16 Şubat 2018
Sayı: KB 2018/07

Birleşik, kitlesel direniş!
Şovenizmin etkisi işçi sınıfı harekete geçene kadardır
Sosyal-şovenizm üzerine
Türkiye-ABD/NATO arasındaki “geleneksel” ilişkiler
HDP 3. Olağan Kongresi gerçekleştirildi
“Kamu yararını savunmaya devam edeceğiz!”
Kamu emekçilerinin direnişi 1. yılında
Petrol-İş İstanbul 1 No’lu Şube Genel Kurulu
İşgalci HT Solar işçileri ne kazandı?
Örgütlenme seferberliği başlatıyoruz!
2018 8 Mart’ı ve eylem hattımız
Vera Zasuliç
Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü
“Bu Pazar kanlı Pazar”
Emperyalist-siyonist saldırganlığa karşı öfke büyüyor!
Yeni bir saldırı ve savaş hükümeti
“İntihar toplumsal bir anlama sahiptir”
İnancımızı kuşanalım, tıpkı öfkemiz ve umudumuz gibi!
Sıcak Bir Günün Şafağında
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

HDP 3. Olağan Kongresi gerçekleştirildi

 

HDP 3. Olağan Kongresi 11 Şubat günü Ankara Spor Salonu’nda toplandı. AKP iktidarının 7 Haziran seçimlerinden bu yana saldırdığı HDP’nin kongresi, son günlerde de gözaltı ve tutuklama saldırılarına rağmen, on binlerin katılımıyla gerçekleşti.

Kongre de polis ablukası altında yapıldı

Ankara Valiliği kongreye gelenler için “güvenlik önlemi” adı altında birçok keyfi yasak dayattı. Gelenler hiçbir şekilde çanta ile salona alınmazken, sarı basın kartı olan gazeteciler dahi elektronik aletleri içeri sokamadı. Gazetecilere dönük yasak, yapılan görüşmeler sonucu son dakikada kaldırıldı. Salona girmek için üç ayrı arama noktasından geçildi.

“‘HDP kongre toplayamaz’ diyenlere cevap”

Polis salondaki sloganları gerekçe göstererek “yasadışı sloganlar atılması” durumunda saldıracağı tehditleri savurdu. Meral Danış Beştaş açılış konuşmasında “Bugüne kadar ‘HDP kongresini toplayamaz’ diyorlardı. Ama şu salon onlara en net cevaptır” dedi.

Kemalbay: Mücadeleyi büyütmede başarılı olamadık

HDP Eş Genel Başkanı Serpil Kemalbay açılış konuşmasında, iktidarın OHAL ve KHK’larla halkı sindirmeye çalışarak tek adam rejimini dayatmaya çalıştığını söyledi ve Efrîn’e saldırının haklı olmadığını belirtti. Kemalbay, konferans sonuçlarına da yansıyan özeleştirilere değinerek dönemin ihtiyaçlarına yanıt verecek bir mücadeleyi geliştiremediklerini kaydetti.

Leyla Halid: Türkiye’ye bakınca Filistin’i görüyorum

Kongrede konuşan, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) Politbüro üyesi Leyla Halid de Türkiye sokaklarında gördüğü manzarayı Filistin’e benzettiğini belirterek Efrîn savaşına, baskılara değindi. Halid, siyonist İsrail’in boykot edilmesi çağrısıyla konuşmasını sonlandırdı.

Kongrenin devamında HDP Eş Genel Başkan Adayı Pervin Buldan, Efrîn’e dönük işgal girişimini kınadı. Tırmandırılan şovenizme değinen Buldan, Efrîn’e saldırıya karşı çıktığı için hedef haline getirilen Türk Tabipleri Birliği (TTB) ile dayanışmalarını ifade etti.

Sezai Temelli: Bugün GBT rekoru kırıldı

Buldan’ın ardından konuşan diğer aday Sezai Temelli, “Umutla ve cesaretle geldiniz ama gelirken bir rekora da imza attınız. Dünyanın GBT rekorunu kırdınız” diyerek polis ablukasına dikkat çekti.

Buldan ve Temelli eş genel başkan oldu

Parti Meclisi (PM) listesinin de belirlendiği kongrede, listenin ilk iki sırasında Selahattin Demirtaş ve Serpil Kemalbay yer aldı. Bin 109 delegeden 837’sinin oy kullandığı seçimlerde, 823 oyla Pervin Buldan ve Sezai Temelli eş genel başkanlar seçildi.

HDP kongresinin ardından soruşturma

Ertesi gün, yeni eş genel başkan Buldan ile HDP’li vekil Sırrı Süreyya Önder hakkında, kongrede yaptıkları konuşmalar üzerinden “terör örgütü propagandası yapmak”, “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek” ve “suçu ve suçluyu övme” gerekçeleriyle soruşturma başlatıldı.

 

 

 

 

Korku iklimini bahara çevirecek olan örgütlü mücadeledir!

 

Efrîn saldırısı sonrasında sosyal medya etiketli cadı avı başlatıldı. Her gün, hatta her an gözaltı ve tutuklama terörü gerçekleşti, gerçekleşiyor. Son olarak Manisa-Akhisar’da bir çocuk oyununu bile “savaş karşıtlığı” gerekçesiyle yasakladılar.

Bu yoğun saldırı yalnız AKP’nin değil toplam olarak sermaye devletinin korkularının bir dışavurumudur. Çünkü sermaye iktidarı çok zor bir dönemden geçiyor. Derinleşen ekonomik kriz aşılamadığı gibi siyasal kriz de derinleşiyor.

Efrîn saldırısı ve işgaliyle, sermaye devleti krizi emekçilere fatura ederek yönetme şansını arttıracağını düşünüyordu. Ne var ki Efrîn’de hiç de umduğunu başaramadı. Halihazırda moral olarak Efrîn’de yenildiklerini söylemek mümkün.

Efrîn’deki moral yenilgi ülke içinde devlet terörünü şiddetlendiriyor

Ülke içinde krizi emekçilere fatura etmek için sermaye iktidarı devlet terörünün dozunu arttırmayı planladı. AKP’nin despot şefi daha saldırının ilk gününde HDP’yi tehdit etti. Sosyal medyada kelimenin tam anlamıyla bir cadı avı başlattılar. Gözaltı ve tutuklama terörü günden güne çoğaldı.

Efrîn’de askeri anlamda umduklarını başaramamalarından kaynaklı moral yenilgileri, devlet terörünü deyim yerindeyse zıvanadan çıkardı. Çocuk oyununu dahi ‘savaş karşıtı’ gerekçesiyle yasaklamak, yazılı yasalar bir yana, aklı başında hiç kimsenin anlamlandıramayacağı bir devlet terörüdür.

Evet korkuyorlar. Ne var ki tek başına bundan kaynaklı değil, toplumun üzerine korku iklimi yaymak için saldırıyorlar. Haziran Direnişi’nde korku duvarı aşılmış, korku iklimi dağılmıştı.

Bir nebze de olsa yeniden korku duvarını ördüler. Ama bu korku duvarının yüksekliği, krizi sorunsuzca emekçilere fatura edebilecekleri düzeyde değil. Sosyal patlamada değil, sosyal kıpırdanışta bile rahatlıkla aşılabilecek bir yükseklikte.

Eğer Efrîn’de bekledikleri askeri başarıyı elde edebilseydiler, hem şovenizm zehrini topluma daha fazla enjekte etmeyi hem de başta işçi ve emekçiler olmak üzere toplumu doğal bir korku iklimi içine sokmayı başaracaklarını umuyorlardı.

Ancak evdeki hesap Efrîn’e uymadı. Sermaye devletinin korku iklimi oluşturmak için elinde tek silah olarak devlet terörü kaldı.

Korku iklimini dağıtmak ve kazanmak için örgütlü mücadele şart

Bugün savaşa ve devlet terörüne karşı oldukça cılız bir karşı koyuş var. Ama kesinlikle bir karşı koyuş var.

Türk Tabipleri Birliği (TTB) sadece “Savaş insan sağlığına zararlıdır” dediği için saldırıya uğradı ve uğramaya devam ediyor. Buna rağmen TTB yalnız bırakılmadı. Bugün yazılı olduğu kadarıyla bile bir hukuktan söz edilemez. Çocuk oyununu bile yasaklayacak kadar acizleşen sermaye devleti TTB’nin gözaltına aldığı bütün üyelerini tutuklayabilirdi. Lakin tutuklayamadı. Çünkü onlar gözaltındayken TTB bildirisini azımsanmayacak kadar çok kişi ve kurum sahiplenip, okudu, paylaştı. Gözaltındakileri tutuklamak bu sahiplenmeyi arttırabilirdi.

Sosyal medyada cadı avı hâlâ sürüyor. Bu durum devlet terörünü göstermekle birlikte, bireysel olarak bile ola hâlâ savaşa karşı sesini sanal platformda da olsa sürdürenler olduğunu gösteriyor. Elbette bireysel karşı koyuşlar da anlamlı, ama aslolan örgütlü karşı koyuştur.

Yaratılmaya çalışılan korku iklimine karşı örgütlü bir karşı koyuş örgütlenmediği sürece korku iklimi belki hakim olamaz, ama bununla beraber bu iklim değiştirilip bahara da ulaşılamaz.

İşçi ve emekçilerin savaşa, devlet terörüne karşı potansiyel bir gücü var. Ne var ki bugünün gerçekliğinde bu, potansiyel olarak duruyor.

Bu potansiyeli açığa çıkarmak gerekiyor. Bunu yapacak olan da sınıf devrimcileridir. Bu sorumluluk ve umutla hareket etmeliyiz.

H. Ortakçı

 
§