31 Temmuz 2009
Sayı: SİKB 2009/29

  Kızıl Bayrak'tan
  Kürt sorununda “Amerikan Çözüm Planı” devrede
  Kürt halkına yönelik baskılar, cinayet ve katliamlar sürüyor..!
  “Güney Kürdistan seçimleri ve ötesi
Adli Tıp Kurumu, sermaye devletinin
has bir kurumudur!
Entes direnişi günlüğünden…
Alpagut işçisi mücadele geleneğini sürdürüyor...

  Metal İşçileri Kurultayı hazırlık çalışmalarından.

  Kent AŞ’de direnişe devam!
  Mamak 6. Kültür Sanat Festivali’nde buluşalım!
  AKP Hükümeti, Emre Aköz’ün ağzından Alevilere kin kusuyor...
  Eğitim haktır, satılamaz!
  Gençlik eylemlerinden...
  İstanbul Sanayi Odası raporu aynasına yansıyanlar...
  Devrimci sınıf çalışmalarından...
  “Barack Obamalı hayaller” çöküyor…
  Dünyada işçi ve emekçi eylemlerinden...
  “Arka bahçe”deki devrim 50. yılında!
  Güler Zere serbest bırakılsın!
  Kürdistan hapishanelerinden
zulüm manzaraları
  Güney Kürdistan seçimleri
M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kürdistan hapishanelerinden
zulüm manzaraları

Türkiye'deki cezaevi gerçeği son haftalarda hasta tutsakları ölüme mahkum eden politikalar vesilesiyle bir kez daha gündeme geldi. Güler Zere başta olmak üzere pek çok tutuklu ve hükümlünün tedavi görme hakkının gasp edilmesi zindanlarda hak ihlallerinin küçük bir kısmını oluşturuyor. Kürdistan'da bulunan hapishanelerde de yaşam koşulları bir hayli kötü. Taraf gazetesinin geçtiğimiz ay konuyla ilgili hazırladığı dosya bu konuda çarpıcı veriler sunuyor:

Siirt E Tipi Kapalı Cezaevi’nde bulunan yaklaşık 700 tutuklu ve hükümlü, 6, 8 ve 10’ar kişilik koğuşlarda 20’şerli gruplar halinde kalıyor. Buna rağmen yeni tutuklu ve hükümlü sevkiyatı da sürüyor. Birçok tutsak temizlikte yaşanan sıkıntılar nedeniyle hastalıklarla boğuşuyor. Diğer birçok cezaevinde olduğu gibi burada da kitap, dergi ve gazete gibi yayınlara ulaşmakta büyük zorluklar yaşanıyor. Tutuklu ve hükümlülere sık sık disiplin cezası veriliyor, bu nedenle açık görüş cezası alan birçok mahkûm var. Koğuşlardaki rutubet birçok tutsakta kalıcı hastalıklara sebep olmakta, tutsakların tedavi talepleri çok geç yerine getirilmekte, acil hastaların hastaneye sevki bilinçli olarak geçiktirilmekte. Bulaşıcı hastalıklara karşı tedbirler alınmıyor. Tıbbi kontrol ve sağlık taraması yapılmıyor.

Yaklaşık bin tutuklu ve hükümlünün kaldığı Van M Tipi Cezaevi'nde de yıllardır bütün başvuru ve şikâyetlere rağmen değişen tek şey artan mahkûm sayısı. Şu an 750’ye yakın tutuklu ve hükümlünün bulunduğu Van M Tipi Cezaevi, her an yıkılma tehlikesi ile karşı karşıya. Hastaneye sevklerin çok geç yapıldığını söyleyen mahkûmlar, revirin de genelde kapalı olması nedeniyle hastalık ve ağrılarıyla başbaşa kalmaktan şikâyetçi.

Gardiyanların büyük çoğunluğunun uzman çavuşluktan geldiği ve bu nedenle özellikle siyasi mahkûmlara önyargılı davrandığı, büyük sıkıntılardan birinin ise Kürtçe gazete, dergi, kitap ve mektup alışverişinin yapılamaması olduğu ifade ediliyor.

‘İnce aramalar’ın istisnasız yapıldığı Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi’nde mahkumlar, 6 ve 8 kişilik koğuşlarda 20’şer kişi kalıyor. Bir çok mahkûm yerde yatmak zorunda. “İnce arama” tabir edilen aramaların tutuklu ve hükümlü yakınlarını canından bezdirdiği cezaevinde, görüşe gelenler iç çamaşırlarına varıncaya dek soyularak aranıyor.

Yazın sıcaktan kavrulan, kışın ise soğuktan donan mahkûmlar su sıkıntısı nedeni ile temizlik ihtiyaçlarını bile karşılayamazken, 380 kişi kapasiteli cezaevinde yaklaşık 800 tutuklu-hükümlünün bulunması nedeni ile birçok mahkûm yerde yatmak zorunda kalıyor.

Tutuklu ve hükümlülerin Kürtçe yayınlara ulaşmasının da engellendiği Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi’nde ring araçlarıyla hastane ya da mahkemeye sevk edilen mahkûmların en büyük şikâyeti ise sık sık şiddet görmeleri.

Sağlık kontrolleri, tedaviler ve hastaneye sevklerde büyük zorlukların yaşandığı cezaevinde 800 mahkûma sadece bir doktor düşüyor. Hasta tutuklu ve hükümlülere cezaevinin kapısında takılan kelepçe tedavi esnasında bile açılmıyor.

Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’nun ziyaretiyle gündeme gelen Batman M Tipi Kapalı Cezaevi’ndeki sorunlar da diğer cezaevlerindeki sorunlarla benzerlik taşıyor. Kapasitesinden fazla mahkûm barındıran cezaevinde yemekten içmeye, spordan çalışmaya, kütüphane ve revire çıkmaya kadar pek çok sorun yaşanıyor. Baştan aşağı beton ve metal aksamdan oluşan infaz kurumunda klima yasak.

450 mahkûm kapasiteli Şanlıurfa Kapalı Cezaevi’nde 866 tutuklu ve hükümlü kalıyor. Altı kişilik odalara 20 kişi sığdırılmış. Yerde yatacak yer yok, ranzaların bir katında iki kişi yatıyor.

Diyarbakır E ve D Tipi Cezaevlerinde tedavi, spor, yemek, sıcak su gibi zorunlu ihtiyaçlar gereği gibi karşılanmıyor. Tutuklular çıplak aramadan geçiriliyor, yerde uyuyor ve iki kişi birlikte duş alıyor. Koğuşlarda kapasitenin üzerinde mahkûm barındırılıyor; ranzalarda birden fazla kişi uyumak zorunda kalıyor. Diğer sorunlar ise kötü muamele, politik düşüncesinden ötürü utandırma, aşağılama, onur kırma, hakaret, banyo, yiyecek ve hasta tutukluların tedavi edilmemesi olarak sıralanıyor.

Sadece mahkûmların değil yakınlarının da onurları kırılmaya çalışılıyor. Telefonla Kürtçe konuştukları takdirde telefon ellerinden alınarak kapatılıyor. Yemeklerine aşırı tuz atılıyor. Politik suçlular, itirafçıların, tarafsızların, adli suçluların koğuşlarına gönderilmek isteniyor. Disiplin cezaları çok fazla veriliyor; dilekçe yazanlara bile iletişim veya hobi odasına gitmeme cezası veriliyor. Tek başına kırmızı, yeşil, sarı veya çok renkli kıyafetler cezaevine alınmıyor, etiketsiz kıyafetler alınmıyor.

Hastanelere yapılan sevkler ring arabalarında bulunan dört kişilik küçük bölmelere altı veya yedi kişi konulmakta. İşkenceyle geçen yolculuk hasta muayenesinde de sürmekte. Hastalar kelepçeli bir şekilde tedaviye zorlanmaktalar. Karşı çıkış olunca da hasta tedavi edilmeden geri götürülüyor.


 

Sincan’da tecrit işkencesi

Hapishanelerde yaşanan tecrit ve baskı uygulamalarının son örneği Sincan Kadın Hapishanesi’nde tutuklu olarak kalan gazetemiz Kızıl Bayrak okuru Mehtap Tayboğa’nın 20 Temmuz günü çıkarıldığı mahkemeye gidiş-geliş sürecinde yaşadığı saldırı oldu.

Başsavcı’nın açtığı dava duruşmasına çıkacağı söylenen Mehtap Tayboğa, sabahın 07.00’sinde gardiyanların saldırısına uğrayarak kaldığı hücreden alındı. “İnce arama”yı kabul etmeyen okurumuz tekrar gardiyanların saldırısına uğradı.

Tayboğa’ya yönelik saldırı kelepçe takımı sırasında, nezarethane ve yolda da devam ederken işkence seansı sabah 07.00’den akşam 18.00’e kadar sürdü. Okurumuz hapishaneye tekrar geri geldiğinde ise kendinde değildi.

13 Şubat 2009 tarihinde, Bergama M Tipi Hapishanesi’nden Sincan Kadın Hapishanesi’ne zorla sevk edilen Tayboğa, Bergama Hapishanesi’ndeki keyfi uygulamalara ve baskılara karşı çıktığı için hücre cezalarına çarptırılmış ve bu cezaları sürgün cezası izlemişti.

 

 

Tecrite Karşı
Mücadele Platformu kuruldu

Hapishanelerdeki tecrite karşı devrimci tutsaklarla dayanışmak için Tecrite Karşı Mücadele Platformu kuruldu.

ESP, DHF, Halk Cephesi, Odak, ÖMP, ve Partizan’dan oluşan platform bileşenleri 29 Temmuz günü TMMOB Makine Mühendisleri Odası’nda yapılan basın açıklamasıyla platformu deklare etti. “Tecrite Karşı Mücadele Platformu / ESP, DHF, Halk Cephesi, Odak, ÖMP, Partizan” ozalitinin açıldığı basın açıklamasını Tecride Karşı Mücadele Platformu Yürütmesi adına Eyüp Baş gerçekleştirdi.

Hapishanelerde onlarca devrimci tutsağın ölümle pençeleştiği halde tahliye edilmediğini belirten Baş, işkenceci-katliamcı Arif Doğanlar, İbrahim Şahinler ve generallerin sağlık problemleri gerekçesiyle birer birer tahliye edildiği vurgulandı. İçeride tedavi olmayı bekleyen birçok tutsağın ölümle burun buruna olduğuna dikkat çekildi.

Baş’ın yaptığı açıklama şu sözlerle sona erdi:

“Hapishanelerdeki devrimci tutsakların da tecrite karşı ortak bir platform kurduğunu biliyoruz. Cezeavleri Merkezi Platformu’nu da buradan coşkuyla selamlıyoruz. Ve işkenceye, tecrite karşı olan sendikaları, meslek örgütlerini, devrimci-demokratik kurumları tecrite karşı mücadelede ortak hareket etmeye çağırıyoruz.”

Kızıl Bayrak / İstanbul