2 Mart 2018
Sayı: KB 2018/09

Sermayenin tetikçileri emekçilere karşı birleşiyor!
İşçi sınıfı kapitalistlerin yağma savaşını reddetmelidir!
“Şehitlik, cihat” vb. kavramlarla işçilerin bilinci bulandırılıyor
İhbarcılık sermayenin en iğrenç ama etkili bir silahıdır
Çocuklarımızı sizden koruyacağız!
Çocuğa yönelik şiddete son!
Şekerde özelleştirme işçilere ne getirir?
“Taşerona kadro” yalan, “işsizlik ve hak gaspı” gerçek!
Tek yol mücadele!
Öğretmenlere “performans” saldırısı
8 Mart ve burjuva toplumunda kadın hakları - H. Fırat
Ekim Devrimi’nin 100. yılında Kollontay’ı okurken... / 6
Soylu bir yolda ilerleyen bir kadın: Praskovya İvanovskaya
Eşitlik ve özgürlük için mücadeleye!
8 Mart’ın çağrısına yanıt ver
MEB ve tarikat işbirliği
Suriye’de “ateşkes” kararı ve emperyalist ikiyüzlülük
Ortadoğu halklarıyla dayanışmaya!
Emperyalist hegemonya kavgası ve Avrupa Birliği
Avrupa’da üniversiteli emekçiler ve öğrenciler ayakta
Ölümünün 65. yılında Stalin...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Çocuklarımızı sizden koruyacağız!

 

Kapitalist düzen tüm çürümüşlüğüyle çarkını döndürürken, en çok çocuklar ezilmeye ve mağdur olmaya devam ediyor. AKP iktidarı döneminde bu çürümenin daha da arttığı rakamlara da yansıyan bir olgudur. Günümüzün AKP Türkiye’sinde her dört çocuktan biri istismar ediliyor. AKP’nin 16 yıllık döneminde çocukların cinsel istismarı %434 artmış vaziyettedir. Cinsel istismara maruz kalan çocukların %30’unun 2-5, %40’ının 6-10, diğer %30’unun ise 11-17 yaş aralığında olduğu belirtilmektedir. Bu rakamlar toplumsal çürümenin had safhalara ulaştığının bir göstergesi olduğu kadar, AKP gericiliğinin suç çetelesini de göstermektedir.

Özellikle son dönemde Adana ve Antalya’da yaşları 3 ila 5 arası olan 2 çocuğun yaşadıkları istismarların gündeme gelmesi ve tepki toplaması, AKP’yi alelacele yasa çıkartma hazırlığına zorladı. Tepkilerin, 16 yıllık icraatlarıyla birlikte kendilerini hedef almasının önüne geçmek adına, tüm ikiyüzlülükleriyle “Cinsel İstismar Komisyonu” topladılar. Komisyonda İçişleri, Adalet, Sağlık, Milli Eğitim, Aile ve Sosyal Politikalar, Gençlik ve Spor bakanlıkları yer alırken, ne bir uzman görüşüne başvurulma kaygısı güdüldü, ne de şimdiye dek, konu üzerine çalışma yapan demokratik kitle örgütlerinin önerileri dinlendi. Adalet Bakanı “Kimyasal hadım başta olmak üzere cezai düzenlemeleri masaya yatıracağız” diyerek, toplumda derin tepki toplayan bu meseledeki rolleri konusunda dikkat dağıtan ve yine sadece tribünlere oynayan tarzlarıyla hareket etti.

AKP iktidarının, suç ortağı olduğu cinsel istismar vakaları karşısındaki tavrını gayet iyi biliyoruz. “Bir kereden bir şey olmaz” diyeninden “olayı medyanın abarttığını” söyleyenine dek çeşitli gericilikte söylemleri, devletin yetkili ağızlarından duyduk. Onlar için mesele zaten kendilerine gelecek tepkileri yatıştırmaktan ibarettir. Çocukları korumak gibi bir dertleri ve niyetleri yoktur. Bu gerçek, komisyon toplantısından yansıyan önerilerden de gayet iyi anlaşılmaktadır.

Komisyon çalışmalarından basına yansıyan önerilere bakıldığında bunların çözüm olmaktan uzak, toplumun tepkisini yatıştırma amaçlı yapıldığı bir kez daha görülmektedir. Örneğin, “Cinsel istismar suçlarına iyi hal indirimi kalkacak” denilmekte, ama ceza arttırımından değil, var olan “indirimlerin” kalkmasından bahsetmektedirler. Biliniyor ki AKP’nin 16 yıllık hükümet etme döneminde böylesi indirimlerden en çok istismarcılar faydalandı. Bu arada Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı sıfatıyla Fatma Betül Sayan Kaya yargının neden böyle kararlar verdiğini izah etme derdine düşerek, halen kendilerini aklamaya çabalıyor: “Ceza teknikleri, Türk Ceza Kanunu açısından bunu hakimler anlatıyorlar ama kamuoyu vicdanı elbette ‘iyi hal’ deyince rahatsız oluyor. Biz de bu konuda gereken düzenlemeyi yapmak üzere çalışıyoruz.”

Komisyonun bir başka önerisi olarak, “Sayısı 31’e ulaşan Çocuk İzleme Merkezi’nin (ÇİM) sayısı arttırılacak” deniliyor. ÇİM’ler karakola başvurudan sonra gidilecek merkezlerdir. Bu da şimdiye kadar örneklerinin sıkça duyulduğu üzere karakol aşamasına gelmeden suçun örtbas edilmesi sorununu çözmeyecektir. Mağdurun adalet sistemine hızla erişimi sağlanmamaktadır. Ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı olarak hizmet veren 22 bin 758 Kuran kursu ve daha fazla sayıda özel tarikat kursları varken, sayısı zaten 31 olan Çocuk İzleme Merkezi’nin ne kadar arttırılacağı ve bunun ihtiyaca ne denli yanıt olacağı meçhuldür.

Yine bir diğer öneri, “Annelere, doğumdan itibaren cinsel istismar suçlarıyla ilgili eğitim” verilmesiyle ilgilidir. Bu da yine çocuğun sorumluluğunu sadece kadına yükleyen gerici ataerkil anlayışın bir tezahürüdür. Eğer bir eğitimden söz edilecekse, toplumun genelini hedefleyen, bilimsel, laik değerlere dayalı ve toplumda böylesi sorunlara karşı duyarlılık ve farkındalık yaratan bir anlayışla eğitimler verilmelidir. Oysa toplum, bunun yerine gerici-cinsiyetçi “eğitim” müfredatlarıyla, Diyanet’inkilerin yanı sıra neredeyse her gün duyulan “kadın ve kız çocuklarının kolları bacakları görünürse, dar giyerse tahrik olunur” türünden gerici açıklamalarla ve çocuk evliliğinin güzellemesini yapan söylemlerle “eğitilmektedir.”

Komisyon, “Rehberlik öğretmenlerinin sayısı arttırılacak” demektedir. Oysa Milli Eğitim Bakanlığı, Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetleri biriminin adını Rehberlik Hizmetleri olarak değiştirmek üzere bir yönetmelik değişikliği hazırlamaktadır. Buna göre mevcutta rehberlik öğretmelerinin çalışma zamanları arttırılmakta, okullardaki psikolojik danışma hizmetlerini yürütmelerini engelleyecek düzenlemeler yapılmaktadır. İstismar vakalarının açığa çıkarılmasında Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetleri’nin özel bir rolü varken, rehber öğretmenler, psikolojik danışmanlık yönü ortadan kaldırılarak, meslek tanımı değiştirilip angaryalara mahkum edilmektedir. Hal böyleyken, meslek tanımı değiştirilen rehberlik öğretmenlerinin sayısı arttırılsın demenin bir karşılığı yoktur.

Komisyon üyelerinin en önemli kaygısını oluşturan madde ise “Cinsel istismar davalarına gizlilik esası” getirilme önerisidir. Bu şekilde çocuğa yönelik istismar olaylarının gerçek boyutlarının gizlenmesini amaçlıyorlar. Zaten dertleri bu sorunların yaşanması değil, neden bu kadar gündeme geldiğidir. Daha önce de örnekleri olduğu gibi son Adana istismar vakasında gizlilik kararı getirmelerinin gerisinde de çocuğu ve aileyi korumak değil, tepkinin artmasını engellemek vardır. AKP’li bakanlar, “bu suçların arttığına ilişkin haksız bir suçlama söz konusudur” demekteler. Çözümleri ise tipik bir “AKP tipi çözüm”dür. Recep Akdağ, “TÜİK ile beraber bir ekip, veri toplama ve bu verilerin sözlüğünün hazırlanması, verilerin bir veri seti şeklinde, ilgililerce mahremiyeti ihlal etmeyecek şekilde, ölçülü bir şekilde paylaşılması konusunda çalışıyoruz” demektedir. Tıpkı işsizlik ya da ekonomik büyüme kriterlerinin hesaplanma yöntemlerini değiştirdikleri gibi, burada da AKP tipi kurnazlıklarını devreye sokacaklardır.

Cinsel istismar suçları 12 yaş altı ve üstü olmak üzere kademelendirilecek” maddesi ise en tepki toplayan “çözüm” önerisidir. Bu gerici kafa, kız çocuklarının “evlenme” yaşını 12 olarak gören kafadır. Hatırlanırsa, daha önce geri çekilen tecavüz suçlarını aklayan yasa tasarısında da rıza yaşını 12’ye indirmek istemişlerdi. Çocuk istismarına 12 yaş sınırı getirilerek, çocuk evliliği ile kamufle edilen istismarların önünü açmaktadırlar. Çocuk istismarını 12 yaş öncesi ve sonrası diye ayırmanın ne bilimsel ne de ahlaki herhangi bir karşılığı vardır.

Son maddede ise “Cinsel sapıkların tahliye edildikten sonra da takibi gerekiyor. Kesinlikle çocuklarla ilgili bir işte çalışamayacaklar, adres değişikliği yaptıkları takdirde polise bildirmek zorunda olacaklar” denilmektedir. Bu da sonuçlardan hareketle getirdikleri bir “çözüm” önerisidir. Zira şimdiye dek basına da çokça yansıdığı üzere, istismar suçlularının okullarda hükümlü kadrosundan işe alındığı ya da servis şoförü olduğuna dair çok örnek yaşanmıştır. Öte yandan istismar suçlularını “sapık” diye hasta kategorisine katarak tanımlamakla, bu suçun toplumsal boyutu göz ardı edilmekte, çok boyutlu nedenlerinin ve çözüm yollarının görülmesi engellenmektedir. Aynı zihniyet “kimyasal hadım” yoluyla “çözüm” bulacağını zannetmektedir. Özetle, “Cinsel istismar Komisyonu”nun sorun yaşanmadan engelleme gibi bir çalışması yoktur.

***

Komisyon raporunun TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmesi sırasında Genel Kurul salonunun boş olması ise bu konuda ne denli “ciddi” olunduğunun bir diğer göstergesidir. Muhalefet sıralarında az sayıda vekil bulunurken, AKP’den kimsenin olmaması fazla söze gerek bırakmamaktadır. Zaten daha öncesinden de çocuk istismarının araştırılması önerisi AKP’li vekillerin oylarıyla reddedilmiş, Çocuk İstismarıyla Mücadele Derneği’nin hazırladığı Şakran Cezaevi’ne ilişkin Çocuk İstismarı Raporu’nun açıklanması ise Adalet Bakanlığı tarafından, OHAL gerekçesi ile yasaklanmıştı.

Tüm bunlar AKP iktidarının çocuk istismarını önlemek gibi bir derdi veya niyeti olmadığını göstermektedir. Yargısı, Diyaneti, eğitim kurumları, Aile Bakanlığı başta olmak üzere tüm kurumlarıyla sermaye düzeni çocuk istismarını önlemek şöyle dursun, gerici politikalarıyla daha da artmasına neden olmaktadırlar. Çocuklarımızı korumanın tek yolu AKP gericiliğinin de beslendiği bu çürümüş düzenden kurtulmak için mücadeleyi büyütmektir.

 
§