16 Şubat 2018
Sayı: KB 2018/07

Birleşik, kitlesel direniş!
Şovenizmin etkisi işçi sınıfı harekete geçene kadardır
Sosyal-şovenizm üzerine
Türkiye-ABD/NATO arasındaki “geleneksel” ilişkiler
HDP 3. Olağan Kongresi gerçekleştirildi
“Kamu yararını savunmaya devam edeceğiz!”
Kamu emekçilerinin direnişi 1. yılında
Petrol-İş İstanbul 1 No’lu Şube Genel Kurulu
İşgalci HT Solar işçileri ne kazandı?
Örgütlenme seferberliği başlatıyoruz!
2018 8 Mart’ı ve eylem hattımız
Vera Zasuliç
Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü
“Bu Pazar kanlı Pazar”
Emperyalist-siyonist saldırganlığa karşı öfke büyüyor!
Yeni bir saldırı ve savaş hükümeti
“İntihar toplumsal bir anlama sahiptir”
İnancımızı kuşanalım, tıpkı öfkemiz ve umudumuz gibi!
Sıcak Bir Günün Şafağında
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Emperyalist-siyonist saldırganlığa karşı öfke büyüyor!

 

Irkçı-siyonist İsrail rejimi 2013’ten bu yana defalarca Suriye’ye hava saldırısı düzenledi. Dünyanın dört bir yanından toplanan cihatçı çetelerle savaşan Esad yönetimi, bugüne kadar İsrail’le doğrudan çatışmaya girmekten kaçındı.

İsrail’in düzenlediği son saldırıya hava savunma sistemi füzeleriyle yanıt veren Suriye ordusu, hem İsrail tarafından atılan füzelerin bir kısmını havada imha etti hem de bir F16 savaş uçağını düşürdü. Suriye hava savunma sisteminden fırlatılan füzelerin bir kısmı İsrail işgali altındaki Filistin topraklarına düştü. Böylece İsrail’in çok övündüğü “demir kubbe” savunma sistemini delmenin zor olmadığı da ortaya çıktı.

36 yıl aradan sonra

ABD-AB emperyalistlerinin desteğine yaslanan, hiçbir kural, yasa, uluslararası anlaşma, Birleşmiş Milletler kararı tanımayan İsrail rejimi, on yıllardır küstahça saldırganlığı esas alan bir politika izliyor. Öncesi bir yana son 36 yılda sayısız hava sahası ihlali, onlarca bombardıman, suikast, siviller üzerine salkım bombaları yağdırma ve katliam gerçekleştirdi. Lübnan, Suriye, Irak, Tunus gibi ülkelerde belli hedeflere hava saldırıları düzenledi.

İsrail’in küstahlığı yanıtsız kalmasa da, bu 36 yılda ilk kez bir F16 savaş uçağı düşürülmesi önemlidir. Böylece İsrail savaş uçaklarının düşürülme korkusu taşımadan etrafa saldırma dönemi kapanmıştır. 2006 Temmuz savaşında Lübnan Hizbullahı tarafından hezimete uğratılan İsrail ordusu, şimdi de savaş uçağının düşürülmesiyle ciddi bir darbe yemiş oldu. Bu gelişmeler, çatışmanın kurallarının İsrail tarafından belirlendiği dönemin kapandığına işaret ediyor. İşgalci İsrail önümüzdeki süreçte bedel ödemeyi göze almadan etrafa saldıramayacak.

Siyonist rejim tedirgin

F16’nın düşürülmesi başta Filistin olmak üzere Arap dünyasında coşkuyla karşılandı. İsrail’de ise tam bir panik havası yaşandı. Gırtlağına kadar yolsuzluk ve rüşvet batağına saplanan İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, Rusya’ya başvurarak gerilimin yumuşatılması için çaba sarf etmesini istedi. Netanyahu’nun “bu olaya Hizbullah müdahale etmesin” talebiyle Moskova’nın kapılarını çalması, siyonist rejimin tedirginliğinin boyutu hakkında fikir veriyor.

Acil güvenlik zirvesi” toplayan Netanyahu, bakanların olayla ilgili açıklama yapmasına izin vermedi. İsrail’in saldırganlığa devam edeceğini ilan etse de, tedirginliğini gizleyemedi.

Ortadoğu politikasını saldırganlık, işgal, yayılmacılık üzerine kuran İsrail’in çizgisini değiştirmesi beklenmiyor. Yine de eskisi kadar küstah davranamayacak, saldırmadan önce ince hesaplar yapmak zorunda kalacaklardır.

İşgale karşı öfke büyüyor

İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’ndan sonra dünya jandarmalığını ele geçiren ABD, Ortadoğu halklarına karşı işlenen bütün suçların baş sorumlusudur. İsrail’in Filistin başta olmak üzere Arap halklarına karşı izlediği saldırgan politikayı mümkün kılan da ABD’nin mali, askeri, siyasi desteğidir. Bu desteğe karşılık İsrail her zaman bölgede emperyalizmin ileri karakolu misyonunu yerine getirmiştir. Irak, Libya, Suriye, Yemen gibi ülkelerin yakılıp yıkılması bu emperyalist-siyonist cephe tarafından organize edilmiştir.

Emperyalist-siyonist güçlerin suç ortaklığı bölge halkları nezdinde yeterince açıktır. Arap egemen sınıfları, özellikle de Körfez şeyhleri ABD-İsrail cephesiyle işbirliği yapsa da, halkların ezici bir çoğunluğu bunu gayrı meşru saymaktadır. İsrail savaş uçağının Suriye tarafından düşürülmesinin yarattığı sevinç, halkların işgale karşı biriken öfkesinin dışavurumudur.

Trump-Netanyahu ikilisinin Filistin halkına saldırganlıkta sınır tanımamaları, Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan etmeleri, cihatçı çetelere destek vermeleri, Irak topraklarında halen binlerce ABD askerinin bulunması, binlerce Amerikan askerinin Suriye topraklarına yerleşerek önemli petrol ve doğalgaz kaynaklarına göz dikmesi vb... Tüm bunlar İsrail işgaline karşı olduğu kadar, ABD işgal güçlerini bölgeden kovmayı esas alacak bir direnişin dinamiklerinin birikmesini sağlıyor.

Bölgesel savaş tehlikesi

Dünya jandarması ABD’nin bölge genelinde etkisi zayıflarken, Rusya ile müttefiklerinin etkisi giderek artıyor. Cihatçı tetikçiler eliyle Suriye’yi ele geçirme planı fiyaskoyla sonuçlanınca, bir taraftan ABD bir taraftan Türkiye ordularıyla savaşa katıldı. İsrail ise hava saldırılarını yoğunlaştırarak savaş ateşini körüklemeye çalışıyor.

Bu saldırganlık bölgede şekillenmeye başlayan güç dengelerini değiştirmek için yeterli değil. ABD savaş aygıtı aktif bir şekilde sahaya inmediği sürece, gelişmelerin yönünü değiştirmek kolay görünmüyor. Bu ise en iyi ihtimalle bölgesel savaş demektir. Çatışmaların bu boyuta ulaşıp ulaşmaması ABD’nin politikasına bağlıdır. Ya bölgede etkisinin sınırlanmasına katlanacak, himaye ettiği İsrail’in haddini bilmesini sağlayacak ya da çatışmayı sertleştirecektir. Çatışmanın sertleştirilmesi ABD-İsrail cephesinin kazanacağı anlamına gelmese de, bölgedeki yıkımı derinleştirip daha geniş alanlara yayacaktır.

Çıkış emperyalist-siyonist saldırganlığa karşı direniştir

Yazık ki, bölge halklarının bilinç, örgütlenme düzeyi ve eylem kapasitesi henüz bu yıkıcı savaşları önleyebilecek güçten yoksundur. Buna rağmen emperyalizme, siyonizme, gericiliğe ve işgallere karşı direnişi geliştirmek dışında bir çıkış yolu bulunmuyor. Ancak böyle bir direniş, gericiliğin körüklediği yapay ayrımları ortadan kaldırarak, kader birliği içinde olan halkların eşitlik, özgürlük, kardeşlik içinde yaşamalarının olanaklarını yaratabilir.

 

 

 

 

Efrîn’de binlerce kadın yürüdü: Bir yere gitmiyoruz!

 

Sermaye devletinin Kürt halkını hedef alan Efrîn’e yönelik işgal harekatına karşı Rojava’da kitlesel eylemler devam ediyor. 13 Şubat’ta da Efrîn’de binlerce kadın saldırılara karşı yürüyüş ve miting gerçekleştirdi.

Kongre Star’ın çağrısıyla, Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu ve Efrîn Özerk Yönetimi eşbaşkanlarının yanı sıra TEV-DEM ve PYD yöneticilerinin de katılımıyla yapılan yürüyüş Newroz Meydanı’ndan başladı. Yürüyüş sırasında havadan ve karadan saldırıların da devam ettiği kaydedilirken, binlerce kadın Efrîn işgaline karşı “Bijî berxwedana Efrîne!” sloganını haykırdı.

Efrîn direnişinde yaşamını yitiren YPJ savaşçılarının fotoğraflarının taşındığı yürüyüş Dersim Hastanesi Meydanı’nda son buldu. Burada yapılan mitingde Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu Eşbaşkanı Hediye Yusif ve PYD Eşbaşkanı Ayşe Hiso söz aldı. Kürt halkının 40 yıldır devam eden mücadelesinde kadınların rolüne dikkat çekilen konuşmalarda Türk sermaye devletinin saldırılarına karşı kadınların direnişinin sürdüğü vurgulandı.

Efrîn’deyiz bir yere gitmiyoruz”

TSK’nın saldırılarının devam ettiğine, attığı topların yanı başlarına düştüğüne değinen Yusif “Biz meydanlardayız, işte onlar bu direnişten korkuyorlar. Halkımız topraklarını terk etmiyor” diye konuştu. Efrîn’den bir yere gitmeyeceklerini dile getiren Hiso da “Bugün halkımızın direnişi gösteriyor ki biz Efrîn’deyiz ve bir yere gitmiyoruz. Eğer Erdoğan gelmek istiyorsa biz ona karşı direnmesini biliriz. Efrîn kadını bu direnişin sembolüdür. Biz Arinler’in, Avestalar’ın ve Barinler’in yoldaşıyız. Efrîn direnişi kazanacak. Kadın direnişi kazanacak” ifadelerini kullandı. Konuşmaların ardından halaylar çekilerek miting sona erdi.

 
§