26 Aralık 2008 Sayı: KB 2008/50
(EG ÖS 229)

  Kızıl Bayrak'tan
   2008: Dünyada ve Türkiye’de bir dönem kapanırken...
  2008 yılı rejimin Kürt sorunundaki çözümsüzlüğünü bir kez daha ortaya koydu…
DİSK’in krize karşı “Emek cephesinin sesi”ni büyütme, mücadeleyi yükseltme çağrısı üzerine…
TİB-DER’den iş cinayetleri protestosu…

Yemekhane işçileriyle dayanışma gecesi…

Kot işçileriyle
dayanışma büyüyor!
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  Kriz ve devrimci mücadelenin sorunları
  Kriz ve sınıf hareketi...
  Gençlik hareketinden…
  Gençliğin faaliyetlerinden…
  Kriz üzerine Emekçi Kadın Komisyonları sözcüsü ile konuştuk...
  19 Aralık katliamı ülke genelinde lanetlendi!
  Fransa’da gençlik “reform paketi”ni protesto etti
  “Özür diliyorum” kampanyası üzerine...
M. Can Yüce
  Eral Eren anmalarından…
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

DİSK’in krize karşı “Emek cephesinin sesi”ni büyütme, mücadeleyi yükseltme çağrısı üzerine…

Söz değil eylem!

Krize karşı mücadeleyi kendisine görev bilen emek cephesi bileşenleri konuyla ilgili açıklamalar yaparak tutumlarını ortaya koymuş oldular. Krize karşı mücadele programı ve emek cephesi oluşturma çağrısına dönüşen açıklamaların pratik adımları ise ne yazık ki atılabilmiş değil.

Krize karşı mücadele programı açıklayan sendikal odaklardan birisi de DİSK’tir. DİSK 29 Kasım eylemi öncesinde, sonrasını da kapsayacak şekilde, bir mücadele programı açıkladı. Kasım ayının ikinci haftasında gerçekleştirdiği “Krizin bedelini emekçiler ödemeyecek!” isimli kampanya tanıtım toplantısında şunları söyledi:

“Nasıl ki AKP ve sermaye yaşanan krizi kendi hak ve çıkarlarının korunması temelinde aşmak istiyorsa, bizler de, işçiler, emekçiler, emeği ile yaşayanlar olarak kendi talepleri etrafında mücadele etmek, en geniş toplumsal muhalefeti örgütlemek ve harekete geçirmek zorundayız.

“Bu tesbiti yapan emek ve meslek örgütleri olarak; yaşanan krizin yarattığı işsizliğe ve zamlara karşı örgütlü bir mücadelenin başlatılması kararlılığındayız.

“Emek ve meslek örgütlerinin bu krize karşı kendi mücadele perspektiflerini belirlemesi, yeni dayanışma örgütlenmelerini yaratma konusunda çalışmalara başlaması kaçınılmaz bir görevdir.

“Yani AKP iktidarının kendi siyaseti ve sermaye çözümlü önerilerine karşı EMEK CEPHESİNİN SESİNİ yükseltmek göreviyle karşı karşıyayız.”

Emek ve meslek örgütlerinin birleşik mücadelesinin gerekliliğine ve zorunluluğuna işaret eden açıklamada krize karşı bir takım mücadele talepleri ileri sürüldü ve “kriz karşısında acil eylem programı ve mücadele takvimi” açıklandı.

Açıklamada DİSK, kendisine biçtiği misyonu şöyle tanımladı: “DİSK olarak bugünden başlayarak, siyasal partileri, diğer emek örgütlerini, meslek örgütlerini, ulusal ve yerel demokratik örgütleri, kadın örgütlerini, gençlik örgütlerini, emeklilerin örgütlerini dolaşacak bu kampanyaya dahil etmeye çalışacağız.”

Açıklamada eylem takvimini, 18-19 Kasım tarihli Genişletilmiş Başkanlar Kurulu’nun karara bağlayacağı duyuruldu. Başkanlar Kurulu Sonuç Bildirgesi ise işten atmalara, artan zam ve vergilere, çalışma sürelerinin uzatılmasına, işsizlik sigortasının yağmalanmasına vb. krizin yıkıcı sonuçlarına karşı bir takım talepler ileri sürdü ve ardından bir de “acil eylem programı” ilan etti.

Acil eylem programında şunlar ifade edildi:

“DİSK olarak hemen tüm bölgeleri, işkollarını, işyerlerini kapsayan bilgilendirme, hazırlanma kampanyası başlatılacaktır. Bildiri, afiş, el ilanı ve gerekli diğer propaganda çalışmaları ile işyerleri ve dargelirlilerin, yoksulların yaşadığı, emekçi ve işçi mahalleleri mücadele için hazır hale getirilecektir”,

“Atılan her işçiye, yapılan her zamma karşı, sendikalı-sendikasız işçiler arasında hiçbir ayrım yapmaksızın dayanışma içinde olunacak; işyerlerinde, sokaklarda, pazar yerlerinde küçük büyük demeden mücadele ve dayanışma ağları örgütlenecektir”,

“DİSK başta emek ve meslek odaları olmak üzere kendine emekten yana diyen tüm siyasal parti, demokratik kitle örgütü ve örgütlenmeleri ‘emek cephesinin sesi’ olarak bir araya gelmeye ve mücadeleyi ortaklaştırmaya davet ederek bu yolda mücadeleyi yoğunlaştırma kararlılığındadır”,

“Öncelikle DİSK’e bağlı işyerleri olmak üzere örgütlü-örgütsüz tüm işyerlerinde çalışan işçileri ‘kriz nedeniyle işten çıkarmalara karşı’ işyerlerini terk etmemeye davet eder”,

“Bu haftadan başlayarak tüm illerde en büyük pazar yerlerinde haftanın belli günlerinde ‘krize karşı tencerem boş’ eylemleri örgütlemeye davet eder”,

“Türkiye’nin büyük illerinde tesbit edilen merkezlerde ‘kriz sonuçları tartışma kürsüleri’ oluşturmayı kararlaştırır”,

“İşten çıkarmaların yasaklanması talebini örgütlenme özgürlüğü ve sendikalaşma talepleriyle birleştirilmesi gereğine inanır.”

Alınan bu kararların takvimlendirme kısmı 29 Kasım Ankara eylemini aşmadı. 29 Kasım eylemine yoğun katılım çağrısı, miting öncesi tespit edilen illerden başlayan değişik işkollarından işten atılan işçilerin katıldığı Ankara yürüyüşünün desteklenmesi, 26 Kasım günü bütün bölge temsilciliklerinde kitlesel basın açıklaması yapılması, hazırlanacak bildirinin 28 Kasım tarihinde tüm işyerlerinde okunması ile sınırlı bir “acil eylem programı” oluşturulmuş oldu. Bu kadar sınırlı bir eylem takviminin pratik ayağı ise büyük oranda zayıf kaldı. DİSK’in 29 Kasım eylemine katılımı, zayıflığın boyutu hakkında bir fikir vermektedir.

Çelebi, 29 Kasım eyleminde başkanlar kurulu kararlarına uygun bir konuşma yaptı. Bir kez daha işçi ve emekçilere, devrimci güçlere, partilere seslendi. “Artık söz bitti eylem vakti” diyerek bütün işyerlerini, meydanları, işçi mahallelerini, pazar yerlerini eylem alanına çevirme çağrısı yaptı. “Krizin bedelini ödemek değil sebep olanlara ödetmek” vurgusu yapan Süleyman Çelebi, şu söylemi yükseltti:

“Sermaye cephesinin saldırılarına, kendi EMEK CEPHEMİZİN talepleriyle karşı duralım! Türkiye’nin bütün illerinde, ilçelerinde, işyerlerinde, mahallelerinde EMEK CEPHEMİZİ oluşturalım. Ortak karşı duruşu örgütleyelim.

“Yaşadığımız illerde ‘krize karşı mücadele kürsüleri’ oluşturalım. Haftanın belli günleri ve belli saatlerde işten atılanlar, işyeri kapananlar, zamlara karşı sözü olanlar buralarda sözlerini söylesinler.

“İşten atılmalara, işyeri kapanmalarına karşı işyerlerini terk etmeyelim. Yasal, anayasal haklarımıza sahip çıkalım.

“Buradan sizleri, yanınızda kim olursa olsun el ele tutuşmaya, omuz omuza durmaya, Türkiye’de en büyük insanlık onur ve mücadele zincirini oluşturmaya davet ediyorum.”

Buraya kadar yapılanlar krize karşı DİSK’in kendi karar mekanizmalarında aldığı ve kamuoyuna deklare ettiği kararların bir dökümünden ibarettir. 29 Kasım eylemi dışta tutulursa, kararların ne kadarının hayat bulduğuna bakıldığında ortada elle tutulur gözle görülür bir şey yok denecek kadar azdır.

Kriz gündemini masaya yatıran, “acil eylem programı” hazırlayan, “emek cephesinin sesi”ni büyütmeye çağıran DİSK’in ilk elden tüm emek güçlerini bir araya getirmek, birleşik mücadeleyi güçlendirmek için bir çaba içerisine girmesi gerekirdi. Ancak ne yazık ki bu konuda DİSK’in pratiği hiç de yüz ağartıcı değildir. Bırakalım birleşik mücadeleyi güçlendirecek zeminler oluşturmaya çalışmak, oluşturulanların içerisine dahil olmaktan dahi uzak durmaktadır.

SSGSS saldırısına karşı kurulan Herkese Sağlık Güvenli Gelecek Platformu bugün İstanbul’da kendini krize karşı konumlandırmaya çalışmaktadır. DİSK, SSGSS sürecinden bu yana platformun çağrılarına yanıt vermemektedir. Neredeyse tüm emek cephesi bileşenlerinin içinde yer aldığı platform orta yerde duruyorken KESK, TMMOB vb. sendika ve meslek örgütleriyle “İstanbul mitingi” gerçekleştirme hedefiyle ayrı bir zemin yaratmaya çalışmaktadır. Bu tutumun DİSK’in kendine biçtiği misyonla uzaktan yakından ilgisi bulunmamaktadır.

Krizin yarattığı atmosferi arkasına alan kapitalistler örgütlü-örgütsüz birçok fabrikada, sanayi havzasında kitlesel işten atmalara, ücretsiz izinlere başlamış bulunmaktadır. DİSK bu konuda da sınıfta kalmıştır. Asgari ücret görüşmeleri sürmektedir. DİSK insanca bir ücret talebini formüle etmektedir. Ancak Türk-İş’e “asgari ücret görüşmelerinden çekilin” açıklaması dışında kılını dahi kıpırdatmamaktadır.

DİSK mevcut haliyle bırakalım örgütsüz kesimlerle dayanışmayı, kendi çatısı altında örgütlü işçilerin mücadelesini örgütlemekten, dayanışmaktan dahi uzak durmaktadır. En son işten atmalara karşı fabrikasını işgal eden Sinter işçileriyle dayanışmak için tüm işçileri fabrika önüne yığacağına, eylemli dayanışmayı örgütleyeceğine yönetici düzeyinde gerçekleştirilen ziyaretin ötesine geçilememiştir.

DİSK, ne birleşik mücadeleyi büyütmek, ne de işten atmalara, yeni zam ve vergilere, düşük ücrete vb. karşı mücadeleyi örgütlemek için somut bir adım atmaktadır. 29 Kasım sonrası “boş tencere tava” eylemi dışında (o da etkisi dahi hissedilmeyen sınırlı açıklamalar şeklinde gerçekleşmiştir) attığı pratik bir adım bulunmamaktadır. DİSK’in ne fabrikalarda, ne alanlarda, ne de emekçi semtlerinde yaptığı bir somut, planlı, hedefli bir çalışma yoktur.

Açıktır ki mücadele masa başında karar almakla, yazıp çizmekle, esip gürlemekle örgütlenmemektedir. Krize karşı mücadele sürecinin örgütlenmesi için iki yol izlenmelidir. Birincisi işçi ve emekçilerin birleşik mücadelesini güçlendirecek içerisinde tüm emek güçlerinin yeralacağı, eşit ve demokratik, tabanın söz, yetki ve karar hakkının olduğu bir işleyişe sahip ortak zeminlerin oluşturulmasıdır.

İkincisi ise başta DİSK’in kendi tabanı olmak üzere yüzünü üretim alanlarına, fabrikalara, sanayi havzalarına dönmesi ve krize karşı ileri sürülen taleplerin kazanılması hedefiyle eylemli süreçlerin örgütlenmesidir.

DİSK içerisindeki ilerici-devrimci unsurlar DİSK’in kendisine biçtiği misyonu pratikleştirmesi için çaba göstermeli, DİSK’in somut adım atması için basınç oluşturmalıdır. Günün acil ihtiyacı bunu zorunlu kılmaktadır.