Bangladeş’te halk hareketi
Bangladeş, Temmuz ayı başından itibaren tarihinin en yaygın, en kitlesel ve en militan eylemlerinden biriyle sarsılıyor. Yüksek Mahkemesi’nin kamu istihdamının yüzde 30’unu 1971’deki bağımsızlık savaşı gazilerinin aile üyelerine (çocukları ve torunları) ayıran kota sistemi kararını onaylaması, kitlelerde biriken öfkenin patlamasını tetikledi.
İlk defa 1972’de uygulamaya konulan ve verilen büyük mücadeleler sonucu 2018’de kaldırılan kota sistemi, 5 Haziran’da yeniden uygulamaya konulmak istendi. Kota sisteminin ayrımcı olduğunu savunan ve “Liyakat” talep eden öğrencilerin öncülük edip başlattığı eylemler, devlet terörüne meydan okuyarak günden güne büyüdü. Söz konusu olan kota sistemi, başından beri tepkiyle karşılandı ve defalarca kitlesel protestolarla yanıtlandı. Sistemin dayatmasında ısrar etmesine karşı başlayan eylemler, kısa sürede ülkeyi boydan boya kaplayan ve zorba başbakanın ülkeden kaçmasıyla sonuçlanan sarsıcı bir fırtınaya dönüştü. Harekette kadınlar ve gençler son derece önemli bir rol oynadı.
Hareket, başlangıçta üniversitelerle sınırlıydı. Başbakan Şeyh Hasina hükümeti buna şiddetle karşılık verdi. Ayrıca Hasina’nın, 14 Temmuz’da sokaklara çıkan protestocuları hedef alan açıklaması, halk kitlelerinin de öfkesini körükleyen bir rol oynadı. Hasina, protestocuları, 1971 Kurtuluş Savaşı sırasında Pakistan ordusuyla iş birliği yapanlar için kullanılan aşağılayıcı bir terim olan “Razakarlar” olmakla itham etti. Bu karşılaştırma kitlelerin öfkesini daha da büyüttü ve hareketin tüm ülkeye yayılmasına vesile oldu. Eylemlerin hızla büyüyüp ülke geneline yayılmasıyla hükümet, polis ve paramiliter güçlerini vahşice eylemlerin üstüne sürdü ve birçok kişiyi katletti. Tüm eğitim kurumlarını kapatarak ve tutuklananlara işkence yaparak eylemleri bastırmaya çalıştı. Ordu ve sınır muhafızları konuşlandırıldı. Ülke çapında ateş etme emrini de içeren sokağa çıkma yasağı ilan etti, internet ve telefon bağlantılarını kesti. Ancak tüm bunlar, hareketin kitleselleşip militanlaşarak dalga dalga ülkeye yayılmasını önleyemedi.
***
Bangladeş’in bağımsızlığından bu yana gençlik ve öğrenci hareketleri her zaman baskıcı, zorba ve sömürücü iktadarlara karşı kitlesel mücadelenin öncüsü ve bel kemiği olmuştu. Şimdi de böyle oldu. Eylemler günden güne büyüdü ve popüler bir “ayrımcılık karşıtı öğrenci hareketi” biçimini aldı. Ancak eylemler giderek ögrenci hareketinin ve kota reformunun ötesine geçti ve toplumun ezilen ve sömürülen toplumsal katmanların taleplerini de içerecek şekilde genişleyerek yayıldı.
170 milyonluk ülkede 18 milyon genç işsiz ve her yıl on binlerce üniversite mezununun da bunlar ekleniyor olması, yüzde 50’den fazla olan çok derin bir yoksulluk, artan enflasyon ve yüksek yaşam maliyeti, despotik yönetim ve yaygın insan hakları ihlalleri, siyasal hak ve özgürlüklerden yoksunluğun yanı sıra bir dizi ekonomik ve sosyal sorun, militan halk hareketinin yayılmasına etki eden faktörler oldu.
Rejimin terör dalgası ve hareketinin politik taleplerle radikalleşmesi
Hükümet, bu hareketi bastırmak için polisi ve iktidardaki Awami Birliği Partisi’nin haydutlarını görevlendirdi. 300’ü aşkın insan katledildi, 7 bin kişi yaralandı, 10 binden fazla kişi tutuklandı ve 200 binden fazla kişinin polis kayıtlarına geçtiği ileri sürüldü. Bu terör dalgası ve katliam, halkın zorba Hasina rejimine karşı öfkesinde bir dönüm noktası oldu. Eylemler, siyasal hak ve özgürlükleri ölçüsüz şiddet kullanarak bastırmaya çalışan hükümete karşı bir halk hareketi niteliğine sıçradı.
Öğrenci hareketi 22 Temmuz’da dokuz maddelik bir talep listesi yayınlayarak, hareketin artık sadece kota sistemine karşı mücadele etmediğini ilan etti. Bunlar arasında, Başbakan katliamların sorumluluğunu üstlenmeli ve kamuyu önünde özür dilemeli, iktidardaki partinin genel sekreteri olan İçişleri ve Ulaştırma Bakanı istifa etmeli, Bangladeş Chhatra Birliği (hükümetin paramiliter grubu olan hükümet yanlısı öğrencilerin örgütü) öğrenci siyasetinden dışlanmalı, göstericilerin herhangi bir cezaya maruz kalmayacakları garanti altına alınmalı, tutuklular serbest bırakılmalı gibi talepler listede yer aldı.
Bir aşamadan sonra Başbakan Hasina, hareketin öncüleriyle görüşme isteğini dile getirmek zorunda kaldı ancak artık çok geçti. Hareketin koordinatörleri “katil” hükümetle diyaloğa girmeyi reddettiler. Koordinatörlerden biri olan Nahid İslam talebi reddetme nedenlerini şöyle açıkladı:
“Mevcut hükümetin talimatıyla bir katliam yaşandı. Kadın, çocuk, öğrenci, öğretmen, işçi, her kesimden insanlar katledildi. Katilleri yargılamak yerine öğrenciler rastgele tutuklanıp işkence gördü. Böyle bir hükümetten tarafsız bir yargılama veya soruşturma bekleyemeyiz. Bu nedenle bu diktatör hükümetin istifası çağrıda bulunuyoruz.”
Ayrıca Şeyh Hasina’nın sadece istifa etmekle kalmayıp cinayet, yağma ve yolsuzluk suçlarından da yargılanması gerektiğini söyledi.
“Sadece istifa ederek ona bir çıkış yolu sunmak istemiyoruz. İstifa etmeli ve adalet önüne çıkarılmalıdır” talebini dile getirdi.
“Zorbalar kalmaz gider”
5 Ağustos öğle saatlerinde on binlerce gösterici, öfkeli sloganlar atarak Başbakanlık konutuna yürüdü. Başbakan istifa etmek ve askeri helikopterle Hindistan’a kaçmak zorunda kaldı. Binlerce gösterici çitleri aşarak hükümet binasını işgal etti ve zaferini kutladı. Hasina’nın ülkeden kaçmak zorunda kalmasında tekstil işçilerinin belirleyici olduğu ifade ediliyor. Yaygın ablukaların, ana güzergahlardaki barikatların, internet ve iletişim kesintilerinin, ülkenin ihracatının yüzde 80’inin bağlı olduğu kırılgan tekstil tedarik zincirini ciddi şekilde etkilediği vurgulanıyor. Sektör sadece birkaç günde 53 milyon Euro zarar bildirdi. Yüzlerce fabrika “Vandalizm” korkusuyla kapılarını kapattı. Bangladeş Hazır Giyim İşçileri Sendikası Merkezi’nden (GWTUC) aktivist Ferdewsi Rahman, çeşitli sektörlerden sanatçılar, aydınlar ve öğretmenlerle birlikte halihazırda yer aldıkları protestolara binlerce hazır giyim işçisinin katılmaya başladığını söyledi. Zira öğrenci koordinatörü de tekstil işçilerini greve çağırmış ve tarihsel rollerini oynamalarını istemişlerdi. Hasina’yı kaçmak zorunda bırakan hareketin başarısında, 2013’ten bu yana eylem ve grevlerle daha iyi ücret ve çalışma koşullarının düzeltilmesini talep eden tekstil işçilerinin sürece dahil olması büyük rol oynadı.
Başbakan’nın istifa edip kaçmasından sonra ordunun komutanı General Waker-Us-Zaman, geçici bir hükümetin kurulacağını duyurdu. Genelkurmay başkanı ayrıca, hükümete karşı öfkeyi körükleyen öğrenciler tarafından düzenlenen eylemlere yönelik ölümcül baskılara ilişkin soruşturma açma sözü ve ordu ile polisin eylemlere ateş açmayacağına dair güvenceler verdi. Öğrenci hareketinin ana koordinatörleri ise, üyelerini ulusal geçici hükümete önereceklerini ve başka hiçbir organı desteklemeyeceklerini belirttiler. Ülkenin zorba başbakanı, halkın militan ve kitlesel silkinişi karşısında tasını tarağını toplayıp kaçtı. Ama zorbaların sistemi yerli yerinde duruyor. Dolaysıyla Bangladeş işçi sınıfı, gençliği ve emekçi halkını daha büyük bedeller ve zorlu mücadeleler bekliyor.
|