25 Temmuz 2008 Sayı: SİKB 2008/30

  Kızıl Bayrak'tan
  Rejim krizi ve sol
   ABD’den Ankara’daki işbirlikçilerine
etkin taşeronluk rolü!
Düzen içi çatışmanın gölgesinde
solculuk çıkmazı…
TİB-DER’den Meclis araştırma raporu açıklaması...

Belediye işçilerine polis saldırısı... 

Arser işçisiyle dayanışmaya!
  Toplu görüşmeyi toplusözleşmeye çevirmek için devrimci kamu emekçilerini bekleyen görevler…
Saldırıları püskürtmek, hakları kazanmak ve
grevli-toplusözleşmeli sendika hakkı için grev!
  Emekçilerden kesilen kaynaklar militarizme aktarılıyor!
  Ulucanlar’dan Hrant Dink’e...
  Bayrampaşa Cezaevi “törenle” kapatıldı...
  Metal işçileri sermaye işbirlikçisi faşist çeteden hesap sormalıdır!
  Sincan İşçilerin Birliği Kurultayı Sonuç Bildirgesi:
  Temmuz bültenlerinde
sınıf dayanışması...
  Savaş kundakçıları Afganistan’daki fiyaskoyu itiraf ediyor!
  DTP Kongresi vesilesiyle bazı değerlendirmeler
M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

ABD’den Ankara’daki işbirlikçilerineetkin taşeronluk rolü!

İran’ın nükleer programı, ABD-İsrail ikilisinin yanısıra İngiltere, Almanya gibi emperyalist güç odaklarının gündeminde de işgal ettiği önemli yeri koruyor. Bölgede ise, siyonist rejimin çaldığı savaş tamtamlarına ABD ile AB’nin diplomatik girişimleri eşlik ediyor. Kısacası emperyalist-siyonist güçler, Ortadoğu halklarına rahat yüzü göstermemek için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar.

Fiili savaş hazırlığının yanısıra Telaviv’den dünyaya yayılan savaş tehditlerinin dozu artmaktadır. Nükleer bomba peşinde olduğu iddia edilen İran’ı durdurmanın tek yolunun “askeri seçenek” olduğunu savunan ırkçı-siyonistler, depolarında istiflenen yüzlerce nükleer bomba ile de tehdit ediyorlar. ABD emperyalizmi ile Batılı müttefiklerine çağrılar yükselten siyonist şefler, Batılılar’ın pasif olduğunu, gerekirse İran’a tek başlarına saldırabileceklerini ilan etmekte bir sakınca görmüyorlar. Gerçekleşme olasılığından bağımsız olarak, ABD emperyalizminin desteği olmadan İsrail’in İran’a saldırabilmesi için tek dayanağı var: Depolarındaki nükleer bombalar!

Kısa süre önce İsrail’i ziyaret eden ABD Genelkurmay Başkanı Mike Mullen’in, siyonistleri, “üçüncü cephe açma zamanı değil” diye uyarma ihtiyacı hissetmesi, dikkat çekici olduğu kadar, Telaviv’deki savaş baronlarının kirli niyetleri hakkında fikir de veriyor.

Amerikan savaş makinesi Irak bataklığından kurtulmamışken, Afganistan’ın yeni bir bataklığa dönüştüğü Washington’da resmen itiraf edilirken, ABD kamuoyu yeni bir savaş tezahüratı yapacak takatten yoksunken, dahası petrol fiyatları astronomik rakamlara doğru tırmanırken, İran’a karşı üçüncü bir cephe açmanın emperyalistler için akılcı bir tercih olmayacağı kanısı yaygındır. Zira böyle bir saldırıdan ABD emperyalizminin ekonomik ya da siyasi kazanım elde etme ihtimali son derece düşük görünüyor. ABD savaş makinesinin İran’da askeri zafere ulaşmasına ise ihtimal bile verilmiyor. Irak’tan sonra Afganistan’da da bataklığa saplanan bu savaş aygıtı, hava saldırılarıyla İran’da büyük tahribatlar yaratabilir, ancak bu onun zafer kazanacağı anlamına gelmiyor.

AB emperyalistleri de olası bir saldırıdan endişeli görünüyor. İran’ın tahrip edilmesi umurlarında olmasa da, böyle bir saldırı çıkarlarına uygun görünmüyor. Gerek İran’la kurdukları ekonomik-ticari ilişkiler, gerekse olası bir saldırıda İran’ın Hürmüz Boğazı’nı kapatacak olması AB şeflerini kaygılandırıyor. Petrol fiyatlarındaki artış bu haliyle onlar için sıkıntı kaynağı olurken, dünya pazarlarına sunulan petrolün yüzde 40’ının Hürmüz Boğazı’ndan geçiyor olması AB emperyalistlerini fazlasıyla kaygılandırmış bulunuyor. Bu nedenle Cenevre’de İran’la görüşme sürecini başlattılar.

İsviçre’nin Cenevre kentinde yapılan toplantıya BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi (Rusya, Çin, İngiltere, Fransa, ABD) ve Almanya’nın temsilcileri ile İran Ulusal Yüksek Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri ve nükleer enerji konusundaki başmüzakerecisi Said Celili katıldı. Toplantıda, ABD adına, dışişleri bakanlığının üç numaralı ismi olduğu söylenen William Burns da hazır bulundu.

İran yönetimiyle başlatılan görüşmelerde AB Dış Politika Yüksek Komiseri Javier Solana’nın etkin bir rol üstlendiği söyleniyor.

Emperyalist güçlerin İran’la görüşmelere başlamaya hazırlandığı, hatta ABD’nin Tahran’da diplomatik bir misyon açacağının söylendiği günlerde Washington-Ankara, Ankara-Tahran hattında görülen yoğun trafik dikkat çekicidir.

İlkin Temmuz başında ABD Genelkurmay 2. Başkanı James Cartwrigt Ankara’ya gelmişti. Ayın ortalarında Bush’un ulusal güvenlik danışmanı Stephen Hadley Ankara’ya gelerek yoğun bir gün geçirdi. Hadley önce Dışişleri Bakanı Ali Babacan ardından ise Tayyip Erdoğan’la görüştü. Görüşmelerin ardından basın karşısında çıkan ABD’li yetkili, iki ülke arasındaki stratejik işbirliğini daha da ileri götürmek istediklerini söyledi.

Bush’un danışmanı ile 7 Avrupa ülkesinin lider danışmanları Ankara’da bir araya geldiler. Kapalı kapılar ardında yapılan görüşme ABD’li yetkili Türkiye’den ayrıldıktan sonra basına duyuruldu.

Bush’un danışmanı temaslarını bitirdikten sonra, İran Dışişleri Bakanı Manuçehr Muttaki, Ali Babacan’ın davetlisi olarak çalışma ziyareti için Ankara’ya geldi. Havaalanında açıklama yapan Muttaki, ziyareti sırasında Ankara’da üst düzey yetkilileri İran’ın son nükleer faaliyetleri hakkında bilgilendireceğini söyledi.

Dışişleri Bakanı’nın yanısıra Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül’le görüşen İranlı bakan, düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi: “Biz bu konuda sürekli istişare içindeyiz. Türkiye her zaman İran’ın nükleer faaliyetlerini takip ediyor ve biz burada Türkiye’nin İran’ın nükleer faaliyetleriyle ilgili yapıcı tutumuna teşekkür ediyoruz.”

İranlı bakanın Ankara ziyaretinin ardından görüşme trafiği telefonla devam etti.

ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, Almanya Dışişleri Bakanı Frank Walter Steinmeier ve AB Ortak Dış Politika ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi Javier Solana ile telefonda uzun süre görüşen Ali Babacan’ın, İran’ın nükleer dosyası ve sürecin diyalog yoluyla ilerlemesi konusunda görüş alışverişinde bulunduğu belirtildi.

Muttaki’nin ardından, Cenevre’deki toplantıya katılan İran Ulusal Yüksek Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri ve nükleer enerji konusundaki başmüzakerecisi Said Celili Türkiye’ye geldi ve Türk yetkililerle görüştükten sonra Tahran’a gitti.

Celili ile görüşen Ali Babacan şunları söyledi: “Bu çerçevede İran’ın nükleer programıyla alakalı konuları da hem kendileriyle hem de 6 ülkeyle Türkiye olarak istişare ediyoruz. Biz, egemen ve bağımsız her ülkenin nükleer teknolojiyi barışçıl amaçlarla kullanabilmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu teknolojiye sahip olmanın bir hak olduğuna inanıyoruz. Öte yandan da bölgemizde nükleer silahlara karşıyız.”

Görüşme trafiğindeki yoğunluk, Washington’daki savaş kundakçılarının diplomatik girişimleri çerçevesinde, Ankara’daki işbirlikçilerine önemli bir rol biçtiği izlenimi vermektedir. Nitekim hem ABD’li görevliler hem Ankara’daki işbirlikçiler, iki ülke arasındaki stratejik işbirliğini daha da geliştirmek istediklerini ifade etme gereği duydular.

Tayyip Erdoğan’la müritleri bu uğursuz işbirliğinden pek memnun görünüyor. Washington’daki efendilerin kendilerine rol biçmesi, Amerikancı düzen temsilcilerinin “bölgede etkili güç olma” hayallerini depreştirse de, biçilen rol, efendinin taktik ihtiyaçları çerçevesinde geçici taşeronluktan ibaret görünmektedir.