25 Ocak 2008 Sayı: SİKB 2008/04

  Kızıl Bayrak'tan
   İşçi sınıfı ve emekçiler fatura ödeyen değil, ödeten olmalı!
  Sermaye devlet, Kürt emekçilerini düzene bağlamak için AKP’nin arkasında seferber oldu…
Kontrgerilla’nın Kızıl Elmacı kanadına “Ergenekon” operasyonu...
Yüzde 47’lik islami faşizm
Yüksel Akkaya
SSGSS karşıtı yürüyüş coşkuyla tamamlandı!
Türk-İş ve Kamu-Sen hükümetle anlaştı... 
  Türban tartışmaları ya da el kadar bezle yapılan yelken yarışı
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  Genç-Sen Genel Kurulu ve sonrasına dair bir çerçeve...
  Atılım ve SGD gölge dövüşü yaparak gerçeklerin üzerini örtemez!
  Gençlik
hareketinden...
  Tersanelerde iş kazaları...
  Küba seçimleri ve demokrasi...
  Venezüella’da süreç, sınıf çatışmalarını sertleştirecek yönde ilerliyor!
  İsrail barışa değil savaşa hazırlanıyor!
  ABD ile batılı müttefiklerinin küstahlığına karşı Rusya’dan yeni hamleler…
  Milliyetçilik üzerine birkaç söz
M. Can Yüce
  Ankara’da “Manifesto’nun 160. yılında marksizmin güncelliği” sempozyumu...
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İşgalci siyonist savaş makinesi son bir ayda 100’ü aşkın Filistinliyi katletti!

İsrail barışa değil savaşa hazırlanıyor!

Uzun süren Ortadoğu gezisinin İsrail’den sonraki ikinci durağı Filistin’e giden ABD Başkanı Bush, Filistin yönetimi başkanı Mahmut Abbas’la yaptığı görüşmenin ardından iddialı laflar etmişti. “Arabulucu” kılığına girmeye çalışan Bush, Filistin devletinin kurulmasından söz etmiş, sorunun çözümü için İsrail’in 1967’de işgal ettiği bölgelerden çekilmesi gerektiğini söylemişti. Bush’un sözleri, Mahmut Abbas liderliğindeki El Fetih ekibinde beklentiler yaratmış, bu temelsiz beklenti uzlaşmacı Abbas ekibinin, haydutbaşının Filistin ziyaretine özel önem atfetmesine neden olmuştu. 

“Denize düşen yılana sarılır” misali siyonist İsrail’in hamisi Bush’tan medet uman Abbas ekibinin ham hayalleri kısa sürede kâbusa dönüştü. Zira Abbas-Bush görüşmesi sürerken bile katliamlarını sürdüren İsrail ordusu, son ayların en büyük katliamlarını, tam da bu görüşmenin ertesinde gerçekleştirdi. Son haftalarda 100’ü aşkın Filistinli katledildi. Irkçı-siyonist devletin kurbanları arasında yine çok sayıda çocuk, kadın, yaşlı Filistinli vardı.

Vahşi katliamların dünya basınına yansıması üzerine iğrenç açıklamalarından birini yapmak zorunda kalan İsrail ordusu, her zamanki gibi sivillerin “yanlışlıkla” vurulduğunu öne sürdü. Saldırılarla ilgili soruşturma açıldığını açıklayan işgalci ordu kaynakları, “yanlışlık” iddialarına inandırıcılık kazandırmaya çalışıyor. Oysa ölüm makinesinden ibaret olan İsrail ordusunun siciline bakıldığında, katliamların yanlışlıkla yapıldığı iddiasının çirkin bir yalan, soruşturmaların ise katilleri “aklamak” için yapıldığı kolaylıkla anlaşılır.

Irkçı-siyonistlerin küstahlığı katliamlardan ibaret kalmadı. Katliamların yanısıra Gazze Şeridi’nde hayatta kalmak için direnen 1 milyon 500 bin Filistinliyi boğmak için uygulanan abluka da sıkılaştırıldı.

Soykırımcı zihniyetin önce gelen temsilcilerinden İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak, Gazze Şeridi sınırındaki tüm geçiş noktalarının geçici olarak kapatılması talimatı verdi. Basına açıklama yapan Barak’ın sözcüsü bu kararın, Gazze’yi kontrolünde tutan Hamas’ı bölgeden İsrail’e roket saldırılarını durdurmaya zorlama amacı taşıdığını öne sürdü. Gerçekte Gazze Şeridi’nin ablukaya alınması, bu küçük toprak parçasında (uzunluğu 40 km, genişliği 8-12 km arasında değişiyor) yaşayan Filistinlilerin toplu şekilde imha edilmesi hevesini yansıtmakta, siyonistlerin soykırımcı zihniyetini gözler önüne sermektedir.

Katliamların İsrail’e yapılan roket saldırılarını engelleme amacı taşıdığı iddiasına gelince… Bilindiği gibi bu iddia İsrail’in nakarata çevirdiği uydurma gerekçelerden biridir. Zira katliamlar İsrail’e atılan füze sayısının sadece artmasına neden oluyor. Yüzü aşkın insanın katledilmesinin ardından Filistinli direnişçilerin bir günde İsrail’e attığı roket sayısı 70’i aştı.

Kuşkusuz ki, toprakları gaspedilmiş bir halkın işgalci zorbalara karşı direnişi her koşulda meşrudur. Bu şartlarda hem işgalci İsrail’in hem onun borazanlığını yapan batı medyasının “misilleme” söylemi, gerçeği tersyüz edip gayr-ı meşru devlet olan İsrail’in katliamlarına kılıf uydurma çabasından başka bir anlam taşımıyor. 

İsrail’in barışa değil savaşa hazırlandığını gösteren bir diğer gelişme ise, ırkçı-siyonist devletin uzun menzilli füze denemesi gerçekleştirmesidir. Bu arada İsrail radyosu, karadan karaya atılan füzenin nükleer başlık taşıyabileceğini bildirdi. Öte yandan İsrail’in Filistin halkına karşı kullanmak için Amerikan teknolojisi füzeler almaya hazırlandığı da bildirildi. Haberi veren İsrail gazetesi Jerusalem Post, sözkonusu füzelerin Türkiye’de deneneceğini yazdı. Bu denemelere izin veren AKP hükümeti ile Türk ordusu, bir kez daha İsrail savaş makinesinin suç ortaklığını yapıyorlar.

Siyonist devletin bu küstahlığı Mahmut Abbas’ı bile çileden çıkardı. Bir hafta önce barış umudundan söz eden Abbas, savaş kundakçıları nezdinde girişimde bulunarak, bu koşullarda görüşmeleri sürdürmenin anlamsız olduğunu hatırlatmak zorunda kaldı. Abbas, İsrail’in özellikle Gazze Şeridi’ne artan saldırıları ve Batı Şeria’da yerleşim faaliyetlerini devam ettirmesi karşısında, görüşmeleri durdurma ve istifa etme tehdidinde bulundu.

Emperyalist güçlerden çözüm bekleme gafletinde bulunan Abbas, son gelişmeler üzerine ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice başta olmak üzere Avrupa ülkeleri yetkilileriyle bir dizi telefon görüşmesi yaparak, bu koşullar altında görüşmelere devam etmenin bir faydası olmayacağını dile getirdi.

Filistinli kaynaklar, savaş kundakçısı Rice’ın, Abbas’a, İsrail’in gerilimi tırmandırması ve aynı zamanda yerleşim inşaatlarını durdurması konusunda baskı yapma sözü verdiğini belirttiler. Abbas’ı teskin etmeye yönelik bu tür sözlerin bir işe yaramayacağının anlaşılması için birkaç günün yeterli olacağından kuşku duymamak gerek.

Siyonist zorbalara “tepki” gösteren tek kurum Birleşmiş Milletler oldu. İsrail’in Gazze sınırını kapama kararını kınayan BM görevlileri, Filistin halkından çok İsrail için kaygılanıyorlar. Konuyla ilgili açıklamayı yapan Filistinli mültecilerden sorumlu birimin sözcüsü Christopher Gunness, sınırın kapatılmasının zaten çok kötü durumda olan Gazze halkının daha da radikalleşmesinden başka sonuç doğurmayacağını söyledi. Bu papaz kılıklı görevli, Gazze halkının daha da radikalleşip İsrail’e zarar vermesinden kaygılandığı için ablukaya karşı çıkıyor.

Siyonist İsrail’in saldırganlığı, zorbalarla uzlaşmanın olduğu kadar, emperyalist güçlerden medet ummanın da ezilen halklara yeni acılardan başka bir şey getirmediğini bir kez daha gözler önüne sermektedir. Teslimiyet, uzlaşmacılık, celladından medet ummak gibi politikalar çözüme değil, hem zaman hem de güç kaybına yol açıyor.  Oysa sadece tarihsel değil güncel deneyimlerin de gösterdiği gibi, ezilen bir halk ancak direnişiyle zorbaları dize getirdiğinde özgürleşme yolunda somut adımlar atabiliyor. 

Tekelci açgözlülüğe karşı işçiler alanlardaydı...

Binlerce Nokia işçisi kapatma kararını protesto etti!

Bir Filandiya firması olan Nokia tekelinin, Almanya’nın Bochum kentinde bulunan Avrupa’daki en büyük tesisini kapatmak ve toplam olarak 4300 işçinin işine son vermek istemesine dönük tepkiler gitgide büyüyor. Günlerdir basın üzerinden yapılan tartışmalarla Almanya’nın başat gündemlerinden biri haline gelen Nokia’nın kapatılması kararı, 22 Ocak günü yapılan kitlesel bir yürüyüş ve mitingle protesto edildi.

Nokia işçilerinin de örgütlü olduğu IG-Metal Sendikası tarafından organize edilen bugünkü yürüyüşe, başta Bochum’daki çeşitli fabrika ve işyerlerindeki işçiler olmak üzere, kent esnafı ve halkı, öğrenciler, yakın kentlerden gelen işçi ve emekçiler destek verdi. Sermaye partilerinin de destek verdiği eyleme yaklaşık 15 bin kişi katıldı. Eyleme en anlamlı desteği veren ise, saat 12:00’den itibaren fiili iş bırakarak katılan aynı kentteki Opel işçileri oldu.

Yürüyüş, biri Nokia fabrikasının önünden, diğeri de kent merkezi ve çevreden gelenlerin oluşturduğu iki koldan başladı. Coşku ve öfkenin hakim olduğu yürüyüş ve mitingde, işçilerin yanısıra, MLPD, DKP, BİR-KAR, Die Linke, DİDF gibi devrimci ve reformist parti ve kurumlar, saldırıları teşhir eden çeşitli şiarların yazılı olduğu pankart ve dövizler taşıdılar. Yanısıra SPD, Yeşiller ve hatta CDU gibi burjuva partilerinin de stand ve bayraklarıyla alanda yer aldıkları gözlendi. Yürüyüş sırasında MLPD Genel Sekreteri Stefan Engel de ses aracından saldırıları teşhir eden bir konuşma yaptı. BİR-KAR ise eyleme “Saldırıya karşı sınıf dayanışması!” yazılı pankartla katıldı. “Haklı mücadelenizde yanınızdayız!” başlıklı BİR-KAR bildirileri alanda yaygınca dağıtıldı.

Bu acımasız saldırıya karşı ne yapılması gerektiği ise en iyi bir dövizde dile getiriliyordu: “İkinci bir yol yok, grev, hemen şimdi!” Bu yolu özellikle, geçmişte benzer bir saldırıyı direnerek püskürten Opel işçileri öneriyordu.

Her iki yürüyüş kolu Riemke Markt alanında birleşti. Burada bir miting gerçekleştirildi. Mitingde eyalet başbakanı Peer Steinbrück, IG-Metal Başkanı Bertold Huber, Bochum Belediye Başkanı Ottille Scholz, Nokia işyeri temsilcisi Gisela Achenbach ve çeşitli işyerlerinde çalışan işçiler konuşmalar yaptılar. Bunların içinde, genç bir kadın işçinin yaptığı coşkulu ve militan konuşma alandan yoğun ilgi ve alkışla karşılandı.

Nokia işçileri tam bir kuşatma altına alınmış bulunuyor. Hükümetteki ve muhalefetteki tüm düzen partileri, eyalet düzeyinde hükümet temsilcileri (eyalet başbakanı da dahil), ekonomi bakanı, belediye başkanı vb. hepsi de şimdilerde “işçi dostu” kesilmiş bulunuyorlar. Oysa ki, bunların hepsi sosyal yıkımın, işsizliğin, işyerlerinin kapatılmasının, sıfır zamların sorumlularıdır. Dolayısıyla, yaptıkları tam bir ikiyüzlülükten ibarettir. Tümü de basit oy avcılarıdır.

Nokia patronları oldukça kararlı görünüyorlar. Fabrikayı kapatmak ve en kısa zaman dilimi içerisinde Romanya’ya taşımak için şimdiden kolları sıvamış durumdalar. Nitekim bir Alman inşaat firması tarafından alınan Romanya’daki fabrika inşaatının başladığı ileri sürülmektedir.

Kızıl Bayrak/Almanya