1 Kasım 2019
Sayı: KB 2019/40

Krizin faturasını sermaye cephesi ödesin!
AKP-saray rejiminin 2020 yılı bütçesi
Vergi yükü yine işçinin sırtında!
AKP saldırganlığa devam ediyor
Metal Grup TİS süreci ve ‘eşit işe eşit ücret’ talebi üzerine
Metal Grup TİS’leri sürerken Yüksek Hakem Kurulu
İşçilere sosyal medya baskıları
Trakya’da tutuklanan sınıf devrimcilerinden mektup
DEV TEKSTİL GMYK Sonuç Bildirgesi
Valfsan işçileri direnişlerini sürdürüyor
İşçi sınıfı ve şovenizm...
Ermeni Sorunu üzerine eleştirel notlar - Garbis Altınoğlu
Suriye ve Avrupa Birliği emperyalizmi
Nafaka hakkının gaspı ve çocuk istismarının yasalaşması dayatılıyor!
YÖK’e ve YÖK düzenine karşı eğitim hakkımız ve geleceğimiz için mücadeleye!
Eğitim bütçesinde aslan payı dini ve mesleki eğitime!
Susurluk karanlığı devletin gölgesidir!
Fotoğraftan gerçeğe, gerçekten fotoğrafa…
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Fotoğraftan gerçeğe, gerçekten fotoğrafa…

“Fotoğraflar yalan söylemez, ama yalancılar fotoğraf çekebilir”

 

Yıllardır Maine’nin konserve fabrikalarından Teksas’ın tarlalarına binlere sanayi topluluğunda, sürüklenip duran çocuk işçileri izledim. Onların trajik hikayelerini dinledim ve kazanma şanslarının bulunmadığı bu endüstri oyunundaki mücadelelerini gördüm. Keşke edindiğim deneyimleri, tanık olduğum yaşamları size kuşbakışı izletebilseydim.” (Lewis Hine)

Birçok kişi Empire State inşaatında çalışan, o uzun demirin üzerinde oturarak öğle arasında yemeklerini yiyen işçilerin fotoğrafını bilir fakat o fotoğrafın mimarını ve yaşamını bilmez. Oysa Lewis Hine yaşamını işçilerin, özellikle çocuk işçilerin yaşamlarını ölümsüzleştirmeye adamış bir fotoğraf sanatçısıdır.

26 Eylül 1874 tarihinde dünyaya gelen Amerikalı Hine, aynı zamanda bir sosyologdur. Chicago ve Coloumbia üniversitelerinde sosyoloji eğitimi görmüştür. Fakat onu işçi fotoğrafları çekmeye iten en önemli sebep, eğitim hayatına başlamadan önce kendisinin de fotoğraflarını çektiği çocuk işçiler gibi bir yaşamdan geliyor olmasıdır. Kendisi de günde 12-13 saat çalışarak yaşamını sürdürmek zorunda kalmıştır. İşçilikten gelmesi ile toplum biliminin eğitimini alması birleşince işçi sınıfının yaşamına daha bir ilgi ile yaklaşma imkanını yakalaması zor olmamıştır.

Öğretmenlik de yapan Hine’ın fotoğrafçılık yaşamı, çalıştığı bir okulda kendisine bir fotoğraf makinesi hediye edilmesi ile başlar.

Fotoğraflarında çoğunlukla çocuk işçilerin çalışma ve yaşam koşullarını ölümsüzleştiren Hine, tekstil, maden, gazete dağıtımcılığı, konserve ve istiridye ayıklama işleri gibi birçok sektörde çalışan çocukların fotoğraflarını çekmiştir. Öyle ki tekstilde çalışan çocukların kendilerinden kat kat büyük makinelere boyları yetmediği için tırmanarak çalışmak zorunda kaldıklarına tanık olmuştur. Bu durum Hine’de sınıf kininin daha da artmasını sağlamıştır. Bunun üzerine fabrikalara girmeye ve sorunların daha çok gün yüzüne çıkmasını sağlamaya çalışmıştır. Fabrikalara girmek için kılık değiştirmiş, serseri, itfaiyeci vb. kılıklara girerek kendince sınırları aşmaya çalışmıştır.

Hine 1904’de oluşturulmuş Ulusal Çocuk İşçiler Komitesi’nin görevlendirmesi ile şehir şehir gezerek işçi yaşamlarını çekmiştir. 1905 yılında Ellis Adası’ndaki göçmen işçilerin yaşamını çekmesi onun için önemli bir yerde durmaktadır.

Hine, çektiği fotoğraflarla çocuk işçiliğe karşı mücadele ve bu kapsamda çıkarılan yasalar konusunda etken olmuştur. Bundan dolayı Amerikan sermayesinin de çeşitli baskılarına maruz kalmıştır. Çünkü o ucuz işgücü olan çocuk işçiliğinin ortadan kaldırılmasına hizmet ediyordur. Ulusal Çocuk Emeği Komitesi için yaptığı çalışmalar nedeniyle ölüm tehlikeleri atlatmış, tehdit edilmiş, saldırıya uğramıştır.

Yaşamını sömürünün resmedilmesine adayan Hine’ın değeri yaşadığı dönemde çok bilinememiştir. Hatta bir süre sonra çektiği fotolar demode görülmeye başlanmıştır. Tabi bu bakış “sanatçı”ların bakışıdır. Oysa onun çektiği fotoğraflar bugün bile güncelliğini korumaktadır.

Hine, yaşamının son yıllarını yoksulluklar içerisinde geçirmiştir. 3 Kasım 1940’ta aramızdan ayrılan Hine’ın çektiği fotoğraflar bugün sendika odalarının, işçi derneklerinin ve sınıf mücadelesinden yana olan kurum ve kuruluşların duvarlarında yer almaktadır.

Yaşamı ile sınıf mücadelesine omuz veren Lewis Hine’ın anısı önünde saygı ile eğliyoruz.

F. Deniz

 

 

 

 

Şili, Lübnan ve Irak’ta öfke dinmiyor

 

Artan yoksulluk, işsizlik ve sefaletle, kapitalizmin krizinin faturasının ödetilmesine karşı çıkan kitleler Şili, Lübnan ve Irak’ta sokakları terk etmiyor.

Sosyal yıkım politikalarına, hayat pahalılığına, yolsuzluklara karşı protestoların devam ettiği ülkelerde üç ülke yöneticilerinin baskı ve devlet terörüyle birlikte kitleleri yatıştırmak adına attığı adımlar da eylemleri durdurmuyor.

Şili’de hükümetin ve devlet başkanının istifası talepleriyle devam eden eylemlerde, 25 Ekim Cuma günü 1 milyonu aşkın kişi başkent Santiago’da sokaktaydı. Bu kitlesel eylemin ardından devlet başkanı Sebastián Piñera, 8 bakanın istifasını isteyerek “reformları hayata geçirme” vaatlerini tekrarladı. Buna karşın, 29 Ekim’de kitleler başkanlık sarayı Palacio De La Moneda’nın yakınında toplanarak polisle çatıştı.

Irak’ta Erbain törenleri dolayısıyla ara verilen eylemler 25 Ekim’de tekrar kaldığı yerden devam ederken, devlet terörü de azgınca hayata geçirildi. Kolluk güçlerinin gerçek mermilerle kitlelere ateş açtığı, zırhlı araçlarını eylemcilerin üzerine sürdüğü eylemlerde ölenlerin sayısı 29 Ekim itibarıyla 229’u aştı. Binlerce kişinin yaralandığı eylemlerle birlikte Basra, Bağdat ve Kerbela kentlerinde sokağa çıkma yasağı ilan edilse de kitleler sokaklardan geri çekilmiş değil.

Lübnan’da yeni vergiler, yolsuzluk, işsizlik gibi ağırlaşan kriz koşullarına ve hükümete karşı eylemler devam ederken başbakan Saad Hariri istifa kararını açıkladı. 29 Ekim’de açıklama yapan Hariri “Çıkmaza saplandım” diyerek kararını cumhurbaşkanına ileteceğini söyledi. Cumhurbaşkanı Mişel Avn ise yeni hükümet kuruluncaya kadar Hariri’nin görevini sürdürmesini istedi.

Hariri önceki hafta başında, protestoları yatıştırmak adına “reform” paketi açıklamıştı. Bunlara karşın kitlelerin protestolarının devam ettiği başkent Beyrut’ta, Hizbullah ve Emel Hareketi destekçilerinin, protestoculara saldırdığı ifade edildi.