17 Ocak'04
Sayı: 2004 (16)


  Kızıl Bayrak'tan
  ABD ile gizli yeni ihanet anlaşmaları...
  İMF programı iptal edilsin!
  Kölelik yasası meclise geliyor...
  Tüpraş peşkeş çekildi, işçiler satıldı...
  Asalaklar üretenleri suçluyor...
  30'a yakın insan donarak öldü...
  Yeni asgari ücret işçi sınıfıyla alay etmektir!
  Gençlik mücadelesini sürdürmekte kararlı!..
  İzmir Batı Makina Kalıp'ta sendikasızlaştırma saldırısına yanıt!
  Gençlik sözünü Kızılay'da söyleyecek!
  Üniversitelerde "cadı avı"!
  Düzen partilerinin yerel seçim hazırlığı...
  Yerel yönetimler ve yerel seçimlere yaklaşım!
  Sendikalaşma mücadelesi ve devrimci sınıf çizgisi
  Kuzey Kıbrıs hükümeti Ankara'da kuruldu...
  Ekim'in Ocak 2004 tarihli sayısı çıktı...
  Devletin değişmeyen gelenekleri
  İki haftada üç Amerikan helikopteri düşrüldü...
  Çözüm yolunu Filistin direnişi aşacak!
  Siyonist vahşete isyan devam ediyor!
  Yüzbini aşkın insan Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht'i coşkuyla andı..
  Karl ve Rosa'nın anısına sahip çıkmak!..
  Bültenlerden...
  Keşmir'de Amerikan "barış"ı
  Özgür ve eşit bir dünya imkansız değil!
  AB hayranı Ferhat Tunç'a açık mektup...
  Bir çuval İncirlik...
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Komploların örtüsü kalkmaya başladı

Polisiye romanlarda, sadece “Cinayetten kim yararlanıyor?” sorusuna cevap arayarak kâtile ulaşamazsınız; roman kahramanlarının kimliğini de sorgulamanız ve “Öyle görünüyor, ama acaba bakalım gerçekten de o mu?” diye düşünmeniz gerekir. Aksi halde, son bölüme gelip kâtili öğrendiğinizde büyük bir şok yaşarsınız...

Gerçek hayatta ise, olan-bitenlere resmî açıklamalar dışında izahat getirmenin bir mâliyeti var: Kolayından ‘komplocu’ diye anılmayı kabul etmek zorundasınız. Sizin “Acaba?” sorunuzun yerindeliği olaylarla doğrulansa bile... Hayatını, ‘komplocu’ hafiyeliğiyle kazanan, sağa-sola yazdığı raporlarla cebini dolduranlar bile var aramızda... ‘Komplo’ dediklerinin ‘gerçek’ çıkması o tiplerin yüzünü kızartıyor mudur acaba?

Irak’a açılan savaşla ilgili ‘komplolar’ yavaş yavaş sırıtmaya başladı. ‘Komplocu’ diye etrafa saldıranların aslında ‘komploları’ örtmeye çalıştıkları da... George W. Bush ve yanındakiler, “Irak’ın elinde kitle imha silâhları var” diye seferberlik başlatmış, Saddam Hüseyin’in el-Kaide örgütüyle irtibatlı olduğuna Amerikalıları inandırmışlardı. “Bunlar yalan” diyenlere, nasıl ‘komplocu’ diye saldırıldığını hatırlayın. ABD askerleri bir yıla yakın bir süredir Irak’talar, tek bir kitle imha silâhı bulamadılar... Saddam da artık ellerinde; ancak el-Kaide irtibatına dair tek bir belge bile göstermediler...

“11 Eylül bahane, ABD Irak’a saldırmayı çok önceden planlamıştı” tezi bu sütunda işlendi. Dayanılan belgeler, Bush’un yanında yer alan ‘Neo-Con’ takımının 1992 sonrasından 2000 yılına kadar yazdıkları raporlar ve sağa-sola gönderdikleri mektuplardı. Tez yeniden doğrulandı. Çünkü, ilk kez, Bush’un yanında iki yıldan uzun süreyle çalışmış, Hazine bakanı sıfatıyla Ulusal Güvenlik Konseyi (UGK) toplantılarına katılmış biri, “Bush iktidara geldikten hemen sonra, 11 Eylül’den aylar önce, toplanan ilk Konsey toplantısında Irak’a savaş açma konusu gündeme geldi” bilgisini sağladı.

Dünya, iki gündür, Paul O’Neil’in ifşaatıyla çalkalanıyor.

Ekonomik konulara yaklaşım farklılığı sebebiyle 2002 yılının son ayında bakanlıktan istifaya zorlanan O’Neil, görevini terkederken, elinden geçen belgelerin hepsini elektronik ortama taşıyarak yanında götürmüş... Tam 19 bin belge... Bush hükümetinde yaşadıklarını anlattığı gazeteci Ron Suskind’e o belgeleri de vermiş. Suskind’in ‘The Price of Loyalty’ (Sadakatin Bedeli) adlı kitabı bugün piyasaya çıkıyor; ABD televizyonları ve yazılı basını kitabın gündeme getirdiklerinden hareketle Bush yönetiminin “Irak komplosu” ile biraz daha yakından ilgilenmeye başladılar bile...

Suskind’in kitabında değerlendirdiği, üzerinde ‘gizli’ kaydı bulunan bir belge, “Plan for Post-Saddam Iraq” başlığını taşıyor. Yani, ‘Saddam-sonrası Irak Planı’... 11 Eylül’den aylar önce, 2001 yılının ilk çeyreği içerisinde gündeme gelmiş bu plan. Pentagon’a ait yine aynı tarihli bir belgede ise, 40 ülkeden Irak’la ilgilenen müteahhitlerden söz ediliyormuş; o belgenin başlığı da ilginç: ‘Irak petrol ihaleleriyle ilgilenen yabancı tâlipler’...

İyi mi? Daha 11 Eylül olmamış... Saddam Hüseyin el-Kaide irtibatıyla suçlanmamış... Bush ve yanındakiler, Saddam-sonrası Irak’ı planlıyor ve bu arada Irak’ın petrol zenginliğini kimlerle paylaşacağını da rapora bağlıyor... “Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa” diyor ya şâir, öyle bir durum işte...

O’Neil’i şaşırtan, bu konuların görüşüldüğü UGK toplantılarında, Konsey üyelerininden hiçbirinin, “Neden Irak?” diye sormaması olmuş... “Sanki” diyor O’Neil, “Kör bir adamla bir oda dolusu sağır birarada gibiydik...” TIME dergisine, “Yönetimde bulunduğum 23 ay içerisinde, kitle imha silâhlarının varlığına dair tek bir kanıt bile görmedim; iddialar ve söylentiler vardı, ama somut kanıtla ötekiler arasında herhalde bir fark olmalı” da demiş O’Neil...

Paul O’Neil’in sunduğu belgelere ve anlattıklarına Washington’u içeriden tanıyan yüzlerce kişinin tanıklıklarını da ekleyerek kitabını yazan Ron Suskind, Bush’un savaşına en keskin desteği veren Wall Street Journal (WSJ) gazetesinin eski muhabiri. Kitaba, daha piyasaya çıkmadan, en ağır tepkiyi WSJ verdi. O’Neil’i velinimetini sırtından bıçaklamakla suçlayarak... Bir senatör ise, O’Neil’i kitabın satışını artırıp kesesini doldurma iştahıyla suçladı. Oysa, O’Neil, yazar Suskind’e yardımcı oldu diye kitaptan beş kuruş gelir almayacak...

Olayın sadakat eksikliğiyle de, parayla da ilgisi yok; O’Neil dünyayı egemenliği altına alma girişiminde yalana-dolana başvurulmasından duyduğu hayal kırıklığıyla harekete geçmiş besbelli...

1 Mayıs günü, Bush, “Savaş bitti” diye ilân ettikten bu yana Irak’ta 500 Amerikan askeri hayatını kaybetti. Washington ve borazanları, ısrarla, “Direniş bitti” diyorlar, ama Irak’tan hergün yeni saldırı haberleri geliyor. Amerikan halkı henüz bütünüyle kandırıldığının farkında değil, ancak O’Neil gibi cesur insanlar ortaya çıktıkça, saygın kurumlar gerçeği açıkladıkça, dünyanın nasıl büyük bir ‘komplo’ ile karşı karşıya bırakıldığı daha iyi anlaşılacak...

Seçime gidilen ortamda Bush’un fiyakası son ifşaatla biraz sarsıldı. Bakalım, bunun arkası nasıl gelecek? Sorular sormaya devam edeceğiz...

Taha Kıvanç
(Yeni Şafak, 14 Ocak ‘04)



Bir çuval İncirlik...

AKP’nin İncirlik’i yeniden ABD’ye açması, kamuoyunun tam da “Oh, sonunda İncirlik kapatıldı” dediği güne denk geliyor.

Daha da açıkçası:

Siz kapatıldığını sandığınızda açılmış İncirlik.

Ya da:

Kapatılıyormuş gibi yapıldığında, aslında açılıyordu.

Uluslararası ilişkilerde olsun, diplomasi literatüründe olsun, böyle “açılırken kapanan”, “kapandığında açılmış”, “kapalı gibi ama açık” bir şey normalde görülmediği için, bu yapılanın adı nedir bilemiyoruz.

Genel adı:

Skandal...

Osmanlı diplomasisindeki ismi ise kısaca:

Reziliyet...

*

Türkiye İncirlik Üssü’nün yeniden açıldığını, ABD’nin kullanımına yeniden sunulduğunu nereden öğrendi peki?

Dış basından.

Eğer ABD gazeteleri yazmasaydı, muhtemelen sizler kimi yazar arkadaşlarımızın “İncirlik’in kapatılmasının isabeti ve Tayyip Erdoğan’ın devlet adamlığı” başlıklı yazılarını okuyordunuz.

Ancak bu tuhaf gizlilik, ABD basını yazınca ortaya çıktı.

Daha da açıkçası:

Amerikan basını bir çuval İncirlik’i berbat etti...

*

Birincisi:

Böyle bir anlaşma anayasanın 92’inci maddesine aykırı. TBMM dışında kimse üslerin kullanımına izin veremez.

Bu suçtur.

İkincisi:

Bir başbakan, şartlar ne olursa olsun, kendi devletini-ülkesini kandırıp böyle ayakta uyutmamalı.

Devlet adamlığı ciddi iştir.

*

Üç:

Peki, bu anlaşma niçin gizlendi Türk kamuoyundan?

Yani ABD, ilk kez mi buralardan asker-uçak geçiriyor?.. Yoksa Irak’a asker sokup-çıkartmaları gizli bir şey mi?.. Ya da; bu ülke hiç mi Amerikan postalı görmedi?..

O zaman İncirlik’in yeniden açılması niçin gizlendi Türkiye’den dersiniz?

Bence utanmışlardır.

Türkiye adam yerine konulmadığı halde, kul-köle olmanın utancıdır...

Bekir Coşkun
(Hürriyet, 14 Ocak ‘04)