İçindekiler:

14 Temmuz 2023
Sayı: KB 2023/11

Gerici-faşist rejimin "saldırı dalgaları" kabarıyor...
Düzen partileri demokrasinin neresinde!
"İşkenceye karşı mücadeleyi büyütüyoruz!"
NATO masasında kirli pazarlıklar
İktidarın yolsuzlukları sınırları aştı
Torba yasadan zam, rant, gasp çıktı!
Şirket kârlarının ardında işçilerin sefaleti var!
"İstikrarlı sefalet" koşulları kabul edilemez...
İşçi sınıfı prangalarını parçalayacaktır!
"Eşitlik ve insanca yaşanacak bir ücret"
Sefalet ücretine de sendikal bürokrasiye de hayır!
"Ya hep barabar ya hiç barabar"
Emperyalist saldırganlık ve savaşa devam!
Cenin direndi, işgalciler geri çekildi
Emperyalist haydutlar dünyayı yıkıma sürüklüyor!
Fransa'da öfkenin nedenleri ve görevler...
Nahel'in ardından bir hafta!
Ukrayna Savaşı'ndan çıkış arayışları...
Suriye'de gerilimi tırmandırıyor
SYRIZA'nın seçim yenilgisi
Kadın hakları tehlike altında!
Katliam da çıplak arama da insanlık suçudur!
Evvel Temmuz Festivali devam ediyor!
Sınıfın ozanı Rıfat Ilgaz
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Katliam da çıplak arama da insanlık suçudur!

 

Sarıgazi’de işkenceyle gözaltına alınan ve çıplak arama dayatılan Esra Bilici ile gözaltı sürecinde yaşadıkları üzerine konuştuk...

- “Sivas Katliamı’nın 30. yıldönümündeyiz. Her yıl Sarıgazi’de anma yürüyüşü gerçekleştirilir. Sarıgazi’de oturan işçi, emekçiler kitlesel yürüyüşlerle anma programı yapar. Pandemide dahi binlerce işçi, emekçi sokakları doldurdu. Her yıl olduğu gibi, bu yılda anma programına katıldım. Kısa bir yürüyüşten sonra kitlenin önü polis barikatıyla kesildi. İbrahim Kaypakkaya’nın siluetinin olduğu flamalar/bayraklar gerekçe gösterilerek, yüzlerce insanın olduğu dar bir alana yönelik polis saldırısı başladı. Hem gaz attılar hem de doğrudan kitleye saldırmaya başladılar. Öylesine insanlık dışı bir saldırıya uğradık ki, yerlerde sürüklediler, tekmelediler. Onlarca polis etrafımı sarmasına rağmen, Sarıgazili emekçiler beni bırakmadılar, sahip çıktılar. Gözaltı aracına bindirilene kadar polisin elinden almak için mücadele ettiler. Polisin fiziki şiddetinden onlar da payını aldı.

Gözaltı aracında fiziki şiddet, yumruk ve tekmeler eşliğinde sürdü. Ters kelepçe işkencesi yetmemiş olacak ki, boynumu sıktılar. Hatta gözaltına alınan kolu kırık bir arkadaşa dahi zorla ters kelepçe yapmışlar. İşkence ve saldırı, fiziki ve psikolojik şiddet devam etti.

Hastaneye götürüldüğümüzde, doktorun, kolumun kötü olduğunu ve ters kelepçe yapılmaması yönündeki uyarılarına rağmen ters kelepçe yaptılar. Sarıgazi Karakolu’na getirildik. Karakol içinde, insanlık onuruna aykırı bir uygulama ile daha karşılaştık. Yüzümüzü duvara dönmemizi istediler. Bu uygulamayı kabul etmeyince işkenceye devam ettiler. 4 saate yakın ters kelepçeli şekilde bekletildik.

Susma hakkımı kullandığım için, ertesi gün savcılığa çıkarılacağım ifade edildi. Diğer arkadaşlar karakoldan bırakıldı. Saatlerce karakolda bekletmeleri yetmezmiş gibi, nezarete konulacağım bahanesiyle yeni bir suça daha imza attılar. Çıplak arama dayatmasında bulundular. “Pantolonunu, çamaşırını tamamen çıkaracaksın. Yoksa bize eldiven taktırıp kendini aratma, kelepçeler yerden yere vurur. Ama seni yine ararım” diye tehdit etmeye başladılar. İnsanlık onuruna aykırı bu saldırıyı reddedince iki polis zorla kelepçeleyip yere yatırdılar. O anda işkence devam etti. Pantolonumu yarı yere kadar zorla indirdiler. “Şimdi üstünü kendin giyin, kelepçeni açmayacağız” diye tehdit etmeye devam ettiler. Tutumu kabul etmediğim için tekrar kelepçeyi açtılar. Gözümdeki ve kollarımdaki morluklar bu sırada oldu. Arkadaşlarımın ve avukatımın su getirdiğini bildiğim halde sabah 05.00’e kadar su ihtiyacımı vs. vermediler.

Sabah tekrar hastaneye gittiğimde çıplak arama işkencesindeki darpları raporlamak için özel muayene istedim. İlk gözaltında kafama darbe almıştım. Tomografi istediğimi söyledim. Tomografi sonuçları geç çıkacağı için beni tekrar karakolda bekletmeye devam ettiler. Öğlen saatlerinde savcılıktaki ifademin ardından serbest bırakıldım.

Son söz olarak: Şiddetin her türlü boyutunu yaşıyoruz. Açlık, yoksulluk, sefaletle ekonomik olarak bunu yaşıyoruz. Öte yandan buna karşı çıkarsanız polisin copu tepenizde olur diyorlar. Sivas’ta ve dahi birçok katliamda olduğu gibi katliamlarla sindirmeye çalışıyorlar. Her gün kadınlar ve çocuklar istimara uğruyor, katlediliyor. Bu düzeni kabul etmeyen, itiraz eden, ilerici ve devrimci değerlere sahip çıkan herkes gözaltına alıyor, işkenceden geçiriliyor, tutuklanıyor ya da katlediyor.

Çıplak arama da bu işkencelerden, bu insanlık suçlardan biridir. Nasıl ki, Sivas Katliamı bir insanlık suçuysa, çıplak aramada bir insanlık suçudur. Bizleri sindirmek, mücadeleden alıkoymak için uyguladıkları bir işkence yöntemidir, onursuzluk dayatmasıdır. Biz bu işkenceyi zindandaki arkadaşlarımıza ve direnişçi kadınları sindirmek için yapmalarından biliyoruz.

 Bu dayatmaları, baskıları kabul etmeyeceğimizi bir kez daha haykırıyoruz.

Sivas’ta 33 insanı yakarak katleden sermaye düzeni, geçmişi unutturmaya çalışıyor. Biz de bu hafızayı diri tutmak için elimizden geleni yapacağız. Unutmayacağız, unutturmayacağız. Hesap soracağız. Ve en önemlisi sermaye düzeninin karşısına örgütlü bir güç olarak çıkacağız.”

Kızıl Bayrak / Sarıgazi

 

 

“Bunun böyle gitmeyeceğini biliyorum”

 

“Şimdi kendi haklarım konusunda bilinçliyim ve mücadele eden bir kadınım”

Bir kadın işçi: Eşim çok kıskançtı. Evliliğim süresince yaşamım adeta açık cezaevi koşullarında geçiyordu. Beni kendisine ait bir eşya ile görüyordu. Misafir geldiğinde evde beni saklıyordu, kimsenin görmesini istemiyordu. İnsan içine çıkarmıyordu. Yakınlarımın cenazesine dahi gidemediğim oldu. Bu çok sürmedi, ailemin desteğiyle boşandım. Şimdi kendi haklarım konusunda bilinçliyim ve mücadele eden bir kadınım. Bugün çok ağır şartlarda yaşıyoruz. Bu koşullara başkaldıranlar baskıya maruz kalıyor. Pek çok insan gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. Muhaliflere, mücadele edenlere yönelik ciddi baskı, sindirme var. Ben bu baskıya, tutuklama tehditlerine karşı mücadele etmekten vazgeçmeyeceğim. Geçmiş hayatıma baktığımda asıl cezaevi o koşullarımdı zaten.

“Mücadele edenler bana örnek oluyor”

Emekçi bir kadın: İki çocuğum var, onların bakım ihtiyaçları nedeniyle çalışmıyorum. Eşim çalışıyor. Sadece eve kapanıp çocuk, yemek, temizlik…bunlardan ibaret bir hayatım var. Aslında çalışmak, üretmek istiyorum ama koşullarım buna uygun değil. Çocuklardan arta kalan zamanları değerlendirip iş yapmaya çalışıyorum. Ekonomik olarak eşimden bağımsız olmak istiyorum, çünkü bunu bir koz olarak kullanıyor. Çok büyük sorunlar yaşadığımda elindeki ekonomik ve ataerkil gücün etkisiyle hiçbir yere gidemezsin diyor. Hayat o kadar pahalı ki, bir ev tutamam, çocuklarımı yanıma alamam-ekonomik olarak onların ihtiyaçlarını karşılayamam. Çalışsam dahi elime asgari ücret geçecek, kiralar uçmuş durumda ve aldığım sadece kirayı karşılayabilecek. Ekonomik olarak ona bağlı olmak, çalışmamak çok büyük bir bağımlılık. Onur kırıcı muameleye maruz kalsam da imkansızlık nedeniyle buna boyun eğmek zorunda kalıyorum. Bunun böyle gitmeyeceğini biliyorum. Bunun değişmesi gerektiğini de biliyorum. Bu konuda mücadele eden kesimler bana örnek oluyor. Onların desteğiyle ve kendi çabamla değişim olabilir diye düşünüyorum.

Kızıl Bayrak / Gebze