İçindekiler:

15 Mart 2024
Sayı: KB 2024/05

Çözüm devrimde kurtuluş sosyalizmde!
İşçi sınıfı kavgaya hazırlanmalıdır!
İşsizlik Fonu'nda yağmaya devam!
Kişisel verileri "pazarlama" kanunu
Bu pisliği mücadele temizler
Dinci-gerici kuşatmak için.
İEKK kreş kampanyası
Malatya Baykan Tekstil'de kreş mücadelesi
"Kreş hakkımız için birlik olma zamanı"
Dört bir yanda 8 Mart eylemleri
İEKK'den 8 Mart eylemi
Greif deneyimi ışığında sınıfa devrimci müdahale
Greif işgali: İşçi sınıfı hareketinde bir kilometre taşı
Avrupa'da çiftçiler ayakta
Mykolaiv provokasyonu ve Ukrayna'da savaşın seyri
Ukrayna savaşı kızıştırıyor
Almanya'da grev dalgası devam ediyor!
"Avrupa hızla büyüyen iklim risklerine karşı hazırlıksız"
Kapitalizm, savaş, silah şirketleri
"Bolşeviklerin ayaklanmasından bu yana hayata inanıyorum..."
Lozan 8 Mart etkinliği üzerine kısa notlar
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Soyguncu, rantçı düzen partilerine verilecek oyumuz yok, sorulacak hesabımız var!

Çözüm devrimde kurtuluş sosyalizmde!

 

31 Mart günü seçim sandıkları yeniden kurulacak. Büyüğünden küçüğüne düzen partileri ve onların adayları seferber olmuşlar, bizleri sandığa çağırıyorlar. Bir kez daha bu seçimin ne kadar önemli olduğunu anlatıp, eğer kendilerini seçersek sorunlarımızın bir çırpıda nasıl çözüleceği yalanına inanmamızı bekliyorlar.

Oysa ki yaklaşan seçimler nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın işçi emekçilerin çalışma ve yaşam koşullarında en küçük bir değişiklik olmayacaktır. Bizi büyük bir yıkıma sürükleyen ekonomik krizin faturası sırtımıza daha çok bindirilecek, sömürü, yoksulluk, işsizlik ve hak gaspları derinleşerek sürecek, iktidarın uyguladığı baskı ve zorbalık politikaları aynen devam edecektir.

Bu yüzden işçi ve emekçilerin aklından çıkarmaması gereken yalın gerçek şudur: Bizim için önemli olan yaklaşan seçimlerin kendisi değil fakat hemen sonrasıdır. Zira sonuç ne olursa olsun, ağırlaşan ekonomik ve mali krizin faturası, gündeme getirilecek daha kapsamlı saldırılarla işçi sınıfına ve emekçilere ödettirilecektir. Kuşkusuz bu halen de yapılmaktadır. Fakat gündemdeki seçimler nedeniyle seçmen desteği kaygısı iktidarı bu konuda belli ölçülerde sınırlamakta, sermaye sınıfının çok yönlü istem ve taleplerinin bir kısmının karşılanması şimdilik ertelenmektedir. Seçimlerin ardından bu handikap kalkacak, bizi derin bir sefalete sürükleyen saldırılar hiç olmadığı kadar yoğunlaşacaktır.

Düzen partilerinin altı boş vaatlerle yerel yönetimlerin kontrolü üzerine yürüttüğü bu hummalı mücadele sadece bir rant kavgasıdır. Bütün mesele yerel kaynak ve imkanların hangi siyasal güç odakları ve onların hamisi olan sermaye grupları tarafından kontrol edileceğidir. Kavga kimin bu ranttan hangi payı alacağına ilişkindir. Bunun tersini söyleyen her kim olursa olsun yalan söylemekte, milyonlarca işçi ve emekçinin yaşamını köleleştiren bu baskı ve sömürü düzenine ilişkin gerçekleri karatmaya çalışmaktadır.

Bu yüzden bizim önümüzdeki seçim bellidir. Her biri sermaye uşağı olan düzen partilerine inanmaya, sorunun kaynağı olanlardan çözüm beklemeye devam mı edeceğiz?

Yoksa çıkar ve istemlerimizi koparıp almak için örgütlü mücadele yolunu mu tutacağız?

Düzenin seçim oyununa alet mi olacağız, yoksa seçim sürecini kendi iç birliğimizi kurmanın, sınıfın bağımsız örgütlenmesini yaratmanın, saldırılara karşı direniş mevzileri oluşturmanın imkanına mı çevireceğiz?

Her bir işçi ve emekçiyi bekleyen gerçek seçim işte budur!

Kentler kapitalist yıkımın, sömürünün ve sefaletin aynasıdır!

Bu düzende insan, toplum ve çevre değil, kapitalizmin kâr yasası esastır. Yaşam alanlarımız ve en temel ihtiyaçlarımız sermaye için kâr ve rant kapısıdır. Sözde halka hizmet adına var olan yerel yönetimler bu rant paylaşımının en önemli alanlarından bir tanesidir. Bu yüzden:

-Sağlıklı bir kentleşme planı olan, altyapısı tamamlanmış bir tek kent yoktur.

-Başta fay hatları üzerindekiler olmak üzere, neredeyse bütün şehirlerimiz deprem riski altındadır. Buna rağmen hemen hiçbir şehirde depremlere karşı alınmış gerçek bir önlem yoktur. 

-Ulaşım, yol ve trafik sorunu çözülmüş bir tek kent bulmak mümkün değildir.

-Sağlıklı içme suyuna sahip kent sayısı/nüfus oranı alabildiğine düşüktür.

-Katı ve sıvı atıklar için arıtma tesisleri ya çok yetersizdir ya da bazı kentlerde hiç yoktur. Kirli atıklar ırmaklara, denizlere ve yaşam alanlarındaki boş arazilere bırakılmaktadır.

-Bu ülkede milyonlarca emekçi yaşanılır, sağlıklı konuttan yoksundur. Durmadan devam eden inşaatlar ile bir avuç sermayedar büyümekte, yüzbinlerce konut boş kalırken milyonlarca işçi ve emekçi bırakalım ev sahibi olmayı, kiralarını bile ödemekte zorlanmaktadır.

-Büyük kentlerde yaşayan halkın büyük bir çoğunluğunun temel sorunu yoksulluk ve yoksunluktur. İşsizlik ve sefalet sürekli olarak artmaktadır. Buna karşın belediyeler, sorunların çözümüne katkı sunmak şöyle dursun tıpkı merkezi yönetimler gibi sınırlı sosyal yardım uygulamaları ile bir sadaka toplumu yaratmanın ötesine geçmemektedir.

İşte sermaye sınıfının ve temsilcilerinin “halka hizmet” adına onlarca yıl içinde yarattıkları kentler tablosu budur.

Bir avuç asalağın, içinde birer cennet kurup sefa sürdükleri kentler işçi ve emekçiler için gerçek birer sefalet yuvasıdır.

 Herhangi bir partinin ya da adayın yıllardır çözülmeyen ve sermaye iktidarı koşullarında çözülemeyecek olan bu sorunları çözeceklerini iddia etmelerinin inandırıcı bir tarafı yoktur. Zira bu sorunlar tam da içinde yaşadığımız kapitalist düzenin işleyiş yasalarından kaynaklanmakta, yerel yönetimleri kendileri ve hizmet ettikleri sermaye grupları için bir arpalığa çeviren düzen partileri tarafından derinleştirilmektedir.

Bunlara oy vermek demek yalnız bu sorunların sürüp gitmesi manasına gelmez, aynı zamanda sömürü, rant ve talana dayalı bu sistemin bizler tarafından onaylanması anlamına gelir. İşçi sınıfı ve emekçiler bu oyuna tekrar tekrar düşmeye artık son vermeli, değil bunlara oy vermek, hayatlarımızı bu hale getiren bu bezirgan takımından her yol ve yöntemle hesap sormalıdır.

Sermaye diktatörlüğü yıkılmadan emekçilerin sorunları çözülemez!

Tüm bu sorunları çözmek için yeterli zenginlik ve kaynak bu ülkede elbette var. Fakat tüm bu zenginlik ve kaynaklar sermaye sınıfının elindedir. Tüm fabrikalar, büyük işletmeler, bankalar, sigorta şirketleri, bütün bir iletişim ve ulaşım ağı, büyük araziler ve tarım, çiftlikler, sırtını uluslararası sermayeye dayamış bir avuç işbirlikçi asalağın mülkiyetindedir.

Sadece zenginlikler ve kaynaklar değil, devlet bütçesi de sermaye sınıfının elinde, yönetiminde ve hizmetindedir. Bizlerin sırtına yüklenen vergilerle sermayenin ihtiyaçları karşılanır. Bizler daha ücretlerimizi almadan ve tükettiğimiz her üründe vergiyi peşinen öderken sermaye vergi afları, teşvikler, taksitlendirmelerle ihya edilir.

Tüm bunlara karşılık eğitime, sağlığa ve altyapı hizmetlerine bütçeden ayrılan pay yüzde 3’lük, yüzde 5’lik oranları geçmez. Sözde temel kamusal hizmetler sunmakla yükümlü belediyelerin sınırlı bütçesi bile halkın ihtiyaçlarından çok sermaye sınıfının ihtiyaçlarına hizmet eder.

Karşımızdaki tablo yeterince açık ve nettir. Bu düzen değişmeden, sermayenin sınıf iktidarına son vermeden işçi ve emekçilerin temel sorunlarının çözülmesi mümkün değildir.

Nihai çözüm işçi sınıfı önderliğinde emekçilerin toplumsal bir devrimle iktidarı ele alması, böylece tüm birikmiş zenginlikleri ve kaynakları emekçilerin hizmetine sunmasıdır. Ancak bu takdirde yerel hizmetler de dahil tüm temel sorunların tam ve kalıcı çözümü olanaklı hale gelir. Yerel yönetimlerde gerçek bir demokratik katılım ve işleyiş de ancak bu koşullarda hayat bulabilir. Doğayı tahrip etmeden ve çevreye zarar vermeden sağlıklı bir kentleşme, insanca yaşanacak bir gelecek ancak bu koşullarda sağlanabilir. Tüm bunlar ancak işçi sınıfın sosyalist iktidarı tarafından sağlanabilinir. Bunun dışındaki her çözüm iddiası kaba bir yalan ve aldatmacadır.

Dayanaksız hayaller yayanlar sermaye düzenine hizmet eder!

Kokuşmuş düzen partilerinin yalan ve aldatmacaları yetmezmiş gibi, sosyalist ve devrimci olmak iddiasındaki reformist sol parti ve çevreler de bu türden aldatmacalara ortak oluyorlar. “Rant’ı talanı durdurmak”, “halkın yönetimi”, “halkın katılımı”, “yerinde yönetim”, “halka dolaysız hizmet” vb. aldatıcı argümanlar üzerinden kitlelerden oy desteği talep ediyorlar. Böylece ne yapıp edip birkaç ilçe ya da beldede belediye yönetimlerine gelmeyi amaçlıyorlar. Bunun için olmaz pazarlıklara, tüm devrimci ilke ve değerleri bir yana iten söylemlere başvuruyorlar. Hepsinden önemlisi bu baskı ve sömürü düzenine dair temel gerçeklerin halktan gizlenmesine alet oluyorlar.

Oysa ki merkezi iktidar organlarının burjuvazinin elinde olduğu bir durumda, halkın çıkarına bir belediye yönetimi iddiası tepeden tırnağa bir yalan ve aldatmacadır. Aynı gerçek, üretim araçları ve zenginliğin ezici bölümü burjuvazinin elinde ve denetiminde olduğu sürece, yerel planda halkın sorunlarının çözülebileceği iddiası için de geçerlidir. Alabildiğine sınırlanmış ve güdükleştirilmiş yerel yönetimler ve bütçeler, bu sınırlar içinde bile burjuvazi tarafından bin bir yolla en sıkı bir denetim altında tutulurlar. Dahası bu ülkede belediye yönetimleri siyasal iktidarın doğrudan denetimine tabidir. Ve çizgiyi aşan her uygulama suç olarak gösterilebilmekte, belediye başkanları İçişleri Bakanlığı kararnameleri ile görevden alınıp yerine kayyımlar atanabilmektedir.

Bu yüzden salt seçimle belediye yönetimlerine gelmekle ve güya “halkçı belediyecilik” yapmakla sorunların çözülebileceğini iddia etmek, emekçileri bir başka yönden aldatmak, halka yalan söylemek demektir.

Devrimci sınıf mücadelesini yükseltelim!

Biz sınıf devrimcileri bu yalın gerçekleri dile getirmek, sermaye uşağı partilerin içyüzünü teşhir etmek, emekçileri tek çıkış yolu olan örgütlü mücadeleye kazanmak amacıyla seçim çalışması yürütüyoruz. Yalanlara ve boş vaatlere dayalı sahte çözümlere karşı işçi sınıfı ve emekçilerin gerçek çıkarlarını savunuyoruz.

Bu baskı ve sömürü düzeni sürdükçe yerel yönetimlerin değişmesinin aslen hiçbir şeyi değiştirmeyeceği, asıl yapılması gerekenin seçimler geride kalır kalmaz büyük bir hız kazanacak olan saldırılara karşı sınıfın tabandan mücadelesini örgütlemek olduğunun altını bir kez daha çiziyoruz.

Bu yeni seçim oyununda düzen partilerine ve onlara benzemeyi maharet sayan reformist partilerin adaylarına verilecek her oyun bu kurulu düzeni onaylamak olduğu gerçeğini bir kez daha haykırıyoruz.

Tüm işçi sınıfı ve emekçileri aşağıdaki somut talepler için mücadeleye etmeye, sorunlarımızın gerçek çözümü olan devrim ve sosyalizm davası altında birleşmeye çağırıyoruz.

Acil istemlerimiz uğruna mücadeleyi yükseltelim!

Acil ekonomik, demokratik ve sosyal talepler:

√ Herkese ihtiyaca uygun, sağlıklı, güvenli ve ucuz konut!

√ Ucuz elektrik, su ve ısınma hizmetleri!

√ Güvenli, hızlı ve ucuz toplu taşıma!

√ Tüm yerleşim birimlerine kreş, çocuk yuvası, sağlık merkezi, spor, kültür ve sanat kurumları!

√ Bedensel ve zihinsel engellilere, yaşlılara, kimsesiz ve yetim çocuklara bakım ve yardım!

√ İnsan sağlığını, doğayı ve çevreyi gözeten bir kentleşme ve sanayileşme!

√ Depreme karşı önlemlerin tam alınması, bilimsel, kâr amaçlı olmayan ve mağduriyet yaratmayan bir kentsel dönüşüm.

√ Ormanlar, denizler-sahiller, göller, akarsular, içme suyu kaynakları ve tüm doğal zenginlikler halkın hizmetine sunulsun!

√ Doğal kaynakların yağmalanmasına, çevrenin ve tarihsel-kültürel mirasın tahrip edilmesine son!

***

√ Herkese iş, tüm çalışanlara iş güvencesi!

√ 7 saatlik işgünü, 35 saatlik çalışma haftası!

√ Tüm çalışanlara genel sigorta! 

√ İnsanca yaşamaya yeten, yoksulluk sınırına kadar vergiden muaf asgari ücret!

√ Tüm dolaylı vergiler kaldırılsın! Artan oranlı gelir ve servet vergisi!

√ Herkese parasız sağlık hizmeti!

√ Her düzeyde parasız eğitim!

***

√ Tüm çalışanlar için grevli ve toplu sözleşmeli sendika hakkı!

√ Sınırsız söz, basın, örgütlenme, gösteri ve toplanma özgürlüğü!

√ Borç ödemeleri durdurulsun, tüm borçlar geçersiz sayılsın!

√ Emperyalist mali kuruluşlarla kölece ilişkilere son!

√ Emperyalistlerle açık-gizli tüm anlaşmalar iptal edilsin!

İşçi sınıfı savaşacak, sosyalizm kazanacak!

Kahrolsun sermayenin sınıf diktatörlüğü!

Yaşasın sosyalist işçi-emekçi iktidarı!

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu