25 Temmuz 2008 Sayı: SİKB 2008/30

  Kızıl Bayrak'tan
  Rejim krizi ve sol
   ABD’den Ankara’daki işbirlikçilerine
etkin taşeronluk rolü!
Düzen içi çatışmanın gölgesinde
solculuk çıkmazı…
TİB-DER’den Meclis araştırma raporu açıklaması...

Belediye işçilerine polis saldırısı... 

Arser işçisiyle dayanışmaya!
  Toplu görüşmeyi toplusözleşmeye çevirmek için devrimci kamu emekçilerini bekleyen görevler…
Saldırıları püskürtmek, hakları kazanmak ve
grevli-toplusözleşmeli sendika hakkı için grev!
  Emekçilerden kesilen kaynaklar militarizme aktarılıyor!
  Ulucanlar’dan Hrant Dink’e...
  Bayrampaşa Cezaevi “törenle” kapatıldı...
  Metal işçileri sermaye işbirlikçisi faşist çeteden hesap sormalıdır!
  Sincan İşçilerin Birliği Kurultayı Sonuç Bildirgesi:
  Temmuz bültenlerinde
sınıf dayanışması...
  Savaş kundakçıları Afganistan’daki fiyaskoyu itiraf ediyor!
  DTP Kongresi vesilesiyle bazı değerlendirmeler
M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Ulucanlar’dan Hrant Dink’e...

Katil devlet hesap verecek!

Hrant Dink’in katledilmesinin üzerinden 1.5 yıl geçti. Ancak cinayetin birkaç faşist beslemenin işi olmadığının, devletin kirli odaklarına kadar uzandığının anlaşılması için çok uzun bir zaman geçmesi gerekmedi. Her ne kadar ortaya çıkan delillerin üstü örtülmek, açığa çıkan sorumlular bir bir aklanmak istense de, katliamın aleni bir şekilde örgütlenmesi buna olanak tanımıyor. Katliamın örgütlenmesine ve bağlantılarına ilişkin bilgiler bir bir açığa çıkıyor. Hrant Dink’in katledilmesinde hiç de yabancısı olmadığımız sicili kirli eli kanlı olan bir katil daha çıktı karşımıza: Ali Öz!

Dink’in katledildiği dönemde Trabzon’da İl Jandarma Alay Komutanı olan Albay Ali Öz, ‘99 yılının 26 Eylül’ünde Ulucanlar katliamının başındaydı ve katliamı bizzat yönetmekteydi.

26 Eylül ‘99 Ulucanlar...

Devletin cezaevlerine yönelik en kanlı katliamlarından birisi olan Ulucanlar katliamı bir yıl öncesinden planlanmış ve 26 Eylül gecesi adım adım uygulanmıştır. Ali Öz ise dönemin Ankara İl Jandarma Alay Komutanı Yardımcısı olarak bizzat operasyonun başındadır ve katliamı yönetmektedir.

10 devrimci tutsağın katledilmesi, yüzlercesinin yaralanması ve yaralı tutsakların başka cezaevlerine sevkedilmeleriyle sonuçlanan kanlı operasyonun ardından ilerici ve devrimci güçler katliama karşı tepkilerini ortaya koydular. Kamuoyunun basıncıyla Meclis İnsan Hakları Komisyonu da harekete geçmek zorunda kaldı ve katliama ilişkin araştırma başlattı.

3 Kasım ‘99 tarihinde Meclis İnsan Hakları Komisyonu’nun yaptığı görüşmede Öz, katliamı açıktan savundu. Operasyonda kullanılan ateşli silahları, yoğun gazı, tazyikli ve köpüklü suları “içeriden ateş edildi” yalanlarına dayanarak meşrulaştırmaya çalıştı. Ancak tüm anlatımlarında devrimci tutsakların sergilediği direnişi de teslim etmek zorunda kaldı. Ali Öz komisyona verdiği ifadede şunları söyledi: “En az zaiyatla bu iş bu şekilde oldu. Bugün Türkiye’nin başka bir cezaevine bir müdahale gündeme gelirse çok daha vahim sonuçlarını göreceğiz... Göğüs göğüse bir mücadele yürüdü orada. Yani ateşli silah da kullanıldı, biz silah da kullandık, bunu hep söylüyorum, benim personelimde çok miktarda darp var, bunlarda da bire bir mücadele olduğu için darp olur doğaldır... Niye, PKK’lilerden teslim olanlarda darp izi var mı...?”

Ulucanlar’da da katliamın ardından operasyonun sorumluları hakkında dava açılmadı. Ancak bir süre sonra, uygulanan vahşet karşısında yaratılan kamuoyu tepkisi sonucu, operasyona katılan askerler hakkında dava açılmak zorunda kalındı. Bu davanın baş sanıklarından biri de Ali Öz’dür.

“Devletin otoritesini temin etmek” amacıyla operasyon gerçekleştiren Ali Öz ve ekibi, 14 Mayıs 2001 günü 6. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya “sanık” sandalyesine oturarak katıldı. “Tutukluların aramaya direnmesi üzerine bir jandarma erine zimmetli uzun namlulu silahı alıp ‘sadece uyarı ateşi’ yaptığını” söyleyen Öz, burada da büyük bir pervasızlıkla katliamı savundu, tutsakları suçladı ve saldırganlığından geri durmadı. Çünkü arkasında devlet vardı.

Ulucanlar davasında gelinen aşamada Öz ve diğerlerinin aklanması süreci devam ediyor, deliller karartılıyor, operasyonun kamera görüntüleri mahkemeye bir türlü getirilmiyor... Ulucanlar’da da süreç, diğer cezaevi katliamlarında olduğu gibi katilleri ve özünde de devleti aklamaya çalışan şekilde işlemeye devam ediyor.

Ulucanlar’dan Trabzon’a...

Öz bir süre sonra yarbaylıktan albaylığa terfi ederek Trabzon’daki yeni görevine başladı.

Bu eli kanlı katilin il jandarma alay komutanı olarak görev yaptığı dönem, Trabzon’daki çeteleşmenin oldukça etkili olduğu bir döneme tekabül eder. Yasin Hayal’in 24 Ekim 2004’te Trabzon’da Mc Donald’s’ı bombalaması ve ardından tahliye edilmesi, Santa Maria Katolik Kilisesi’nin papazı Andrea Sentoro’nun 5 Şubat 2006’da öldürülmesi ve kentte açıklama yapan TAYAD’lılara yönelik linç girişimi, ilde yaşanan olayların başlıcaları...

17 Ocak’ta Hrant Dink’in katledilmesinin ardından katliamın failleri, Ogün Samast’tan Yasin Hayal’e, Erhan Tuncel’den Trabzon Emniyeti’ne ve albay Ali Öz’e kadar ulaştı. 8’i tutuklu 18 sanıklı dava görülürken, katliamda bizzat sorumluluğu olan emniyete ve jandarmaya özenle dokunulmadı. Ancak, bir takım bilgilerin aleni bir şekilde ortaya dökülmesi ve oluşan kamuoyu tepkisi, sonuçta Ali Öz’e de yargı yolunu açılmasını sağladı. Ali Öz, 1.5 yılın ardından Hrant Dink’in katledilmesi ile ilgili ilk ifadesini verdi. 21 Temmuz günü Bursa 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’ne verdiği ifade de ise pervasızlığını sürdürü. Dink’in adını öldürüldükten sonra duyduğunu, iddia edilen olayları hatırlamadığını söyledi. Öz, “gelen uyarıyı dikkate almamak” gibi hafif bir suçlamayla hakim karşısına çıksa da, mahkemede de gerçekleri karartmaya çalıştı, tüm pervasızlığını takındı.

Oysa, Hayal’in eniştesi JİTEM muhbiri Coşkun İğci, Hayal’in Dink’i öldürmeyi planladığını Trabzon jandarmasına bildirdiğini ifade etmektedir. İğci’nin ihbarını ilettiği astsubay Okan Şimşek ile Veysel Şahin de bilgiyi üstlerine aktardığını söylemektedir. Açılan davada tanık olarak ifade veren istihbarat yüzbaşı Metin Yıldız da yine kendisine ulaşan bütün bilgileri üstü olan Ali Öz’e ilettiğini, ancak Öz’ün gereken işlemleri yapmadığını ifade etmektedir. Hatta Öz mahkemede, altında imzası olan “cinayeti Yasin Hayal’in organize ettiği”ne dair olan belgeyi de inkar etmiştir.

Eli kanlı katiller hesap verecek!

Ali Öz, Hrant Dink katliamının faillerinden biridir. Tıpkı Ulucanlar’da olduğu gibi katliamın sadece görünen yüzüdür. Yargı karşısına çıkmıştır, çıkmak zorunda kalmıştır. Ama her adımında devlet tarafından bizzat korunmakta ve kollanmaktadır. Öz de bunun bilinciyle alabildiğine pervasız ve saldırgan bir tutum sergilemektedir.

Bugün toplumsal muhalefetin düzeyi onları ancak yargı karşısına kadar getirebilmiştir. İşçi ve emekçilerin örgütlü gücü ise, bu eli kanlı katillere hak ettikleri cezayı bir gün mutlaka verecektir.


 

19 Aralık davası ertelendi

19 Aralık 2000’de düzenlenen “Hayata dönüş” operasyonunda Bayrampaşa Cezaevi’nde tam bir vahşet sergilenmişti. Operasyonun ardından ise saldırının hedefi olan ve katledilen tutuklular hakkında dava açılmıştı. 167 tutuklu ve hükümlünün, “cezaevi idaresine karşı silahla toplu ayaklanma” suçundan yargılanmasına 18 Temmuz’da devam edildi. Duruşmaya, başka davalardan tutuklu bulunan sanıklar Kenan Günyel ve Serdar Karaçelik ile tutuksuz sanıklar Volkan Kartal, Mehmet Güvel ve Mesude Pehlivan katıldı.

Tutuklu sanıklar önceki savunmalarını tekrar ederek, beraatlarına karar verilmesini istedi. Hakim Ali Belen, dosyanın geçirdiği aşama ve kapsamlı oluşu, kendisinin ilk kez duruşmaya katılması, dosyanın incelenmesi ve eksikliklerin giderilmesi amacıyla duruşmayı 24 Nisan 2009’a erteledi. Duruşma sonunda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Av. Taylan Tanay hakimin tam 25 kez değiştiğini söyledi.

Duruşma başlamadan önce adliye önünde TAYAD’lı aileler bir basın açıklaması gerçekleştirdi. “Diri diri yakan kimyasal bomba açıklansın! / TAYAD’lı Aileler” pankartının açıldığı eylemde 19 Aralık operasyonu protesto edildi.

Eyüp Cumhuriyet Savcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, 167 sanığın, 19 Aralık 2000’de “Hayata Dönüş Operasyonu” sırasındaki olaylar nedeniyle “cezaevi idaresine karşı silahla toplu ayaklanma” suçundan 7.5-10.5 yıl arasında hapis cezasına çarptırılması isteniyor.