22 Eylül 2017
Sayı: KB 2017/36

İşçi sınıfı emperyalist savaşa karşı mücadeleyi yükseltmelidir!
Hatun Ana ırkçılığın topraklarına değil, insanlığın yüreğine gömüldü
Erdoğan ne yaptıysa tersini söylüyor
AKP’nin Nuriye ve Semih korkusu
Ulucanlar ve hapishane katliamları üzerine…
“Zor dönemi” aşmak için Habip ve Ümit olunmalı
Gerçek birlik için devrimci ayrıştırma!
İSDEMİR’deki iş cinayetinde BALTAŞ işçiyi suçladı
MİB MYK Eylül ayı toplantısı sonuçları
DEV TEKSTİL GMYK 2017 Eylül Ayı Toplantı Sonuç Bildirgesi
Emeğin korunması ve Sovyetler Birliği deneyimi
“Bağımsız Kürdistan” gerilimi
Astana’da taraflar anlaştı
Fransa: Bu kavga sınıf kavgasıdır!
Almanya’da seçim kampanyalarından yansıyanlar
Otomobil tekelleri ekolojik dengeyi mahvediyor
Ekim Devrimi yol gösteriyor!
TEOG tek adamın emriyle kaldırıldı!
Proletaryanın uluslararası birliği: Birinci Enternasyonal
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İşçi sınıfının birliği üzerine…

Gerçek birlik için devrimci ayrıştırma!

 

Ekim Devrimi’nin 100. yılı bizler için geçmiş deneyimleri ve ilerlemeleri tekrar incelemek ve yeniden irdelemek bakımından önemli bir vesiledir. Yüz yıldır işçi sınıfına ve onu temsil için siyasal arenada yerini alanlara, öncelediği başkaldırılara ve devrimci durumlara tartışmasız kılavuzluk yapmaktadır. Proleter devrimler çağının başlangıcı olan Ekim Devrimi’yle kurulan Sovyetler Birliği ’89 çöküşünü yaşamış olsa da büyük devrimin ışığı hala yolumuzu aydınlatmaktadır. Onun sonuçları ise proleter devrimler çağının kapanışıyla, bir başka deyişle dünyada sosyalizmin egemen olması ile tam olarak açığa çıkacaktır. Bu yüzden Ekim Devrimi’ni her yönü ile incelemek, açığa çıkacak yeni altüst oluşlara hazırlanmanın en iyi yoludur.

İşçi sınıfı geniş yığınlar halinde kendi deneyimlerinden mücadeleyi öğrenebilmekte, kendi yaşamının temel durumlarını görebilmektedir. Sınıf mücadelesi arenasında karşıtı olan burjuvazi ile karşı karşıya gelmektedir. Bu durum kendi içinde sayısız öğretici deneyim açığa çıkartsa da siyasal sınıf bilincini bir yere kadar ilerletebilmekte, kendiliğinden bilincin bir sınırı bulunmaktadır. Bu yüzden işçi sınıfı, eylemliliklerinin üst aşamalara sıçramasında bir öncünün müdahalesine ihtiyaç duyar. En küçük eylemlerden kitlesel eylemlere ve ekonomik-demokratik taleplere kadar her süreçte işçi sınıfının bilinci müdahaleler ile gelişir. Bu durum özü itibari ile ilk olarak işçi sınıfının siyasal aklının gelişimini öne çıkarır, hemen ardından öncüsü ile güven ilişkisini pekiştirir.

Lenin Ne Yapmalı’da ekonomistlere karşı eleştirilerini sunarken aynı zamanda işçi sınıfının birliği üzerinde de durur. Rusya’da işçi sınıfının kendiliğinden gelişmesinin sonuçlarını anlatırken ekonomistleri işçi sınıfının kendiliğinden ilerleyen sürecine “kölece boyun eğmek”le suçlar. Bu dönemde önemle dikkat çekilmesi gereken yön -ekonomistler ve reformistler için- işçi sınıfının kendiliğinden gelişen eylemlerden mücadeleyi öğrenecekleri ve bu ilerleyişin sosyalist bilinç yaratacağı görüşüydü. Lenin Ne Yapmalı’da hem bu ideolojik bulanıklığın üzerine gitmekte hem de bu durumu örgüt-parti gerekliliği ile birleştirmektedir.

Doğası gereği kapitalizm, işçi sınıfının ekonomik talepli eylemlerinin kendi isteği dışında örgütlenmesine yol açmaktadır. Bu kendiliğinden hareket ve eylemler işçi sınıfını çoğu zaman kitleler halinde yan yana getirmektedir. Bu yan yana gelişler kısa dönemli bir hareketlilik süreci yaratsa da çabucak dağılmakta ve yok olmaktadır. Bir örgütlülüğün yaratılmadığı bu eylemler hem sınıf hareketinin gelişmesinin en büyük kaynağı hem de kendi sınırlılıklarında en fazla sendikal bir harekettir. Bu eylemlerin kuyruğuna takılmak, bir adım ilerisini göstermemek en iyi ihtimalle işçi sınıfını sendikal hareketin sınırlarında/düzeyinde bırakmaktır. Tam da buradan bakıldığında işçi sınıfının “bir bütün” olarak yan yana gelebildiği bu eylemlere nasıl bakılmalıdır? Başka bir bakış açısı ile işçi sınıfının birleşme olanakları bu hareketin kendiliğinden ilerleyişinin sınırları içinde midir?

İşçi sınıfını birleştirmek için, ayrıştırmak

Lenin’in bu eylemlerin öne çıkardığı veya kristalize ettiği birikimi toplamak için gösterdiği yer, her zaman Bolşevik Parti’nin safları oldu. Sınıfı kendi saflarında bir bütün olarak örgütlemek isteyen Alman sosyal demokratlarının parti biçiminin Rusya’ya “Birisi kendisine Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi üyesiyim derse gurur duyarız” şeklinde uyarlanmasına Lenin hep karşı çıktı. Sınıfın öncü kesimlerinin ayrı bir şekilde değerlendirilmesi ve örgütlenmesi konusunda hep aynı açıklığa sahipti. Demokratik merkeziyetçilik sınıfın birikim seviyesinin en üst yansıması olmalıydı. Bu yüzden sınıf mücadelesinin öncü işçileri ayrıştırılmalı, hücrelere çekilmeli ve partinin birikimi ile birleşmeliydi. Kapitalizmin iç dinamiklerinin sürekli kaynaklık ettiği kendiliğinden eylemlerden öncüler süzülüp partiye çekilmeliydi. Lenin iktisadi mücadeleyi bu olgulara dayanarak küçümsememiştir. Ekonomist bakış açısına karşı işçi sınıfının devrimci partisinin saflarının güçlenmesi gerçekliliğini öne çıkartmıştır.

Kendiliğinden gelişen eylemlilikleri topyekûn örgütlemenin kendiliğinden bilincinin çarpıklığıyla uğraşmak olduğu bir gerçektir. Bu biçimde ilerleyen bir harekete yön vermeye çalışmak sınıf devrimcilerinin görevidir ama onu olduğu biçimde kabullenmek, öncülerini herhangi bir siyasal değişimin bir parçası haline getirmemek, kumdan kaleler inşa etmeye benzer. Hareketin en geri yönlerini savunanlar ile anlaşma biçimleri aramak başka bir hatadır. Geri yönlerini işçi sınıfının eylemliliklerine yansıtmaya çalışanlara, hareketin dağılmasını bile göze alarak izin vermemek, hareketle gericilik arasına aşılması güç sınırlar çekip yeni bir ayrıştırma yaratmak gerekmektedir. Son yıllarda sınıf hareketinin ilerleyişi de bir kez daha göstermektedir ki işçi sınıfının kendiliğinden hareketi işçi sınıfına iktidar bakış açısı kazandırmamaktadır. İşçi sınıfının tarihteki devrimci rolünü benimseyenler için bu, haliyle dönemlik motivasyon biçimleri olarak kalmakta, sönümlenmektedir. Burada sorun açık bir şekilde Tekel, Metal Fırtına veya fabrika direnişleri gibi süreçlerde öne çıkan işçileri devrim ve sosyalizm mücadelesine mühürleme sorunudur. Bu eylemlerin içinden öncüleri ile yan yana gelebilmek, örgütlemek ve işçi sınıfının bir militanı haline getirmek daha küçük veya büyük sarsıntılara hazırlıklı olmaktır.

Son olarak bir noktaya daha değinmek gerekiyor. İşçi sınıfının güncel durumunu iyi değerlendirmek, kitlesel veya kendine özgü küçük eylemlilikleri iyi okumak ve zengin müdahale yöntemleri çıkarmak çalışmamızın gücünü belirlemektedir. İşçi sınıfının gelişen eylemlerine müdahale, öncüsüne müdahale etmek anlamı taşır. Sınıfın güncel verili durumu ile devrimci sınıf hareketi iki farklı düzeydir. Verili düzey, sürmekte olan hareketin içinde öne çıkan işçileri öncüleştirmenin, öncüleri ayrıştırıp devrimcileştirmenin zorluğuna işaret etse de sınıf devrimcileri bunun hayati önemini göz ardı edemezler. Tersini yapmak demek, sonuçları üzerinden bakıldığında hareketin düzen sınırlarındaki taleplerini kabullenmek ve müdahaleden yoksun bırakmak ile aynı anlamı taşır.

Eğer sınıfın iktidar bakışı ile kuşanmasını sağlamak istiyorsak, gerçek bir ayrışma yaratmak gerekmektedir. İşçi sınıfının sermayenin saldırılarının yoğunlaştığı bu dönemde daha fazla mücadele içinde olacağını söylemek yanlış olmayacaktır. Saldırıların karşısında yan yana gelecek işçilerin siyasal müdahale ile gelişebilecekleri gerçeği ile yüz yüzeyiz. Salt bu müdahale bile diri, militan ve açık olan öncülerin kendiliğinden gelişen hareketten sıyrılmasına sebep olacak. Bu açıklığın olmayacağı çoğu alandan soyutlanacağımız da işçi sınıfının durumu göz önüne alındığında kaçınılmaz olarak karşılaşacağımız bir durumdur. Tüm olumsuzluklara rağmen yapılması gereken, sürekli bir ayrıştırmaya gitmektir. İşçi sınıfı gerçek birliğini ancak bu yolla inşa edebilir ve birikimini işçi sınıfının en önemli gücü olan partisi ile ancak bunun sonucunda birleştirebilir.

D. Yaşar


 
§