6 Mart 2009
Sayı: SİKB 2009/09

  Kızıl Bayrak'tan
  Devrimci baharı yaratmak için
devrimci güçlere düşen görevler
  Dinci gericilik saldırının dozunu arttırıyor!
Devrimci seçim çalışmamızın
bazı sorunları
CHP’den işsizliğe çözüm önerileri...
8 Kart etkinliklerinden
İşçi ve emekçi hareketinden…
  BDSP’nin seçim gündemli faaliyeti büro açılışları ile sürüyor...
  Kapitalist sistem ve ulaşım sorunu…
  Direnen Makyal-Erka işçileri açlık grevine başladı…
  Posta emekçilerinin Ankara yürüyüşü…
  Gençlik hareketinden…
  Çeber davasında deliller yok ediliyor!
  Pakistan’da şeriat tehdidi...
  Kapitalizmin küresel krizinin dalgaları yayılıyor…
  Bir kez daha seçimler üzerine / II
M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Pakistan’da şeriat tehdidi...

Askeri cuntalar ve emperyalizme tetikçiliğin halklara musallat ettiği bela!


Emperyalist orduların işgalinden sonra yeni bir boyut kazanan Afganistan’daki savaş kısa sürede Pakistan’a sıçramış, iki ülkenin sınır bölgeleri fiili çatışma alanına dönüştürülmüştü. Pakistan’ın hızla savaş cephesine dönüşmesi salt coğrafi yakınlıktan değil, uzun yıllardan beri Afganistan’da üstlendiği ABD taşeronluğunun da bir sonucuydu.

‘70’li yılların ikinci yarısında Afganistan’daki kökten dincileri silahlandırıp eğiten CIA, bu kirli iş için Pakistan ordusu ile istihbaratını taşeron olarak kullanmıştı. ABD emperyalizmine uşaklık adına Taliban güçleriyle yakın işbirliğine giren Pakistan rejimi, içeride de dinci akımları güçlendirebilmek için askeri cuntanın zoruna yaslandı. Dönemin diktatörü general Ziya ül Hak, ABD’nin “yeşil kuşak” projesi çerçevesinde İslami gericiliğe alan açtı.

Askeri zora başvurarak toplumsal muhalefeti ezen gerici rejim, sınıf çelişkilerinin keskin olduğu Pakistan’da, emekçilerin tepkisini kökten dinci akımların mecrasına yönelterek, toplumun gelişme dinamiklerini baltalama saldırısını derinleştirdi. Hem içe hem dışa karşı ABD adına giriştiği bu tetikçiliğin mükafatını dolar cinsinden krediler ve nükleer silahlarla alsa da, Pakistan’ın diktatörlük rejimi, derin bir  yozlaşmanın bataklığına sürüklenmekten kurtulamadı.

Askeri cuntanın açtığı zeminde gelişen dinci gerici akımların yayılan etkisi yer yer mezhep çatışmalarına zemin hazırlarken, radikal kanat ise denetimden çıkarak rejimle çatışmaya başladı. Afganistan’dan Pakistan’a geçen Taliban güçlerinin varlığından da güç alan kökten dinciler, egemenler arası rant ve iktidar kavgasının sertleşmesinin yarattığı zaaftan da yararlanarak bazı bölgeleri denetleyebilecek olanaklara kavuştu.

“Pakistan Talibanı” adıyla anılan kökten dinci akımın Afganistan sınırına yakın bölgelerde denetim kurma çabasını önlemeye çalışan Amerikancı rejim, işi orduya havale etti. Silahlı çatışmaların yayılmasına yol açan bu girişim binlerce kişinin ölümüne yol açsa da, durumda bir değişiklik olmadı.

Afganistan’dan kaçan Taliban güçlerinin çatışma bölgesinde bulunmasını gerekçe gösteren ABD savaş makinesinin hava saldırlarıyla çatışmalara katılması, kökten dincileri daha da güçlendirirken, Amerikan saldırılarına izin veren Pakistan rejimine duyulan öfkenin ise yaygınlaşmasını sağladı.

İki yıla yayılan düşük yoğunluklu savaşa rağmen kayda değer bir sonuç alamayan Pakistan rejimi, geçen hafta kökten dincilerle masaya oturmak durumunda kaldı. Pakistan Taliban güçleriyle masaya oturan devlet, geri adım atarak anlaşma yoluna gitmek zorunda kaldı.   

Bölgede şeriat kurallarının geçerli olması amacıyla iki yıldır ordu ile çatışan Taliban ve destekçileri, isteklerinin kabul edilmesi üzerine süresiz ateşkes ilan etti. Anlaşmaya göre, ülkenin kuzeydoğusundaki Svat Vadisi ve çevresindeki yörelerde şeriat kuralları esas alınacak.

Anlaşmayı barış yönünde atılmış bir adım olarak değerlendiren Taliban, elindeki bazı tutsakları salıvereceğini bildirirken, Pakistan ordusu da bölgedeki askeri operasyonlarına son verdiğini duyurmuş, ancak bölgeden çekilmeyeceğini vurgulamıştı.

Pakistan Cumhurbaşkanı Asıf Ali Zerdari anlaşmayı bölgede asayiş ve sükûnet sağlandıktan sonra imzalayacağını belirtirken, kökten dinciler karşısında geri adım atıldığını kabul etmedi. Yapılan resmi açıklamada, anlaşmanın taviz değil halkın iradesine yanıt olduğu iddia edildi.

Oysa doğal güzellikleri ile bir dönem Pakistan’ın en popüler turistik merkezlerinden biri olan Svat Vadisi, yapılan anlaşma ile artık resmen ortaçağ zihniyeti ile yönetilecek. Anlaşmanın çatışmaları sona erdirip erdirmeyeceği, gerici olan tarafların sözlerine sadık kalıp kalmayacakları belli değil. Yani bölgede çatışmaların yeniden alevlenmesi muhtemeldir. Ancak şeriat yönetiminin bir bölge ile sınırlı da olsa resmen kabul edilmesi, Pakistan açısında ciddi bir gerilemeye işaret ediyor.

Pakistan asıllı yazar Tarık Ali’nin 40 yıl öncesine ait bir anısı, askeri cuntalar ve ABD emperyalizmi adına sürdürülen tetikçiliğin Pakistan halklarına ne kadar ağır bir faturaya mal olduğunun ve olmaya devam ettiğinin çarpıcı bir göstergesidir.

“Nisan 1960. Lahor. Çok güzel bir ilkyaz günü. Sadece Jakarandalar çiçek açtığı için değil. Washington’ın desteklediği askeri diktatörlük, beş aylık mücadele sonucu öğrenciler ve işçiler tarafından devrildiği için de. Halk, hiçbir yabancı güçten destek almadan, kendi başına başarmıştı bunu. Hem Washington hem de Pekin, Mareşal Eyüp Han’ı iktidarda tutmaya çalışmış ama başaramamıştı. Öğrencilerin ve işçilerin talepleri (demokrasi ve sosyalizm) milyonlarca insanda destek bulmuştu. Dinsel fundamentalistlerin esamesi okunmuyordu.” (Fundamentalizmler Çatışması, Tarık Ali, Everest Yayınları) 

Pakistan’ın 40 yıl aradan sonra ortaçağ karanlığına doğru bu kadar yakınlaştırılmış olması, bağımlı ülkedeki işçilerin, emekçilerin, ilerici-devrimci güçlerin emperyalizme ve her türden işbirlikçisine karşı bütünsel bir mücadele yükseltmelerinin taşıdığı hayati öneme işaret etmektedir.

 

Dünyadan…

Yunanistan’da genel grev

Yunanistan’da kamu çalışanları 25 Şubat günü ülke genelinde bir günlüğüne greve gitti. Katılımın güçlü olduğu grevde ücretlerin artırılması, işsizliğe karşı önlemler alınması ve iş güvencesi talepleri yükseltildi.

Genel grev nedeniyle okullar kapalı kaldı, hastanelerde yalnızca güvenlik ve acil yardım birimleri hizmet verdi, havaalanlarında iç ve dış seferlerde aksamalar oldu. Sosyal sigortalara bağlı kurumlar, bakanlıklar, vergi daireleri ve diğer kamu işyerlerinde çalışan emekçilerin yanı sıra 17 aydır kıdem tazminatları ödenmeyen emeklilerin de greve destek verdiği bildirildi.

Genel grev nedeniyle Atina’da kitlesel iki gösteri gerçekleşti. Biri Kamu Emekçileri ve İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun, diğeri ise Mücadeleci İşçi Cephesi’nin (PAME) düzenlediği gösteriydi. Göstericiler, taleplerini içeren metinleri meclise sundular.

Ayrıca Selanik, Patra ve Girit Adası’nda da gösteriler düzenlendi.


Fiat işçilerine binler destek verdi

27 Şubat günü İtalya’nın güneyindeki Fiat işletmelerinde çalışan işçilerle dayanışmak için 20 bin kişi sokağa çıktı. Gösterilere tüm kent destek sundu, işyerleri kapalı kaldı.

Gösteri, aylardır 5 bin işçinin kısa çalışma programı ile çalıştırıldıkları Pomigliano d’Arco’daki Fiat işletmesinin önünde gerçekleşti. 2008’in Eylül ayından bu yana sadece 4 hafta çalışan işçiler, Fiat tekelinin kendilerine işyerinin korunacağını gösteren bir gelecek planı sunması gerektiğini vurguluyorlar.


İrlanda’da genel grev

İrlanda’da işçiler arasında, hükümetin saldırılarına ve kapitalistlerin ücret ve çalışma koşullarını daha da kötüleştirmesine karşı öfke büyüyor. İrlanda Sendikalar Birliği (ICTU) 30 Mart’ta genel grev yapma kararı aldı.

İrlanda’da en son genel grev 1980 yılının başında yaşanmıştı.