19 Eylül 2008 Sayı: SİKB 2008/38

  Kızıl Bayrak'tan
   Soluğu kesilen kapitalizm
   İşbirlikçi sermaye devletinin iyimser vaazları sahtedir!
Mehmetçik medyayı toplayan ordu sefere mi hazırlanıyor?
Kürt halkına ve diline özgürlük!

Kadıköy Belediyesi’nde grev!

İşçi ve emekçi hareketinden…
  Direnişteki UNO işçileriyle konuştuk...
  12 Eylül protestolarından…
  12 Eylül askeri faşist darbesi ülke çapında protesto edildi...
  Ticari Eğitime Karşı Gençlik Koordinasyonu’nun
6. Toplantısı’nda buluşalım!
  Bir deney üzerine gözlemler…
  Pakistan: Emperyalist savaşın yeni cephesi!
  Bolivya ile Venezüella’da ABD destekli darbe hazırlıkları…
  Dünyadan…
  Yeni dönem mücadele gündemleri ve komünist gençliğin görevleri...
  Anti-faşist mücadelenin sorunları ve faşizme karşı mücadele
  Sol liberalizm: İllüzyon tüccarları ve kolera günleri / 3
Volkan Yaraşır
  Küçük-burjuva dükkancı zihniyet festivallerde de iş başında!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Küçük-burjuva dükkancı zihniyet festivallerde de iş başında!

Geçmişte belediyenin organizasyonu ile başlayan, 2002 seçimlerinden sonra Sarıgazi Belediyesi’ni AKP’nin almasının ardından devrimci kurumların dişe diş mücadelelerle kazandığı Sarıgazi Halk Festivali’nin sekizincisi 14-15 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirildi. Gitgide politik atmosferini kaybetmekte olan Sarıgazi Halk Festivali öncesi ve sonrası çeşitli gerginliklere neden olurken, reformizmin ve küçük-burjuva devrimciliğinin apolitizminin de bir resmi oldu.

Daha ilk örgütlenme aşamasında örgütleyici olma isteği duyan kurumlara getirilen yasaklar küçükburjuva zihniyetin ilk dışavurumu oldu. Son dönemde sıkça karşılaşılan “mahallede çalışması olmayan kurumlar örgütleyici olamaz!” tartışması bu zihniyetin ilk ürünü oldu. Hangi kurumun nerede ne düzeyde bir çalışması olduğuna nasıl karar verdikleri ayrı bir soru olmakla birlikte, komünistler bu anlayışla tartışmayı zaman kaybı sayarak, festivalin örgütlenmesinde yer almadılar. DHP, Devrimci Dönüşüm’ün festivale katılmasına onay verilmemesi üzerine festivalde çekilirken, Mücadele Birliği de TKP ve EMEP’in festival komitesinde yer alması nedeniyle festivalden çekildi. Sonuçta festival AKA-DER, DTP, EMEP, ESP, Halk Cephesi, Odak ve Partizan tarafından örgütlendi.

Festivalin ilk gününde “İşsizlik, yoksulluk ve işçi sınıfına saldırılar”, ikinci gününde ise “Ergenekon, AKP ve kontrgerilla gerçeği” başlıklı paneller gerçekleştirildi. Yine ilk gün Grup Umut Yağmuru, Grup Çöl Rüzgarı, Seyfi Yerlikaya, Nurettin Güleç, Bülent Turan, Grup Helesa ve Grup Yorum sahne aldı. 1 Mayıs Mahallesi Semah ekibinin gösterisi ve Tiyatro Simurg’un oyunu da ilk günün etkinlikleri arasında yer aldı.

Festivalin ikinci gününde AKA-DER Halk Oyunları Topluluğu bir folklor gösterisi sunarken Grup Kızıl Karanfil, Pınar Sağ, Kısmet Yıldız, Hasan Sağlam ve Ferhat Tunç Sarıgazi emekçileri ile buluştu. Ayrıca iki haftadır direnişte olan UNO işçileri adına Cem Kaya bir konuşma gerçekleştirdi. Kaya’nın direnişe destek talep eden konuşması sırasında dinleyicilerin farklı gündemlerle ilgili attıkları sloganlar festivalin politik zayıflığına dair bir başka gösterge idi.

Yaklaşık 10 bin kişinin katıldığı festivalde küçük-burjuva anlayışın bir başka adımı ise örgütleyiciler dışındaki kurumların stant açmasına yasak getirilmesi oldu. Festivalin ve Sarıgazi’deki mücadelenin tek sahibini kendisi olarak gören bu anlayış, bu durumu kendi “emeği” üzerinden kimseye politika yaptırmamak biçiminde formüle etmeyi de başardı. Festivalin devrimci içeriği noktasında sponsorların açtığı stantlar ise yeterli bir fikir vermekteydi.

İlk başta bu yasakçı kararı tanımadıklarını ve stantlarını açacaklarını ifade eden komünistler, festival alanında doğacak bir kargaşanın politik sorumluluğu altına girmediler ve festivale yönelik faaliyetlerini festivalin giriş alanında gerçekleştirdiler. İki gün boyunca işçi ve emekçileri 12 Eylül düzeni ile hesaplaşmaya çağıran bildiriler dağıtan komünistler, ayrıca yoğun bir şekilde Kızıl Bayrak gazetesinin satışını gerçekleştirdiler.

Kızıl Bayrak / Ümraniye

 

İzmir LGP’nin faaliyetlerinden…

Okulların 8 Eylül’de açılmasıyla yeni bir eğitim-öğretim dönemi başlamış bulunuyor. Saldırıların daha da kapsamlı bir şekilde uygulamaya konulmasıyla liseler de işçi ve emekçi çocuklarına her geçen gün kapatılıyor. Bunun ilk örneği kayıt sırasında karşımıza çıkan kayıt paraları.

Bizler bu vesileyle bir kez daha ticari eğitime karşı gelecek ve özgürlük taleplerimiz ile liselilerle buluştuk. 12 Eylül faşist askeri darbesiyle de aynı tarihlere rastlaması nedeniyle, kayıt paralarını kendi içinde ele almadık. Bugünkü neoliberal dönüşümlerin ve ticari eğitim saldırısının yolunu katil generallerin kanlı darbesinin düzlediğini biliyoruz.

Toplanan kayıt paralarını ve 12 Eylül düzenini teşhir etmek üzere 11 Eylül günü Şehit Ali Karaoğlan Lisesi’ne bildirilerimizle gittik. İlgiyle karşılanan bildiri dağıtımımız esnasında liselileri 13 Eylül günü yapılacak mitinge çağırdık.

İzmir Liseli Gençlik Platformu olarak, bundan sonra da çalışmalarımıza devam edecek, daha çok liseliyi 12 Eylül düzeninden hesap sormak için mücadeleye çağıracağız.

İzmir Liseli Gençlik Platformu

Desan’da gasp ve kazanım!

Yakın zamanda birçok kez iş cinayetinin ve ücret gaspının yaşandığı Desan Tersanesi’nde Tuğra Denizcilik adlı taşeron firmada çalışan işçiler ücretlerini alamadıkları gerekçesiyle TİB-DER’e başvurdular. DESAN’la yapılan görüşmeler sonucunda ücret gaspı yaşayan 3 işçi 11 Eylül günü ücretlerini aldılar.

Tersane İşçileri Birliği Derneği (TİB-DER) ücretlerini alamayan işçilerin ücret ödemeleri konusunda şunları söyledi: “Desan Tersanesi Tuğra Denizcilik taşeronunda çalışan 3 işçi ücretlerini alamadıkları gerekçesiyle kendi taşeronlarının oyalama girişimleri üzerine tersane yönetimiyle görüşmek istedi. Desan Tersanesi’nin idari müdürü konunun taşeronla ilgili olduğunu tersaneyi bağlamadığını ifade etti. Bunun üzerine işçiler TİB-DER’e başvuracaklarını söylediler. İdari Müdür ise ‘Derneğe başvurursanız ücretinizi alırsınız, ama bir daha bu tersaneye giremezsiniz’ tehditinde bulundu. Ancak buna rağmen işçiler ücretlerini alamadıkları gerekçesiyle TİB-DER’e başvurdu. Bunun üzerine TİB-DER yöneticileri işin asıl muhatabı olan ana firmayla görüştü. Desan Tersanesi adına Kaptanoğlu ailesinin vekili Muhsin Divan ile görüşüldükten kısa bir süre sonra işçilerin ücretleri ödendi.”


 

Katilleri aklamaya devam!

19 Aralık 2000’de katliamcı devlet 20 cezaevine eşzamanlı operasyon düzenlemiş, “Hayat dönüş” yalanı ardına sığınarak katliama girişmişti. 28 devrimci tutsak katledilirken, sağ kalmayı başaran tutsaklar işkenceler eşliğinde F tipi tabutluklara sevk edilmişlerdi.

Sermaye devleti katliamın ardından saldırganlığını pervasızlıkla savunmuş ve katledilen mahkumlara çeşitli gerekçelerle dava açılmıştı. Yargı sürecinde katliamcı asker ve polisler ise itina ile korunmuş ve her fırsatta beraat ettirilmişti.

Katliamın gerçekleştirildiği cezaevlerinden biri olan Çanakkale Cezaevi’nde de 19 Aralık günü üç devrimci tutsak ve bir asker öldürülmüştü. 2001 yılında katliam sırasında Çanakkale cezaevinde tutuklu bulunan 154 kişi hakkında “adam öldürmeye teşebbüs, intihara teşvik, cezaevi idaresine isyan” gerekçeleriyle dava açıldı. Savcılık, 154 tutuklunun 17’si için “faili belli olmayacak şekilde adam öldürmeye teşebbüs” suçlamasıyla 20 yıl hapis istedi. 2003’te ise katliamda görev alan 563 görevli için “Birden fazla kişiyi öldürmek ve yaralamak” suçundan dava açıldı.

Katliamı yaşayan devrimci tutsaklar için 20 yıl isteyen savcı, 563 asker için ceza istemedi.

Davanın 16 Eylül günü görülen duruşmasında karar verildi. Tutsakların beraatına karar veren mahkeme, katliamcıları da “yeterli delil” bulunmadığı gerekçesiyle beraat ettirdi. Sanık avukatları ise mahkemenin kararına itiraz ederek dosyada yeterli delillerin bulunduğunu belirttiler.

Sermaye devleti bir kez daha, 19 Aralık katliamcılarının 563’ünü daha aklayarak tetikçilerine sahip çıkmış oldu.