7 Ağustos 2009
Sayı: SİKB 2009/30

  Kızıl Bayrak'tan
  Irkçı-gerici rejim Kürt halkının emekçi kesimlerinin beklentilerini karşılayamaz...
  Kamu İhale Kurumu bir gece yarısı operasyonu ile Maliye Bakanlığı’na bağlandı…
  Kontrgerilla şefi
Kemal Yamak’ı sahiplenenlerin
Ergenekon karşıtlığı sahtedir!
HSYK tartışmaları ve
Yeni Şafak’ın iki yüzlülüğü!
Grev silahının dünü ve bugünü üzerine
Entes direnişi sürüyor...
  Kent A.Ş. direnişine polis saldırısı .
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  Emine Arslan ile DESA direnişi, mücadele ve örgütlenme sorunları üzerine konuştuk...
  “Hasta tutsaklar serbest bırakılsın!”.
  Devrimci sınıf çalışmalarından...
  İzmir’de direnişçi işçilerle
dayanışma kampanyaları!
  Har(a)ç saldırısı karşıtı mücadele ve Genç-Sen...
  Gençlik eylemlerinden...
  “Gizli Milyonerler Klübü” çizgi filmi ile Buffet’lar kapitalist sömürüyü kutsama çabasında...
  Obama yönetiminin üst düzey görevlileri Ortadoğu’da…
  Honduras’ta faşist darbeye
karşı halk direnişi yayılıyor!
  Dünyada işçi-emekçi eylemlerinden...
  TKP’nin en yaşlı üyesi
yazar Sarkis Çerkezyan yaşamını yitirdi
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

HSYK tartışmaları ve
Yeni Şafak’ın iki yüzlülüğü!

Uzun bir süredir düzen içi güçler arasında devam eden it dalaşı son günlerde Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) üzerinden yaşandı. Gelinen yerde ve yapılan pazarlıklar sonucu iki güç odağı arasındaki mücadelenin bu perdesi görünürde kapandı. Pazarlığın sonucu iki tarafı da tam anlamıyla tatmin etmiş görünmüyor. Bu nedenle olacak ki, atama tartışmalarının yapıldığı günlerde yapılan tartışma ve suçlamalar halen devam etmektedir.

Sözkonusu olanın esasta bir atamadan ibaret olmadığı biliniyor. Dolayısıyla diğer çatışma alanlarında olduğu gibi, bu alanda yaşanan gerginlik ve mücadele de burjuva medyada bir hayli yer buldu. Adalet Bakanlığı ile HSYK’nın bir kısım üyesi arasındaki pazarlık süreci günlere yayılmasına rağmen burjuva basının sürece ilgisi hiç azalmadığı gibi, pazarlık kızıştıkça herkes daha açık bir biçimde kendi tarafına destek vermeye başladı. Adalet Bakanlığı’nın atamalar için hazırladığı taslağın HSYK’da tartışmaya konu olmasıyla başlayan süreç, Adalet Bakanı’nın geleneğe aykırı bir biçimde toplantılara katılmasıyla gerilimin daha da artmasına sahne oldu. Bir dönemdir köşeye sıkışan Amerikancı generallerin HSYK’daki etkinliğini, kapatma davası deneyiminden bilen AKP, çatışmada elinde bulundurduğu inisiyatifi kaybetmemek için sürece en başından itibaren yakından müdahale etti. Generallerin elde tuttukları mevzilerin en önemlileri arasında bulunan HSYK, sermaye devletinin yargı kurumlarının en tepesinde bulunuyor. Elindeki gücün farkında olan ordu temsilcileri bu güç aracılığıyla Ergenekon ve faili meçhul yargılamaları nedeniyle kendileri aleyhine işleyen süreçleri tersine çevirmek istediler. HSYK üyeleri arasındaki sayısal etkinliğine güvenen Amerikancı generaller, bu üyeler içindeki kontracı olduğu tescilli olan Ali Suat Ertosun’u devreye sokarak korsan liste diye adlandırılan bir başka listeyi gündeme getirdi.

Kendi yasaları uyarınca bile geçerliliği olmayan bir listeyle ortaya çıkılması ve bu liste aracılığıyla atama sürecinin önemli ölçüde sabote edilmesinin baş faili olarak gösterilen HSYK üyesi Ali Suat Ertosun AKP destekçisi dinci medya tarafından hedefe konuldu. Bu işin başını ise Yeni Şafak gazetesi ve Samanyolu Televizyonu çekti. Eski ceza ve tevkif evleri genel müdürü olan Ali Suat Ertosun’un döneminde gerçekleşen bir dizi karanlık iş ve özellikle 19 Aralık katliamındaki rolü gündeme taşındı. Bu haberleri ise, Ertosun’un bakanlık bürokratları ve çeşitli yargı mensuplarıyla girdiği ilişkiler ve Sabancı davası itirafçısı Mustafa Duyar’la ilgili ortaya attıkları pek çok spekülatif iddia izledi. Yeni Şafak gazetesinin iki yüzlü tutumuna geçmeden önce durup dururken bu suçlamaların devreye sokulmasının nedenlerine bakılması gerekir.

HSYK atamaları üzerinden çıkan çatışma, şimdilik çözülmüş gibi görünse de, üzerinde anlaşılan kararlar aslında önümüzdeki dönemlerde yeni çatışmaların dinamiklerini içinde fazlasıyla barındırıyor. Anlaşılan kararlar gereği ve çatışmanın tarafı olan ordu adına Ergenekon davasına bakan hakim ve savcıların yanına bir dengeleyici unsur olarak gönderilecek tam yetkili savcı, hem sanıkların hakim ve savcılarla ilgili şikayetlerinin soruşturma konusu yapılmak istenecek olması ve hem de yeni kurulması zorlanan özel davalara bakacak mahkeme süreci şimdiden çatışma konusu olmaya adaydır. Kuvvetle muhtemeldir ki, önümüzdeki dönemde düzen içi it dalaşı bu zemin üzerinden yürüyecektir. Eldeki siyasal ve moral üstünlüğü bırakmayan AKP’nin basındaki militan kalemi olan Yeni Şafak gazetesi de kendi rolünü oynayarak muhataplarını zayıf noktalarından vurmaya çalışıyor. Böylelikle onların elini zayıflatarak ve tersinden böylesi bir mücadele alanında AKP’nin elini güçlendirmeyi amaçlıyor.

Yeni Şafak açık bir saldırının içerisine girmiş olmasına karşın, muhatapları da bulundukları konumun ve hizmet ettikleri devletlerinin desteğinin fakındadır. Onlar da bu nedenle kendilerine yöneltilen suçlamaları cepheden karşılamaktadır. Ali Suat Ertosun’un eleştirilere cevap vermek için yaptığı basın açıklamasında ortaya koydukları bunu göstermektedir. Gerek 19 Aralık katliamıyla ilgili suçlamalara karşı gerekse diğerlerine verdiği yanıtlar oldukça nettir. Söz konusu açıklamasında altında imzası olan uygulamaların devlet kararı olduğunu ve 19 Aralık katliamı kararının MGK’da alındığını belirtti. Bu sözler üzerine ise Yeni Şafak ve Ertosun’a yüklenen diğer “demokrasi yanlısı” dinci basın ne devlet kararlarını ne de MGK’nın katliam kararını sorgulamadı. Üstelik bizzat Ertosun açıklaması sırasında gerginlik yaşadığı gazeteciye o zaman, cezaevleri “teröristlerin kontrolünde, devletin otoritesi yok diyordunuz şimdi niye öyle yaptınız diyorsunuz”  diyerek o iki yüzlülüğü hatırlatıyordu. Kaldı ki Ertosun suçlandığı konularda yalnız da değildir. Tartışmaya konu olan cezaevi operasyonlarının diğer asli muhatapları olan adelet bakanı H. Sami Türk ve diğer bakanlık bürokratları eski müdürlerini ve uygulamalarını savunmaktadırlar. Bu durumda Yeni Şafak’ın diğer sorumluları da aynı biçimde sorgulaması gerekirdi oysa Yeni Şafak’ın öyle bir niyeti bulunmuyo

Ali Suat Ertosun’un faşist icraatları ve Yeni Şafak’ın iki yüzlülüğü

Siyasal dinci gericilikle Amerikancı generaller arasında böyle bir güç ve iktidar mücadelesi olmasaydı şayet ne Yeni Şafak’ın ne de diğer gerici sözde demokrasi yanlısı basının gündemine derin devlet adamlığı aşikar olan Ertosun’un gelmeyeceği kuşkusuzdur. Bu kalem sahipleri eski Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü Ertosun’u yeni tanımış değiller. Yıllar buyunca aynı görevin başında bulunarak birçok kanlı icraata ve katliama imzasını atmış bir şahıstır Ertosun. Devrimci tutsakları teslim almayı hedefleyen, üçlü protokollerin, terörle mücadele yasalarının, Eskişehir tabutluğuyla başlayan F tipi hücrelerin ve  onlarca devrimcinin katledildiği cezaevi operasyonlarının içinde olduğuna kuşku yoktur bu şahsın. Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü olduğu dönemde bu şahsa üstün hizmet madalyası verildiği ve arkasından da bugün bulunduğu konuma terfi ettirildiği bilinmiyor değil. Üstelik Ertosun‘un bakanları bile bloke edebilecek gücü elinde bulundurduğu Can Dündar ve Mehmet Bekaroğlu gibi canlı tanıkların dilinden zamanında ve şimdi de ifade edildi. Buna rağmen işin bu yönü ne Yeni Şafak ne de hiçbir burjuva kalemi tarafından sorgulanmaya gerek duyulmadı. Şimdi hala önemli bir kısmı tarafından sorgulanmamasına karşın Yeni Şafak’ın bu yeni tutumunun AKP şakşakçılığı yapmanın ötesinde bir değeri yoktur.

19 Aralık katliamının gerçekleştirildiği günlerde Yeni Şafak diğerlerinden farklı bir tutum mu almıştır ki bugün Ertosun’u ve katliamı sorgulama ihtiyacı duymaktadır. Üstelik sorgulamayı yaparken de sürekli devlet gerçeğini atlayarak, cezaevlerinin kan gölüne dönmesinin devrimcileri teslim almaya dönük bir devlet politikası olduğunu gözlerden kaçırarak yapmaktadır. Tek başına Ertosun’u günah keçisi ilan ediyor. Fakat bu adamın tek başına dünyanın gözleri önünde günlerce canlı yayınlanan katliamları yaptıramayacağını bilmiyor mu? Kuşkusuz gerçeğin kendisini en az bizim kadar kendileri de biliyorlar. Fakat onların gerçek derdi katliamın olması ve Ertosun’un bunda özel bir rol oynaması değildir. Söz konusu olan şimdi karşıtlık içinde bulunduğu bir rakibini köşeye sıkıştırmak ve bu vesileyle kendi tarafının ellerini rahatlatmaktır.

Bu suçlamalarında samimi olsalardı şayet katliamın gerçekleştiği günlerde kaleminden kan damlayanlardan farklı davranırlardı. Ölüm orucundaki devrimci tutsakların ölüm orucunda olmadıkları, sahte oruç yaptıkları, gizlice beslendikleri, kendi kendilerini vurdukları ve yaktıkları haberlerine sayfalarında yer vermezlerdi. Oysa o dönem Yeni Şafak’ın katliama karşı en eleştirel yazıları ve yazarları bile önce kendilerinin “içeridekileri terörist gördükleri ve cezaevlerinin terör örgütlerinin kampları haline geldiğini düşündükleri” biçimde şerhini düşerek ifade ediyorlardı. Karşı eleştirilerinin temelini ise alenen yapılan böylesi kitlesel bir katliamın ülkenin imajını zedeleyeceği, AB sürecine zarar vereceği vb. içeriğini aşmıyordu. Bu kadarı bile katliama davetiye çıkarmaya yetiyor, daha fazlasına ihtiyaç da yoktur zaten.

Tıpkı diğer burjuva basın organları gibi, Yeni Şafak da borazanlığını yaptığı sermaye kesimlerinin çıkarlarını savunmaktadır. Onlar, temsil ettiği sermaye kesiminin ihtiyaçları doğrultusunda tutumunu belirlemektedir. Yeni Şafak’ın da diğerleri gibi, sayfalarından ve kalemlerinden kan damlamaktadır. Katliam dönemindeki tutumu da aynıdır, şimdiki utanmaz ikiyüzlülüğü de!