19 Haziran 2009
Sayı: SİKB 2009/23

  Kızıl Bayrak'tan
  Düzen içi dalaşma faşist baskı ve terörün hızını kesmedi…
  Düzen içi çatışma yeniden alevleniyor…
İlker Başbuğ’un Kürt sorununa ilişkin son açıklamaları…
Kurultayımız asalak tekstil patronlarına karşı mücadele kürsüsü olacak!
15-16 Haziran eylem-etkinliklerinden...
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  Sömürü ve zulüm düzenini yenmek için;
birleşik, militan, kitlesel direniş!
Bursa’da direniş, grevler ve BMİS...
  Entes güncesi...
  Kamu TİS’lerinde işçinin öfkesi sokağa taştı...
  Pendik Askeri Tersanesi’nde direniş ateşi....
  Gençlik eylem ve etkinliklerinden...
  Sermaye devleti korkuyor,
korktukça saldırganlaşıyor!
  Sermayenin yeni vurgunu: Vergi indirimleri
  Gerici Molla rejiminin açmazları derinleşiyor…
  Eski ABD’li asker Ebu Garib’teki
işkenceyi savundu!.
  Almanya’da ülke genelinde eğitim boykotu...
  Kapitalizm ölüm saçmaya devam ediyor!
  Kadına yönelik ayrımcılık ve şiddet toplumsal yaşamın her alanında...
  İktidar çekişmesi büyüyor… .
  Direnişteyiz Platformu Forumu’nda yapılan tartışmalar üzerine düşünceler... .
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kapitalizm ölüm saçmaya
devam ediyor!

Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastasıyla ilgilenirken iğneyi eline batıran, 18 yaşındaki sağlık teknikeri Kübra Yazım geçtiğimiz günlerde yaşamını yitirdi.

Samsun’un Vezirköprü ilçesi Samukalan köyünde tarlada çalışırken sırtına kene yapışan 48 yaşındaki Ayşe Keskin, hastalandıktan üç gün sonra, kan tahlillerinde KKKA virüsü saptanınca Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne kaldırılmıştı. Müdahale eden ekip içinde bir yıllık sağlık teknikeri 18 yaşındaki Kübra Yazım da bulunuyordu. Ayşe Keskin 11 Haziran günü öldü. Aynı gün Kübra Yazım’ın yüksek ateş, halsizlik ve titreme gibi şikâyetlerinin arttığı ve Yoğun Bakım Ünitesi’ne kaldırılırken yaşamını yitirdiği açıklandı.

Başhekim Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Sünbül, olayın ardından yaptığı açıklamada bir yıldır acil tıp teknikeri olarak çalışan Kübra Yazım’ın 6 Haziran’da KKKA şüphesiyle gelen ve hayatını kaybeden hastaya serum takarken, eline iğne batırdıktan sonra gerekli tıbbi müdahalelerin hemen yapıldığını ve kendisinin tedavi altına alındığını ancak, kurtarılamadığını belirterek, “Hastane olarak bir ihmalimiz söz konusu değildir” diye konuşmuştu.

Sağlık Bakanı Recep Akdağ da yaptığı açıklamada, böylesine üzüntü verici gelişmelerin yaşanmaması adına her türlü hassasiyeti gösterdiklerini ve göstermeye devam edeceklerini belirtmişti. Sağlığı piyasaya açan sermaye düzeni, kendi sebep olduğuölümleri üstlenmeyerek, sorumluluğu üzerinden atmaya çalışıyor. Böylece, sağlığın ticarileştirilmesi ve insan hayatını hiçe sayan politikalarının sonuçlarını görmezden gelmektedir.

Kene vakaları daha çok tarım ve hayvancılıkla uğraşanlar arsında yoğunlaşmaktadır. Sağlık çalışanları da en çok etkilenen ikinci gruba girmektedir. Türkiye’de ilk defa 2002 yılında Tokat bölgesinde tespit edilen Kırım Kongo Kanamalı Ateşi ülkenin önemli bir coğrafyasına yayılmış durumdadır. Yüzlerce insanın ölümüne neden olan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığının dünyada ve Türkiye’deki mevcut durumu, koruyucu sağlık tedbirlerini ihmal eden sermaye sisteminin aşırı kâr hırsının bir sonucudur.

İstanbul Tabip Odası’nın konu ile ilgili yaptığı bir açıklamaya göre, virüs, keneler tarafından kendi biyolojik gelişimi içerisinde yumurta ve larva evrelerinde ya da hastalık etkenini taşıyan konakçılarından (evcil ve yabani hayvanlar) kan emmeleri esnasında da virüsü alabilir ve bir sonraki evresinde kan emdiği konakçıya bulaştırabilir. Aynı zamanda virüsü yumurtaları kanalıyla bir sonraki nesle aktarabilmektedirler. Virüs kenelerin konakladığı hayvanlara bulaşmasına karşılık bu hayvanlarda hastalık belirtisine neden olmamaktadır. Konakçı hayvanlarda bazen hafif ateş görülmesi dışında, konakçılar genelde hastalığı gizli olarak geçirmekte ve hastalık belirtisi görülmemektedir. Buna karşılık hastalığın yayılmasında aracı rol oynamaktadırlar. Hastalık hayvanlarda, insanlara nazaran daha yaygın olarak görülmektedir. Ancak hastalık hayvanlarda, subklinik (asemptomatik) olarak seyretmekte insanlarda da klinik ve subklinik olarak, sporadik vakalar veya salgınlar şeklinde görülebilmektedir.

Merkezi Cenevre’de bulunan Global Humanitarian Forum’un hazırlattığı bir rapor, iklim değişikliğinin her yıl 325 milyon kişiyi ciddi biçimde etkilediğini ve bu sayının gelecek 20 yılda ikiye katlanarak, şu anda 6 milyar 700 milyon olan dünya nüfusunun yüzde 10’una tekabül edeceğini gösterdi. İklim değişikliğinin, yılda 315 bin kişinin, açlık, hastalık ya da doğal afetler yüzünden ölümüne yol açtığı bildirildi.

 “İnsan doğadan yaşar, yani doğa onun bedenidir, ölmemek için onunla daimi bir diyalog sürdürmelidir.” (Karl Marx)

Marx’ın sözünden de anlaşılacağı gibi, türlerin arasında ve hatta tür içerisindeki mücadele, birbirine duyulan ihtiyaç ve uyum, her bir türün doğa dengeleri içerisinde varlığını koruma ve sürdürme çabası bu bütünlüğün parçaları olarak vardırlar. Sermaye sisteminin aşırı kâr hırsı doğayı tahrip etmekte, doğanın bütünlüğünü parçalamaktadır. Emperyalist-kapitalist sistemin neden olduğu küresel ısınmanın etkisiyle, mevsimler hızla değişmekte ve buna bağlı olarak da çeşitli hastalıklar katmerleşmektedir. Sistem tarafından uygulanan politikalarla küresel ısınma artmakta ve mevcut durumda ona bağlı sorunlar önlem alınmadığı için derinleşmektedir. Özellikle de kriz dönemlerinde artan açlık ve yoksulluk nedeni ile salgın hastalıklar daha çok artmakta ve bundan da en çok işçi ve emekçiler etkilenmektedir. Kapitalist sistemin işleyiş yasalarının çevre ve insan sağlığına nasıl olumsuz bir etkide bulunduğu gün geçtikçe daha çok hissedilirken, daha fazla kâr mantığıyla doğal kaynaklar da hızla tüketilmekte ve kirletilmektedir.

Kapitalizmin insan hayatını hiçe sayan bir sistem olması, tüm her şeyde olduğu gibi bedellerin/felaketlerin ilk önce işçi ve emekçileri vurması kaçınılmazdır. Sermaye devletinin bu sorunları çözmek gibi bir sorunu da, yeteneği de yoktur. Bu sorunu asıl çözecek olan, tüm kötülüklerin kaynağı olan kapitalist barbarlığı tarihin çöplüğüne atacak olan işçi ve emekçilerin devrimci iktidar mücadelesidir.