31 Temmuz'04
Sayı: 2004/30 (22)


  Kızıl Bayrak'tan
  Yeni ve güçlü bir çıkış için görev başına!
  Ne kader ne kara tren, sorumlu kapitalist düzendir!
  Pamukova’daki tren “kaza”sı değil kapitalizmin cinayeti...
  BTS ve TMMOB’un Tren katliamı üzerine ortak açıklaması...
  Özelleştirme öldürür!
  AKP ve Hak-İş’in Türk-İş’le kayıkçı dövüşü
  Gerici rejimler Kürt halkına düşmanlıkta birleşiyor!
  Kongra-Gel’in 1 Haziran çıkışının anlamı ve etkileri
  ÖSS sonuçları açıklandı...
  Eli kanlı bir siyasi meftanın cenaze merasimi
  Belediyelerde yürütülen köleleştirme ve özelleştirme saldırısı tüm işçi sınıfına yöneliktir...
  Çırak çocuklar...
  Sosyalizmin büyük ozanı Pablo Neruda’nın 100. doğum yılı anısına...
  ‘96 Ölüm Orucu şehitleri İstanbul’da anıldı
  Direnişçi Castleblair işçileriyle konuştuk...
  Bir direnişçi Castleblair işçisinden Castleblair fabrika temsilcilerine açık mektup...
  Sun Tekstil’deki ihanet ve EMEP...
  Daimler-Chrysler’de saldırı ve sendikal ihanet!
  Ortadoğu halklarını tehdit eden İsrail’in nükleer silahları derhal imha edilmelidir
  Bültenlerden...
  5. Munzur Kültür ve Doğa Festivali başladı...
  “Yoksulluğa mahkum, yozlaşmaya teslim olmayacağız!”
  AKP treni: Eski raya yeni hız
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Bir direnişçi Castleblair işçisinden Castleblair fabrika temsilcilerine açık mektup...

Yaptıklarınızla patrona hizmet ediyorsunuz, bunu unutmayın!

Sendika işyeri temsilciliği çok önemli bir konumdur. Nasıl ki sendikal örgütlülük işçiler için çok önemliyse, işyeri temsilciliği de bir o kadar önemlidir. Temsilciliğe aday olmak tek başına bir şey ifade etmez. Öncelikli olarak bu görevi layıkıyla yerine getirebilme bilinç ve isteğinin olması gerekir. Bu arada insani açıdan da bazı özellikleri asgari ölçüde kişiliğinizde barındırmanız gerekir. Dürüstlük en temel ilkelerden biridir. Bilgisiz de olabiliriz, deneyimsiz de. Bunlar zamanla ve pratik içerisinde kazanılabilecek şeylerdir; bir insan için sadece birer eksikliktir, ama telafisi mümkün şeylerdir. Öncelikli olarak sizleri seçenin işçiler olduğunu bir an bile aklınızdan çıkartmamanız gerekiyor. Sizi seçen, temsiliyet görevi veren işçiler olduğuna göre sizler de nlara hizmet etmekle yükümlüsünüz. İşçinin hak ve çıkarlarına bağlılık yerine patrona ve sendika ağasına yaranma yolunu tutanlar, böylece işin aslında temsil ettikleri işçiye ihanet etmiş olurlar.

Sendikal örgütlülükte iki kavramla, iki anlayışla karşı karşıya geliriz. İşçi ve patron, emek ve sermaye, üreten ve üretilene el koyan. İşçiler emek güçlerini satarak geçinir. İşçilerin dinlenmek üzere uykuda geçirdikleri zamanı bir kenara koyacak olursak, geriye kalan zamanlarının çoğunu kapitalistler için çalışarak geçirdiklerini görürüz. Bu yüzden eş-dost, akraba ve ailesiyle sosyal ilişkileri sınırlıdır. Daha çok fabrikadaki sınıf kardeşleriyle ilişkileri, bağları vardır. Sendikal örgütlülük üzerinden seçilen temsilcilerin yukarıda bahsettiklerimizi çok iyi görebilmeleri, görmeye çalışmaları gerekiyor.

Castleblair işçileri çok ağır sömürü koşullarında çalıştırılıyor. Gün boyunca, dinlenme saatleri dışında sürekli olarak ayakta çalışıyor, durmadan üretiyorlar. Bir işçi bir değil 3 makinada birden çalıştırılıyor. Yani kendi makinası dışında iki makinada daha çalışıyor. Buna rağmen tek kişilik ücret alıyor. Üretim süreci boyunca performansa tabi tutuluyor. “Ne kadar iş, o kadar para!” diyor patron, işçiye esnek çalışma dayatılıyor. Durum böyle olunca fabrika temsilciliği daha da önem kazanıyor.

Bugün Castleblair işçisinin öncü işçileri sendikal örgütlülük üzerinden kapıya konulmuş durumda. Siz temsilciler, atılan direnişçi işçileri geriye aldırmak üzerinden serçe parmağınızı bile oynatmış değilsiniz. Üstüne üstlük direnişe köstek olma yolunda yapmadığınız iş kalmıyor. İçerdeki işçi kardeşlerimizle birlikte hareket edebilmek, yüreklerinden geçeni pratiğe geçirmelerine imkan yaratmak için başlattığımız imza kampanyasını engellemek için elinizden geleni yapıyorsunuz. Bunu patronlar yapmış olsa amenna, deriz ki patrondur, kendi sınıfsal çıkarlarını korumak için böyle yapıyor. Ama imza kampanyasını engellemeye çalışan patron değil, bizzat sendikanın fabrikadaki temsilcileridir. Bu akıl alacak şey değildir ve utanç vericidir. İşte bizler bunun için diyoruz ki, bu temsiciler işçilerin değil, patronun temsilcileridir, işçilere değil patrona hizmet ediyorlar. Nitekim daha şimdiden içinizden ikisinin “patronun adamları” olduğu her yerde konuşuluyor. Bunun ne büyük bir utanç olduğunu düşünebiliyor musunuz!?

Bugün Castleblair patronu bizi sendikalaşmanın başını çektiğimiz ve satış sözleşmesine karşı çıktığımız için kapı önüne koymakla kalmıyor, üstüne üstlük hakkımızda suç duyurusunda da bulunuyor. “Patrondur, yapar” deriz, diyoruz da. Ya siz, siz sözde işçi temsilcileri, atılan işçilere sahip çıkmamakla, dahası sahip çıkan işçileri de patron ağzıyla tehdit etmekle, siz kime hizmet ediyorsunuz? Bilmiyor olamazsınız; tamı tamına işçinin emeğini sömürüp kârına kâr katan patronlara hizmet ediyorsunuz. Patrona yaranırken kendi sınıf kardeşlerinize düşmanlık yapıyorsunuz. Bu davranışlarınızla yalnızca atılan işçilere değil, içerde halen çalışan işçilere de, bütün olarak işçi sınıfına da ihanet ediyorsunuz.

Castleblair patronu, bizlere ilişkin olarak jandarmaya yaptığı suç duyurusuna, siz temsilciler için de bir madde konmuş ve korunmanızı istiyor. Hakkını arayan işçiye karşı tahammülsüz asalak Castleblair patronu, sizleri kime karşı ve neden koruyor dersiniz? Patronun size böyle kol kanat germesi direnişimize karşı onun hizmetinde davranmanızdan geliyor, bunu siz de biliyorsunuz. Bu nasıl bir ihanet içinde olduğunuzun bizzat patronunun jandarmaya resmi başvurusuyla tescilidir, bunu unutmayın! Bunun utancı size yeter de artar.

Yaptıklarınızla patronun ekmeğine yağ sürüyorsunuz. İşçinin ekmeğine ne sürdüğünüz ise ortada: İHANET!

İşten atılan bir Castleblair işçisi