5 Mayıs 2017
Sayı: KB 2017/17

Devrimci bir sınıf hareketi için ileri!
2017 1 Mayıs’ı ve sendikal bürokrasi
İstanbul 1 Mayıs’ının ardından...
1 Mayıs’ta Taksim iradesi
Ankara 1 Mayıs’ında ‘Hayır’ çağrısı
Bursa 1 Mayıs’ına 4 bin işçi ve emekçi katıldı
İzmir’de Gündoğdu Meydanı’nda 1 Mayıs
Gebze ve İzmit’te binlerce işçi 1 Mayıs’a katıldı
İllerde 1 Mayıs mitingleri
Türkiye’nin dört bir yanında 1 Mayıs
Devrimci mirası yaşatmak, daha ileriye taşımakla mümkündür!
Avrupa’da 1 Mayıs kutlamaları
Dünyada 1 Mayıs
Avrupa’daki 1 Mayıs kutlamalarından yansıyanlar
Venezuela’daki gelişmeler üzerine
Meşruiyet krizi ve sınır ötesi saldırganlık
Metal Fırtına’da bir dönüm noktası: 5 Mayıs 2015
Yasaklar devrimci iradeyi teslim alamayacak!
Sovyetler Birliği’nin Hitler faşizmine karşı zaferi
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Meşruiyet krizi ve sınır ötesi saldırganlık

 

Referandumda hezimete uğrayan T. Erdoğan AKP’si, hile/hurda ile sonuçları tersine çevirdi. Bu sonuçlar, yasa/kural tanımayan bir zorbalıkla elde edilebildi. Ancak bu “şaibeli zafer”, dinci-faşist iktidarın meşruiyet krizini ortadan kaldırmadı; tersine, daha da derinleştirdi.

İç politikayı şiddet ve zorbalığa endeksleyen iktidar, dış politikayı ise saldırganlık ve yayılmacılık ekseninde sürdürüyor. Suriye ve Irak topraklarını hedef alan son saldırılar, AKP şeflerinin ateşle oynama histerisinden kurtulamadıklarını bir kez daha gözler önüne serdi. Irak’ın Sincar, Suriye’nin Karaçok bölgelerini pervasızca bombalamaları yetmiyormuş gibi, saldırıların devam edeceği tehdidini de tekrarlayıp duruyorlar.

Irkçı-şoven histeri devam ediyor

Türk ordusunun düzenlediği hava saldırıları Kürt halkı ile Kürt hareketini hedef aldı. İçeride Kürtlerin yaşadığı mahalleleri yakıp yıkan, binlerce insanı katleden, yüzbinleri evsiz bırakanlar, artık Irak’la Suriye’nin Kürtlerine de saldırıyorlar. Bu saldırgan politika yeni değil elbette. Fakat daha önce genellikle cihatçı çeteleri kullanan dinci iktidar, artık yayılmacılığın aracı olarak kullandığı ordusuyla fiilen savaşa katılıyor. Görünen o ki, tetikçilerin yapamadığını, orduyu savaşa sürerek gerçekleştirmeye çalışıyorlar.

Halihazırda emperyalist efendileri nezdinde meşruluğu tartışmalı iken, onları rahatsız eden bir askeri saldırılara başvurması, ilk bakışta AKP iktidarı için akla uygun bir icraat gibi görünmüyor. Nitekim Washington’dan yapılan açıklamalarda hava saldırılarından duyulan rahatsızlık açıkça dile getirildi. Ankara’daki işbirlikçileri daha çok rahatsız eden gelişme ise, sınırdaki Demokratik Suriye Güçleri’ne (QSD) ABD askerlerinin de katılması oldu.

Emperyalist efendilerine yaranmaya çalışan dinci iktidarın ‘olağan’ koşullarda böyle bir saldırıdan uzak durması beklenirdi. Oysa sermaye iktidarının dümenini elinde tutuan T. Erdoğan AKP’si, efendilerini kızdıran adımlar atmadan edemiyor. Bu saldırganlık, Rojava’daki Kürtlerin kazanımlarını sabote etme histerisinin bir yansımasıdır. Din bezirganı iktidarın bu paradoksa düşmesinde ırkçı-şoven politikaya saplanmış olmasının önemli bir payı var.

Kabadayılık mı, efendiye yaranmak mı?

Hava saldırısının ardından ABD askerlerinin QSD güçleriyle birlikte Türkiye sınırına konuşlanması, T. Erdoğan’la müritlerini hayal kırıklığına sürüklemiş görünüyor. Washington’daki efendilerine “PYD ile işbirliğini bırakın, Türk ordusunu hizmetinize sunmaya hazırız” mesajı veren AKP’nin büyük şefi, ABD’den beklediği yanıtı alamayınca “kabadayılık” taslamaya başladı.

PYD ile işbirliğine devam edeceğini bir kez daha ilan eden ABD’nin tutumundan dolayı hayal kırıklığına uğrayan T. Erdoğan, Kürt halkını hedef alan tehditlerinin dozunu arttırdı. “Vakti saati geldiğinde ne yapacağımızı biliriz. Bir gece ansızın gelebiliriz” türünden laflar eden AKP’nin şefi, savaş politikasında ısrarlı olduğunu tekrarladı.

Bu sahte kabadayılığın Washington’daki efendiler nezdinde etkili olduğu söylenemez. Saldırıları durdurması konusunda AKP hükümetini uyaran ABD Dışişleri Bakanlığı, PYD konusunda Türkiye’den farklı düşündüklerini bir kez daha hatırlattı. Trump yönetimine yaranmak için çırpınan T. Erdoğan’ın kabadayılığının sahte olduğunu elbette Beyaz Saray’dakiler de biliyor. Yine de AKP şefinin kabalığından hazzettikleri söylenemez. Bununla birlikte sergilenen kabadayılığın Washington’a yaranma telaşından kaynaklandığını bildikleri için, rahatlarını bozmuyorlar.

Saldırganlık ve savaşa karşı halkların kardeşliği

Hem siyasal, hem toplumsal meşruiyetten yoksun olan AKP iktidarı, bölge halkları için tehlike saçıyor. İçeride dolu dizgin bir zorbalıkla ülkeyi yöneten bu iktidar, komşu ülkelerin halklarını da hedef alıyor. Bu uğursuz politika ile bir yandan cihatçı katil sürülerini besliyor, bir yandan Kürt halkına saldırıyor.

Dinci iktidarın bu kaba zorbalığını hem ülke içinde hem bölge genelinde etnik, dinsel, mezhepsel ayrımları kışkırtan politikalar tamamlıyor. Bu politikalar, Türkiye halkları başta olmak üzere tüm bölge halkları için ciddi bir risk kaynağıdır. Zira bu zihniyet körfez şeyhleri ve cihatçı çetelerin zihniyetidir. Bunların ise halklara felaketlerden başka sunabilecek hiçbir şeyleri yoktur.

Savaşın ve yıkımların derinleştiği, Ortadoğu’nun etnik, dinsel, mezhepsel ayrımlarla parçalanmak istendiği bu koşullarda bölge halkları için gerekli olan parçalanma değil birleşmedir; düşmanlık değil kardeşliktir; gerici savaşların kurbanı olmak değil halkların eşitlik ve kardeşliği için emperyalizme ve gerici bağnazlığa karşı direniştir.

 
§