25 Temmuz 2008 Sayı: SİKB 2008/30

  Kızıl Bayrak'tan
  Rejim krizi ve sol
   ABD’den Ankara’daki işbirlikçilerine
etkin taşeronluk rolü!
Düzen içi çatışmanın gölgesinde
solculuk çıkmazı…
TİB-DER’den Meclis araştırma raporu açıklaması...

Belediye işçilerine polis saldırısı... 

Arser işçisiyle dayanışmaya!
  Toplu görüşmeyi toplusözleşmeye çevirmek için devrimci kamu emekçilerini bekleyen görevler…
Saldırıları püskürtmek, hakları kazanmak ve
grevli-toplusözleşmeli sendika hakkı için grev!
  Emekçilerden kesilen kaynaklar militarizme aktarılıyor!
  Ulucanlar’dan Hrant Dink’e...
  Bayrampaşa Cezaevi “törenle” kapatıldı...
  Metal işçileri sermaye işbirlikçisi faşist çeteden hesap sormalıdır!
  Sincan İşçilerin Birliği Kurultayı Sonuç Bildirgesi:
  Temmuz bültenlerinde
sınıf dayanışması...
  Savaş kundakçıları Afganistan’daki fiyaskoyu itiraf ediyor!
  DTP Kongresi vesilesiyle bazı değerlendirmeler
M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Emekçilerden kesilen kaynaklar militarizme aktarılıyor!

AKP hükümeti uyguladığı iktisadi ve sosyal saldırılarla işçi ve emekçilerin yaşamında ağır yıkımlara yol açıyor. Emekçilerin artan sefalet koşullarına karşı yükselttiği her türlü talep karşısında hemen “artan maliyetler”, “bütçenin yeterli olmaması” vb. bahaneleri öne sürüyor. Temel tüketim malları ve hizmetlerde gerçekleşen fahiş zamlarla birlikte asgari ücrete ek zam yapılmasına ilişkin talep de yine aynı gerekçelerle geçiştiriliyor.

İşçi ve emekçilerin talepleri karşısında kaynak sıkıntısını gerekçe gösterenler, sıra sermayenin ihtiyaçlarını karşılamaya gelince hiçbir duraksama yaşamıyorlar. Batık bankalarının zararlarının karşılanması, vergi afları, teşvik primleri vb. üzerinden yıllardır bütçe sınırsızca sermayenin hizmetine sunulmuştur.

Emekçilerin eğitim, sağlık, emeklilik vb. gibi temel sosyal hakları ise bütçenin sırtındaki “kambur” olarak ilan edilmiştir. Bu haklar birbir gaspedilerek bütçenin bu “yüklerden” de kurtulması sağlanıyor. Ancak öte yandan silahlanmaya, savunma sanayine ayrılan pay her geçen yıl daha da arttırılıyor. Bunun son örneklerinde biri de geçtiğimiz günlerde Deniz Kuvvetleri için denizaltı alımına gidilmesidir.

Medyaya yansıdığı kadarıyla, Genelkurmay Başkanı, Başbakan ve Savunma Bakanının ortak kararı sonucu Almanya’dan alınmasına karar verilen ve ilk teslimatı 2015 yılında gerçekleşecek olan 6 denizaltı için toplam 2,5 milyar Avro ödenecek. Daha önce de Deniz Kuvvetleri için uçak gemisi alınması yönünde ABD ile çeşitli pazarlıkların yapıldığı sermaye medyasına yansımıştı. Yakın zamanda İsrail ile “keşif uçakları” için anlaşma yapan sermaye devleti, silahlanmaya ilişkin yaptığı harcamalarla dünya pazarında silah ve savaş sanayinin en “yağlı müşterileri” arasına adını kaydetti.

Elbette bu ödenekler sürekli açık verdiği iddia edilen bütçeden karşılanmaktadır. Dolaylı ve dolaysız vergilerle emekçilerin soyulması üzerine kurulan bütçe sermayeye ve silahlanmaya sonuna kadar açılmaktadır.

Bütçeden “savunmaya” ve silahlanmaya ayrılan payın emekçiler için ne anlama geldiği ise 1 Mayıslar’da yaşanan saldırılardan, insanca yaşamaya yeten bir ücret için greve çıkacak belediye işçilerinin maruz kaldığı şiddetten ve sendikal hakları için mücadele eden emekçilerin karşısına dikilen kolluk kuvvetlerinden biliniyor. Bütçeden sosyal harcamalara ayrılan payın her yıl daha fazla azalması demek, işçi ve emekçiler üzerindeki sömürü ve baskının daha da artması demektir.

İşçi ve emekçilere kölece çalışma ve yaşam koşullarını dayatan sermaye devleti, “polis devleti” uygulamalarını devreye sokuyor, bu nedenle kendini daha fazla tahkim etmeye çalışıyor. Bu amaç doğrultusunda hiçbir harcamadan kaçınmıyor. Hükümetinden ordusuna kadar tüm kurumlar bu hedef doğrultusunda tam bir anlayış birliği ve uyum içinde hareket ediyorlar.

Tüm toplumsal zenginlikleri üreten, buna rağmen yoksulluğa mahkum edilen işçi ve emekçiler için tek ve gerçek çözüm yolu sermayeye karşı birleşik militan mücadelenin yükseltilmesinden geçiyor.


KİP’ten DESA işçilerine ziyaret!

18 Temmuz günü Sefaköy fabrikalar yolunda bulunan DESA Deri Fabrikası önünde Küçükçekmece İşçi Platformu tarafından bir basın açıklaması gerçekleştirildi. Direnişinin 16. gününde olan Emine Arslan ile dayanışmayı büyütmek, direnişin ilk gününden itibaren Arslan’a ve fabrika işçilerine uygulanan baskıları protesto etmek için yapılan basın açıklamasına sendika temsilcileri de destek verdi.

Basın açıklamasında şunlar söylendi:

“Sefaköy’de örgütlenen işçilerden bir işçi işten atıldı ve fabrika önünde direnişte. Direniş sürdükçe destek de büyümekte. Desteğin büyümesinden rahatsız olan DESA patronu direniş yerine mobese ve ses dinleme cihazı koymakla kalmayıp direnişte olan işçi arkadaşı takip ettirmeden geri kalmamıştır. (…) İşten atılan ve fabrika önünde bekleyen işçi arkadaşımız unutmayalım ki sadece kendisi için beklemiyor, içerideki yoğun sömürü altında çalışan işçi kardeşleri için bekliyor, onuru için bekliyor, bu onura sahip çıkalım. Taraf olarak patrondan yana değil, sınıf kardeşimizden yanında safımızı belirleyelim.”

Atılan sloganlarla basın açıklaması sonlandırıldı.

Küçükçekmece İşçi Platformu’nun direniş yerinden ayrılmasının ardından fabrika önünde bekleyen polis ekipleri sendika temsilcisiyle yaptığı görüşme sonrasında Emine Arslan ve üç sendikacıyı ifadelerini almak üzere Sefaköy Polis Karakolu’na götürdü. Emine Arslan ve sendikacılar üç saat karakolda tutuldular. Polisin baskısı burada da devam etti. Polis “Buraya 15-20 kişi topluyorsun, işçilere sataşıyorsun, slogan atıyorsun” gibi sözlerle Arslan üzerinde baskı oluşturmaya, direnişini kırmaya çalıştı. Ancak polisin tavrı direnişin kararlılığını etkilemedi.

Kaldırımı işgal ettikleri gerekçesiyle direnişçi işçi ve sendikacılara para cezası kesildikten sonra saat 17.00’de serbest bırakıldılar. Tekrar fabrikanın önüne gelen Arslan 19.00’a kadar direniş yerinde bekleyişini sürdürdü.

Bu olayı protesto etmek ve direnişe destek olmak amacıyla 19 Temmuz günü Küçükçekmece İşçi Platformu, İMDER, Halkevi, İnönü Mahallesi halkı bir ziyaret gerçekleştirdi. Ziyaret esnasında Arslan’la destek konuşmaları yapıldı. Hep bir ağızdan türküler söylenerek halaylar çekildi. Ziyarete 30’u aşkın kişi katıldı.

Küçükçekmece İşçi Platformu

Direnişten direnişe dayanışma!

Gebze-Dilovası Unilever depolarında sendikasızlaştırma saldırısına karşı direnişlerinde 59. günlerini dolduran TÜMTİS üyesi Unilever işçileri, kendileri gibi direnişte olan DESA deri işçileriyle dayanışmak için 23 Temmuz günü bir ziyaret gerçekleştirdiler.

86 gündür sendikalı olarak işe dönmek için fabrika önünde direnişte olan Desa Deri işçilerine gerçekleştirilen ziyarette Unilever işçilerinin yanı sıra TÜMTİS Genel Sekreteri Gürel Yılmaz, TÜMTİS İstanbul Şube Başkanı Çayan Dursun, TÜMTİS İstanbul 1 No’lu Şube Başkanı Ersin Türkmen, Türk-İş Marmara Bölge Temsilcisi Adnan Uyar, ÖDP Düzce İl Başkanı Ulviye Dikmen de yer aldılar.

“Sendika hakkımız engellenemez!”, “Desa’ya sendika girecek!”, “Unilever’e sendika girecek!”, “Yaşasın sınıf dayanışması!”, “Direne direne kazanacağız!”, “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz!”, “İşçiler birleşin, sömürüye son!” sloganlarının atıldığı destek ziyareti, direnişteki işçilerin gerçekleştirdiği eylemli bir dayanışma olması açısından oldukça önemliydi.

Ziyaret sırasında Deri-İş Sendikası Genel Teşkilatlandırma Sekreteri Gürsel Menteşe, TÜMTİS Genel Sekreteri Gürel Yılmaz, Türk-İş Marmara Bölge Temsilci Yardımcısı Adnan Uyar ve ÖDP Düzce İl Başkanı Ulviye Dikmen konuşmalar yaptılar. Destek ziyareti alkış ve sloganlarla sona erdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul