2 Mart 2018
Sayı: KB 2018/09

Sermayenin tetikçileri emekçilere karşı birleşiyor!
İşçi sınıfı kapitalistlerin yağma savaşını reddetmelidir!
“Şehitlik, cihat” vb. kavramlarla işçilerin bilinci bulandırılıyor
İhbarcılık sermayenin en iğrenç ama etkili bir silahıdır
Çocuklarımızı sizden koruyacağız!
Çocuğa yönelik şiddete son!
Şekerde özelleştirme işçilere ne getirir?
“Taşerona kadro” yalan, “işsizlik ve hak gaspı” gerçek!
Tek yol mücadele!
Öğretmenlere “performans” saldırısı
8 Mart ve burjuva toplumunda kadın hakları - H. Fırat
Ekim Devrimi’nin 100. yılında Kollontay’ı okurken... / 6
Soylu bir yolda ilerleyen bir kadın: Praskovya İvanovskaya
Eşitlik ve özgürlük için mücadeleye!
8 Mart’ın çağrısına yanıt ver
MEB ve tarikat işbirliği
Suriye’de “ateşkes” kararı ve emperyalist ikiyüzlülük
Ortadoğu halklarıyla dayanışmaya!
Emperyalist hegemonya kavgası ve Avrupa Birliği
Avrupa’da üniversiteli emekçiler ve öğrenciler ayakta
Ölümünün 65. yılında Stalin...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Emperyalist hegemonya savaşı sertleşiyor!

Ortadoğu halklarıyla dayanışmaya!

C. El Hayek

 

Emperyalist-kapitalist sistemin krizi derinleştikçe, emperyalistler arası hegemonya savaşı da, genelde Ortadoğu özelde Suriye üzerinden giderek sertleşmektedir. Suriye’de yedi yıldır devam eden yıkıcı savaş, gelinen yerde vekiller savaşı olmaktan çıkarak, asıl güçlerin savaşına evrilmektedir. ABD’nin Rojava üzerinden askeri varlığı, Türk sermaye devletinin Efrîn işgali, İsrail’in hava saldırıları, vb... Görünen o ki, Rusya destekli Suriye ordusu cihatçı çeteleri temizledikçe, çetelerin gerisindeki güçler sahaya müdahale ihtiyacı duymaktadır.

Vekiller savaşında son perde Doğu Guta’da sahnelenecektir. Doğu Guta Suriye için savaşın dönüm noktalarından biri sayılmaktadır. Ordunun kuşatması altındaki Doğu Guta’da cihatçı çeteler, emperyalistlerin sınırsız desteğiyle tank dahil ağır silahlara sahiptirler. Bu bölgeden başkent Şam’ı roket atışlarıyla vurabilmektedirler. Doğu Guta’nın alınması, batılı emperyalistlerin, İsrail’in, Körfez şeyhlerinin rejim değişikliği hayallerinin suya düşmesi anlamına gelmektedir. Bölgenin alınması, hegemonya savaşında Rus emperyalizminin hanesine artı puan olarak yazılacaktır. Suriye ordusunun Doğu Guta’da çemberi iyice daraltması üzerine BM’nin ateşkes ilan etmesi temelsiz değildir.

Suriye’deki gelişmeler, bu savaşın sertleşerek, taraflar arasında alan kapma ya da hakim olunan alanları koruma biçiminde devam edeceğini göstermektedir. Bu nedenle küresel akbabalar Suriye ve Ortadoğu’ya üşüşerek, bölgeyi iyice cehenneme çevirmeye hazırlanmaktadır. Bu hazırlığın önemli bir ayağı olarak iç siyaset de hegemonya savaşına göre dizayn edilmektedir. Fransa’da yasallaşan OHAL, Almanya’da kurulan savaş hükümeti, “insan hakları savunucusu demokrat“ Avrupa’nın savaşa hazırlık reflekslerini göstermektedir.

Dümeninde AKP’nin olduğu Türk sermaye devleti de savaş koşullarına uygun bir şekilde iç siyasetini dizayn etmektedir. Efrîn’in işgaliyle beraber yükseltilen milliyetçi-şoven dalga, ulusalcı burjuva muhalefet tarafından da sahiplenilmiş, “terörle mücadele”, “milli birlik” demagojileri eşliğinde ortak bir dil tutturulmuştur. Yandaşından ulusalcısına burjuva medya eliyle bu dil bütün toplumun dili haline getirilmek istenmektedir. Böylece, artan işsizlik, en temel insani ihtiyaçlara yapılan zamlar, kölece çalışma koşulları ve sefalet ücretleriyle işçi sınıfı ve emekçilerde oluşan hoşnutsuzluk dışarıya kanalize edilmeye ve milliyetçi söylemlerle kitlelerin bilinci dumura uğratılmaya çalışılmaktadır.

AKP dışarıda yaşadığı açmazları emperyalist efendileriyle anlaşarak aşmayı hedeflemektedir. Ancak Suriye ordusuna bağlı güçlerin Efrîn bölgesine girmesi, sermaye devletinin yayılmacı hayallerini kolay gerçekleştiremeyeceğini göstermiştir. Bu sermaye devleti için savaş batağı içinde yeni bir açmaz demektir. Bu savaşın faturasının içeride bir kez daha işçi ve emekçilere kesileceği açıktır. Bununla birlikte toplumun çok değişik kesimlerinde öfke ve tepki büyümektedir. Laik kitlelerdeki hoşnutsuzluk, taciz-tecavüz ve artan kadın cinayetleri, Kürt halkına dışarıda ve içeride saldırganlık, Alevi emekçilerine dönük tehditler, yaşam alanlarının ve doğanın sistematik tahribi, genç kitlelerdeki gelecek kaygısı, vb...

Bir savaş alanı olan Ortadoğu ülkelerinde ise sorunlar çok daha ağır biçimde yaşanmakta ve onur kırıcı işgaller nedeniyle halkların öfkesi mayalanmaktadır. Geçtiğimiz yılın ikinci yarısında Mısır’da binlerce tekstil işçisinin grevi, İranðda yıl sonunda patlak veren kitle gösterileri, Tunus’ta sosyal sorunlar temelli gösteriler, Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak ilan etmesinin ardından Filistin’de başlayan gösterilerin tüm bölgeye yayılması... Bölgede devam eden hegemonya savaşı halklara açlık, yıkım ve sefaletten başka bir şey vermemekte, öfke ve tepkiyi her geçen gün büyütmektedir. Dolayısıyla önümüzdeki süreç bölgede yeni kitle mücadelelerine gebedir.

Türkiye işçi sınıfı potansiyeliyle bölge halklarının kaderini etkileyecek bir yerde durmaktadır. Sınıf devrimcileri emperyalizme ve siyonizme karşı bölge halklarıyla dayanışmayı örmeli, bölgede yeni bir boyut kazanan emperyalist savaş ve saldırganlığı etkili bir biçimde teşhir etmelidir. İşçi ve emekçilerin bu haksız ve gerici savaşlara karşı sınıfsal bir tutum alması, bölge halklarının mücadelesine verilen en önemli destek olacaktır.

 

 

 

 

Efrîn’e yönelik saldırı ve katliamlar sürüyor

 

Türk sermaye devletinin Efrîn’e dönük saldırıları, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 25 Şubat günü Suriye çapında 30 günlük ateşkes çağrısı yapan kararına karşın sürüyor. Saldırılarda siviller katledilirken Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un “Efrîn’i de kapsadığı” ifade edilen ateşkese uyulması için Erdoğan’ı telefonla aradığı belirtildi.

Diğer yandan TSK’ya bağlı askerler ve ÖSO çeteleri tarafından işgal edilen köylerini terk etmek istemeyen köylüler de darp ve işkenceyle karşılaşıyor. Raco’nun Xerab Silûk köyünde yaşayan ve evlerini terk etmeyen Mustefa Îskender, Şêx Fozî ve Beyrem Eto isimli köylülerin de kaçırıldığı belirtildi. Tanıkların çetecilerin yanlarına aldıkları köylülerle fotoğraf çektirdikten sonra dövmeye başladıklarını anlattığı belirtildi.

192 sivil katledildi!

Efrîn Kantonu Sağlık Meclisi tarafından 26 Şubat’ta yapılan açıklamada ise 192 sivilin saldırılarda yaşamını yitirdiği belirtildi.

Yapılan açıklamada, saldırganlığın 38. gününe kadar toplamda 192 sivilin yaşamını yitirdiği, 574 sivilin de yaralandığını belirtildi.

Toplantıda konuşan Efrîn Kantonu Sağlık Meclisi Eşbaşkanı Ancila Reşo, saldırıların başladığı 20 Ocak’tan bu yana 69’u çocuk, 79’u kadın olmak üzere toplam 574 sivilin TSK ve onların denetimindeki çetelerin saldırısında yaralandığını belirtti.

Ayrıca, şu ana kadar 28’si çocuk ve 23’ü kadın olmak üzere 192 sivilin de saldırılarda katledildiğini duyurdu.


 
§