiçbir bileşene sormadan, henüz toplanma saati dahi gelmeden ve hiçbir kurumla görüşmeden yürüyüşü başlatmaya çalışmıştır. Diğer kurumların iradesini hiçe sayan bu tutumları üzerine tekrar uyarılarda bulunmamıza rağmen agresif tavırlarla tutumlarını sürdürmüşlerdir. Ortak iradeye uygun davranan kurumların toplanma saatini bekleyeceğini ifade etmemiz üzerine “kendi başlarına yürümeye” başlamışlar, fakat “yürüyüşlerini” en fazla 15 metre sonra sonlandırmışlardır.

Bahsi geçen çevrenin 1 Mayıs gününün planlanmasında yer almasına rağmen, buna uygun davranmaması ve provakatif yöntemlere başvurması eylemin bütünlüğüne olumsuz etkide bulunmuştur. Zira zamansız ve irade dışı davranışlar 11.00’de toplanma alanında olmak için harekete geçen önemli bir kitlenin bir araya gelememesi sonucunu doğurmuştur.

Benzer bir değerlendirme Partizan çevreleri için de yapılabilir. Yaşadıkları iç sorunları alana taşıyan Partizan güçleri polis saldırısından kısa bir süre önce birbirleriyle arbede yaşamışlardır. Kortejin önünde ve arkasında, aynı zaman diliminde yaşanan disiplinsizlikler bir araya gelen kitlenin dikkatinin de dağılmasına yol açmıştır.

Sermaye düzenine ve icazetçi anlayışlara karşı anlamlı bir tutumun sergilendiği böylesi bir anda keyfi ve dar grupçu davranışların hiçbir meşruiyeti yoktur. Bu davranışlar sadece Taksim iradesinin zayıflatılmasına hizmet etmiştir.

1 Mayıs iradesi kazanmıştır

Devletin tüm baskı ve tehditlerine rağmen, dar grupçu, gösterişçi çevrelerin bozucu davranışlarına rağmen kazanan Taksim iradesi olmuştur. Devrimci ve ilerici güçlere düşen görev bu iradeyi güçlendirmek ve sermaye düzenine karşı güçlü bir mücadelenin zeminine dönüştürmektir. Yaşanan eksikliklerin ve keyfiliklerin üzerine giderek 2018 1 Mayıs’ına bugünden hazırlanmaktır. Bugünden düzene ve icazetçiliğe karşı fiili meşru mücadele hattını güçlendiren adımlar atmaktır.

Taksim dışında gerçekleştirilen 1 Mayıslar göstermiştir ki, kitlesel ve tarihsel misyonuna uygun 1 Mayıslar bu ülkede Taksim Meydanı’nda gerçekleştirilmiştir. İşçiler, emekçiler, gençler ve diğer toplumsal kesimler için başta politik ve moral önemi olan Taksim Meydanı’nın 1 Mayıslara açılması ancak fiili meşru mücadele hattıyla mümkündür.

Sermaye düzeni geniş kitleler şahsında Taksim’in politik ve moral açıdan önemini gördüğü için yasakları devreye sokmaktadır. Böylece sömürüye ve baskıya karşı gelen kitlelerin iradesini teslim almaya çalışmaktadır. Bu saldırıları parçalamak ve bertaraf etmek için önümüzdeki süreçte devrimci, ilerici güçlere önemli görevler düşmektedir.

İstanbul BDSP

 
§