25 Ocak 2008 Sayı: SİKB 2008/04

  Kızıl Bayrak'tan
   İşçi sınıfı ve emekçiler fatura ödeyen değil, ödeten olmalı!
  Sermaye devlet, Kürt emekçilerini düzene bağlamak için AKP’nin arkasında seferber oldu…
Kontrgerilla’nın Kızıl Elmacı kanadına “Ergenekon” operasyonu...
Yüzde 47’lik islami faşizm
Yüksel Akkaya
SSGSS karşıtı yürüyüş coşkuyla tamamlandı!
Türk-İş ve Kamu-Sen hükümetle anlaştı... 
  Türban tartışmaları ya da el kadar bezle yapılan yelken yarışı
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  Genç-Sen Genel Kurulu ve sonrasına dair bir çerçeve...
  Atılım ve SGD gölge dövüşü yaparak gerçeklerin üzerini örtemez!
  Gençlik hareketinden...
  Tersanelerde iş kazaları...
  Küba seçimleri ve demokrasi...
  Venezüella’da süreç, sınıf çatışmalarını sertleştirecek yönde ilerliyor!
  İsrail barışa değil savaşa hazırlanıyor!
  ABD ile batılı müttefiklerinin küstahlığına karşı Rusya’dan yeni hamleler…
  Milliyetçilik üzerine birkaç söz
M. Can Yüce
  Ankara’da “Manifesto’nun 160. yılında marksizmin güncelliği” sempozyumu...
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Genç-Sen Genel Kurulu ve sonrasına dair bir çerçeve...

Birleşik bir örgütü hareket içinde inşa etmek için!

Genç-Sen geçtiğimiz haftalarda gerçekleştirdiği Kurucu Genel Kurul ile kuruluş çalışmalarını sonlandırmış oldu. Oluşturulan tüzük ile sendikanın örgütsel yapısı en azından bir sonraki genel kurula kadar belirlenmiş durumda. Bu haliyle, henüz etkin bir taban inisiyatifi oluşturmamış “bir örgütlenme” olarak tüzüksel normlarını oluşturmuş ve işleyişini belirlemiş bulunuyor.

Daha önce konuya ilişkin olarak şu görüşleri dile getirmiştik:

“Gençlik hareketinin verili durumu, örgüt ve birleşik bir gençlik örgütlenmesi sorununu tüm yakıcılığı ile karşımıza çıkartmaktadır. Bu parçalı ve dağınık gençlik mücadelesine ilerici güçlerin biraraya geldiği bir zeminde politik ve örgütsel bir tutum almak, ilerici bir adım, olumlu bir gelişmenin ifadesi olacaktır. Genç-Sen bu açıdan gençlik içinde oynayabileceği misyonu yerine getirebildiği koşullarda, açık ki desteklenmesi gereken bir çaba olacaktır. Ancak bugünkü kitle dışılık Genç-Sen’in oynayabileceği bu olumlu misyonu tartışmalı hale sokmakta, onu henüz doğum aşamasında etkisizleştirmektedir. Gençlik mücadelesi ile Genç-Sen ilişkisi açısından asıl sorun budur. Sorun çözümlenmediği koşullarda, birleşik bir mücadelenin olanakları, örgüt sorunu çerçevesinde anlamlı olabilecek bir takım tartışmalar süreç içinde heba edilecek, kaybeden oldukça sınırlı olanaklarla yürüyen gençlik hareketi olacaktır.” (Ekim Gençliği, “Birleşik, kitlesel ve devrimci bir gençlik örgütlenmesi için!”, sayı:105)

Genel kurul öncesinde olasılıklar üzerine yaptığımız bu eleştiri genel kurul sonrasında bir gerçeklik halini almış, gelinen yerde ise Genç-Sen içindeki bir eğilim açısından kendini açık bir biçimde ifade etmiştir.

Bu kapsamda genel kurul ve önceleyen süreci değerlendirmek, hareket içinde ve birleşik bir örgüt anlayışı ile süreci etkin bir tarzda ve tüm gerici eğilimlere karşı örgütlemek devrimci ve ertelenemez bir devrimci sorumluluktur.


Taban inisiyatifine dayanmayan anti-demokratik bir Genel Kurul

Bir örgütlenmenin taban inisiyatifini açığa çıkartmayı esas alan bir örgütsel inşayı hedeflemesi, gençlik hareketi ve gündemleri ile bağ kurabilmesini, buna uygun bir örgütsel anlayışa sahip olmasını zorunlu kılmaktadır. Bu süreç ise mücadele alanlarında olmayı, gençliğin somut mücadele gündemleri üzerine söz söylemeyi zorunlu kılar.

Bu açıdan Genç-Sen 1.5 yıllık kuruluş süreci pratiğinde gençlik mücadelesi ile nasıl bir eksende ilişki kurmuştur? Açık ki, etkisiz birkaç etkinlik ve toplantı dışında alanlara dönük tek bir tutarlı pratiğin yürütücüsü olamamıştır. Hareketin dönemsel gündemlerini pratik bir çabayla bütünleştirmek, bu çabanın ortaya çıkartacağı birleşik mücadele ve örgütlenme anlayışını genel kurula ve kurucu sürece taşımak, bugün birleşik bir örgütlenme anlayışının olmazsa olmazıdır. Ancak böyle bir bakışla taban inisiyatifi yaratılabilir ve birleşik bir örgütlenme süreci geliştirilebilir.

“Bir kitle örgütlenmesi hareketle kurduğu bağ ölçüsünde gelişebilir. Hareketin nesnel sorunlarına Genç-Sen hangi düzlemde çözüm oluşturmaya çalışmaktadır? Kendini bulunduğu alan içinde konumlandırmayı başaramayan bir örgütün yaşam şansı yoktur.”(Ekim Gençliği, aynı yazı) eleştirisi, bu temelde bir anlam kazanmaktadır. Bu olgusal gerçekler gözönüne alınmadığında, tabana dayanmayan, bu temelde ortaya çıkan bir birleşik çaba yerine birkaç çevrenin ilkesiz pazarlıklarına sıkışan bir genel kurul süreci ortaya çıkar. Nitekim Genç-Sen Kurucu Genel Kurulu’nda yaşanan da tamı tamına bu olmuştur.

Bugünün gençlik hareketinin ortaya çıkardığı ilerici birikimi kucaklama iddiası ise sorunun bir diğer yanıdır. Genç-Sen Genel Kurulu öncesinde bu önemli sorunun altını kalın bir biçimde çizerek şunları söylemiştik:

“Şunu açıklıkla belirtebiliriz ki, bugünün gençlik hareketinde hareketin biriken sorunlarına dönük herhangi düzeyde bir çözüm arayışı, ilerici güçlerle birleşmeyi bir tercih değil zorunluluk haline getirmektedir. Kendi içine daralmış, bugüne kadar ortaya çıkan olanakları ve ilerici birikimi yok sayan ya da bünyesinde toparlamak için etkin bir çaba ortaya koymayan herhangi bir örgütlenmenin kitle mücadelesini geliştirmede ve kitleleri örgütlemede bir başarı şansı bulunmamaktadır.” (Ekim Gençliği, aynı yazı)

Burada tanımlanan, etkili bir taban çalışmasına dayanan birleşik bir çaba ve her eğilimin kendini açıkça ifade edebileceği bir demokratik işleyiştir. Genç-Sen, genel kurulu önceleyen süreçte, birkaç liberal çevrenin (kastedilen MYK’ya seçilen siyasetlerdir) kulisleri dışında, tek bir birleşik çaba ortaya koymamıştır. Bırakalım alanlardaki ilerici güçleri biraraya getirme çabasını, kendini siyasal gençlik gruplarına dahi açamamıştır. Genel kurulu önceleyen süreçte sendika bürokrasisinin bildiğimiz oyunlarıyla süreç oldu bittiye getirilmiş, elle tutulur ve hedefli tek çaba “sorunsuz” bir genel kurul süreci için harcanmıştır.

Buraya kadar işaret ettiklerimiz üzerinden bakıldığında, bugün için Genç-Sen’i birleşik bir mücadele örgütü olarak tanımlamak olanaksızdır. Zira ortada ne elle tutulur bir mücadele, ne de birleşik bir örgütlenme hedefi vardır. DİSK açısından hedeflenen, kendine yakın liberal anlayışlarla bu örgütü kurmaktır. Bir kısım siyasal çevreler açısından ise hedef , DİSK’le kulis yaparak ortaya çıkan örgütsel sonuçtan “koltuk” kapmaktır.

DİSK elbette kendi bürokratik-liberal çizgisinin bir izdüşümü olarak sınıf içindeki pratiğini gençlik içinde tekrarlamak derdindedir. Bu açıdan anlaşılırdır ve bir iç tutarlığı bulunmaktadır. Ancak bir dizi gençlik örgütlenmesi açısından DİSK sınırlarında bir tutarlılıktan dahi söz etmek mümkün değildir. Zira tüm genel kurulu ve kuruluş sürecini MYK seçimlerine indirgemek ve bu çerçevede hareketin güncel ihtiyaçlarından kopmak, açık bir iddiasızlığın ve iradesizliğin dışa vurumudur. Gençlik hareketi bu küçük hesapları ancak ilkelere dayalı açık bir mücadele ile aşabilir. Devrimci temellerde bir birleşik hareket ve örgütenme kendisini ancak bu kamburdan kurtararak inşa edebilir.

Genel kurulun demokratik bir genel kurul olduğu, herkese söz hakkı tanındığı, “başkansız bir örgüt” kurarak bu demokratik yaklaşımın somutladığı iddialarına da kısaca da olsa yanıt vermek gerekiyor.

Demokrasi, genel kurul anında herkese söz hakkı tanınmasıyla biçimsel olarak gerçekleştirilebilecek bir süreç değildir. Süreci tabanın katıldığı açık ve yerel toplantılar üzerinden örgütlemeden, buralarda genel kurulun gündem tartışmaları yapılmadan demokrasi üzerine koca koca sözler söylemek ancak burjuva avanakların işi olabilir. Eğer burjuva demokrasisinin biçimsel sınırlarında bir tartışma yürütülüyorsa, elbette buna diyecek birşeyimiz yok, zira çürümüş parlementer sistem de benzer bir biçimsel demokrasi ile işlemektedir. Genç-Sen genel kurul öncesinde genel kurul gündemleri üzerine tartışma yürütmüş müdür? Bu tartışmayı kamuoyu karşısında açık bir biçimde yapmış mıdır? Alanlarda genel kurula giderken belirlenen gündemler ve öneriler üzerine dinamik bir tartışma yürütülmüş müdür? Çoğaltılabilecek tüm bu soruların ortak yanıtı kocaman bir hayırdır.

Demokrasi biçimsel bir ihtiyaç değil, kitle mücadelesini geliştirmenin ve kitleyi etkinleştirmenin bir aracıdır. Bu kapsamda tanımlanıp tartışılabilir. Bugünün hareketinin ihtiyacı olan da budur.

Birileri koltuk sevdasıyla ve yasal bir sendika hayali ile tartışmayı “tüzük” tartışmasına sıkıştırıyor olabilirler. Bu onların kendi tercihleridir. Ama bunu dayatmak, kulislerle bu kararı aldırmak, tartıştırmamak, tartışanları engellemek, kurultay öncesindeki temel işleyiş biçimi olan koordinasyonu dağıtarak bunu gerçekleştirmek başka bir şeydir. Burjuva demokrasicilik oyunlarıyla gençliğin uyutumasına izin vermeyeceğiz.

Tüzük tartışmaları: Hareketin ihtiyaçlarını kavramaktan yoksun ilkesiz pazarlıklar

Bahsedilen bir kitle örgütlenmesi ise, tüzüksel normlar hareketin ihtiyaçlarına yanıt vermek için oluşturulur. Yürütülen siyasal çalışma ve atılan örgütsel adımlar belli normlar oluşturmayı zorunlu kılar. Bu açıdan normlar örgütlenmenin hareketle kurduğu bağın bir sonucudur ve hareketi geliştirme iddiası sınırında bir anlam taşır. Bir örgüt düşünün, henüz kitle mücadelesinin sorun ve ihtiyaçları ile pratikte karşılaşmamış, ancak kendine “avukatlara onaylatılmış” bir tüzük hazırlatmış. Böylesi bir örgütlenmenin hareketle kurduğu bağ ne olabilir? Böylesi bir tüzük neyin ihtiyaçlarına yanıt verir, mücadelenin hangi sorunlarını çözer?

Bugün kurucu genel kurul sonrası ortaya çıkan tüzüğün bu sorulara verebileceği tek bir yanıt yoktur. Tüzük iki temel hedef doğrultusunda oluşturulmuştu. Birincisi, henüz başlangıçta yasal bir cendereye sıkıştırılan örgütün yasallığını güvenceye almak, ikincisi ise 1.5 yıl boyunca kulis faaliyeti dışında tek bir çaba harcamayan bir dizi liberal gençlik grubunu ve DİSK’i örgüte tümüyle hakim kılmaktır.

Bu hedefler görünürde başarılmıştır. Nitekim ilkesiz pazarlıklarla bir MYK oluşturulmuş, öte yandan ise sürecin yasal boyutunun sorunsuzca sürmesi için “avukatlarla yasal uyumluluğu” tartışılarak hazırlanmış tüzük kabul edilmiştir.

Bu tüzüğü hazırlayan ve genel kurul salonunda fütursuzca savunanlara sormak gerekiyor. Hareketin hangi sorununa çözüm üretiyor masa başında oluşturduğunuz bu tüzük? Bu konuda tek bir gerekçelendirme çabanız var mı? Tüzüğün oluşturulma süreci 5-6 siyasetin 300-350 kişilik tabanı dışında nasıl bir tartışmaya konu edildi?

Oluşturulan tüzüğün maddelerini tartışmak daha önce de söylediğimiz gibi anlamsızdır. Çünkü örgütsel normları tartışmaya, bu normları belirleyen hareket-örgüt ilişkisine gözünüzü kapayarak başladınız mı, ortaya biçimsiz bir yığın çıkar. Gerçek yaşam, masa başında oluşturulmuş kurallarla bağlı kalmaz. Bugün ortaya çıkan tüzüğün gerçek yaşamla, mevcut mücadele ile uzaktan yakından bir ilişkisi bulunmuyor.

Ancak, karşımızdaki ilkesiz pazarlıkları ve belkemiksiz siyaset anlayışını tanımlamak açısından tüzük tartışmalarına dair kimi örneklere değinmek yerinde olacaktır.

Bunlar içinde en etkileyici olanı, tüzükte anadilde eğitim hakkının tanınmasına ilişkin tartışmadır. Bu tartışmada, tüzüğü hazırlayan gruplardan birisi olarak SGD, “mücadele programında bu gündemi işleyebiliriz, tüzük için gerekli değil” demiş; diğer hazırlayıcı grup EHP ise daha açıkyürekli davranarak, “Eğitim Sen bu nedenle kapatıldı, şimdi biz de aynı sonuçla mı karşılaşalım” deme pervasızlığında bulunmuştur. Buradaki ilkesel çerçeve nedir? Geniş Kürt gençlik kesimlerinin haklı ve meşru talebini yasallık adına yok sayan bir yaklaşımın birleşik devrimci bir mücadele oluşturma şansı bulunabilir mi? Bu tartışmayı Genç-Sen içindeki bir eğilimin çürüyüşünü gösteren temel bir veri olarak kabul etmek haksızlık olarak tanımlanabilir mi?

Genç-Sen’deki koltuk pazarlıklarının Genel Kurul’a gülünç bir biçimde yansıyan en açık örneği ise, hiçbir gerekçelendirmeye dayanmadan 11 kişi olarak önerilen MYK’nın 13’e çıkartılması oldu. Hareketin ihtiyaçlarına dair hemen hemen hiçbir söz söylemeyen tüzüğe dair söz alan bir kişi, MYK’nın 11’den 13’e çıkarılması ile ilgili bir önerge sundu ve ardından doğal olarak yöneltilen “niye 13 de 15, 17 vb. değil? Bu önerge gerekçelendirilmeli” talebine “daha iyi olur, bence daha çok da olabilir ama 13 yeterli” diyerek yanıt verme rahatlığını kendinde buldu. Kürsüye çıkan zat bu rahatlığı nasıl bulmuştu? Elbette arkasına aldığı DİSK bürokrasisi ile süreç boyunca koltuk sevdasıyla bu bürokrasiyi doğrudan etkinleştiren siyasal gençlik gruplarından değil mi? MYK seçimleri ilkesiz pazarlıkların canlı bir belgesi olarak kayıtlara geçmiş oldu. Önerinin sahibi ise, bu sözde seçilmiş MYK’da bir koltuk sahibi olarak, önerisinin neden “yeterli” olduğunun anlaşılmasını sağladı.

Örnekleri uzatmak yersizdir. Zira ortadaki tartışma ilkesiz pazarlıklar üzerine kurulmuştur. Ortaya çıkan tüzüğün ve seçilen MYK‘nın hareket açısından hiçbir anlamı ve bağlayıcılığı bulunmamaktadır. Hareketin ve birleşik mücadelenin olanakları birilerinin koltuk hesaplarına terk edilemez.

Etkin, birleşik ve politik bir odaklaşma güncel zorunluluğu!

Genel kurul süreci ve öncesinde iki ana eğilim kendini belirgin bir biçimde ortaya koymuştur. Bu eğilimlerden birincisi üstte uzun uzadıya sonuçlarını tartıştığımız genel kurula egemen eğilimdir. Aşılmadığı koşullarda Genç-Sen’in gerçek bir kitle örgütü haline dönüşebilme şansı bulunmamaktadır.

Bugün bu eğilimin karşısında konumlananların, eksiklerine karşın önemli bir olanak olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Zira genel kurul süreci taban çalışmasından uzak duran çevrelerin tabansızlığını da açık bir biçimde gözler önüne sermiştir. Etkin ve birleşik bir taban çalışması, ilkelere dayalı açık bir taraflaşma, bu liberal eğilimin temsilcilerinin koltuk sevdalarını kursaklarında bırakmaya yeter.

Sürecin işleyişinin kapalı kapılar ardında ve kulislerle sürdürülüyor olması bugüne kadar etkin bir muhalefet zemini oluşturmayı engellemekteydi. Bu dönem gerçekleşen genel kurul ile aşılmış bulunuyor. Bir taraf kendi politik hedefini ve pratiğini belirgin bir açıklıkla ortaya koymuş, tüm ilkesizliği ile bunu genel kurula egemen kılmayı başarmıştır. Bundan sora bu eğilimin yapabilecekleri, tanıtım etkinlikleri ve üye kayıt masaları olacaktır. Öte yandan, bir diğer önemli nokta, bu eğilimin aynı zamanda artan baskı ve zor koşulları karşısında üniversitelerden salonlara çekilen bir eğilim olduğudur. Doğal olarak bu eğilim bir mücadele örgütü inşa etmenin adımlarını atmak yerine, icazet almaya oynayan bir pazarlık örgütünün peşinden koşacaktır.

Süreci tersine döndürecek olan, bu ilkesiz küçük hesapların karşısına kamuoyuna açıklanan etkin bir politik taraflaşma ile çıkmaktır. Bu noktada öncelikli muhatap açık ki devrimci siyasal gençlik örgütlenmeleridir. Genç-Sen içinde bulunan/bulunmayan tüm gençlik gruplarını Genç-Sen içinde etkin bir taban muhalefeti yaratılması doğrultusunda biraraya getirmek başlangıç adımının hedeflerinden biri olmalıdır.

Bu kapsamda geniş bir tartışma platformu hızla oluşturulmalı ve bu tartışma platformu dönemin başında daha geniş bir ilerici muhalefetin katıldığı açık forumlar şeklinde kendini inşa etmelidir. Zira tabana dayalı muhalefetin kendini birleşik bir örgütsel zeminde inşa etmesi ve açık ilkesel bir politik kimlikle kamuoyu karşısına çıkması, Genç-Sen’in bütününde yaşanabilecek dönüşümün de başlangıç adımıdır aynı zamanda.

Bu taraflaşma kapsamında altını önemle çizmemiz gereken birkaç noktayı başlangıç açısından tanımlayalım:

* Genç-Sen’i hareketin ihtiyaçlarına yanıt veren bir örgütlenme haline getirmek için birleşik muhalefet ekseni oluşturmak,

* Bu birleşik muhalefet çabasının hedefinin, genel kurul ve seçimler değil, taban inisiyatifi oluşturmayı hedefleyen, gençliğin güncel sorun ve gündemlerini işlemeye çalışan biçimde ele almak,

* Siyasal gençlik örgütlenmelerinden başlayarak süreci geniş bir ilerici-devrimci kesimin tartışmasına açmak,

* Genç-Sen içinde dinamik bir muhalefet ve çalışma ekseni oluşturmak için örgütsel bir koordinasyon oluşturmak,

* Forumlar üzerinden Genç-Sen’in bugüne kadar oluşturmaktan özenle çekindiği tartışma platformalarını kamuoyuna açık bir biçimde gerçekleştirmek, bu kapsamda gençlik hareketinin ve örgütlenmesinin sorunlarını da içine katan bir eksende geniş bir tartışma zemini oluşturmak,

* Genç-Sen içinde tartışılacak ve önümüzdeki dönem yürütülecek faaliyetin politik ve pratik çerçevesini oluşturmak,

* Kendini açık bir taraf olarak, genel çerçeve netleştiğinde kamuoyuna açıklamak...

Bu adımlar Genç-Sen içindeki ilkesiz taraflaşmanın karşısında açık bir politik taraf olarak örgütlenmek için öncelikli adımlardır. Bu adımlar etkin bir biçimde atıldığı, dinamik bir tartışma süreci oluşturulduğu koşullarda, önümüzdeki gerici barikatların birer birer yıkılacağından kuşkumuz yok.

Nitekim, bizim de parçası olduğumuz yetersizliklerden kaynaklı olarak, Genel Kurul sürecinde etkin ve politik bir taraflaşma tüm çabalara karşın başarılamamıştır. Oysa genel kurul sürecinde ortaya çıkan ayrışma henüz başlangıç sürecinde kendini açık bir biçimde ortaya koymuştu. Etkin ve birleşik bir taraflaşma gerçekleştirilemediği için, genel kurulda süreci etkileyen bir muhalefet ve buna uygun bir sonuç ortaya çıkarılamamıştır.

Burada tanımlanan bir müdahale çabasıdır. Bugün dinamik bir tartışma zemini dahi birleşik bir hareket oluşturma çabasında paha biçilmez bir önem taşımaktadır. İlkesel bir çerçevede hareketin ihtiyaçları ekseninde bir politik odaklaşma sağlanmadan Genç-Sen’i etkin bir araç haline getirmek mümkün değildir.

Birleşik devrimci bir gençlik hareketi ve örgütü için!

Genel kurul sürecinde ve öncesinde genel kurulu bir oldu bittiye getiren tutumlar genel kurulun birleşik bir tartışma zeminine dönüşmesini de engellemiştir. Genç komünistler olarak sürece yeterli bir ilgi ve devrimci bir taraflaşma çabası açısından etkin bir tutumla hazırlanmadığımızı açıklıkla belirtmeliyiz. Sürecin işleyen hiçbir mekanizmasının olmaması bizi sınırlayan bir rol oynamıştır. Ancak müdahale etmekte zorlandığımız kapalı kapılar, kulis faaliyetleri geride kalmıştır. Genç komünistler önümüzdeki süreçte, Genç-Sen’i kitle mücadelesinin ihtiyaçlarına yanıt veren birleşik bir örgütlenme haline getirmek için etkin bir çaba ortaya koyacaklardır.

Bu kapsamda Genç Komünistler aşağıdaki hedefler çerçevesinde hareket edeceklerdir:

* Genç-Sen’i birleşik bir gençlik mücadelesinin aracına dönüştürmek,

* Genç-Sen’in sınırlarını aşan bir kapsamda birleşik gençlik hareketi ve örgütlenmesi sorununu tartışmak, bu kapsamda gençlik içinde dinamik bir politik tartışma süreci örgütlemek,

* Ticari eğitime ve geleceksizliğe karşı gençliğin kitlesel mücadelesini örgütlemek,

* Gençliğin ve ülkenin öne çıkan gündemlerini etkin ve birleşik bir çalışma biçiminde işlemek,

* Kitlesel bir gençlik örgütlenmesi için taban inisiyatifini açığa çıkartacak bir çalışma tarzını birleşik bir biçimde oluşturmak,

* Birleşik bir gençlik hareketi hedefli etkin bir politik taraflaşmanın adımlarını atmak.

Genç-Sen’in bugüne kadarki pratiği liberal bir önderliğin sınırlarına sıkışmasından kaynaklanmaktadır. Bu zayıflık üzerinden birleşik bir çabayı anlamsızlaştırmak elbette büyük bir hata olacaktır. Zira tüm eksiklerine rağmen ortada birleşik bir örgütlenme olanağı vardır ve sorunlar devrimci bir önderlik ve müdahale ile aşılabilir.

Bugün hangi saiklerle olursa olsun buna burun kıvırmak, görmezden gelmek birleşik bir gençlik mücadelesinin olanaklarına sırt çevirmek anlamına gelecek, dar grupçuluğun ifadesi olacaktır.

“Bugün öğrenci hareketine etkin ve yolaçıcı bir müdahale tam da bu parçalı güçlerin birleşik bir örgütlenme ve pratik içinde seferber edilebilmesinden geçmektedir. Bu nesnel bir imkan olduğu kadar nesnel bir ihtiyaçtır da. Nesnel bir imkandır diyoruz; zira öznel planda birçok grup arasında bölünmüş olsa da sözkonusu olan yılların mücadelesi içinde öğrenci hareketinin oluşturduğu ilerici-devrimci birikimdir ve nesnel varlığı ile gerçekte ona aittir. Nesnel bir ihtiyaçtır diyoruz; zira öğrenci hareketinin bu öncü birikimine dayanmak, geniş öğrenci kitlelerine etkin ve başarılı bir yönelimin olmazsa olmaz koşuludur. Bu gücü toplamı içinde birleşik bir kuvvet olarak harekete geçiremediğimiz ölçüde, hiç değilse bugün için geniş gençlik kitlelerinde yankı uyandıracak ve destek bulacak bir gençlik mücadelesi geliştiremeyiz.” (Ekim, Gençlik Hareketinin Sorunları, Sayı: 239, Ekim 2004)

Bu kapsamda ilk adım olarak gençlik örgütlenmesi sorunu ve Genç-Sen’e pratik/politik müdahalenin sorun ve olanaklarını doğru bir temelde değerlendirmek, bu müdahalenin pratik biçimlerini ortaya çıkartmak gerekmektedir. Bugüne kadar ortaya koyduğumuz değerlendirmeler ışığında tüm yerellerin bulundukları illerdeki Genç-Sen pratiklerine etkin müdahalenin sorun ve olanaklarını tartışarak ikinci döneme hazırlanmaları gerekmektedir.

Genç komünistlerin Genç-Sen içindeki konumlanışı, dönemin acil ihtiyacı ve hedefi olan birleşik bir gençlik hareketi ve örgütlenmesinin geliştirilmesi doğrultusunda olacaktır. Genç-Sen’in, yapısal zaafları aşılmadan, böyle bir araç haline gelmesi olanaksızdır. Ancak etkin ve birleşik bir faaliyetin dönem içinde bu zaafları aşacak sonuçlar yaratacağından da kuşku duymuyoruz.

Ekim Gençliği