7 Ağustos 2009
Sayı: SİKB 2009/30

  Kızıl Bayrak'tan
  Irkçı-gerici rejim Kürt halkının emekçi kesimlerinin beklentilerini karşılayamaz...
  Kamu İhale Kurumu bir gece yarısı operasyonu ile Maliye Bakanlığı’na bağlandı…
  Kontrgerilla şefi
Kemal Yamak’ı sahiplenenlerin
Ergenekon karşıtlığı sahtedir!
HSYK tartışmaları ve
Yeni Şafak’ın iki yüzlülüğü!
Grev silahının dünü ve bugünü üzerine
Entes direnişi sürüyor...
  Kent A.Ş. direnişine polis saldırısı .
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  Emine Arslan ile DESA direnişi, mücadele ve örgütlenme sorunları üzerine konuştuk...
  “Hasta tutsaklar serbest bırakılsın!”.
  Devrimci sınıf çalışmalarından...
  İzmir’de direnişçi işçilerle
dayanışma kampanyaları!
  Har(a)ç saldırısı karşıtı mücadele ve Genç-Sen...
  Gençlik eylemlerinden...
  “Gizli Milyonerler Klübü” çizgi filmi ile Buffet’lar kapitalist sömürüyü kutsama çabasında...
  Obama yönetiminin üst düzey görevlileri Ortadoğu’da…
  Honduras’ta faşist darbeye
karşı halk direnişi yayılıyor!
  Dünyada işçi-emekçi eylemlerinden...
  TKP’nin en yaşlı üyesi
yazar Sarkis Çerkezyan yaşamını yitirdi
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

TKP’nin en yaşlı üyesi yazar
Sarkis Çerkezyan yaşamını yitirdi

Ermeni ulusuna mensup, eski TKP üyesi, sevenlerinin ona seslenişiyle “Sarkis Amca” 3 Ağustos Pazartesi günü 93 yaşında hayatını kaybetti. Aynı zamanda Türkiye İşçi Partisi (TİP) üyesi olan Çerkezyan, 1915’teki Ermeni Soykırımı’dan sağ kurtulan bir ailenin çocuğuydu. Çerkezyan, 15 Mayıs 1916 günü Halep’te dünyaya gelmişti.

Çerkezyan, İstanbul’daki Rumlara karşı 6-7 Eylül Olayları’nda yapılan saldırıların canlı tanığı oldu. Gençlik yıllarında TKP ve TİP’e üye olan yazar komünist yaşam ve ilkeleriyle sevilen ve saygı duyulan bir kişiliğe sahipti.

Belge Yayınları’ndan çıkan “Dünya Hepimize Yeter” adlı kitabın yazarı Çerkezyan, 1955 yılında yaşanan 6-7 Eylül katliamının tanıklarındandı. Çerkezyan, o dönemi ve komünist oluşunu şu sözlerle anlatıyordu:

“Varlık Vergisi, Aşkale Sürgünü, 6-7 Eylül... Ne pislikler gördük (…) 1955’te ’Ben Atatürk’ün çırağıyım’ diyen Celal Bayar yaptı 6-7 Eylül’ü. ’Atatürk’ün Selanik’teki evi bombalandı’ dendi. Her yer karıştı. O zaman Yedikule’ye yeni taşınmıştım, Ermeni olduğumu bilmiyorlardı. Eve gittim, bir Türk bayrağı astım. Anneme de Müslüman  kadınlar gibi beyaz başörtüsü bağlattım. Kapının önüne oturdum anneme de bir kahve yaptırdım, içiyorum... Kıyamet kopuyor, evler yağmalanıyor. Herkes koltuğunun altında ‘ganimetlerle’ koşuşturuyor. Saat 1’e kadar devam etti böyle. Bu sırada yanıma gelen bir yüzbaşı, ‘Delikanlı tebrik ederim. Kahvenin tadını çıkaracak günü ve saati iyi seçmişsin, her Türk sizin gibi olmalı’ dedi. Onlar gittikten sonra girdim içeriye, ev başıma yıkılıyor sanki... İki halkın birbirlerine düşman olması baştakilerin marifeti. Komünist oldum, iki halkın yararına olduğunu düşündüğüm şeyleri yaptım. Halklarımızın benzer acılar yaşamaması için uğraştık. Emeklerin boşa gitmediğini düşünüyorum.”

Çerkezyan, 2005 yılında, Radikal’den Celal Başlangıç’la yaptığı röportajındaysa şunları söylemişti:

“Ben zaten ruhen komünisttim. Kendimi bildim bileli öyle hissettim. Türkiye’de olduğum için TKP’li oldum. Ermenistan’da olsam, oradaki partiye girerdim. “

Aynı röportajda şunu da anlatmıştı:

“Zihni Anadol, ‘Türk Solu’ diye bir dergi çıkarıyordu. Bir miting sonrası Zihni, ‘Bizim dergiye bir yazı yazsana’ dedi. ‘Ben o dergiye gıcığım’ dedim. ‘Niye?’ diye sorunca da anlattım; ‘Bu memlekete Migros geldi ‘Türk Migros’ dediniz. Bilmem ne geldi ‘Türk’ oldu. Bu halkın kıçına yerleştirilen bütün kazıklar böylesi bir jelatine sarıldı, öyle yerleştirildi. Şimdi de siz ‘Türk Solu’ diyorsunuz. Eğer solunuz sadece size aitse, bizim ne işimiz var içinizde. Biz enternasyonal insanlarız. O zaman ben gideceğim, bir Ermeni solu bulacağım, orada çalışacağım.’ Herhalde aklına yattı Zihni’nin ki, bir süre sonra derginin adını değiştirdiler.”

1965 yılında Türkiye İşçi Partisi’ne üye olan Çerkezyan, ayrıca Türkiye Komünist Partisi’nin illegal yayın organı olan Atılım’ı 4 sene boyunca Gedikpaşa’daki marangozhanesinde gizlice bastı. Çerkezyan, TKP’nin Atılım dergisini marangozhanesinde bastığı yılları da şöyle anlatmıştı:

“Ben marangoz muydum? Ne marangozu? Orası (marangozhane) üniversite oldu, matbaa oldu. Senelerce Atılım’ı bastım. (...) O kadar zaman gazeteyi bastık, kokusu çıkmadı. 1980’den önceydi. Mustafa Hayrullahoğlu biliyordu burayı. O gözaltına alındı, işkencede öldü, bir konuşsaydı, hepimiz yanmıştık zaten. Bu olaylar bize bir şeyler öğretti. Açık vermemek, birlikte iş yaptığın insanları iyi tanımak... Gerisi insanın vicdanına bağlı bir şey.”

Çerkezyan’ın sosyalistlere baskıların yoğun olduğu dönemde, marangozluğuna dair anlattığı bir başka öykü de şöyleydi:

“Cağaloğlu’nda Ürün dergisi vardı... Oraya bir şeyler yaptım. Bir gün bana mimar bir genç gönderdiler dergiden. Çocuk, içinde gizli bölmesi olan özel bir masa istiyor. Taslağını çizmiş, getirdi bana. ‘Senin ne istediğini anladım, hadi sen git, ben bir masa yaparım, gelir alırsın’ dedim gönderdim onu. Kaba suntadan bir masa yaptım. Sonra geldi bu mimar delikanlı, ‘Yaptın mı?’ dedi. ‘İşte, istediğin masa bu’ dedim. Masayı incelemeye başladı, yanına baktı, önüne baktı, altına, üstüne baktı, ters çevirdi; aradığını bir türlü bulamadı, ‘Ama bu benim istediğim gibi bir masa mı?’ dedi tereddütle. ‘Senin istediğin masa’ dedim. Bir daha baktı, bir daha baktı, zulayı bulamadı. Sadece mimarlık yetmiyor yani bu işlere. ‘Ama nasıl oluyor bu?’ dedi. Ben masanın nasıl açılacağını gösterdim, şaşırdı kaldı, aldı masayı gitti. Sonradan duyuyorum ki, o masa ne işlere yaramış. O masanın sayesinde her şeyi yazmışlar da, çizmişler de, saklamışlar da. Dergi arandığında bakıp gidermiş polisler.”


 

Kemal Türkler Davası’nda
3. kez beraat kararı...

Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi, Kemal Türkler’in katili Ünal Osmanağaoğlu için daha önce verdiği beraat kararında direnerek 30 Temmuz günü görülen duruşmada Osmanağaoğlu için 3. kez beraat kararı verdi. Saat 14.30’da başlayan duruşmada sanık Ünal Osmanağaoğlu ve avukatları hazır bulunurken Türkler Ailesi, müdahil avukatlar, DİSK yöneticileri ve DİSK avukatları da duruşmada yer aldı.

1999 yılından bu yana Kemal Türkler’in katil zanlısı olarak yargılanan Ünal Osmanağaoğlu’na 2003 ve 2007 yılında verilen iki beraat kararı da Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından bozulmuştu. Yargıtay, Osmanağaoğlu’nun cinayetin planlama aşamasında görev aldığını ve silahla ateş ederek, suça asli fail olarak katıldığına vurgu yaparak beraat kararını bozmuştu.

Ancak Yargıtay’ın bozma kararından sonra, bozma kararına karşı savunması alınacak olan sanık Osmanağaoğlu iki duruşmadır mahkemeye getirilmedi. 2 Temmuz’da yapılan duruşmaya getirilmeme sebebi Bandırma Cezaevi Müdürlüğü tarafından araç, personel ve ödenek yokluğu olarak belirtildiği halde, bu durumu Adalet Bakanlığı’na bildiren ve sanığın duruşmada hazır bulundurulmasını isteyen DİSK’e gönderilen cevabi yazıda yeterli ödenek, araç ve personelin bulunduğu, sanığın 30 Temmuz’da duruşmaya gönderileceği bildirilmişti.

30 Temmuz’da görülen duruşma ile birlikte Osmanağaoğlu’nun beraat kararı bir kez daha yinelendi.

DİSK ve bağlı sendikaların üye ve yöneticileri de Kemal Türkler davasını izlemek için saat 14.00’te adliye önünde biraraya geldi. Dava öncesinde yapılan açıklamada konuşan DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, 12 Eylül karanlığına giden yolda önemli etaplardan biri olan Kemal Türkler’in katledilmesinin ardındaki sis perdesinin hala kaldırılmadığını söyledi.

Kararın açıklanmasının ardından adliye önünde bekleyen 300 kişilik kitle beraate tepki gösterdi ve DİSK avukatları temyiz yoluna gideceklerini açıkladı.

İstanbul Bakırköy’de görülen dava duruşmasıyla eş zamanlı olarak Ankara Adliyesi önünde saat 14.30’da basın açıklaması gerçekleştirildi.

Genel-İş MYK üyesi Remzi Çalışkan tarafından okunan basın açıklamasında, Kemal Türkler’in katledilmesinin üzerinden 29 yıl geçtiğine, fakat hala bu katliamın arkasındaki sis perdesinin kaldırılamamış olduğuna dikkat çekildi.