19 Haziran 2009
Sayı: SİKB 2009/23

  Kızıl Bayrak'tan
  Düzen içi dalaşma faşist baskı ve terörün hızını kesmedi…
  Düzen içi çatışma yeniden alevleniyor…
İlker Başbuğ’un Kürt sorununa ilişkin son açıklamaları…
Kurultayımız asalak tekstil patronlarına karşı mücadele kürsüsü olacak!
15-16 Haziran eylem-etkinliklerinden...
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  Sömürü ve zulüm düzenini yenmek için;
birleşik, militan, kitlesel direniş!
Bursa’da direniş, grevler ve BMİS...
  Entes güncesi...
  Kamu TİS’lerinde işçinin öfkesi sokağa taştı...
  Pendik Askeri Tersanesi’nde direniş ateşi....
  Gençlik eylem ve etkinliklerinden...
  Sermaye devleti korkuyor,
korktukça saldırganlaşıyor!
  Sermayenin yeni vurgunu: Vergi indirimleri
  Gerici Molla rejiminin açmazları derinleşiyor…
  Eski ABD’li asker Ebu Garib’teki
işkenceyi savundu!.
  Almanya’da ülke genelinde eğitim boykotu...
  Kapitalizm ölüm saçmaya devam ediyor!
  Kadına yönelik ayrımcılık ve şiddet toplumsal yaşamın her alanında...
  İktidar çekişmesi büyüyor… .
  Direnişteyiz Platformu Forumu’nda yapılan tartışmalar üzerine düşünceler... .
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Gerici Molla rejiminin açmazları derinleşiyor

İran’da cumhurbaşkanlığı seçimleri, egemen güçler arası çatışmaları alevlendirdi!


İran’da yapılan cumhurbaşkanlığı seçimleri, bu ülkede yeni bir dönemi başlatmış görünüyor. Seçim öncesinde görülen adaylar arası polemikler, seçimlere katılım oranının yüksekliği, seçim sonrasında başlayan ve giderek yayılan kitlesel gösteriler, İran’da gerici Molla rejiminin doruktan inişe geçtiğini kanıtlar niteliktedir. Zira kitle desteğini arkasına alarak meydana inen farklı burjuva kesimlerin temsilcileri ilk defa bu kadar açıktan, bu kadar sert, bu kadar uzlaşmaz bir tutumla çatışmaktadır.

Seçimlerin tetiklediği çatışma, egemen sınıfların “muhafazakar” kesimlerini temsil eden cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad ile “reformcu” kesimleri temsil eden eski başbakanlardan Mir Hüseyin Musavi arasında cereyan ediyor. Kuşkusuz ki, burada kişiler, İran burjuvazisinin farklı kanatlarını temsil ediyorlar. Başka bir ifadeyle cumhurbaşkanlığı koltuğu etrafından kopan fırtına, iki ana akım burjuva kesim arasındaki iktidar savaşının dışa vurumundan başka bir şey değildir.

Seçim propagandası döneminde tarafların birbirini hedef alan sert ifadeleriyle hissedilen çatışma, Ahmedinecad’ın seçimleri açık farkla kazandığının açıklanması ile sokaklara taştı. Yüzbinleri sokaklara döken Musevi liderliğindeki taraf, özellikle başkent Tahran’da güçlü bir kitle desteğine yaslandığını, dahası bu kitleyi sokaklara dökebilme yeteneği kazanmış olduğunu da gösterdi. Onbinlerce taraftarlarını sokaklara döken Ahmedinecad ise, devletin militarist kurumlarından destek almaktadır.  

Seçimleri kaybeden “reformcu” güçler sokaklara döküldü

Seçimler öncesinde yapılan spekülasyonlar, “reformcu” kanadın desteklediği Hüseyin Musavi’nin kazanacağı kanısını güçlendirmiş, Ahmedinecad’ın ise, yoksulluğun yaygınlaşması, artan yolsuzluk olayları, enflasyonun yüksekliği gibi nedenlerden dolayı seçimleri kaybedeceği varsayılmıştı.

Oysa 12 Haziran’da yapılan yüksek (yüzde 85) katılımlı seçim sonuçları, beklenenin tersi yönde oldu. İran İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, Ahmedinejad'ın %62.6, Musavi’nin %33.8 oranında oy aldığı belirtildi. Buna göre Ahmedinecad neredeyse Musavi'nin iki katı oy almış oluyor. Gerçi İran'dan yansıyanlar, seçimlerde hile, tehdit, şantaj, usulsüzlük gibi sorunların yaşandığını gösteriyor. Ancak tüm bu sorunların adaylar aradaki büyük oy farkını açıklamaya yetmediği de, kabul ediliyor. Nitekim seçimlere özel ilgi gösteren ve seçim sonuçlarından hayal kırıklığına uğrayan emperyalist güç merkezleri bile, seçimlerdeki usulsüzlük konusunda net bir tutum açıklayabilmiş değiller. Tabii bu kadarı Musevi’ye destek veren güçlerin sokaklara taşınmasına engel olmadı.

Gösterilere katılarak kitleye seslenen Musevi de, “Seçimlerde yaşanan pek çok bariz ihlali şiddetle kınadığını, bu tehlikeli sessiz sinema gösterisini kabul etmeyeceğini” söyledi. “Bazı yetkililerin bu şekildeki davranışlarının getireceği sonuçlar İslam Devletinin dayanaklarını tehlikeye atıyor ve diktatörlük oluşmasını sağlayacak” görüşünü savunan Musevi, İran'da Şii nüfusunun merkezi olan Kum kentindeki din adamlarını da bu konuda seslerini yükseltmeye çağırdı.

Tahran'da göstericilere seslenen Musevi, "Açıklanan sonuçlar İran İslam Cumhuriyeti’nin kutsal sisteminin temellerini sarsıyor ve halkın oylarına ihaneti temsil ediyor” dedi. “Halk, iktidarı yolsuzluk yoluyla ele geçirenlere saygı duymayacaktır” diye konuşan Musevi, gayrimeşru ilan ettiği Ahmedinecad’a karşı, mücadeleye devam çağrısı da yaptı.

Nitekim yaygınlaşarak devam eden gösteriler sert çatışmalara da sahne oldu. Kitleye saldıran motorsiklekli polisler, çevik kuvvet ve “gönüllü” Besiç milisleri ile eylemciler arasında saatler süren çatışmalar yaşandı. 1 Mayıs'ı kutlayan işçilerin bile zindana atıldığı İran'da bu çapta ve bu kadar sert çatışmaların yaşanması, Molla rejiminin şu ana kadar tahammül etmediği bir duruma işaret ediyor.

Olayların seyri, Ahmedinecad'ı destekleyen dini lider Ali Hameney'e bile geri adım attırmış görünüyor. Sonuçların açıklanmasından sonra Ahmedinecad'ın büyük bir zafer kazandığını savunan Hameney, devletin tüm kuvvetiyle protestoları etkisizleştireceği tehdidini de savurdu. Ancak gelişmeler üzerine çark eden dini lider, Musevi ile yaptığı görüşmenin ardından yolsuzluk iddialarının araştırılması için gerekenin yapılacağını açıklamak zorunda kaldı. Molla rejimin en güçlü otoritesi olan Hamaney'in geri adım atması, ciddi bir basınç altında kaldığı izlenimini vermektedir. Nitekim göstericilerin yer yer dini lider Hamaney'i de hedef aldığı gözlenmektedir. Ki bu, İran açısından yeni bir gelişmedir.  

Egemen güçler arası çatışma kitlelerde biriken öfkenin
dışa vurmasına vesile oldu  


İran'da çatışan taraflar, uzun yıllardan beri Molla rejimin üst düzey yönetici tabakası arasında yer alıyordu. Nitekim taraflar, her fırsatta “İslam Cumhuriyeti”ne bağlı olduklarını dile getiriyorlar. Reformcu iddiası taşıyan Musevi'nin Kum kentindeki din adamlarına çağrılar yapması, rejime bağlılığın boyut hakkında fikir vermektedir.

Taraflar siyasal alanda farklı argümanlar kullansa da sömürü ve köleliğin azgın bir şekilde devamı konusunda hemfikirler. Ahmedinecad yönetimi 1 Mayıs'ı kutlayan işçilere azgın devlet terörüyle saldırırken, "reformcu" kesimlerin buna herhangi bir tepkisi olmamıştır. İşsizlik ve yoksulluğun artması da, "reformcu" kanadın ilgi alanına pek girmiyor. İşin garip yanı, demagojik söylemi kullanan Ahmedinecad'ın kent ve kır yoksullarından da oy alabilmesidir. Gerçi Ahmedinecad'ın yoksullardan oy almasındaki bir diğer önemli etken, ABD-İsrail ikilisinin tacizlerine cepheden yanıt vermesidir.

ABD-İsrail tehditlerinin de etkisiyle kendini sürekli tahkim eden rejim, anti-Amerikancı söylemle yaşamları çekilmez hale gelen yoksulları, kısmen de olsa peşinden sürüklemeyi başarırken, tepkisini eyleme döken işçi sınıfı bölüklerine karşı ise amansız bir devlet terörü uygulamaktadır.  

İran'ın en zenginlerinden biri olan eski cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi'nin desteklediği "reformcu" kanat ise, eğitimli ve gelir düzeyi yüksek kesimlere hitap etmekle yetiniyor. Emekçilerden, söylemde bile uzak duran reformcu kanat, liberalizm ve bireysel özgürlükler argümanını öne çıkarıyor. Orta sınıflarla Molla rejiminin boğucu baskısından bıkan gençliğin dinamiğine yaslanan "reformcu" kanat, toplumun bu kesimlerinde biriken öfkeyi sokaklara taşıyarak, kısmen de olsa İran’da devam eden boğucu atmosferin dağılmasına katkıda bulunuyor.  

İranlı işçi ve emekçileri hem gerici rejime hem emperyalist saldırganlığa karşı mücadeleyi temel alan bir çizgi temsil edebilir  

İran’da egemenler arası çatışmanın sertleşmesi, Molla rejimin dokunulmazlık zırhına bürünen elitlerinin prestijini sarsması açısından hayırlı sonuçlar yaratmış görünüyor. Seçim öncesi ve sonrasında birbirine ağır ithamlarda bulunan şeflerin tümü bu elit tabakanın mensuplarıdır. Çatışma, kendilerini İslami değerlerin has temsilcisi olarak pazarlayan şeflerin hırsız, yalancı, rüşvetçi, yolsuzluklara batmış, seçimlere hile karıştıran vb. sıfatlarla birbirini itham etmelerine vesile olmuştur. Böylece “kutsallık” halesine bürünmeye çalışan Molla rejiminin şeflerinin sömürü ve kölelik düzenin tüm çirkinlikleriyle malul oldukları İran halkları önünde yüksek sesle dile getirilmiş oldu.

Ancak egemenler arası çatışma, işçi ve emekçilerin şu veya bu gerici odağın yedeğine düşme tehlikesini de arttırıyor. Nitekim şu ana kadar yansıyanlara bakıldığında, emekçiler adına bağımsız söz söyleyen bir güç odağı görülmemektedir. Bununla birlikte, Molla rejimin boğucu egemenliğinde açılacak gedikler, köklü mücadele deneyimi olan İran işçi sınıfının biriken öfkesini eyleme dökmesini kolaylaştırabilir de.

Çatışmanın hangi yönde seyir izleyeceğini şimdiden kestirmek kolay olmasa da, Molla rejiminin açmazlarının giderek derinleşeceğini, kitlesel boyuta varan sokak eylemlerinin ise İran’da yeni bir döneme işaret ettiğini söylemek mümkündür. İran işçi sınıfının, emekçilerinin ve ezilen diğer toplum kesimlerinin çıkarlarını güçlü bir şekilde temsil etmek için, bu ülkedeki ilerici-devrimci güçlerin bir mücadele odağı oluşturmaları şarttır. İran komünist ve işçi hareketinin birikim ve deneyimleri, böyle bir odağın oluşmasını sağlayacak dinamikleri mutlaka açığa çıkaracaktır.