20 Haziran 2008 Sayı: SİKB 2008/25

  Kızıl Bayrak'tan
  TÜSİAD yeni bir “sivil inisiyatif” oluşturma peşinde…
   Düzen siyasetinde kriz sürerken yeni arayışlar…
Rejim krizi sürüyor...
15-16 Haziran’ın 38. yıldönümünde tersane işçileri anıldı...
İşçi ve emekçi hareketinden...
Başarılı bir KESK Genel Kurulu için geçmişle ve uzlaşmacı mücadele anlayışıyla hesaplaşalım…
  SSGSS sürecinin dersleri ve deneyimleri...
Sosyal yıkım saldırılarına karşı birleşik ve militan mücadeleyi yükseltelim!
  Türban tartışmaları sürüyor...
  15-16 Haziran eylem ve etkinliklerinden…
  Küçükçekmece metal işçileri TİS sürecine hazırlanıyor...
  Che 80. doğum gününde burjuvaziye
hala korku salıyor!
  Futbol endüstrisinin muhalif sesi:
Çarşı, kendine karşı!
  İktidar çekişmesinde yeni bir aşama!
M. Can Yüce
  Almanya’da öğrenciler ayakta!
  Bir-Kar’ın kampanya
çalışmalarından…
  1848 Haziran Paris barikatları ve Paris’in umutsuz devrimi...
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Futbol endüstrisinin muhalif sesi 

Çarşı, kendine karşı! 

Kapitalist dünyada sporun tanımlanması baştan aşağı değişmiş durumda. Herşey gibi sporu da metalaştıran kapitalizm, spora biçtiği rolle de yeni kaleleri fethetmekte, tüm toplumu saran geniş bir zincir oluşturma yolunda emin adımlarla yürümektedir. Din, milliyetçilik gibi eski araçlarının yanına sporu ve özellikle de futbolu ekleyen burjuvazi yarattığı çemberin içinde debelenenleri de büyük bir zevkle izlemekte, her fırsatta da bundan yararlanmaktadır.

Ancak herşeye rağmen akıntıya kürek çekenler ve beklenmeyeni beklenmeyen yerden filizlendirenler mevcut.

Futbol tribünlerini şovenizmin ve fanatikliğin kalesi haline getiren kapitalizm, aykırı seslerin gücü karşısında da çaresizliğini gizleyemiyor. Geçtiğimiz yıllarda İtalya’nın Livorno şehrinin takımının tribünlerden sosyalizmin haykırılması ve tüm dünyada futbolu gerçekten seven milyonlarca insana ilham olması ırkçılığın yükseldiği tribünlere yeni bir soluk getirmişti. Daha çok karşı takıma saldırmak ve deyim yerindeyse anlamsız olaylar çıkarmak üzere örgütlenen taraftarların böylesi “tuhaf” bir zeminde örgütlenmesi herkesi şaşırtmıştı. Livorno tribünlerinde orak-çekiçli bayrakları ile tezahürat yapan binler, Stalin’in doğum gününde pankart açarken sağcı başbakan Berlusconi’nin baş düşmanı olmuştu. Örneğin İtalya’daki tüm tribünlerde “Irak’ta ölen askerler için saygı duruşu” yapılırken Livorno taraftarları “işgalcilere saygı duymadığını haykırmış” ve “her yıl iş kazalarında ölen binlerce işçi var onları anan var mı?” diye sorarak saygı duruşunu arkalarını dönerek protesto etmişlerdi. Futbolun bu aykırı sesi, gözlerin birden anti-faşist söylemleri öne çıkaran tribünlere çevrilmesine yol açtı. Bir yerlerde sesi kısılmış, duyurulmamış bir dizi tribün olduğunu da yine bu sırada öğrenmiş olduk.

Bu taraftar gruplarının gücü ve etkisi itibariyle ülkemizdeki tek örneği ise ÇARŞI olarak bilinen Beşiktaş taraftar grubu oldu. “Ç”’si orak-çekiç “A”sı anarşizmin simgeleriyle ülkenin tüm duvarlara kazınan isim futbol seyircisinin aklına kazındı. Bu grup diğer taraftarlardan ya da taraftar gruplarından ilginç bir bileşen olmasıyla ayrılırken maçlarda takındığı tavırlar, açtığı pankartlar, dile getirdiği tezahüratlarla Türkiye’deki diğer taraftar gruplarına göre farklı bir yol izledi. Protest tavrını savaş karşıtı eylemlerden 1 Mayıslar’a kadar her yerde ifade eden Çarşı grubu, statlarda da açtığı aykırı pankartlarla dikkat çekti. Barcelonalı Afrika kökenli futbolcu Eto’nun uğradığı ırkçı hakaretleri “Hepimiz Eto’yuz!” diyerek karşılayan Çarşı, içinden bir ölüm orucu direnişçisi çıkarttı. Ölüm orucu şehidi Berkan Abatay’ın ardından “Yaşasın ölüm orucu direnişimiz!” sloganını kısa süreliğine de olsa tribüne taşımayı başaran Çarşı, herşeye karşın endüstriyel futbolun rüzgarına karşı duramadı.

Çarşı logolu ürünler mağazaların raflarında yerini alırken, hala neden olduğu anlaşılamayan bir şekilde bir taraftar liderinin öldürülmesi önce reddedilen daha sonra realite haline gelen grubun kimliğini sorgulatır hale geldi. Çarşı kapitalizmin tüm girdaplarını dolaşmaya başladı. Grubun adı bin çeşit çeteyle anılan Sinan Engin’in futbol takımının menajerliğine getirilmesi konusunda ikircikli bir tavır izledi ve Engin’in tehditlerini karşılıksız bıraktı. Herşeye karşın duruşuyla ve takımına bağlılığıyla tüm diğer taraftar gruplarından farklı bir yerde durmaya devam etmişti Çarşı… Ancak bu güzel öykünün de sonu geldi. Kendi deyimleriyle “siyah-beyaz, ölüm-yaşam” diyalektiği, içinde bu duruş daha fazla yaşayamadı. Hayatı döndüren bu diyalektik denge içinde kazanan ölüm oldu ve Çarşı liderleri grubu feshettiklerini açıkladılar.

“Çarşı ruhtur yaşayacak, Çarşı kapatılamaz” vb. söylemleri bir kenara, üstüne şovenizmin ve holiganizmin kesif kokusu sinmiş statlara kendi duruşuyla yeni bir soluk taşıyan bu aykırı ses kendini var edemedi. Çarşı devam eder veya etmez ancak git gide iğrençleşen futbol arenası, şike, milliyetçilik, ırkçılık ve asıl önemlisi güçlenen futbolun endüstrileşmiş biçimi zaten birkaç insanın öznel çabasıyla çizgisini koruyan Çarşı’yı yutmuş oldu. Futbol sektörü eksik güdük bir muhalif sesi bile söndürecek denli kirlenmiş Türkiye’nin tartışmasız en “karizmatik” tribün odağını yok etmiş durumda. Elbette Beşiktaş tribünlerinin tavrı bundan sonrası açısından belirleyici olacaktır ancak şekilsiz muhalefet biçimi ve anarşist görüntüsüne rağmen “Çarşı bir tek Atatürk’e karşı değil” diyecek kadar resmi söylem içindeki grubun yeniden aynı gücü toplaması çok da olası gözükmüyor. Kapitalizmin ufak çapta bir muhalefeti bile kirletmek için yaptıklarını Çarşı meselesi açıkça ortaya koymuştur.


İşçi sınıfının ve devrimin şairi Nazım Hikmet’i andık

Köln İşçi-Gençlik Kültürevi olarak, işçi sınıfının davasına büyük katkısı olmuş ve devrimci sanat ve sanatçı prototipinin en ileri örneklerinden biri olan büyük şairimiz N. Hikmet’i ölümsüzlüğünün 45.yılında, 14 Haziran Cumartesi günü yaptığımız bir etkinlikle andık.

Etkinlik öncesi, etkinliğe çağrı amacıyla çıkardığımız ve üzerinde ‘‘İşçi sınıfının ve sosyalizmin şairi Nazım Hikmet’i anıyoruz!“  ibaresi bulunan Kültürevi imzalı 500’ü aşkın afişimizi, Köln’de özellikle Türkiyeliler’in yoğun oturdukları yerlere yaygın olarak yaptık. Yanısıra etkinliğe çağrı amacıyla çıkardığımız binlerce el ilanı dağıttık. Onlarca emekçiyi evinde ziyaret ederek etkinliğe davet ettik.

Etkinliğe 100’ü aşkın emekçi katıldı.

Etkinlik programımız, kısa bir açılış konuşması ve N. Hikmet şahsında yapılan saygı duruşuyla başladı. Ardından, N. Hikmet, Orhan Kemal ve Ahmed Arif’i anlatan kısa bir sinevizyon gösterisi yapıldı.

Sinevizyonun ardından tiyatro sanatçısı dostumuz Erdoğan Egemenoğlu, yaklaşık bir saat süren ve Nazım’ın değişik konulara ilişkin onlarca şiirinden oluşan “Yaşamaya dair” adlı tiyatro oyununu başarıyla sahneledi. Oyun ilgiyle izlendi.

İkinci bölümde günün anlam ve önemine ilişkin konuşma yapıldı. Konuşmadan sonra etkinliğimiz, sanatçı dostlarımız Metin-Kemal Kahraman ve Ahmet Tirgil’in, bağlama, gitar ve kemanla yaptıkları, Zazaca ve Türkçe türkülerden oluşan başarılı bir müzik ziyafetinin ardından sona erdi.

Etkinlikte ayrıca TİB-DER’in tersanelerde yürüttüğü sabırlı ve dişe diş mücadeleden kareler içeren kısa resim galerisi gösterisi yapıldı ve katılımcılardan 200 €  bağış toplandı.

Köln İşçi-Gençlik Kültürevi çalışanları