19 Eylül 2008 Sayı: SİKB 2008/38

  Kızıl Bayrak'tan
   Soluğu kesilen kapitalizm
   İşbirlikçi sermaye devletinin iyimser vaazları sahtedir!
Mehmetçik medyayı toplayan ordu sefere mi hazırlanıyor?
Kürt halkına ve diline özgürlük!

Kadıköy Belediyesi’nde grev!

İşçi ve emekçi hareketinden…
  Direnişteki UNO işçileriyle konuştuk...
  12 Eylül protestolarından…
  12 Eylül askeri faşist darbesi ülke çapında protesto edildi...
  Ticari Eğitime Karşı Gençlik Koordinasyonu’nun
6. Toplantısı’nda buluşalım!
  Bir deney üzerine gözlemler…
  Pakistan: Emperyalist savaşın yeni cephesi!
  Bolivya ile Venezüella’da ABD destekli darbe hazırlıkları…
  Dünyadan…
  Yeni dönem mücadele gündemleri ve komünist gençliğin görevleri...
  Anti-faşist mücadelenin sorunları ve faşizme karşı mücadele
  Sol liberalizm: İllüzyon tüccarları ve kolera günleri / 3
Volkan Yaraşır
  Küçük-burjuva dükkancı zihniyet festivallerde de iş başında!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Anti-faşist mücadelenin sorunları ve faşizme karşı mücadele

Faşist sermaye devletinin muhalif güçlere yönelik saldırıları her geçen dönem biraz daha yoğunlaşıyor. Üniversiteler de bu saldırılardan nasibini alıyor. Gençliğin gelecek arayışına yanıt veremeyen sermaye, gençliğin kendi talepleri etrafında gelişebilecek mücadelesinin önüne geçebilmek için sürekli baskı ve zor yöntemlerini devreye sokuyor. Saldırılar kimi zaman bizzat devletin kolluk güçleri ve üniversitenin ÖGB’leri eliyle gerçekleştiriliyor. Kimi zaman da sivil faşistler kullanılarak muhalif güçler üzerinde terör estiriliyor. Saldırıların hemen ardından polis eliyle hazırlanmış listeler, üniversite yönetimleri tarafından ilerici, devrimci güçlere yönelik açılan soruşturmalara dönüşüyor. Saldırılar okuldan uzaklaştırmalar ve  atmalarla, tutuklamalarla daha da derinleştiriliyor.

Bu saldırıların bir ayağı olan, mücadelenin belirli dönemlerinde karşı karşıya kalınan faşist saldırılar, üniversitelerdeki devrimci ve demokrat gençliğin gündeminde ağırlıklı bir yer tutuyor. Özellikle saldırıların yoğunlaştığı dönemlerde, gündem tamamen faşist saldırılara kilitlenip kalabiliyor. Bu noktada üniversitelerde yaşanan faşist saldırılara karşı örülecek mücadele hattı da önemli bir sorun olarak karşımızda duruyor.

Saldırıların kapsamı ve siyasal gençlik grupları

Faşist saldırılar üzerinden ortaya çıkabilen mücadele dinamizminin ileriye taşınamamasının bir nedeni, gençlik hareketinin bugün içinde bulunduğu darlık ve parçalanmışlıksa, diğer bir nedeni de politik gençlik gruplarının anti-faşist mücadeleye bakışlarındaki sınırlılıktır. Faşist saldırılar ancak hangi amaçla gerçekleştirildiği ve neye hizmet ettiği açık bir biçimde ortaya konulduğu ölçüde püskürtülebilecektir. Faşist saldırılar ele alınırken, sermayenin üniversitelere yönelttiği saldırılar ve üniversiteli gençliğin bundan kaynaklanan sorunları bütünlüklü bir biçimde teşhir edilebilmelidir. Bu temel üzerinde şekillenen mücadele ile üniversitelere ısrarlı bir politik faaliyet taşınmalıdır.

Geride bıraktığımız yıl başta Ankara, İstanbul, Eskişehir, Antalya, İzmir ve Adana’daki üniversiteler olmak üzere birçok üniversitede yaşanan sivil faşist ve polis-ÖGB eliyle gerçekleştirilen saldırılar gençliğin gündeminde önemli bir yer tuttu. Saldırıların yoğun olarak yaşandığı dönemlerde refleks bir takım tepkiler geliştirilip, yaşanan saldırılara karşı kitlesel eylemli çıkışlar ortaya konuldu. Bu eylemlilikler saldırıların püskürtülmesinde önemli bir rol oynadı. Fakat geneldeki anlayış, faşist saldırları kendinden menkul bir süreç olarak algılamanın ötesine geçemediğinden, buradan gelen duyarlılık ve ortaya çıkan mücadele dinamikleri ileriye taşınamadı.

Faşist saldırılar sonucu oluşan birliktelikler birleşik bir örgütlenme olarak kendini var edemediği sürece, gençliğin ileri kesiminin kendilerini genel mücadele süreci içerisinde var edebilecekleri bir zemin hayat bulamayacaktır. Birleşik bir gençlik mücadelesini geliştirmeyi hedeflemeyen ve saldırıların teşhir edilmesini, cezalandırma ve tek başına eylem örgütlemeye indirgeyen tartışmalarla bir mesafe almak mümkün olamayacaktır.

Genç komünistler birçok vesileyle sorunu açık bir biçimde ortaya koyarak değerlendirmişlerdir:

“Öte yandan bu faşist saldırganlık ekonomik bir arka plana sahiptir. Sermaye her dönem faşist terör ile iktisadi planda hedeflediği dönüşümleri hayata geçirmeye çalışmıştır. On yıl ara ile gerçekleştirilen darbelere dönülüp bakıldığında, bu açıklıkla görülecektir. Bugün emperyalist-kapitalist sistemle kurduğu kölelik ilişkilerini iyice pekiştiren burjuvazi özelleştirme, kentsel dönüşüm projesi vb. saldırılarla yaşadığı sorunları aşmak, neoliberal dönüşümleri gerçekleştirmek derdindedir. Bu dönüşümlerin önemli bir ayağını da üniversiteler oluşturmaktadır. Bu nedenle sermaye her dönem kullandığı yolu kullanmaktadır: Önce muhalefet dinamiklerini ez, sonra hedeflenen dönüşümleri gerçekleştir!

Bu açıdan gençlik hareketi, üniversite gençliğini de hedef tahtasına koyan neoliberal uygulamalara karşı mücadele ile faşist saldırılara karşı mücadele görevlerini yaratıcı bir biçimde birleştirebilmelidir…

Anti-faşist mücadele için bu iki yan özellikle önem taşımaktadır. Zira faşist saldırganlığı kendi başına ele almak, onu tanımlayamamak ve ona karşı bir kitle hareketi geliştirme dinamiklerini ve zeminlerini daha başlangıçta kaybetmek anlamına gelmektedir.” (Kızıl Bayrak, 3 Eylül 2005)

Türkiye kapitalizmin krizinin derinleşmesine paralel olarak sermaye devletinin saldırıları da yoğunlaşarak artacak, öğrenci gençlik de bu saldırılardan nasibini fazlasıyla alacaktır. Devrimci gençlik grupları, faşist saldırılar karşısında alınacak tutumu net bir biçimde ortaya koyup, mücadeleyi buradan şekillendirme sorumluluğu ile yüzyüzedir.

Genç komünistler önümüzdeki dönemde, sorunu bütünlüklü bir biçimde ortaya koyarak, saldırı süreçlerinin salt anti-faşist söyleme sıkıştırılmaması, faşist saldırıların sermayenin üniversitelere yönelik saldırılarıyla bağının kurulması ve mücadelenin bu zeminde şekillendirilmesi için etkin bir çaba harcayacaklardır.