İçindekiler:

14 Temmuz 2023
Sayı: KB 2023/11

Gerici-faşist rejimin "saldırı dalgaları" kabarıyor...
Düzen partileri demokrasinin neresinde!
"İşkenceye karşı mücadeleyi büyütüyoruz!"
NATO masasında kirli pazarlıklar
İktidarın yolsuzlukları sınırları aştı
Torba yasadan zam, rant, gasp çıktı!
Şirket kârlarının ardında işçilerin sefaleti var!
"İstikrarlı sefalet" koşulları kabul edilemez...
İşçi sınıfı prangalarını parçalayacaktır!
"Eşitlik ve insanca yaşanacak bir ücret"
Sefalet ücretine de sendikal bürokrasiye de hayır!
"Ya hep barabar ya hiç barabar"
Emperyalist saldırganlık ve savaşa devam!
Cenin direndi, işgalciler geri çekildi
Emperyalist haydutlar dünyayı yıkıma sürüklüyor!
Fransa'da öfkenin nedenleri ve görevler...
Nahel'in ardından bir hafta!
Ukrayna Savaşı'ndan çıkış arayışları...
Suriye'de gerilimi tırmandırıyor
SYRIZA'nın seçim yenilgisi
Kadın hakları tehlike altında!
Katliam da çıplak arama da insanlık suçudur!
Evvel Temmuz Festivali devam ediyor!
Sınıfın ozanı Rıfat Ilgaz
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Torba yasadan zam, rant, gasp çıktı!

 

AKP-MHP rejimi uyguladığı politikalar sonucu derinleşen ekonomik krizin faturasını işçi ve emekçilere ödetmek için tüm yolları kullanıyor. Emekçileri bir kez daha zam sağanağı ile karşı karşıya bırakan torba yasa geçtiğimiz hafta Meclis’te görüşüldü. AKP’nin “depremin etkilerini en aza indirme” iddiasıyla hazırladığı ve adına “Milli Dayanışma Paketi” denilen torba yasa teklifi Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’ndan geçti.

Teklif önümüzdeki günlerde Meclis Genel Kurulu’nda görüşülecek. Yasayla birlikte uygulamaya konulan vergi ve harç artışları depremzedelerle dayanışma gibi yansıtılarak bir sahtekarlığa daha imza atıldı. 

17 maddelik torba yasaya sonradan eklenen önergelerle birlikte; memur ve emeklilere sefalet zammı, KDV oranının yükseltilmesi, çeşitli vergilerde artış, harçlara zam, asalak patronlara asgari ücret desteği ve emekli milletvekili maaşlarına zammın yanı sıra en az 70 bin adli tutukluya af, zeytinlik ve ormanlık alanların ranta açılması, Erdoğan’a bütçe belirleme yetkisi gibi birçok madde yer alıyor.

Zeytinlikler yine hedefte!

Torba yasa teklifi görüşülmeye devam ederken AKP’liler yeni düzenlemeler önerdi. Depremden etkilenen 15 ilde mera, zeytinlik ve ormanlık alanların imara açılmasını düzenleyen değişiklik teklifinin gerekçesi olarak “afetten etkilenen bazı yerleşim yerlerinde fay hattına mesafe, zemin elverişliliği, yerleşim merkezine yakınlık gibi kriterlere sahip, konut yapımına elverişli yeterli alanların bulunamaması” gösterildi. Üstelik teklifin gerekçesinde depremzedeler, alanlara zeytin ve meyve ağaçları diktiği için “işgalci” olarak adlandırılarak suçlandı.

Deprem bölgelerinde henüz enkazlar bile kaldırılmadan, zemin etütleri yapılmadan, barınma sorununu çözümünde kayda değer bir adım atılmazken yüz yıllık zeytinliklerin kamulaştırılmak istenmesi AKP-MHP rejiminin rant-talan politikalarının devamıdır. AKP-MHP rejimi daha önce de defalarca zeytinliklerin talana açılmasına ilişkin yasal düzenlemelere başvurmuş, her defasında yöre halkının tepkisi, mücadelesi ve eylemleri ile geri adım atmak durumunda kalmıştı.

Bütçe yağmasına yeni kılıf…

Teklif kapsamında AKP şefi Erdoğan’a kurum bütçelerine ödenek ekleme yetkisi veriliyor. ‘Tek adam rejimi’nin tahkim edilmesinin bir uygulaması olan söz konusu düzenleme 2021 yılında da gündeme getirilmiş, Anayasa Mahkemesi’ne yapılan itiraz sonucu düzenleme iptal edilmişti. AYM iptal kararında şöyleydi: “Bütçe kanunları, yasama organı tarafından yürütme organına yıllık olarak kamu gelirlerinin toplanması ve giderlerin yapılması için yetki ve izin verilmesini düzenleyen kanunlardır. Yürütmeye verilen bu izin ve yetki, özünde yasama organının halktan aldığı bütçe hakkının gereğidir.” Ancak burjuva düzenin hukukunu dahi tanımayan AKP-MHP rejimi her fırsatta emekçilerden toplanan bütçenin yağmalanmasına yasal kılıflar uydurmaya çalışıyor.

Emekli vekiller zammı kaptı!

Emeklilere ve memurlara yapılacak sefalet zammın yükü fahiş vergi artışları ile emekçilerin üzerine yıkılırken emekli milletvekilleri torbadan zammı kaptı.

Emekli milletvekillerinin maaş zamlarının yüzde 17,55’le sınırlı kalmayıp yüzde 25 artabilmesi için teklife özel bir hüküm konuldu. Böylelikle emekli milletvekillerinin ortalama 55 bin TL olan maaşlarının 64 bin TL yerine, yaklaşık 69 bin TL’ye çıkartılmasının yolu açıldı.

Yeni torba yasayla, kendi maaşına 40 bin TL zam yaparak 140 bin TL’ye yükselten, emekli vekillerin maaşlarına zam üstüne zam yapan Erdoğan ve şürekası, emekçileri bir kez daha açlığa mahkûm etti. “Depremin etkilerini en aza indirme” gibi bir söylemle, emekçilerin cebine bu sefer de fahiş vergi zamları ile göz diken yasa teklifinde, “işgalci” olarak suçlanan depremzedelerin topraklarının gasp edilmesinin yolu düzlendi ve ormanlık-mera alanları da talana açıldı. Torba yasadan emekçilere bir kez daha rant, talan, sefalet ve antidemokratik uygulamalar çıktı.

 

Antakya’da halk sağlığı tehlike altında!

 

Hatay Tabip Odası Başkanı Dr. Sevdar Yılmaz ile konuştuk...

“Herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı var”

- Depremde yaşanan yıkımın üzerinden geçen 5 ayda Antakyalı emekçilerin sağlık hakkına erişimi hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Samandağ, Antakya, Defne, Kırkhan ve Hassa’da şu an da normal doğum yaptırılamıyor, ameliyathaneler de çalışmıyor. Hastalar sadece poliklinik düzeyinde hizmet alabiliyorlar. Ameliyat ya da doğum durumlarında ise -çok acil durumlar hariç- ilçe dışına ya da il dışına sevk ediliyorlar. Hatta daha ileri tetkik ve tedavi gerektiren durumlar için de yine hastalar il dışına sevk ediliyorlar. Bu da hastaları hem maliyet açısından zorluyor hem de ulaşım açısında zorluyor. Bazı durumlar hayati tehlike de oluşturabiliyor. Çünkü en yakın mesafe neredeyse bir buçuk, iki saatlik bir mesafedeki ilçe hastaneleri. Bu durumla ilgili bir şey daha ifade etmek isterim. Depremin 5. ayında olmamıza rağmen aşıya ulaşma konusunda da sıkıntı çekiliyor. Anayasanın 56. Maddesi de herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkını ifade eder. Bu aynı cümle içerisinde hem devlet hem de vatandaşlar görevlendirilmiştir. Biz halk olarak, bu hakkımızı talep ediyoruz ve bu hakkımızın korunması için elimizden geleni yapacağız. Bunda da özellikle yetkili olan kim varsa, belediyelerin, Çevre Bakanlığı'nın, müdürlüğünün, valilik ve kaymakamlıkların bu konularda önlem almasını istiyoruz. Ve anayasal hakkımızı onlardan talep ediyoruz.

“Halk sağlığı sorununa neden oluyor”

- Uygunsuz moloz dökümü ve taşımasına bağlı olarak asbest ve hava kirliliği üzerine neler söyleyebilirsiniz?

Gerçekleşen yıkımlarla çok ciddi bir sorun doğuyor. Molozlar sürecin başından itibaren asbest yönetmeliğine uygun olmadan toplanıyor, yıkımlar gerçekleşiyor. Birincisi su kullanılmadan yıkım yapılıyor. Su kullanmadan yıkım yapıldığı zaman toz havaya karışıyor, toz bulutları oluşuyor. Toz bulutları içinde bulunan asbest birçok insanı etkiliyor. Yakın zaman için insanlarda akut hastalıklar ortaya çıkabiliyor, astımın aktive olması gibi, kalp hastalığı olan kişilerin tekrar kalp krizi geçirmesi gibi ya da boğaz enfeksiyonları, göz-deri hastalıklarına sebep olabiliyor. İleriki dönemler için ise akciğer zarı kanseri, karın zarı kanseri gibi hastalıklara da sebep olabilir. Asbest alındıktan sonra vücuttan bir daha atılabilen bir madde değil. Vücutta kalıcı olan bir madde. Bunların yanı sıra molozlar sulanmadığı gibi uygunsuz şekilde taşınıyor, araçların üstü branda ile kapatılmıyor. Yol üstünde, geçtiği her yerde bu tozu bırakıyorlar. Sonrasında bu molozlar doğal yaşam alanlarına -biliyorsunuz burada iki tane kaplumbağa türü var endemik türlerdir- canlıların yaşam alanlarına, onların yok olmasına neden olacak bir şekilde döküm gerçekleştiriyorlar. İkincisi Milleyha dediğimiz bir yer var göçmen kuşların gelip konakladığı bir yerdir. Oraya da çok yakın bir alana moloz dökülmüş. Su kaynaklarına tarım alanlarına ve zeytinliklere dökülüyor ve bu da bir halk sağlığı sorununa neden oluyor.

“Toplumun tüm bu olanlara örgütlü bir şekilde karşı çıkması gerekiyor”

- Son olarak topluma çağrınız nedir?

Toplumun tüm bu olanlara örgütlü bir şekilde karşı çıkması gerekiyor. Sadece üç-beş kuruluşun ya da Hatay bağlamındaki kuruluş ve derneklerin değil herkesin bu sorunlara bir söz söylemesi gerekiyor. Toplumca karşı çıkılmazsa bu süreç uzunca bir süre bu şekilde devam edecek gibi görünüyor.

Kızıl Bayrak / Antakya