2 Mart 2018
Sayı: KB 2018/09

Sermayenin tetikçileri emekçilere karşı birleşiyor!
İşçi sınıfı kapitalistlerin yağma savaşını reddetmelidir!
“Şehitlik, cihat” vb. kavramlarla işçilerin bilinci bulandırılıyor
İhbarcılık sermayenin en iğrenç ama etkili bir silahıdır
Çocuklarımızı sizden koruyacağız!
Çocuğa yönelik şiddete son!
Şekerde özelleştirme işçilere ne getirir?
“Taşerona kadro” yalan, “işsizlik ve hak gaspı” gerçek!
Tek yol mücadele!
Öğretmenlere “performans” saldırısı
8 Mart ve burjuva toplumunda kadın hakları - H. Fırat
Ekim Devrimi’nin 100. yılında Kollontay’ı okurken... / 6
Soylu bir yolda ilerleyen bir kadın: Praskovya İvanovskaya
Eşitlik ve özgürlük için mücadeleye!
8 Mart’ın çağrısına yanıt ver
MEB ve tarikat işbirliği
Suriye’de “ateşkes” kararı ve emperyalist ikiyüzlülük
Ortadoğu halklarıyla dayanışmaya!
Emperyalist hegemonya kavgası ve Avrupa Birliği
Avrupa’da üniversiteli emekçiler ve öğrenciler ayakta
Ölümünün 65. yılında Stalin...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Şekerde özelleştirme işçilere ne getirir?

 

Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi gündemde. Binali Yıldırım, “Kararlıyız, şeker fabrikaları satılacak, kararımızdan geri adım atılmayacak!” diyerek, bu meselenin kendileri açısından önemini vurguluyor. Kaynakların sömürüsünü, emperyalist tekellere ve sermayeye peşkeş çekmekte geçmiş hükümetleri de geride bırakan AKP hükümeti, sadece sermayenin önünü açmakla kalmıyor, özelleştirilen fabrikalarda çalışan binlerce işçiyi de ya kapı önüne koyuyor ya da güvencesiz, daha ağır koşullarda çalışmayı dayatıyor, kazanılmış haklarına göz dikiyor.

Bunun örneklerini TEKEL’de gördük; kağıtta, madenlerde, camda gördük. Her birinde “kâr edemiyoruz”, “atıl kalmış yatırımlar”, -işçilerin kazanılmış haklarını hedef alarak- “bu fabrikalar yan gelip yatma yeri değildir” gibi söylemler ile toplumda özelleştirme saldırısına meşruluk kazandırmaya çalışmışlardı.

TEKEL’in alkollü içki bölümü (17 fabrika, hammadde, stok ve varlıklarıyla) 2004 yılında, 292 milyon dolara MEY’e satıldı. Onlar da 2006’da 810 milyon dolara bir ABD şirketine sattılar. 2011’de de Amerikalılar 2 milyar 100 milyon dolara, dünyaca ünlü, içkide dünya devi olarak tanınan İngiliz DİAGEO’ya devrettiler.

TEKEL’in kurulu sermayesine hiçbir ek yapmadan bu seviyede gerçekleşen artışın iki nedeni olabilir ancak. Birincisi, ilk satışlarda değerinin çok çok altına satılmış, peşkeş çekilmiş olması; ikincisi de işçilerin kazanılmış haklarının tırpanlanarak, 4/C statüsü aldatmacasıyla yoksulluğa ve işsizliğe itilen işçiler üzerinden gerçekleşen artı-değer sömürüsü...

Tek Gıda-İş’in verilerine göre 2003’te TEKEL’in alkollü içkiler bölümünde 3 bin 631 mavi yakalı işçi çalışırken, 2009’da bu sayı 323’e kadar düşüyor. Bu süreçte 3.000’den fazla işçinin iş akdi feshediliyor.

TEKEL’in sigara bölümü ise ilk defa 1990’da özelleştirilmeye çalışılmış, yükselen işçi sınıfı hareketinin de etkisi ile artan tepkiler sonucu geri adım atılmıştı. IMF talimatı ile 2001’de “Tütün Yasası” değiştirildi. Ardından da AKP’li Kemal Unakıtan’ın “Tekel’i babalar gibi satarım” dönemi başladı.

2008’de tütün fabrikaları, içindeki her şeyle beraber 1,7 milyar dolara British American Tobacco’ya (BAT) peşkeş çekildi. Bu fiyat TEKEL’in 2 sigara fabrikasının 3 yılda yapacağı kâra denk geliyordu. Fabrikaların içinde bulunduğu arsaların ve mülklerin değeri bile bu fiyatın 2-3 katı ederken, bu satış ile tütün piyasası tam olarak emperyalist tekellerin hakimiyetine bırakıldı.

Özelleştirme programına alındığı sırada, 110 yaprak tütün işyeri, 6 sigara fabrikası, 19 alkollü içki üretim tesisi, 84 pazarlama müdürlüğü, 10 tuz işletmesi, bir kibrit fabrikası, bir ambalaj fabrikası ve bir suni ipek, viskoz fabrikası olan TEKEL, 2009’a geldiğimizde 57 yaprak tütün işyeri, iki tuz işletmesi ve bir ambalaj fabrikası olan işletmeye dönüştü. Bugün hiçbiri bulunmuyor.

Satışın gerçekleşmesi ile birlikte BAT, yüksek maliyet olarak gördüğü, yıllar süren mücadelelerle kazanılmış haklara sahip olan TEKEL işçilerine gözünü dikti.

TEKEL’in kendi rakamlarına göre 2001 yılında 30 bin 124 işçi çalıştıran TEKEL’in, 2004 yılında alkollü içkiler, 2008 yılında da sigara biriminin özelleştirilmesi sonucunda çalışan işçi sayısı 12 bin civarına geriledi. TEKEL’in bu parçalı satışı ile gelen tepkileri azaltmak ve işçileri bölmek temel hedefleriydi esasında.

2008’de BAT, tütün piyasasını ele geçirmesinin ardından 8 binden fazla TEKEL işçisinin iş akdini feshedeceğini duyurdu. AKP hükümeti biriken öfkeden korktuğundan 4/C statüsü ile işçileri kandırmaya çalıştı. Bu oyunu gören TEKEL işçileri ayağa kalktı, eylemlere başladılar. İşçiler Ankara sokaklarını eylem alanına çevirdiler. Sendikal bürokrasinin uğursuz rolünü oynaması, hükümetin teklifi arttırması ve TEKEL işçilerinin örgütlülüğündeki ve bilincindeki zayıflık gibi etkenlerin yardımıyla hükümet saldırıyı hayata geçirmeyi başardı.

Adım adım örülen özelleştirme süreci bugün gerçekleştirilmesi öngörülen şeker fabrikalarının özelleştirilmesi süreci için önemli bir deneyim sunuyor. Sermayeye peşkeşin yanı sıra, işçi sınıfına yönelik büyük bir saldırıyı da barındıran özelleştirme saldırıları karşısında başta şeker fabrikası işçileri olmak üzere işçi sınıfı ve emekçiler net tutum almalı, hükümete de sendikal bürokrasiye de asla güvenilemeyeceği bilinciyle hareket etmelidirler.

 

 

 

 

Özelleştirme için OHAL seferberliği

 

Dünya Bankası ve IMF’nin devreye soktuğu neo-liberal politikalar doğrultusunda, tarım alanlarını emperyalist tekellere peşkeş çeken Türk sermaye devleti, son olarak da şeker fabrikalarının özelleştirilmesi sürecini tamamlamak adına 14 fabrikanın satışı için ihale yayınladı. Nişasta bazlı üretim yapan tekellerin önünü açmaya ve şeker pancarı üretimini tasfiye etmeye dönük özelleştirme hamlesine tepkilere karşı AKP iktidarı seferber olmuş durumda.

Ankara Valiliği’nden imza kampanyasına OHAL reddi

Tepkilere karşı AKP şefleri geri adım atmayacakları yönünde açıklamalar yaparken, son olarak da Ankara Valiliği, Şeker-İş tarafından özelleştirmeye karşı imza kampanyası başvurusuna olumsuz yanıt verdi.

Özelleştirme ihalesinin Resmi Gazete’de yayımlanmasının ardından Şeker-İş, ülke genelinde başlattığı imza kampanyası kapsamında Ankara’da merkezi yerlerde kampanyayı yürütmek için 22 Şubat günü valiliğe başvurdu. Başvuruda Kızılay, Yüksel Caddesi, Ulus, Sıhhiye gibi merkezlerde stand açılacağı belirtildi. Sendikanın başvurusu, valilik tarafından OHAL yasağı gerekçesi öne sürülerek reddedildi.

AKP özelleştirmede kararlı

AKP şefleri, şekerdeki özelleştirme hamlelerinin ardından tepkileri yatıştırma, sermayeye peşkeşi kabul ettirme amacıyla açıklamalarını sürdürüyor. AKP genişletilmiş il başkanları toplantısında konuşan Binali Yıldırım da özelleştirmede geri adım atmayacaklarını söyledi.

Erdoğan’ın özelleştirme için talimat verdiği, “bu fabrikaların devlete yük olduğu” bahanesini öne sürdüğü ifade edilirken, Yıldırım özelleştirme ile çalışanların haklarının korunacağı iddiasında bulundu.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda konuyla ilgili açıklama yapan Maliye Bakanı Naci Ağbal da özelleştirme hamlesini savunmuş, “Günlerce, aylarca dinleye dinleye, bütün tarafların ihtiyaçlarını karşılayacak, herkesin beklentilerine uygun özelleştirme modeli ürettik” diye konuşmuştu.

Özelleştirmenin ardından bu fabrikalarda üretimin devam etmesini sağlayacak şartlar koyduklarını öne süren Ağbal, fabrikalardaki kamu çalışanlarının, daimi ve geçici işçilerin haklarının korunduğunu iddia etmişti.


 
§