20 Haziran 2008 Sayı: SİKB 2008/25

  Kızıl Bayrak'tan
  TÜSİAD yeni bir “sivil inisiyatif” oluşturma peşinde…
   Düzen siyasetinde kriz sürerken yeni arayışlar…
Rejim krizi sürüyor...
15-16 Haziran’ın 38. yıldönümünde tersane işçileri anıldı...
İşçi ve emekçi hareketinden...
Başarılı bir KESK Genel Kurulu için geçmişle ve uzlaşmacı mücadele anlayışıyla hesaplaşalım…
  SSGSS sürecinin dersleri ve deneyimleri...
Sosyal yıkım saldırılarına karşı birleşik ve militan mücadeleyi yükseltelim!
  Türban tartışmaları sürüyor...
  15-16 Haziran eylem ve etkinliklerinden…
  Küçükçekmece metal işçileri TİS sürecine hazırlanıyor...
  Che 80. doğum gününde burjuvaziye
hala korku salıyor!
  Futbol endüstrisinin muhalif sesi:
Çarşı, kendine karşı!
  İktidar çekişmesinde yeni bir aşama!
M. Can Yüce
  Almanya’da öğrenciler ayakta!
  Bir-Kar’ın kampanya
çalışmalarından…
  1848 Haziran Paris barikatları ve Paris’in umutsuz devrimi...
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Resmi işsizlik rakamları açıklandı...

İşsizliğin kaynağı kapitalizme karşı mücadeleye!

Resmi istatistik verilerine göre işsizlik oranı Şubat-Mart-Nisan döneminde yüzde 0.3 oranında yükselerek yüzde 10.7’ye ulaştı. Türkiye genelinde işsiz sayısı geçen yılın aynı dönemine göre 95 bin kişi artarak 2 milyon 496 bin kişiye yükseldi. Tarımda çalışan kişi sayısında ise 198 bin kişi azalma görüldü. Türkiye’de çalışma çağında 49 milyon 752 bin kişi olmasına karşın sadece 20 milyon 752 bin kişi çalışıyor. İş arayan işsizler de dahil edildiğinde işgücüne katılanların oranı yüzde 46.7’de kalıyor. Çalışabilecek yaştaki 26 milyon 503 bin kişi ise iş bulmaktan ümidini kesti.

Bu rakamların gerçeği yansıtmadığı düşünüldüğünde dahi işsizliğin ulaştığı düzey korkunçtur.

Kapitalizm işsizlikten besleniyor...

İşsizlik burjuvazinin elinde, işçi sınıfının mücadelesinin önünü kesen, işçileri bölen ve denetim altında tutan bir silahtır. Sermaye sınıfı bu silahtan çıkarları doğrultusunda en iyi bir biçimde yararlanmaya çalışır.

Çalışma koşullarının iyileştirilmesi amacıyla yürütülen her türlü mücadele ve örgütlenme girişimi işten atma tehdidi ile kırılmaya çalışılır. Grev ve direnişleri kırmak için de kapıda hazır bekleyen işsizler ordusundan yararlanılır.

İşsizlik sorunu her geçen yıl artarak devam etmektedir. İşsizlik oranındaki bu artış kapitalist büyük işletmelerde taşeronlaştırmayı; orta ve küçük işletmelerde ise sigortasız çalışmayı tetiklemektedir. Bu nedenle küçük ve orta işletmeler, en ufak bir sorunda işçileri işten atmakta, işçilik maliyetlerini düşürmek için uğraşmaktadırlar. Milyonlarca işçinin sigortasız çalıştırılması, asgari ücretin dayatılması, iş saatlerinin uzatılması vb. saldırıların hayata geçirilmesinde kapitalistlere kolaylık sağlayan temel konu yaygın işsizliktir. İkincisi ise işçilerin örgütsüzlüğüdür.

Rekabet, burjuvaziyi üretim araçlarını ve tekniğini sürekli olarak yenilemek zorunda bırakmaktadır. Zira üretim araçları ve tekniğini yenilemeyen burjuvazinin ayakta kalma ihtimali bulunmamaktadır. Rekabete dayalı, anarşik üretim biçimi, kaçınılmaz olarak yedek sanayi ordusunun daha da artmasına yol açmaktadır. Bu nedenle sermaye iktidarı koşullarında işsizliğe çözüm beklemek ölüden gözyaşı beklemekle eş değerdedir.

Kapitalizm işsizlikten beslenir. Bu nedenle kapitalizm, kaynağı olduğu işsizlik sorununu çözmekten özenle kaçınır. İşsizlik sorununu çözmek bir yana, kapitalizm, işsizliği sürekli olarak artıracak politikalara dört elle sarılır. Bu politikanın yıkıcı sonuçları nedeniyle milyonlarca işçi işini kaybeder. Fiziki ve moral yönünden yıpranır ve yozlaşır.

Kapitalistler, işsizliğe çözüm getirmek bir yana, aşırı kâr hırsı uğruna işsizlik ve sefaletin daha da boyutlanmasına neden olurlar. Sermayedarlar, kriz dönemlerinde, krizden etkilenme yalanının arkasına sığınarak iyice pervasızlaşırlar. Gözlerini kırpmadan yüzbinlerce işçiyi kapının önüne koyarlar. Geride kalan çalışanlara ise sefalet ücreti dayatırlar.

Az işçiye çok iş yaptırılması politikası çerçevesinde tüm kapitalistler ortaklaşmışlardır. Zira artı değer sömürüsüyle elde edecekleri kârlarını katlamalarının başka bir yolu bulunmamaktadır. Sermaye sınıfı böylece istihdam oranını sürekli olarak düşürmektedir.

Kapitalizmin egemenliği koşullarında, işsizlik, işçilere karşı kullanılan etkin bir silahtır. Burjuvazi sadece işçilerin bir kısmını işsiz bırakmakla kendini sınırlamaz. Aynı zamanda işsizlik silahını çalışanlara karşı tehdit olarak da kullanır. Böylece kapitalistler işçileri daha uzun süre ve daha ucuz ücretle çalıştırma olanağını elde ederler.

İşsizliği üreten kapitalist sistemin bizzat kendisidir. Bu sistem ayakta kaldığı sürece işsizlik de var olacaktır. Sermaye sınıfı zaman zaman işsizliğe karşı mücadele ettiği yalanına dört elle sarılmaktadır. Oysa uyguladıkları politikalarla, dayattıkları ağır ekonomik-sosyal yıkım programlarıyla işsizliği daha da boyutlandıranlar, kapitalistlerin kendileridir.

İşsizlik toplumsal çürümeyi tetikliyor!

İşsizlik sadece iktisadi bir olgu olarak tanımlanamaz. İşsizlik aynı zamanda, işsizlerde derin sosyo psikolojik ve kültürel yaraların açılmasının zeminidir. İşsiz, üretimden kopmuş, koparılmış insan demektir. Kapitalist üretim içinde de olsa işçiler, kendi yaşamlarını disipline ederler. İşsiz, 8-10 saatini çalışarak geçiren işçiden farklı olarak, tamamen boşluktadır. İşçi için üretim sonrasının zaman öldürülen kahvehane vb. yerler, işsizler için sürekli gidilen yerlerdir. Tam da bu koşullar çürüme ve yozlaşmanın önünü açar. 

Kriz dönemlerinde çığ gibi büyüyen işsiz kitleler oluşur. İşsizler, çaresizlik içinde kahve köşelerinde kumara, sokak başlarında fuhuşa itilerek yozlaşma ve çürümenin bataklığına terkedilirler. İşsizlikten dolayı cinnet geçirerek intihar edenlerin, hırsızlık yapanların, psikolojik dengesi bozulanların sayısı bu nedenle sürekli olarak artar.

Sonuç olarak, her koşulda yozlaşma, insani çürüme, işçi ve emekçilerin yerleşik değerlerinden kopuş işsizlik zemininden beslenir. Hatta bir süre sonra, bu eğilimin bizzat kendisi yerleşik değerlerinden biri haline dönüşür ve en uygunsuz para kazanma yolları, en dizginsiz ahlak dışılık kanıksanır hale gelir.

İşsizliğin panzehiri sosyalizmdir!

Her türlü kötülüğün kaynağı olan kapitalist düzen yıkılmadığı koşullarda işsizlik sorunu artarak devam eder. İşsizliğin kalıcı ve tam çözümünün biricik yolu, işçi sınıfının devrimci iktidarı olan sosyalizmdedir. Ancak bu genel doğru işsizliği azaltıcı tedbirlerin alınması için, emeğin korunması talepleri çerçevesinde mücadele etmeyi ertelemek gibi yanlış bir anlayışı asla içermez.

İşsiz kitlelerin işçi sınıfının bir parçası olduğu ve kurtuluşlarının da ortak mücadeleyi gerektirdiği gerçeğinden hareket ederek işsiz kitleleri mücadeleye çekmek sınıf bilinçli öncü işçilerin görevidir. Sermaye sınıfı işsiz kitleleri diğer sınıf kardeşlerine karşı kullanmaya, ideolojik olarak onları çürütmeye ve yozlaştırmaya çalışmaktadır. Bu silah kapitalistlerin elinden alınmalıdır. Bu ise yıkım programlarının püskürtülmesi için birleşik örgütlü bir mücadelenin yükseltmesiyle mümkündür. Krizin faturasının kapitalistlere ödettirilmesi talebiyle yükseltilen bir mücadele, işsizliğin bir saldırı aracı olarak kapitalistler tarafından kullanılmasının zeminini yok etmenin biricik yoludur.

“Herkese iş, tüm çalışanlara iş güvencesi” yakıcı talebi, tüm işsizlerin, işçilerin ve emekçilerin birleşik mücadelesini örgütlemek için yükseltilmelidir.

 

Ankara BDSP’den TÜMTİS ziyaretleri...

Ankara BDSP olarak 13 Haziran günü sermaye devletinin komplosuyla tutuklanan ve  200 gün keyfi olarak tecrit koşullarında tutulan TÜMTİS Ankara şube yöneticilerini ziyaret ettik.

İlk ziyaretimizde tutuklu sendikacı Selahattin Demir ile tutuklama saldırısı ve sonrasında devam eden cezaevi süreci üzerine sohbet gerçekleştirdik. Demir, cezaevi koşullarının hem tutuklular hem de ziyaretçiler için tam bir işkence süreci olduğunu, hastaneye götürülürken dahi tutukluların işkenceye maruz kaldığını vurguladı. Yaşanan tutuklama saldırısının işçi sınıfına ve örgütlülüklerine yönelik baskı ve sindirme amaçlı olduğuna değindi.

BDSP olarak gerçekleştirdiğimiz ikinci ziyaretimizde ise TÜMTİS Ankara Şube Başkanı Nurettin Kılıçdoğan’la görüştük. Şube Başkanı’yla gerçekleştirdiğimiz sohbet daha çok sınıf hareketi ve sol hareketin tablosu üzerine oldu. Yaptığımız ziyaretlerde 22 Haziran’da Sincan’da gerçekleştirilecek olan “Sincan İşçilerin Birliği Kurultayı” katılma çağrısı yaptık. Yapılan konuşmalarda sıkça sınıf dayanışmasının önemi üzerine vurgular yapıldı. 

BDSP Ankara