11 Aralık 2009
Sayı: SİKB 2009/47

  Kızıl Bayrak'tan
  Baskı ve teröre karşı birleşik mücadeleye.…
 Polis terörüne ve cinayetlerine son!...
Tayyip Erdoğan’la müritlerinin Washington ziyareti
Soruşturma, sürgün ve işten atma saldırısına karşı militan yanıt verilmelidir!.
“Şimdi grevi örgütleme zamanı!”
  TEKEL işçisi kapatma
saldırısına karşı direniyor!
  Sağlıkta yıkım devam ediyor!
  Entes direnişi sürüyor..
  Tersanelerde ölüm mesaisi.
  İşçi ve emekçi hareketinden.
  TKİP MK’nın Alaattin Karadağ yoldaşın katledilmesine ilişkin yeni açıklaması..
  Alaattin Karadağ’a
yoldaşlarından...
  Alaattin Karadağ
emekçilere anlatılıyor...
  Parti Gecesi’nde
yapılan konuşma
  Parti Gecesi’n
selamlayan mesajlardan..
  Dünyadan
  “Gücümüzü Devrimci Liseliler Birliği’nde birleştiriyoruz!”
  Erdal Eren yaşıyor,
liseli genç komünistler savaşıyor!.
  Gelişmelerin anlamı…
M. Can Yüce.
  TOKİ’nin uzanmadığı
yer kalmayacak!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 


Hasta tutsaklara özgürlük!

Yüzlerce kişi hasta tutsaklara özgürlük istedi 

İlerici, devrimci kurumlar, Zere’nin tahliye edilmesinin ardından “Hasta tutsaklar serbest bırakılsın!” şiarıyla devam ettikleri eylemlerini 4 Aralık günü de sürdürdü.

Taksim Tramvay Durağı’nda biraraya gelen yaklaşık 500 kişi Galatasaray Lisesi’ne yürüdü. Eyleme, Türkiye’de bulunan Venezuela’dan Bernardo Flaggio (FARC), Avusturya’dan Leo Gabriel (Dünya Sosyal Forumu Ulusal Konsey Üyesi), Lübnan’dan Av. Mokaled Ghadi (Lübnan Komünist Partisi) ve Lübnan’dan Mahmoud Ali Khalil (Lübnan Komünist Partisi) katılarak destek verdi.

Kitle İstiklal Caddesi üzerinde bulunan Mephisto Kitabevi önüne geldiğinde oturma eylemi gerçekleşti. Burada hep bir ağızdan söylenen Çav Bella Marşı’nın ardından Galatasaray Lisesi önüne yüründü.

Yürüyüşün sonunda basın açıklamasını KESK MYK Üyesi Akman Şimşek gerçekleştirdi. Şimşek yaptığı açıklamada, haftalardır yürüyüş gerçeleştirdiklerini, hasta tutsaklar serbest bırakılıncaya kadar da yürümeye devam edeceklerini söyledi. Devletin yaşama hakkını ihlal etme ve hapishaneleri ölüm evlerine çevirme özgürlüğünün olmadığını söyleyen Şimşek, hasta tutsakların serbest kalmalarının temel bir hak olduğunu ve bu haktan vazgeçmeyeceklerini ifade etti.

Basın açıklamasının ardından, Dünya Sosyal Forumu Ulusal Konsey Üyesi Leo Gabriel bir konuşma gerçekleştirdi. Gabriel konuşmasında, dünyanın bütün ülkelerinde siyasi tutsakların olduğunu, kendilerinin de ülkelerinde bu tür sorunlarla ilgilendiklerini belirtti.


Adana’da hasta tutsaklar için eylemler sürüyor... 

Güler Zere’nin tahliye edilmesinin ardından hasta tutsakların serbest bırakılması talebiyle Adana’da 5 Aralık günü İnönü Parkı’nda gerçekleştirilen eylemde yüzlerce devrimci ve demokratın tecrit koşularında cezaevlerinde tutulduğu belirtilerek bunlardan 39’unun ölümle yaşam arasındaki ince çizgide bulunduğu ifade edildi.

Yakın zamanda Güler Zere’nin serbest bırakılması üzerinden bu sorunların çözüldüğü izleniminin yaratılmaya çalışıldığı, ancak sorunların varlığını aynen koruduğu söylendi. Açıklamada hasta tutsaklardan Erol Zavar ve Abdulsamet Çelik’in durumları anlatıldı.

Basın metninin okunmasının ardından 10 dakikalık oturma eylemine geçildi.

Erol Zavar’a Yaşam Hakkı Koordinasyonu, Alınteri, BDSP, ÇHKM, İHD, ESP, DİP, DİSK, Halk Cephesi, Halkevleri ve ÖDP’nin katıldığı eylem sloganlarla sona erdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul – Adana

 


GOP’ta faşist saldırı protesto edildi...

İlerici ve devrimci kurumlar, Gaziosmanpaşa Meydanı’nda 6 Aralık günü gerçekleştirdikleri basın açıklaması ile 4 Aralık akşamı sivil faşist ve polis işbirliği içerisinde gerçekleştirilen saldırıyı protesto etti.

Proleterce Devrimci Duruş (PDD), Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu (BDSP), Mücadele Birliği Platformu, Demokratik Haklar Federasyonu (DHF), Partizan, Ezilenlerin Sosyalist Partisi Girişimi, Toplumsal Özgürlük Platformu, Toplumsal Dayanışma Ağı Derneği, Eğitim-Sen 4 No’lu Şube’nin gerçekleştirdiği ortak eyleme, Halkevleri, Sosyalist Parti ve DTP de destek verdi.

Yapılan ortak açıklamada, son dönemlerde sokaklarda azgın bir devlet terörü ve bunu tamamlarcasına linç dalgasının estirildiği belirtilerek devrimcilerin, komünistlerin ve Kürt halkının bu saldırılardan nasibini alan kesimler olduğu ifade edildi.

Açıklamada, yine semtlerde devrimci dergilerin dağıtımını yapan devrimcilerin gözaltına alınarak, polisin taciz ve tehditlerine maruz kaldıkları belirtildi. Linç saldırılarının son halkasının 4 Aralık’ta Gaziosmanpaşa’da yaşandığının ifade edildiği açıklamada, anket firmasında çalışan gençlere devlet eliyle organize edilen 20 kişilik sivil faşistlerin saldırdığı, saldırıda Sedat Kula ve Burhan İlgin ve olaya müdahale etmeye çalışan bir kişinin ağır yaralandığı ifade edildi.

Proleterce Devrimci Duruş dergisi okuru ve anket firması çalışanı Enver Alpşan’ın olayları teşhir ettiği için polis tarafından gözaltına alındığının söylendiği açıklamada, Alpşan’ın keyfi bir şekilde bir gün tutulduğu, bu esnada tehditlere maruz kaldığı belirtildi. Basın açıklamasının sonunda, işçi ve emekçilere seslenilerek, faşist saldırı teşhir edildi. Saldırının ardından meydanda bulunan MOBESE kameralarının kaldırıldığı ifade edildi.

Kızıl Bayrak / İstanbul


 

Karakolda Çeber sorusu? 

Mersin’de 15 Ağustos 2009 tarihinde polisler tarafından gözaltına alınan iki kardeşin Cumhuriyet Polis Merkezi’nde maruz kaldığı dayağın görüntüleri karakolun güvenlik kamerası görüntülerinde ortaya çıktı.

Yılmaz Koç ile kardeşi Ali Hıdır Koç, otomobille giderken Göçmen kavşağında “trafiği tehlikeye attıkları” gerekçesiyle durduruldu. Otomobilde yapılan aramada bir ruhsatsız tabanca da bulan polis, iki kardeşi gözaltına aldı. 2 kardeş, karakolda avukatlarına ulaşmaya çalıştıkları sırada bulundukları nezarette polisler tarafından dövüldü.

Savcılıkça serbest bırakılan 2 kardeş, dayağın izini yansıtan morluklar bulunan yerlerin fotoğraflarını çektirip, karakolda kendilerini döven polisler hakkında davacı oldu. Bununla ilgili soruşturma sürerken, dayak olayı karakolun güvenlik kamerası ile saniye saniye kaydedildi. Görüntüler, savcılığın soruşturma dosyasına girdi.

Hakaret ve dayağa maruz kaldıkları görüntülerin yanısıra gözaltında tutulduğu sırada Yılmaz Koç’un kredi kartından 02.30 sıralarında bir petrol istasyonundan 80 TL’lik alışveriş yapıldığı tespit edildi.

Karakoldaki polis dayağını anlatan Yılmaz Koç şöyle konuştu:

“Polisler ilk etapta bize çok iyi davrandılar. Biz daha sonra başımıza böyle bir şey gelmediği için avukatımızı arama ihtiyacı duyduk. Geç saat olduğu için avukata ulaşmakta zorlanıyorduk. Ben bir yandan kardeşim bir yandan arıyordu. Bu sırada kardeşim avukatı ararken, kapıya doğru yöneldi. Bunun üzerine polisler bir anda kardeşimin üzerine yürüyüp tartaklamaya başladı. Ben de müdahale edince, sivil bir polis beni, diğerleri de kardeşimi dövmeye başladılar. Bize hakaret ve küfürler ettiler. İnsanlığımızdan utandık, onurumuzu incittiler. Biz kendilerine herhangi bir şey yapmadık, çok iyi davrandık, soruşturmalarını engelleyecek har hangi bir durum olmadı. Bizi dövmelerine anlam veremedik” dedi. 

Yılmaz Koç ayrıca başlarından geçen olayı Engin Çeber olayına benzetti. “Gözaltında yediğimiz dayak esnasında bir an aklımıza Engin Ceber geldi. Onun gibi faili meçhule mi gideceğiz diye korkuya kapıldık.” dedi.