17 Ocak'04
Sayı: 2004 (16)


  Kızıl Bayrak'tan
  ABD ile gizli yeni ihanet anlaşmaları...
  İMF programı iptal edilsin!
  Kölelik yasası meclise geliyor...
  Tüpraş peşkeş çekildi, işçiler satıldı...
  Asalaklar üretenleri suçluyor...
  30'a yakın insan donarak öldü...
  Yeni asgari ücret işçi sınıfıyla alay etmektir!
  Gençlik mücadelesini sürdürmekte kararlı!..
  İzmir Batı Makina Kalıp'ta sendikasızlaştırma saldırısına yanıt!
  Gençlik sözünü Kızılay'da söyleyecek!
  Üniversitelerde "cadı avı"!
  Düzen partilerinin yerel seçim hazırlığı...
  Yerel yönetimler ve yerel seçimlere yaklaşım!
  Sendikalaşma mücadelesi ve devrimci sınıf çizgisi
  Kuzey Kıbrıs hükümeti Ankara'da kuruldu...
  Ekim'in Ocak 2004 tarihli sayısı çıktı...
  Devletin değişmeyen gelenekleri
  İki haftada üç Amerikan helikopteri düşrüldü...
  Çözüm yolunu Filistin direnişi aşacak!
  Siyonist vahşete isyan devam ediyor!
  Yüzbini aşkın insan Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht'i coşkuyla andı..
  Karl ve Rosa'nın anısına sahip çıkmak!..
  Bültenlerden...
  Keşmir'de Amerikan "barış"ı
  Özgür ve eşit bir dünya imkansız değil!
  AB hayranı Ferhat Tunç'a açık mektup...
  Bir çuval İncirlik...
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Keşmir’de Amerikan “barış”ı!

Taz: Hindistan Başbakan’ı Atal Behari Vejpayee ile Pakistan Devlet Başkanı Pervez Müşerref Güney Asya’daki sorunların çözümü için önümüzdeki Şubat ayında bir araya gelecekler. Bu görüşmelerin iki ülke arasındaki sorunların çözümüne hizmet edeceğine inanıyor musunuz?

Tarık Ali: Bu tür görüşmeler önceden de yapılmaktaydı. Fakat herhangi bir sonuç vermedi. Kuşkusuz aradaki köklü sorunların çözümüne hizmet etmese de, devlet başkanları düzeyinde yapılan görüşmeler pozitif bir gelişme olarak değerlendirilebilir.

Taz: İki ülke arasındaki temel problemi nasıl tanımlayabiliriz?

Tarık Ali: Temel sorun Keşmir’in Hindistan tarafından işgal edilmiş olması ve bu işgal edilen bölgede de radikal islamcıların her geçen gün biraz daha güçleniyor olmalarıdır. Hindistan, Pakistan buradaki radikal islamcıları desteklemeye devam ettiği sürece askeri güçlerini çekmeyeceğini belirtiyor. Fakat görünen o ki, Pakistan bunu yapmak istemiyor ve bunu yaptığında da buradaki etkisini yitireceğinden korkuyor.

Taz: Uzunca bir süreden beri yapılan önerilerden biri de, Keşmir’i bölen ateşkes çizgisinin sınır olarak kabul edilmesiyle birlikte bu sorunun da çözüleceğidir. Siz ne düşünüyorsunuz?

Tarık Ali: Orta vadede savaşı durdurmak için bir çözüm olarak düşünülebilir. Fakat bunun da kalıcı bir çözüm olacağını sanmıyorum. Burada asıl önemli olan Keşmirliler’in ne düşündüğü ve ne yapmak istedikleridir. Hindistan bir referandum için söz vermiş bulunmaktadır. Buna karşın Pakistan Devlet Başkanı yaptığı açıklamayla böyle bir referandumun söz konusu olamayacağını dile getirdi. Ben, Keşmirliler’in içinde olmadığı bir çözümün olacağına inanmıyorum.

Taz: Serbest Ticaret Bölgeleri’nin, Şubat ayındaki zirveye ve genel olarak da iki ülke arasındaki sorunlara katkısı olabilir mi?

Tarık Ali: Pozitif bir adım olarak değerlendirilebilir. Yalnız Güney Asya’daki temel sorun aşırı yoksulluk ve silahlanmadır. Pakistan ve Hindistan, Güney Asya’da bugün en tehlikeli iki atom gücüdür. Irak sözümona kitle imha silahlarına sahip diye işgal edildi. Fakat kitle imha silahları üretiminde oldukça ilerleyen, askeri bir diktatörlükçe yönetilen, yine Irak’tan daha fazla radikal islamcıya sahip ülke Pakistan’dır.

Taz: Peki serbest ticaret Güney Asya’daki yoksulluğa bir çözüm olabilir mi?
Tarık Ali: Serbest ticaretin yoksulluk sorununa bir çözüm olduğu görülmüş şey değildir. O sadece sermayeye hizmet eder. Çünkü serbest ticaret demek, daha fazla kâr ve daha büyük pazar demektir. Fakat serbest ticaret savaş tehlikesini azaltabilir. Ticari partnerler birbirlerine kolay kolay zarar vermek istemezler.

Taz: O halde serbest ticaret bölge barışı için faydalı olabilir diyebilir miyiz?

Tarık Ali: Güney Asya olası bir atom savaşının tehdidi altındadır. Ülkeler arasındaki ilişkileri yakınlaştıran gelişmeler, herşeye rağmen ileri bir adımdır.

Taz: Pakistan’da radikal islamcıların gücü biliniyor, peki buna karşın Hint milliyetçiliği hakkında ne düşünüyorsunuz?

Tarık Ali: Tabii ki çok kötü ve kabul edilemez buluyorum. Hindistan Başbakanı Vejpayee’nin mülayim biri olarak gösterilmesini de içime sindiremiyorum. Kendisi aşırı milliyetçi ve radikal bir partinin başkanıdır. Radikal islamın da etkisiyle, islam dinine karşı başlatılan dünya ölçeğindeki kampanya, Hindistan’daki aşırı sağ yükselişi görmezlikten geliyor. Aşırı sağ örgüt BJP’nin 2001 yılında Gujarat’ta yaklaşık 3 bin insanı bir anda katlettiği, 10 bin insanı yerinden yurdundan ederek göçe zorladığı bilinmektedir. Tıpkı Kosova’da olduğu gibi. Ne ilginçtir ki, bugüne kadar Avrupalı veya Amerikalı politikacılardan bu konuda tek kelime edilmiş değildir. Ayrıca Hindistan’ın kendi içindeki azınlıklara karşı nasıl davrandığı ve onları kendi içinde nasıl asimile etmeye çalıştığı bilinmekle birlikte, bu konuda üccedil; maymunların oynanıyor olması, çifte standarttır.

Taz: Çok karamsar bir tablo çizmiyor musunuz? İki ülke arasındaki yakınlaşma gösteriyor ki, her iki ülkede de etkili bir sivil toplum gücü vardır. Siz ne düşünüyorsunuz?

Tarık Ali: Bu ülkelerin birinde, yani Pakistan’da iktidarda olan askeri bir diktatörlüktür, bir diğerinde ise Hint fundamentalistleridir. Ben iki ülke arasındaki sorunların, aktörler değişmediği sürece köklü olarak çözüleceğine inanmıyorum. Hindistan ile Pakistan arasındaki sorunların çözülmesi durumunda, bugün iktidarı ellerinde bulunduran güçlerin de varlık nedenleri ortadan kalkmış olacaktır. Bu sebeple de iki ülke arasındaki yakınlaşmanın her zaman için sınırları olacaktır.

Taz: Sizce bu yakınlaşmayı gerçek anlamda kim sağlayabilir?

Tarık Ali: Bu yakınlaşmayı, bugünkü koşullarda ancak iki tarafın burjuvazisi sağlayabilir, fakat onların da yeterli gücünün olmadığı görülüyor. Gördüğümüz kadarıyla Hindistan burjuvazisi bu konuda ikiye ayrılmış durumda. Fakat aynı şey Pakistan için geçerli değildir henüz. İki ülke arasındaki görüşmelerin olumlu sonuçlanmasında, ABD sınırlı da olsa bir rol oynayabilir.

Taz: Neden sınırlı?

Tarık Ali: Çünkü ABD kendi çıkarları doğrultusunda hareket ediyor. Her ne kadar Pakistan’ın silahlanmasına karşı ise de, bu konuda yapacağı çok fazla şey de şu an için bulunmuyor. Görünen o ki, Pakistan bu tutumundan vazgeçmeyecek ve neden olarak da, Hindistan’ın hızlı bir biçimde silahlanmasını ileri sürecektir. Aynı şeyi Hindistan, Çin için ileri sürecektir. Anlayacağınız, Güney Asya’da bu bir şeytan üçgenidir. Tabii ki, ABD’nin silahsızlanma konusundaki bütün argümanları temelsiz ve samimiyetsizdir. Bunu da unutmamak gerekiyor.

* Sven Hansen tarafından Tarık Ali ile yapılmış ve Tageszeitung’da yayınlanmış röportajın çevirisidir.

Çev. M. Sinan




Dünyadan kısa kısa...

İtalya: Ulaşım sektöründe grev

12 Ocak günü resmi vasıta çalışanları ücretlerinin artırılması için bir günlük greve gittiler. Otobüsler, tramvaylar çalışmadı. İşlerine ulaşamayan çalışanların tepkileri olumluydu. Bütün gün metrolarda toplanan işçiler slogan atarak gösteri yaptılar.

İşçiler, hükümetin ve sendika temsilcilerinin anlaşıp işçileri sattığını savunarak, hükümetin yargı tehdidine kulak asmayacaklarını açıkladılar. Hükümet Aralık ayı sonunda ücretleri enflasyon oranında artırmayı vaadetmiş, fakat 106 Euro’luk artış yerine sadece 81 Euro vermişti. Milano’da başlayan grev Cenova başta olmak üzere diğer kentlere de sıçradı. Salı günü Bergamo ve Monza kentlerinde de işçiler greve gitti.

Yine aynı nedenle 9 Ocak günü İtalya çapında 120 bin pilot, şoför vb. ulaşım sektörü çalışanları 24 saatlik bir genel grev gerçekleştirdiler. 8 Ocak günü 600 uçak seferi yapılamadı.

Grev militan sendika inisiyatifleri tarafından, sendikalar ile devlet arasında varılan ücret anlaşmasına tepki olarak gerçekleştirildi. Altan gelen sendika inisiyatifinin çağrısı üzerine çalışanların %100’ünün greve katılması büyük politik bir başarının ifadesi.

Namibya’da çiftlik işgali girişimi

Güney-Batı Afrika ülkesi olan Namibya’da tarım üretiminin yüzde 87’si beyazlardan oluşan büyük kapitalist çiftlik sahiplerinin tekelinde. Sömürgeci yapının devamı sayılan bu durum sosyal çatışmaların da temelini oluşturuyor. Zengin ve önemli madenlere (uranyum, elmas, kurşun, çinko) sahip olan bu ülke, başta ABD tekelleri olmak üzere yabancı sermaye tarafından talan ediliyor. Özellikle çifliklerde çalışan işçiler tam bir köle konumundalar.

İlk kez işçi sendikası NAFWU’nun da desteğiyle 500 işçi bir çiftliği işgal eylemine girişti. Polis zor kullanarak şimdilik işçilerin çiftliğe girişini engelledi. İşgal eylemiyle işçiler çıkarılan altı arkadaşının yeniden alınmasını talep ediyorlardı. Sendika yaptığı açıklamada, 72 saat içinde bu karar geri alınmazsa daha büyük bir güçle işgali gerçekleştireceklerini duyurdu. Ülkede gerçekleşen bu ilk eylem beyaz çiftlik sahipleri arasında büyük bir korkuya yol açtı. Bunun için bir an önce geri adım atmaları bekleniyor.

Almanya: 3 Nisan’da işçi eylemleri

Alman Sendikalar Birliği (DGB) uzun bir sessizliğin ardından, taban inisiyatiflerinin baskısıyla, diğer Avrupa ülkelerindeki sendika örgütleriyle birlikte bir eylem günü kararlaştırdıklarını duyurdu. Eylemler “sosyal reform” adı altında gündeme gelen tekelci burjuvazinin saldırılarının püskürtülmesini amaçlıyor. Bu çerçevede 3 Nisan’da Almanya’nın birçok büyük kentinde kitlesel gösteriler gerçekleştirilecek. Bu eylemlerin güçlü geçmesi için hazırlıkların sürdürüldüğü duyuruldu.

Filipinler: Gerilla ile diyalog

Maoist Yeni Halk Kurtuluş Ordusu gerillaları ile Filipinler’in yeni başkanı Arroyo arasında iki buçuk yıl önce Norveç’te başlayan görüşmeler, ABD’nin baskısıyla kesilmişti. Yeni hükümet “teröre karşı mücadele stratejisi” çerçevesinde özellikle Filipin Komünist Partisi üyelerine ve partinin lideri Sison’a karşı bir saldırı başlatmıştı. İç politik gelişmeler ve artan iç baskı karşısında başbakan Arroyo bir açıklama yaparak sol gerillalar ile Şubat ayında “barış görüşmelerine” başladıklarını duyurdu. Gerilla hareketi 20 yıldır önemli bir politik güç konumunda.