1 Şubat 2008 Sayı: SİKB 2008/05

  Kızıl Bayrak'tan
  Bahar dönemini kazanmak için birleşik devrimci direniş!
  TİSK’in işsizlik raporu...
Çete operasyonları neyi anlatıyor?
Bu devlet yalnızca işkencecilerin,
katillerin “baba”sıdır!
AKP gerisinde ordunun da olduğu bir oyunla türbanı sahneye sürüyor…
Zenginlerin insancıl kapitalizmini değil,
“başka bir dünya” istiyoruz!..
  Dağıtım tekellerinin son saldırısı konusunda devrimci yayınların temsilcileri ile konuştuk…
  Kriz kapıda, sendikalar nerede?
Yüksel Akkaya
  SSGSS karşıtı faaliyetlerden...
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  Emekçi Kadın Kurultayı sözcüsü Meltem Aydın ile kurultaya ilişkin konuştuk...
  Grev ve direnişlerde işçi kadınlar!
  GİSBİR’in “ortaklaşa rekabet” projesine karşı tersane işçilerinin ortak projesi: Grev!
  Nokia patronlarını geriletmek için grevden başka bir seçenek yok!
  1967’den 2000’e FHKC Genel Sekreteri George Habbaş...
  Teslimiyet reddedildi, emperyalist–siyonist abluka delindi!
  Ortadoğu’da tanrı suskun!
Abu Şehmuz Demir
  1980 Tariş Direnişi: Faşizme karşı ileri! Volkan Yaraşır...
  Yargısız infaz talimatı!
M. Can Yüce
  Bir özelleştirme öyküsü: TEKEL
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

GİSBİR’in “ortaklaşa rekabet” projesine karşı tersane işçilerinin ortak projesi: Grev!

Yeni Şafak gazetesinin 28 Aralık ‘07 tarihli sayısında gemi inşaa sektörünün “Altın çağı” yaşadığını öne çıkaran bir haber yayınlandı. Haberde, GİSBİR Başkanı Murat Bayrak, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ile Çelik Tekne Tersanesi Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Taylan’ın Gemi İnşaa’daki “başarıları” sıralayan görüşlerine yer veriyor. Tersaneciliği yere göğe sığdıramayan bu kan emici asalaklar, bu “başarıların” hangi yöntemle kazanıldığını da ballandıra ballandıra anlatıyorlar.

GİSBİR Başkanı Murat Bayrak, son 4 yılda dünya gemi inşaa sanayiinin yüzde 89 büyüdüğünü, Türk gemi inşa sanayiinin ise yüzde 360’lar seviyesinde bir büyüme yaşadığını belirtiyor. 2000’li yıllara kadar yüzde 10 kapasiteyle çalışan sektörün, uyguladığı örnek modelle bütün zorlukların üstesinden geldiğini ve uluslararası gemi inşa sanayinden sipariş alan ülkeler sıralamasında 22. sıralardan önce 8. sıraya, oradan da 5. sıraya yükselmeyi başardığını, 2005 yılına kadar 2.5 milyar dolar olan sektör ihracatının son iki yılda 5 milyar dolara yaklaştığını ifade ediyor. 

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ise, yat imalatında Türkiye’nin dünyada 3. olduğunu söylüyor ve “Denizcilikte Türkiye altın çağını yaşıyor“ ifadeleriyle durumu özetliyor.

Yıldız Tersanesi’nde inşa edilen “Maltese Falcon” isimli yatın dünyanın en iyi yatı seçildiğini hatırlatan GİSBİR ve Çelik Tekne Tersanesi Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Taylan, 2007’de Türk tersanelerinde inşa edilen 3 geminin 2006 yılı özel gemiler katalogunda yer almasının da sektör adına gurur verici olduğunu açıklıyor. 2006 ile 2007 verileri karşılaştırıldığında, Türkiye’nin siparişlerini bir yıl içinde iki mislinden daha fazla arttırdığına dikkat çeken Mehmet Taylan, 6.5 milyon dwt’e yaklaşan sipariş ile Türkiye’nin Japonya’nın arkasından 4. ülke olmaya doğru hızla yol aldığını vurguluyor. Tüm bu başarıları da “örnek büyüme” diye tabir ettikleri “ortaklaşa rekabet” projesine bağlıyor.

Sözkonusu proje Harvard İş Okulu profesörlerinden Brandenburger ve Yale Yönetim Okulu’ndan Nalebuff’un 1997 yılında birlikte yayınladıkları kitapları Co-Opetition (Ortaklaşa Rekabet/İşbirlikçi Rekabet) ile sundukları modeldir.

GİSBİR Başkanı Murat Bayrak, dünyanın önde gelen firmalarından olan Intel, Nintendo, American Express, NutraSweet ve American Airlines gibi devler tarafından uygulanan bu modelden esinlenerek yola çıktıklarını ve “altın çağı” bu şekilde yakaladıklarını ifade ediyor. Brandenburger ve  Nalebuff’e göre; “İşletmelerin büyüyen pazarlarda ayakta kalabilmeleri için çeşitli stratejik çözümler bulmaları gerekmektedir. Büyümenin dışında kalan işletmeler ne yeni teknolojiden yararlanabilmekte ne de diğer büyüyen işletmelerle rekabet edebilmektedirler. Piyasadaki payları azalarak, çok küçük bir payla yetinmek zorunda kalmakta; ancak yine büyük işletmelerin baskılarına dayanamayarak üretime son verme durumuna gelmektedirler. Bu ve benzer gelişmeler uluslararasılaşmayı ve işletmelerin stratejik işbirliğine yönelişlerini hızlandırmaktadır.”

Industrial Bank of Japan, Fuji Bank ve Dai-Ichi Kangyo Bank arasındaki planlanan birleşme de bir Japon finansal grubu oluşturarak global finansal piyasalarda rekabet edebilme isteğinden ortaya çıkmıştır. Tuzla tersanelerinin uluslararası gemi inşa tekelleriyle (Çin, Kore, Japonya) rekabet edememesi ve uluslararası plandaki pastadan pay alabilmesi birleşmeyi zorunlu kılıyordu. Bu konuda uluslararası tekellerle rekabet etme cüreti gösteren tek kişi Sadıkoğlu Tersanesi patronu Kahraman Sadıkoğlu oldu.

Kahraman Sadıkoğlu Irak savaşı döneminde Baltık Denizi’ndeki batık gemileri çıkarıp yenileme ve piyasaya sürme çabası gösterdi. Ancak Ürdün kralı Abdullah da aynı yönelime girince arada çatışmalar başladı. Kısa bir süre sonra da Kahraman Sadıkoğlu Irak’ta direnişçiler tarafından kaçırılarak 500 bin dolarlık fidye karşılığında serbest bırakıldı.

“Ortaklaşa rekabet” modelinin bir diğer yönünü üretim sürecindeki artan maliyetlerin düşürülmesi oluşturuyor. Tuzla tersanelerdeki birleşme, gemi üretiminde kullanılan malzemelerin büyük oranda yurtdışından pahalıya ithal edilmesinden dolayıdır. Bunun için GİSAŞ (Gemi İnşaa Sanayi A.Ş.) kurulmuştur. GİSAŞ Gemi İnşa Sanayi A.Ş., Tuzla Gemi İnşa ve Onarım Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren tersaneler ve yan sanayi kuruluşlarının iştiraki ile 1995 yılında kurulmuştur.

GİSAŞ kuruluşunu şu şekilde açıklamaktadır:

“Tersanelerin kendi imkanları ile yapmaları halinde maliyet ve etkinlik açısından rasyonel olmayacağı değerlendirilen yatırımları bölgedeki tüm tersanelerin kullanımı amacıyla yapmak, bu yatırımlarla gerçekleştirilecek tesisleri tersanelerin üretim faaliyetleri kapsamında entegre bir yapı içinde çalıştırmak, gemi inşa ve onarım sektörünü yakından ilgilendiren hizmetleri tersanelere daha uygun koşullarda sağlamak, gemi inşa ve onarım ana girdilerini oluşturan malzeme ve teçhizatı uygun koşullarda temin etmek GİSAŞ’ın kuruluş amacını oluşturan ana faaliyetlerdir.”

Asıl birleşme sınıfa karşı sınıftır!

Sermaye grupları bir yandan uluslararası pazarda yok olmamak için birleşme yoluna giderken, diğer yandan onlar için asli tehlikeyi yaratabilecek olan işçi sınıfına karşı ortaklaşıyorlar. Uluslararası çapta işçi sınıfı ve emekçilere taşeronlaştırmayı, güvencesiz çalışmayı, geleceksiz yaşamayı dayatıyorlar. “Ortaklaşa rekabet ediyoruz” diyen GİSBİR de bu saldırı dalgasının bir parçası. Örneğin GİSAŞ hizmetlerinden birini de, tersanelerin gemi inşa ve onarım faaliyetlerinde sac raspalama amacıyla kullandıkları raspa gritini yurtdışından temin etmek ve tersanelere satışını gerçekleştirmek oluşturuyor. Farklı kullanım amaçlarına uygun değişik grit türlerinin araştırılması yapılmakta, kullanıma uygun olabileceklerin testleri gerçekleştirilmekte, daha kaliteli ve daha uygun fiyatlı malzemeler temin edilerek tersanelerin rekabet ve kalite gücünün artırılmasına çalışılmaktadır. Ucuza maledilmiş olan ve raspada kullanılan grit tozuyla çalışan işçi hem kanser olabiliyor hem de grit doğayı tahrip ediyor. Ötesinde belki de en kritik nokta, GİSBİR’in malzeme kolu GİSAŞ’ın işçilere kişisel koruyucu donanımları sağlaması gerekiyorken sağlamaması ve buna bağlı olarak peşpeşe tersane kapılarından işçilerin parçalanmış cenazelerinin çıkmasıdır.

Son 15 yıl içerisinde işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerinin alınmamasından kaynaklı 75 işçi iş cinayetine kurban gitti. Bunun temel sebebi patronların bu aşırı kâr hırsıdır. Elden geldiğince yurtdışından ucuza ithal ettikleri gemi malzemelerine rağmen yine de “biz kâr elde edemiyoruz, asli kârımız işçilikten” diyen GİSBİR Başkanı Murat Bayrak ile “baret, gözlük vb. tersane vermiyorsa işçi kendi alsın” diyen Torlak patronu D. Ali Torlak’ın “altın çağ” dedikleri işte bu. “Ortak rekabetçiler” altınlar içerisinde yüzerken, binlerce işçi kan içinde yüzüyor.

Çıkarları için birbirleriyle rekabet edenler, işçi hakları sözkonusu olduğunda güçlü bir birlik kuruyorlar. Havzada yaygın bir sigortasızlık, taşeronlaştırma, ücret gaspları ve iş cinayetleri yaşanmaktadır. İşte GİSBİR ve onun Bakanı Binali Yıldırım’ın övüne övüne anlattıkları “örnek büyüme” modeli. Bu modele bakan, bir tarafta sarayları, saltanatlarıyla refah içerisindekileri, bir tarafta perişan hale getirilmiş işçi sınıfını görecektir.

“Örnek model”e karşı grev!

Tersane kapitalistlerinin birliğine karşı sınıfın birliğini yaratma ve greve yürüme iddiası ve cüreti bugüne damgasını vuran önemli bir süreç olarak sınıf devrimcilerinin omuzlarına binmiş tarihsel bir sorumluluktur. Bugün tersaneler cehenneminde yaşanan iş cinayetlerine, taşeronlaştırmaya, ücret gasplarına, yaygın sigortasızlığa karşı örgütlü bir güç yaratabilmenin koşul ve olanakları 2. Tersane İşçileri Kurultayı’nda alınan kararlarla açığa çıkmıştır.

2. Kurultay üç yıllık mücadelenin yarattığı birikim ve deneyim zenginliğinin güvence altına alınması süreci olarak işledi. Bu yeni dönemde ülke sermayesinin “örnek” grubu olan GİSBİR’e karşı savaşımda daha bir çelikleşmenin yolları açıldı. Bu çelikleşme içerisinde açığa çıkabilecek bir grev, biz tersane işçilerini GİSBİR’in tek rakibi haline getirecektir. Bu rekabet ve çatışma içerisinde kazanan tersane işçisi olduğu koşullarda işçi sınıfının mücadelesinin önü açılacaktır.

Şimdi artık temelleri güçlendirmenin zamanı. Şimdi artık komiteleri yaymanın ve güçlendirmenin zamanı. Tuzla tersaneler cehenneminin ala şafağında Kızıl Bayrak’ın dalgalanacağı güne hazırlanıyoruz. Kendi ellerimizle inşa ettiğimiz motorları güneşli güzel günlerde maviliklere süreceğimiz günler için savaşıyoruz. Bu savaşı biz kazanacağız!

Komünist Tersane İşçileri

 

TİB-DER’den iş cinayetleri semineri!

“İşçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirleri alınsın! Ölümler durdurulsun”

Bir süredir çalışmasını yürüttüğümüz “İşçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirleri alınsın! Ölümler durdurulsun” konulu kampanyanın seminer ayağı Tersane işçileri Birliği Derneği toplantı salonunda 50 işçinin katılımıyla gerçekleşti. Seminere İstanbul İşçi Sağlığı Enstitüsü’nden Dr. Ercan Duman konuşmacı olarak katıldı.

İlk konuşmayı Tersane İşçileri Birliği Derneği başkanı Zeynel Nihadioğlu yaptı. Nihadioğlu konuşmasında şunları söyledi:

“Tersane patronlarının aşırı kar hırsı bizlerin yaşamlarını öğütmeye devam ediyor. Tersanelerde ancak bir işçi öldüğünde ‘kaza’dan bahsediliyor. Geçtiğimiz yıl 12 kardeşimiz can verdi. Bu yılki cinayetler serisi de Onur Bayoğlu ile başladı... İş cinayetleri, sigortasızlıktan, ücret gasplarından, taşeronlaştırmadan bağımsız değil. Bu sorunlara karşı 25 bin tersane işçisinin ortak tutumu grev olmalıdır. 2. kurultayımız GREV kararı almıştır. Bütün işçi arkadaşları grev hazırlık komitelerinde örgütlenmeye çağırıyoruz. 2. Kurultay’ın aldığı diğer bir karar ise ‘İşçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirleri alınsın! Ölümler durdurulsun!’ konulu kampanyadır. İmzalarla başlayan kampanya değişik araçlarla devam etti. Bugün bu kampanyanın son aşamasıdır artık. Son aşamada imzaları hem Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bölge Müdürlüğü’ne hem de GİSBİR’e ileteceğiz.10 Şubat’ta Taksim’de gerçekleştireceğimiz basın açıklamasına tüm işçi arkadaşlar katılmalıdır.”

Ardından Dr. Ercan Duman işçi arkadaşlarla sıcak bir sohbet gerçekleştirdi. Konuşmasını işçi arkadaşların ifade ettiği söylemler üzerinden şekillendirdi. İşçi arkadaşlar cinayetlere ve diğer sorunlara karşı birlik olamamanın nedenlerini güncel örneklerle anlattılar. Bölge ayrımcılığından taşeronluğun işçileri nasıl parçaladığına, işçilerin güvensizliğinden duyarsızlığına kadar bir dizi noktaya değindiler.

İş kazalarının temel sebebinin bu sistem olduğu ifade edildi. İş kazasının tanımını yapan Ercan Duman, yasal süreçlere değindi. Taşeronlaştırmanın yasadışı bir uygulama olduğunu ifade ederek şunları söyledi:

“Tersane patronlarına bu küstahlığı ve bu cesareti veren şey Tuzla tersanelerinden ses çıkmayışıdır. Sadece burada değil Türkiye’nin hiçbir yerinde Tuzla tersaneleriyle ilgili hiçbir duyarlılık yok. Emekten bahseden ne bir sendika ne de bir siyasi partiden ses çıkmadı.”

“Tersanelerde taşerona bağlı iş kazası geçiren bir işçi yüzde yüz haklıdır. Çünkü yargıç hukuk sürecinde iş kazalarını analiz ederken bazı şeyleri sorgular. Örnek vereyim yüksekten düşmek. Bir işçinin yüksekten düşmesini engellemek için bizim mevzuatımızda yüzlerce sayfalık madde var. Oraya çıkacak işçinin sağlık muayenesinde dikkat edilecek hususlardan tutun da, kemerler, bu kemerlerin standartları, orada iş yapacak işçiye verilecek eğitim, yukarıda çalışılacak süre vb. dünya kadar ayrıntı var. Bütün bunlardan tersane patronları sorumludur.”

“Dünyada en kaliteli tersane işçiliği Almanya’dadır. Ama artık Almanya’da tersane işi yapılmıyor. Çünkü orada işçinin hakları var. Adam bir maliyet hesabı yapıyor. Almanya’da 1 gemi maliyetiyle Türkiye’de 3-4 gemi yapılabiliyor. Sadece işçi hakları açısından değil, orada her iş tariflenmiştir. Sac kesilecek, raspa yapılacak, boya yapılacak, o malzeme oradan buraya taşınacak. Her görev tanımı için belirlenmiş Avrupa standartları vardır. Türkiye’de herhangi bir görevi yapan tersanenin aynı görevini yapmak için Hamburg’ta belki beş kat daha büyük bir alan gerekir. Yurtdışındaki tersanelerde böyle sorunlar yok. Olmadığı için artık oralarda gemi yapılmıyor. Dolayısıyla patronların kar hırsından başka bir şey var. Burada kapitalist sistemin doğal işleyişidir. Onlar sömürü oranını daha fazla arttırmak, işçilere dönük maliyetleri ise daha düşürmek isteyecekler. İşçiler de yaşam standartlarını arttırmaya çalışacaklar. Denge bu.”

Yaklaşık iki saat süren seminere tersane işçileri etkin bir şekilde katıldılar. Ardından işçi arkadaşlar işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerini içeren seminerlerin sürdürülmesini talep ettiler. Dr. Ercan Duman da seminerlerin devam etmesini temenni etti ve talep edildiği takdirde bu işi görev olarak kabul edeceğini dile getirdi.

Tersane İşçileri Birliği

 

Tersanelerde bildiri dağıtımı!

“İş cinayetlerine karşı GREV ateşini yakalım!”

“İşçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirleri alınsın! Ölümler durdurulsun!” kampanyası çerçevesindeki çalışmalarımız tüm hızıyla sürüyor. Onur Bayoğlu’nun ölümünün ardından ardarda iş kazaları gerçekleşiyor. Patronların iş güvenliği tedbirleri almamasından kaynaklanan “kazalar” peşisıra sıralanıyor. Tüm bunlara karşın tersane patronlarının örgütü GİSBİR, işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirleri alınması noktasında en ufak bir adım atmıyor.

2. Tersane İşçileri Kurultayı öncesinde başlattığımız kampanyamızı sürdürüyoruz. İmza toplanarak başlanan kampanya değişik araçlarla sürecek. 10 Şubat günü Taksim’de gerçekleştireceğimiz bir açıklamayla kampanyamızı bitirecek ve topladığımız imzaları Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na bağlı Unkapanı’ndaki İstanbul Bölge Çalışma Müdürlüğü yetkilileri ile GİSBİR’e ileteceğiz.

24 Ocak sabahı kampanya çerçevesinde iki ayrı noktada bildiri dağıtımı gerçekleştirdik. Aydıntepe Tren İstasyonu ve Tuzla Gemi Tersanesi önünde gerçekleştirdiğimiz dağıtımlarda “İş cinayetlerine karşı GREV ateşini yakalım!” çağrısı yaptık.

Toplam bin adet bildiriyi burada işçi arkadaşlara ulaştırdık. Derneğimizin aylık yayını olan ROTA’nın Şubat sayısını da iş cinayetleri ve cinayetlere karşı mücadeleye ayıracağız.

Aydıntepe ve İçmeler tren istasyonlarında dağıtılan bildiri metninden...

İş cinayetlerine karşı kenetlenelim!

* 14 Ocak Onur Bayoğlu, yüksekten düşerek yaşamını yitirdi. (SEDEF Tersanesi)

* 16 Ocak Gazi Akıllı, yüksekten düşerek ağır yaralandı. (GEMSAN Tersanesi)

* 17 Ocak Şükrü Akel, yüksekten düştü ve çenesi kırıldı. (KIRAN Tersanesi)

* 18 Ocak Erkan Günal, yüksekten düştü, vücudunda sayısız kırık var. (DEARSAN Tersanesi)

“Buraya çalışmaya geldik, ölmeye değil!”

Tersanelerde ölümlerin, sakatlanmaların ve yaralanmaların ardı arkası kesilmiyor. Tersane patronları halen yaşanan bu ölümlere karşı utanmadan “Biz işçinin canını en az kendimizinki kadar düşünüyoruz” diyor.

Bu yalanların ardından ONUR, iş cinayetine kurban gitti. Sıra hangimize gelecek bilmiyoruz. Bildiğimiz bir gerçek var ki, o da bu cinayetlerin süreceğidir. Çünkü Tersane patronları örgütü GİSBİR, halen işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerini almıyor. Çünkü onlar için “maliyetli” bir iştir. Onlar kendi zenginliklerini işte bu maliyeti en aza indirgeyerek kazanıyorlar. Sigortalarımızı çalıyorlar, ücretlerimizi çalıyorlar, yaşam hakkımızı çalıyorlar...

Ölümlere tepkisiziz!

Ses çıkarmadığımız içindir ki, tersane patronları, işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirleri almıyor. Ses çıkarmadığımız içindir ki, sigortalarımız ve ücretlerimiz gaspediliyor. Ve eğer biz sessiz kalmaya devam edersek, örgütlenmezsek ölümler peşisıra gelip bizi de bulacak. ÖLMEMEK için haklarımızı kazanmak için Tersane işçileri Birliği’nde örgütlenerek GREV’e hazırlanalım. Ancak onbinlerce tersane işçisinin gerçekleştirebileceği bir GREV’le bir nebze olsun ölümler durdurulabilir. Bir nebze olsun yaşadığımız cehennem koşulları düzelebilir. Bütün tersane işçilerini GREV’e hazırlık için komitelerde örgütlenmeye çağırıyoruz.

Tersane İşçileri Birliği Derneği

İrtibat telefonu: 447 44 81 / Cep: (0 537) 771 71 69