İçindekiler:

15 Mart 2024
Sayı: KB 2024/05

Çözüm devrimde kurtuluş sosyalizmde!
İşçi sınıfı kavgaya hazırlanmalıdır!
İşsizlik Fonu'nda yağmaya devam!
Kişisel verileri "pazarlama" kanunu
Bu pisliği mücadele temizler
Dinci-gerici kuşatmak için.
İEKK kreş kampanyası
Malatya Baykan Tekstil'de kreş mücadelesi
"Kreş hakkımız için birlik olma zamanı"
Dört bir yanda 8 Mart eylemleri
İEKK'den 8 Mart eylemi
Greif deneyimi ışığında sınıfa devrimci müdahale
Greif işgali: İşçi sınıfı hareketinde bir kilometre taşı
Avrupa'da çiftçiler ayakta
Mykolaiv provokasyonu ve Ukrayna'da savaşın seyri
Ukrayna savaşı kızıştırıyor
Almanya'da grev dalgası devam ediyor!
"Avrupa hızla büyüyen iklim risklerine karşı hazırlıksız"
Kapitalizm, savaş, silah şirketleri
"Bolşeviklerin ayaklanmasından bu yana hayata inanıyorum..."
Lozan 8 Mart etkinliği üzerine kısa notlar
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

“Bolşeviklerin ayaklanmasından bu yana hayata inanıyorum...”

 

Clara Zetkin’in Ağustos 1914 ile 1933’teki ölümü arasında yazdığı siyasi mektupların üç ciltlik baskısının ilki, Savaş Mektupları’dır (Die Kriegsbriefe (1914-1918) (Marga Voigt, Karl Dietz Verlag, 2016, Band 1, 559 sayfa). 1914-1918 arası dönemi kapsayan 1. Cilt, 168 mektup, 27 kartpostal, telgraf veya bunların taslakları ve notlarından oluşmaktadır. Bunlardan 149’u ilk kez bu ciltte yer almaktadır. Daha önce Clara Zetkin’in bu döneme ait mektuplarından yalnızca 46’sı yayınlanmıştır.

2. Cilt’te yeralan “(Devrim) Mektupları” (Die Briefe 1914 bis 1933. Band 2: Die Revolutionsbriefe /1919-1923) Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht suikastlarının yanı sıra KPD ve Komünist Enternasyonal’deki tartışmalarını kapsamaktadır. 

Çok sayıda mektup Luxemburg›un en yakın sırdaşı Mathilde Jacob›a gönderilmiştir. Mektuplar Luxemburg’un mirasının korunması, KPD’ye katılım ve kadınların konseylere dahil edilmesi hakkındadır. Ayrıca Alexandra Kollontai’ye, Rus kadın devrimci Yelena Stassova’ya ve KPD Reich Kadın Sekreterliği çalışanı ve “Die Kommunistin”in editörü Hertha Sturm’a yazılan mektuplarda olduğu gibi, kadınların kurtuluş mücadelesini irdeleyen konular da yer almaktadır. 

Clara Zetkin ya da: Yaşam neredeyse orada savaşmak (Clara Zetkin oder: Dort kämpfen, wo das Leben ist/2020) kitabının yayıncısı ve yazarı Florence Hervé, yeni yayınlanan mektuplar üzerine Marga Voigt ile, farklı dönemlerde ve dergilerde yayımlanan söyleşiler yapmıştır. (Marga Voigt, bir Slav uzmanı ve kütüphanecidir. 1990 yılına kadar Alman-Sovyet Dostluk Merkezi’ndeki Rus Kütüphanesi’nin başkanlığını yapmıştı. Bugün ise siyasi eğitim alanında aktif olarak çalışmaktadır.) Son olarak Junge Welt gazetesinin 6 Mart 2024 tarihli sayısında bir söyleşisi yayımlanmıştır. 

Florence Hervé Clara Zetkin hakkında şunları söylemektedir:

“Bugünün Almanya’sında hiçbir televizyon editörü böyle kadını bir tartışma programına davet etmeye cesaret edemez. Bu kadın başlı başına bir muhalifti: kadın hakları aktivisti, devrimci sosyalist, Dünya Kadınlar Günü’nün başlatıcısı, savaş karşıtı aktivist, Rosa Luxemburg geleneğinden komünist, 1932’de Nazilerin saldırısına uğrayan Alman Reichstag’ının eski başkanı.

“1914 öncesi Alman sosyal demokrasisinin ‘grande dame’si ve 1918 sonrası Alman komünizminin tartışmalı ve hırçın figürü Clara Zetkin (1857-1933) hala rahatsız edici. Kadınların çalışması, okul eğitimi, savaş ve barış ile faşizm üzerine tezlerini yeniden keşfetmeye değer.

“En azından bu nedenle anma listesinden çıkarılarak cezalandırıldı. Yine de Clara Zetkin’in adı geçen yüzyıldan beri yankılanıyor ve başka hiçbir şey bilmeyenlere bile tek bir şeyi işaret ediyor: Direniş. Bu nedenle bazıları tarafından reddedilirken, bazıları tarafından da çok seviliyor.”

Clara Zetkin ve Ekim Devrimi

Ölüm haberleri ile hayatta kalma mücadelesinin zorluklarından sonra, Bolşeviklerin iktidarı ele geçirdikleri haberi Clara Zetkin’i rahatlatmıştır. Avusturyalı sosyalist ve kadın hakları aktivisti Adelheid Popp’a 16 Kasım’da yazdığı mektupta, “Kısacası kötü bir zamandı ve şimdi Doğu’da, yakın gelecekte nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, sonuçsuz kalmayacak olan güçlü dünya-tarihsel olaylar yükseliyor” demektedir. (s.358)

“Kadın yoldaşlara, emekçi halkın eşlerine ve kızlarına çağrı” başlığını taşıyan 14 Aralık 1917 tarihli yazısında, “devrimin kadınlar üzerindeki tüm sosyal yasakları kaldırmış ve onları anayasaya, yasamaya ve hükümete katılma konusunda eşit kılmış” olmasının altını çizmektedir. (s.368)

Mathilde Jacob’a üzücü haberler verdiği bir mektubu ise şu sözlerle bitmektedir: “Ama üzülme. Rusya’yı düşünelim.” Bir başka mektubunda da, “Her şeye rağmen iyiyim. Bolşeviklerin iktidara gelmesinden bu yana hayata inanıyorum” demektedir.

En başından itibaren Clara Zetkin, hem sağ hem de sol sosyal demokratlardan gelen tüm saldırılara karşı Ekim Devrimi’ni savunmakta tereddüt etmemiştir. Adelheid Popp’a yazdığı bir mektupta, Heleen Ankersmit’in, Hollanda partisinin Bolşeviklere karşı olumsuz tutumuna katılmadığı için Sosyalist Kadınlar Birliği sekreterliğinden istifa ettiğini bildirir. Hollanda partisi, Bolşevikleri reddeden SPD’nin önde gelen teorisyeni Karl Kautsky ile aynı tutumu benimsemiştir. Zetkin, Ankersmit’in bu hareketinden duyduğu üzüntüyü belirtmekle birlikte şunları yazar:

“Kautsky’nin görüşünü, korkunç felaketlerin ortasında, bize bahşedilen muazzam altüst oluşun doğasına ilişkin tarihsel kavrayıştan yoksun cahil bir Beckmesser’in görüşü olarak reddediyorum. Bu, şunu ya da bunu farklı şekilde dilemeyeceğim anlamına gelmiyor. Ancak tarihi bizim yaptığımızı, ama yapmak zorunda olduğumuz gibi yapmak için yaptığımızı kabul etmeliyiz.” (s.384)

Kautsky’nin USPD’nin dergisi Sozialistische Auslandspolitik’teki “Demokrasi mi diktatörlük mü?” başlıklı makalesine, “Diktatörlükten demokrasiye” yanıtını vermiştir. Ankersmit’e yazdığı mektupta, Kautsky’nin görüşlerini büyük bir kesinlikle reddettiğini vurgulamış ve “sansür nedeniyle” kanaatlerini ifade edemediği için üzüntü duyduğunu belirtmiştir:

“Bence Kautsky’nin görüşü, kendi teorik varlıklarıyla test edilmesi ve ölçülmesi gereken toplumsal ilişkilere ve toplumsal güçlere, dar görüşlü bir Batı Avrupa gelişim şemasının mekanik bir şekilde aktarılmasına dayanmaktadır. Ben bunu, genel olarak temel toplumsal çalkantıların tarihsel doğasına dair tamamen yetersiz bir kavrayış olarak, hatta bir okul öğretisi gibi cahilce bir kavrayış olarak reddediyorum. Eleştirilen arkadaşlarımız, zamanımızın tek büyük çaplı sosyalist reel politikçileridir.” (s.386)

27 Haziran 1918’de ise Lenin’e şunları yazar:

“Sana yazmak istediklerim şu anda aramızda kalmalı. Ama eskisi gibi kaldığıma, kalben ve zihnen tamamen sizinle birlikte olduğuma ve [kendimle] Kautsky tipi eleştirmenler ve tutti quanti arasına kalın bir çizgi çektiğime ikna olabilirsiniz.” (s.395)

Ankersmit’e yazdığı 24 Ağustos 1918 tarihli bir başka mektupta da şu ifadeler yer almaktadır:

“Umudum Doğu’dan besleniyor. Oradaki dostlarımı düşünerek yaşıyorum ve diğerleriyle birlikte övülmektense onlarla birlikte lekelenmeyi ve karalanmayı tercih ederim. Onların büyüklüğü ve önemi ancak gelecekte ortaya çıkacaktır. Bugün sadece sınıf mücadelesinin savaş bulutlarıyla değil, aynı zamanda hizipçi çekişmelerin sisleriyle de örtülüdür. Tüm bunlara rağmen onların yanındayım. Asla vazgeçmeyin.” (s.400)

İki gün sonra Lenin’e şunları yazar:

“Rusya’dan gelen haberleri tutkulu bir ilgiyle, nefesimi tutarak takip ediyorum. Orada insanlık için büyük şeyler yapılıyor, bu yüzden hayat yaşamaya değer. Komünistler, siz cesur ve fedakarlık yapmaya istekli olduğunuz için muzaffer olun. Tüm ülkelerin proleterleri sonunda Rus proleterlerine ve kitlelerine yakışır bir seviyeye gelsin!” (s.403)

Önde gelen bazı USPD üyeleri tarafından Bolşeviklere yöneltilen eleştirilere en sert itirazları yöneltmekte ve Ekim Devrimi’nin kamuoyu önünde savunulmasının sansüre kurban gitmesinden yakınmaktadır.

USPD’nin halka açık olmayan konferansının (11 Eylül 1918) öncesinde yazdığı bir mektupta, Bolşeviklerden yana olan tutumunu bir kez daha kararlılıkla ifade eder. “Cesur Bolşevik girişimin büyük tarihsel özünü ve geniş kapsamlı önemini daha net ve daha sağlam bir şekilde anladıkça”, daha kararlı bir şekilde tavır alır:

 Orada, “toplumsal ilişkilerin sosyalist ilkeleri havai fikirler aleminden katı gerçekliğe aktarıldı ..., bütün bir halkın gelişimi mümkün olan en kısa yoldan planlı, bilinçli bir şekilde sosyalist düzen doğrultusunda yönlendirildi.”

“‘Leipziger Volkszeitung’ sansürcüleri, sosyalist eleştirmenlerin Bolşeviklere yönelik saldırılarına izin verirken, benim onlara yanıt vermemi yasakladılar ve ayrıca kadınlar ekinde Rusya’daki olaylarla ilgili açıklamalar içeren makalelerin tamamını ve tek tek paragraflarını sildiler.” (s.405)

Clara Zetkin bu eleştiriye “en keskin itirazı” yükselten USPD’li Rudolf Breitscheid ve Karl Kautsky’i eleştirerek, meselenin sadece Rus meselesi olmadığını, “uluslararası sosyalizmin, dünya proletaryasının davası” olduğunu vurgular (s. 406). Bolşevikleri eleştirme hakkını inkâr etmez ancak “yapılan eleştirinin doğası, içeriği ve eğiliminin ‘çok tartışmalı’ olduğunu” belirtir.

Kautsky ve arkadaşlarının eleştirilerini “uluslararası sosyalizmin” çıkarları ile gerekçelendirmelerini alaycı bir dille yorumlar:

“Ancak ne yazık ki, Reichstag parlamento grubu, 4 Ağustos’ta, sosyalist ilkelere utanç verici bir şekilde ihanet ettiğinde, sosyalist ilkeleri savunmak için herhangi bir istek ve çaba belirtisi yoktu. O zaman da mesele uluslararası sosyalizm, Sosyalist Enternasyonal’in varlığı ya da yokluğu meselesiydi. Kautsky. Bernstein ve Ströbel yoldaşlar o sırada ‘vicdanlarını rahatlatmak’ gibi acil bir görev hissetmiyorlardı. Dahası, Karl Kautsky ‘Neue Zeit’ta, barışta sosyalist ilkelerin başka, savaşta sosyalist ilkelerin başka olduğuna dair meşhur belirsizlik ve karaktersizlik teorisini yayınladı. Barış için: tüm ülkelerin proleterleri birleşin! Savaş için: tüm ülkelerin proleterleri, birbirinizi katledin! Vicdanını rahatlatmak için ... Alman meselelerinde Reichstag hizipleri ve parti yöneticileri sessizlik ve boyun eğme görevini ilan etti, aynı zamanda sosyalist ilkeleri korkakça ve küstahça ayaklar altına aldı, [bu da] Alman proletaryasını emperyalizmin vagonuna bağladı.” (s.407)

Clara Zetkin, en zor aylarda “önderler”den “yanlış yönlendiriciler”e dönüşen hainlerin kendilerini, “Bolşevizmin sosyalist ilkeleri terk ettiği ve uzlaştırdığı iddiasının yargıçları olarak konumlandırmaları”nı mahkûm eder. Bu insanların, Alman Sosyal Demokrasisinin “giderek daha steril parlamentarizmden, parlamenter kretenizmden başka bir şey olmayan” modası geçmiş kötü formüllere sarıldıklarını belirtir. (s.408)

Menşevikleri ile Sağ Sosyalist-Devrimcileri ve onların politikalarını eleştirirken de aynı ölçüde serttir: 

“Burjuva demokrasisinin işbirlikçileri, devrimin yavaşlatılması için harekete geçirilen karşı devrimin giderek daha fazla tutsağı haline geldiler. ... ‘Saf demokrasi’ dış politikası, çarlığın kötü emperyalist mirasını tasfiye etmedi, aksine emperyalist burjuvazinin izinden yürüdü ve emperyalist hükümetlerin ittifaklarını proleterlerin uluslararası dayanışmasından daha kutsal saydı.” (s.409)

Çevirip düzenleyen: A. Eren