2 Mart 2018
Sayı: KB 2018/09

Sermayenin tetikçileri emekçilere karşı birleşiyor!
İşçi sınıfı kapitalistlerin yağma savaşını reddetmelidir!
“Şehitlik, cihat” vb. kavramlarla işçilerin bilinci bulandırılıyor
İhbarcılık sermayenin en iğrenç ama etkili bir silahıdır
Çocuklarımızı sizden koruyacağız!
Çocuğa yönelik şiddete son!
Şekerde özelleştirme işçilere ne getirir?
“Taşerona kadro” yalan, “işsizlik ve hak gaspı” gerçek!
Tek yol mücadele!
Öğretmenlere “performans” saldırısı
8 Mart ve burjuva toplumunda kadın hakları - H. Fırat
Ekim Devrimi’nin 100. yılında Kollontay’ı okurken... / 6
Soylu bir yolda ilerleyen bir kadın: Praskovya İvanovskaya
Eşitlik ve özgürlük için mücadeleye!
8 Mart’ın çağrısına yanıt ver
MEB ve tarikat işbirliği
Suriye’de “ateşkes” kararı ve emperyalist ikiyüzlülük
Ortadoğu halklarıyla dayanışmaya!
Emperyalist hegemonya kavgası ve Avrupa Birliği
Avrupa’da üniversiteli emekçiler ve öğrenciler ayakta
Ölümünün 65. yılında Stalin...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Suriye’de “ateşkes” kararı ve emperyalist ikiyüzlülük

 

Emperyalistlerin kirli ve kanlı icraatlarını hümanist bir ikiyüzlülükle perdeleme işlevi gören ve onların barbarlıklarını meşrulaştırmanın etkili aracı olan Birleşmiş Milletler (BM), “sivillere insanı yardım” ikiyüzlülüğü ile bir kez daha sahne almış durumda. Zira BM, kendi genel sekreteri Antonio Guterres şahsında, Şam yakınında bulunan Doğu Guta’daki çatışmalardan hareketle bölgede “dünya üzerinde cehennemin yaşandığını” keşfetmiş bulunuyor. Dolayısıyla dünya üzerindeki bu cehennemde “kritik durumdaki hasta ya da yaralıların yanı sıra sivilleri kurtarma ve Suriye halkının acılarını hafifletme” seferberliğine girişildi. Bu “insani” amaçla BM Güvenlik Konseyi tarafından, Suriye’de 30 günlük ateşkes ilan edilmesini öngören bir tasarı oylamaya sunulmuştu. Rusya‘nın itirazı sonucu saatler süren görüşmeler sonuçsuz kalmış ve Rusya’nın da onaylayabileceği yeni bir metnin hazırlanması için müzakereler ertelenmişti.  

Bu gelişmelerin ardından, ABD’nin BM Daimi Temsilcisi Nikki Haley, Twitter üzerinden, “Rusya’nın insani yardımı mümkün kılacak ateşkes oylamasını geciktirmesi inanılmaz” diye açıklama yapmış ve “Güvenlik Konseyi bunu oylamadan önce daha kaç kişinin ölmesi gerekiyor?” gibi “dokunaklı” sorular sorarak Suriye halkının bekleyecek durumda olmadığını, dolayısıyla (müzakere kastedilerek) “Bunu bu gece yapalım” diye buyurmuştu. ABD Başkanı Trump ise, Rusya, İran ve Şam yönetiminin tutumunu “insani bir utanç kaynağı” olarak nitelendirmişti. İsveç BM Daimi Temsilcisi Olof Skoog ise, “BM Güvenlik Konseyi‘nin Suriye halkının çektiği acıları hafifletmeyi başaramaması beni aşırı hayal kırıklığına uğrattı” demiş ve Rusya’nın itirazını kastederek “Boşluğu tam anlamıyla kapayamadıklarını” açıklamış ve bir gün sonra tasarının onaylanacağı umudunu dile getirmişti.

Nitekim, emperyalistlerin çıkar, ihtiyaç ve önceliklerinin bir sonucu olarak, Suriye’de 30 günlük “ateşkes”, doğrusu kendi ifadeleriyle “insani mola” çağrısını içeren tasarı, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde oy birliğiyle kabul edildi. Tasarıyı, Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi olan ve veto hakkı bulunan Rusya da kendi önceliklerini gözeterek onayladı. Suriye genelini kapsayan 30 günlük ateşkes, esası bakımından, ABD ve emperyalist müttefikleri tarafından cihatçı örgütlerin elinde bulunan Doğu Guta’ya ve başka bazı bölgelere Suriye ordusunun düzenlediği saldırıları durdurmak içindir. Nitekim sağlanan “ateşkes”le, Şam yönetiminin Doğu Guta, Yermük, Fua ve Kefreya bölgelerine yönelik ablukasının kaldırılması ve böylece “hayatta kalmaları için gerekli olan gıda ve ilaç” yardımının sivillere ulaştırılmasının sağlanması istenmektedir.

Ateşkes kararı sonrası, “Kararı memnuniyetle karşılıyoruz” açıklamasında bulunan Türkiye,  Başbakan Yardımcısı Bozdağ aracılığıyla,Türkiye’nin ateşkese uymayacağını “Türkiye, bu harekatı terör örgütlerine ve teröristlere karşı yapmaktadır. Dolayısıyla Türkiye’nin sürdürdüğü harekatı bu kararın etkilemesi söz konusu değildir. O nedenle harekat bu karardan etkilenmeden devam edecektir” biçiminde dile getirmişti.

Suriye’nin BM Daimi Temsilcisi Beşar Caferi ise, “Suriye’deki terörist gruplara ABD ve koalisyon güçlerinin destek verdiğini” belirterek, Güvenlik Konseyi’nin aldığı ateşkes kararının Türkiye’nin askeri operasyonlar düzenlediği Efrîn için de Golan Tepeleri için de geçerli olması gerektiğini söyledi. Rusya ise “Bize göre ateşkes asıl olarak sahadaki güçler arasında sağlanmalı, Güvenlik Konseyi tarafından değil. Sahadaki güçler tarafından sağlanmayan ateşkes kararının uygulanabilirliği zayıf. Konseyin aldığı ateşkes kararı her yerde geçerli olmalı” dedi. AB, ateşkes kararının acilen uygulanması için Rusya‘dan Suriye‘ye “maksimum baskının” yapılmasını istedi. Fransa, ateşkesin Efrîn’i kapsadığını da Türkiye’ye hatırlattı vb.

Ne var ki Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi‘nin (BMGK) 30 günlük ateşkes talebine rağmen ne Suriye’nin kuzeyinde ne Guta’da ve ne de TSK’nın cihatçı ÖSO gruplarıyla saldırdığı Efrîn’de ateş kesildi. 

İnsani mola” emperyalist çıkarların bir parçasıdır

Suriye’de egemenlik mücadelesi yürüten küresel güç odaklarının doğrudan karşı karşıya gelmeye başladığı, dolayısıyla da egemenlik ve paylaşım mücadelesinin sertleştiği bugünkü koşullarda BM’de alınan “insani mola” kararı bu sert çatışmanın bir parçası olmanın ötesinde anlam ifade edemezdi. Nitekim gelişmeler de bu yönde seyretmektedir. Zira ABD ve Batılı emperyalistlerin derdi, “ateşkes” sağlayarak sivilleri ve yaralıları “kurtarmak” değil, hümanizm palavrası üzerinden cihatçı çetelerin kalelerine operasyonlar düzenleyen Suriye rejimini sıkıştırmaktır.  

Esad yönetimi, müttefikleriyle birlikte, birçok bölgeyi cihatçılardan arındırmış bulunuyor. Guta’da ise ağır silahlarını terk etmeleri koşuluyla cihatçı çetelerin bulundukları alanlardan çıkışlarına da izin veriyordu. Bu amaçla Mısır hükümetinin arabuluculuğu ile cihatçılarla görüşmeler yapıldığı biliniyor. Nitekim Rusya Dışişleri Bakanlığı da, bu görüşmeyi, “Belki birileri bunu bilmiyordu ya da bilinçli olarak görmezden geldi ama Doğu Guta’daki militanlarla ateşkes görüşmeleri yapılıyordu. Fakat buradaki militanlar kendilerine teklif edilen tüm seçenekleri geri çevirdiler. Ayrıca bununla da kalmayıp ‘canlı kalkan’ olarak kullandıkları sivillerin kendi kontrollerindeki bölgelerden ayrılmasına izin vermeyi de reddettiler” biçiminde kamuoyuyla paylaşmıştı. Fakat bu görüşmeler olumlu sonuçlanmadığı gibi çetelerin Şam’a saldırıları da yoğunlaşmış oldu. Bu durumda, bu günlerde “insani mola”nın gerekliliği üzerine yüzsüzce laflar eden emperyalist koalisyonun büyük payı bulunmaktadır. Çünkü onlar ateşin kesilmesini değil, kirli çıkarları uğruna devamını istiyorlar.

Sivillerin katliamı BM ve emperyalistlerin umrunda mı? 

Sivillerin ölümü ABD, batılı emperyalistler ve BM için gerçekten mi çok önemli? Efrîn’de siviller katlediliyorken, kimyasal gaz kullanıldığı iddiaları ileri sürülüyorken bu güçler kıllarını kıpırdatmadı. Daha dün Şırnak, Cizre, Nusaybin, Sur ve Silopi başta olmak üzere Kürdistan kentleri yakılıp yıkılırken, sivillere karşı vahşetin her biçimi sergilenip siviller katledilirken olup bitenleri sessizce izleyen, dahası onaylayan BM ve emperyalistler, “vahşet” raporları hazırlamaktan başka adımlar atmadılar. On yıllardır Filistin halkı ABD destekli siyonist katliam makinasıyla, çocuğu ve yaşlısıyla katliamlardan geçirilir, yerleşim yerleri başlarına yıkılır ve yurtlarından sürülürken, “İsrail’in kendini savunma hakkı var” diyen BM ve emperyalistler değil mi? Suriye harabeye çevrilirken, yüz binlerce insan katledilirken, milyonlarcası yerlerinden sürülürken BM bu dehşeti meşrulaştırma çabasında değil miydi?

Korkunç bir yıkımın ve insan kaybının yaşandığı Yemen’de bizzat BM raporuna göre bir buçuk milyon çocuk açlıkla yüz yüze bulunmakta, bunlardan yaklaşık 400 bini yetersiz beslenmekte, binlercesi ise önlenebilir hastalıklardan dolayı yaşamını yitirmektedir. Milyonlarca insan aç ve on milyonlarca insan ise düzenli olarak yeterli gıdaya ulaşamamaktadır. On binlercesi ise katliamlardan geçmektedir. Benzeri şeyler Libya’da da yaşanmaktadır. Buralara ilişkin “dehşet” raporları hazırlamak ve bu yolla hümanist ikiyüzlülüklerle emperyalistlerin kanlı icraatlarını örtmekten başka BM ne yapmaktadır? Dünyanın dört bir tarafında emperyalist barbarlık savaşlarını ve gerici boğazlaşmaları meşrulaştıran BM değil midir?

Emperyalist barbarlığın suç ortağı olarak BM

Öteki kurumlar gibi Birleşmiş Milletler de emperyalist güçlerin ellerinde kendi barbarlıklarını meşrulaştırmanın etkili bir aracıdır. Emperyalistler hemen tüm kirli ve kanlı icraatlarını BM şemsiyesi altında yürütmektedir. O, “milletlerin” değil, ama emperyalist devletlerin kirli örgütüdür. Misyonu ise emperyalist saldırganlık ve savaşlara meşruiyet kılıfı uydurmak, onların her türlü rezil uygulamalarını olağanlaştırmaktır.

Uluslararası barışı ve güvenliği korumak ve bu amaçla barışın uğrayacağı tehditleri önlemek ve bunları boşa çıkarmak, ... barışın başka yollarla bozulması eylemlerini bastırmak üzere etkin ortak önlemler almak...” BM Anlaşması’nın maddelerinden biridir. Misyonundan birini böyle tanımlayan BM’nin, bunun dışında icraatlar sergilediği sır değildir. İlke ve amaçlarını “...savaş felaketinden gelecek kuşakları korumaya, temel insan haklarına, insanların onur ve haysiyetine, erkeklerle kadınların ve büyük uluslarla küçük ulusların hak eşitliğine olan inancımızı yeniden ilan etmeye, ...ve bu ereklere ulaşmak için... çaba harcamaya karar verdik” biçiminde özetleyen Birleşmiş Milletler’in, bu “ilke ve amaçları” ezilen halkları, mazlum ulusları ve emekçi kitleleri aldatmak içindir. Onların gerçek ilke ve amaçları emperyalizme hizmet etmektir. Emperyalistlerin bir bürosu gibi çalışan, onların kirli ve kanlı icraatlarını hümanist bir ikiyüzlülükle perdeleyen BM, dünyanın her tarafında olduğu gibi Suriye’de işlenen emperyalist suçların da sorumluluğunu taşımaktadır.


 
§