23 Mart 2018
Sayı: KB 2018/12

Efrîn’i ilhak süreci başladı
Efrîn işgali, Kürt düşmanlığı ve emperyalist yüzsüzlük
Türkiye’de Newroz eylemleri: Newroz direniştir!
Kürdistan’da Newroz’a Efrîn direnişi damga vurdu
Kan gölünden beslenenler, kan gölünde boğulacaklar
İstatistiklerle özelleştirme saldırısı
İşte Cargill gerçeği!
“Asıl düşman ülkenizdedir!”
Köleliğin devletli hali: Kadrolu taşeronluk
DİSK Genel-İş Sendikası CHP’nin arka bahçesi mi?
Ortadoğu, Türkiye ve Kürt sorunu - II - H. Fırat
Trump’lı ABD, daha saldırgan bir döneme açılıyor
ABD’nin Trump’la geçen dönemi
Doğu Akdeniz’de doğalgaz “savaşları”
“Mahşerin Dörtlüsü” ve dönemin siyasal ruhu
Kadınlardan yükselen eşitlik ve özgürlük sesleri
Okyanusun içinde harekete geçen bir damla
DGB 3. Genel Kurulu Sonuç Bildirgesi
Saldırıların “sıradanlaşmasına” alışmamalıyız
“Bilim galip çıkacaktır, çünkü işe yarar”
Kızıl Yıldız: Sosyalist bilimkurgunun ütopik bir örneği
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Efrîn’i ilhak süreci başladı

 

Cihatçı çeteleri ardına takarak Efrîn’i işgal eden Türk ordusunun ilk icraatı, kentin yağmalanmasını izlemek oldu. Yedi yıldır girdikleri her yeri yağmalayan cihatçılar, Türk ordusunun himayesi altında Efrîn’i de yağmalıyorlar. ÖSO etiketi yapıştırılan IŞİD, El Nusra artığı bu yağmacı katil çeteler, AKP şefi T. Erdoğan’a göre “kentin esas sahipleri”dir.

Kürt halkına düşmanlıkta sınır tanımayan dinci-faşist iktidar, iki ay süren bombardımanın ardından Efrîn’i işgal edebildi. Kürt hareketi işgale karşı gerilla savaşının devam edeceğini iddia ederken, işgalci Türk devleti ise “ucuz zafer” devşirme peşinde. Efrîn’e girişi Çanakkale savaşının kazanıldığı 18 Mart tarihine denk düşüren AKP şefi, “büyük zafer kazanmış paşa” havalarına bürünerek, işgal savaşını siyasi ranta tahvil ediyor.

Kalıcı işgale paçavradan kılıf

Kentte yaşayan Kürtler, Araplar ve diğer halklardan siviller işgal saldırısından dolayı Efrîn’i terk etti. Yollara düşen on binlerce sivilin bir kısmı Halep kenti kırsalında kurdukları çadırlara sığınmaya mecbur bırakıldılar. Hal böyleyken AKP şefi, “kenti esas sahiplerine iade edeceğiz” demagojisini piyasaya sürdü. Daha önce Azez, Cerablus, El Bab beldelerini işgal eden Türk devleti, cihatçı tetikçileriyle birlikte bu beldelerde kukla yönetimler kurup işgali kalıcılaştırdı. Belli ki aynı yöntem Efrîn’de de uygulanmak isteniyor.

Burjuva yayılmacılığın mızrak ucu olan AKP iktidarı, Efrîn’in ilhakına kılıf uydurabilmek için bazı işbirlikçi Kürt güçlerle bir kısım Kürt ve Arap aşiret reisini devşirmeye çalışıyor. Bu girişimlerden sonuç alabilirse, işgalci-ilhakçı icraatlarına güya kılıf uydurmuş olacak. Oysa hiçbir kılıf işgalci haydutluğun üstünü örtemez.

Türk devleti işgal ettiği hiçbir bölgeyi terk etmedi. Şam’daki Emevi camisinde namaz kılma hevesleri kursaklarında kalınca, AKP şefleri Suriye’nin sınır bölgelerini ilhak etme taktiğine yöneldiler. Cihatçı çetelerin ardına takılarak Azez, Cerablus, El Bab işgal edildi, aynı senaryo şimdi Efrîn’de icra ediliyor. Efrîn’in işgaliyle Fırat nehrinden cihatçı çetelerin işgali altında bulunan İdlib’e uzanan bölge Türk devleti tarafından kontrol altına alınmış oldu.

İşgal edilen bu kuşağın en önemli kısmını Efrîn oluşturuyor. Bu da “işimiz bitince Efrîn’den çekileceğiz” söyleminin kaba bir riyakarlıktan ibaret olduğuna işaret ediyor. Efrîn’i kontrol altında tutabilmek için demografik yapı değiştirilmeye çalışılacak. Zira hem PYD hem ona destek veren kitlenin -ki bu azımsanmayacak bir orana tekabül ediyor- cihatçı çetelerle Türk devletinin işgaline razı olması mümkün değil. Bu da göç eden Kürt nüfusun bir kısmının evlerine dönme hakkının gasp edileceğinin işaretlerini veriyor.

Kanlı devletlerin kirli hesapları

Yansıyan bilgiler, ABD ile Türkiye arasında bir anlaşma yapıldığı kanısını güçlendiriyor. PYD’ye yaklaşım konusunda şimdilik farklı tutumları olsa bile, Suriye’nin parçalanması konusunda mutabık olan ABD ile Ankara’daki işbirlikçileri, Fırat’ın doğusu ile batısını paylaşma konusunda anlaşmış görünüyor. Zira her iki taraf da Suriye’ye karşı savaşın bitirilmesini engellemek istiyor. Her iki tarafın da Suriye topraklarında gözü var. Bu durumda Menbic’in de Ankara’daki dinci-faşist iktidara teslim edilme ihtimali yüksek görünüyor.

ABD’nin Efrîn konusunda “kaygılıyız” türünden bir açıklama yapması, AKP şefinin buna karşı yüksek perdeden yanıt yetiştirmesi, ortada “danışıklı dövüş” olduğuna işaret ediyor. İcraatlar, her iki tarafın açıklamalarının kof laflardan ibaret olduğunu gösteriyor. Zira Rusya’nın yanı sıra Efrîn saldırısına yeşil ışık yakan ABD’nin, kentin Türkiye tarafından işgal edilmesinden memnun olduğu da kesindir. Bu sayede Efrîn’den çekilen güçleri Fırat’ın doğusuna kaydırma olanağı da doğmuş oldu. Ankara’daki işbirlikçi takımının seçimlere endeksli vaazları bir yana bırakılırsa, Washington’daki efendilerine hizmette en ufak bir kusur göstermediği de aşikardır.

Efrîn’in işgali hem Kürt halkının kazanımları ile Suriye’nin egemenlik haklarına yönelik kaba bir saldırı hem AKP şefinin başkan olma histerisi için kullanılan bir araçtır. Fırat-İdlib arası kuşağın en azından 2019 seçimlerine kadar işgal altında tutulması hedefleniyor. Eğer koşullar elverirse bu kuşak ilhak da edilecektir. Zira kapitalist sınıfların da onları temsil eden dinci-faşist iktidarın da güçlü yayılmacı hevesleri var. Hal böyleyken, “sınır güvenliği”, “teröre karşı savaş” söyleminin kaba riyakarlıktan başka bir anlamı olmaz. Zira söz konusu olan, komşu bir ülkenin topraklarının haydutça işgalinden başka bir şey değildir.

Halkların direnişi belirleyicidir

Her saldırgan ve işgalci gücün hevesleri, hedefleri olur. Her saldırgan güç, bir bölgeyi işgal ettiğinde ırkçı bir histeri eşliğinde zafer ilan eder. Oysa her işgal saldırısı halkları da hedef alır. Bu ise işgale ve işgalciye karşı direnişin koşullarını da yaratır. Deneyimlerle sabittir ki halkların direndiği yerde işgalciler de defolup gitmeye mecbur kalıyorlar. Suriye topraklarını işgal eden ABD emperyalizmi ile Ankara’daki işbirlikçilerinin akıbetinin de aynı olacağından kuşku duymamak gerek…

 
§