11 Aralık 2009
Sayı: SİKB 2009/47

  Kızıl Bayrak'tan
  Baskı ve teröre karşı birleşik mücadeleye.…
 Polis terörüne ve cinayetlerine son!...
Tayyip Erdoğan’la müritlerinin Washington ziyareti
Soruşturma, sürgün ve işten atma saldırısına karşı militan yanıt verilmelidir!.
“Şimdi grevi örgütleme zamanı!”
  TEKEL işçisi kapatma
saldırısına karşı direniyor!
  Sağlıkta yıkım devam ediyor!
  Entes direnişi sürüyor..
  Tersanelerde ölüm mesaisi.
  İşçi ve emekçi hareketinden.
  TKİP MK’nın Alaattin Karadağ yoldaşın katledilmesine ilişkin yeni açıklaması..
  Alaattin Karadağ’a
yoldaşlarından...
  Alaattin Karadağ
emekçilere anlatılıyor...
  Parti Gecesi’nde
yapılan konuşma
  Parti Gecesi’n
selamlayan mesajlardan..
  Dünyadan
  “Gücümüzü Devrimci Liseliler Birliği’nde birleştiriyoruz!”
  Erdal Eren yaşıyor,
liseli genç komünistler savaşıyor!.
  Gelişmelerin anlamı…
M. Can Yüce.
  TOKİ’nin uzanmadığı
yer kalmayacak!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Erdoğan öfkeleniyor, sendika ağaları mücadeleyi hançerliyor…

TEKEL işçisi kapatma
saldırısına karşı direniyor!

TEKEL işçileri bir çok ilde eylemler gerçekleştirdi. Yapılan eylemlerde işçiler, TEKEL’e bağlı fabrikaların kapatılması ve çalışanların iş akitlerinin Ocak ayı sonunda feshedilmesini protesto etti. TEKEL işçileri İstanbul’da da eylemdeydi. Tayyip Erdoğan, Haliç Tersanesi’nde Sütlüce ve Hasköy motorlarının suya indirilmesi töreninde konuşurken, Tayyip Erdoğan’ın konuşmasını “TEKEL sizden müjde bekliyor!” sloganıyla kesen işçiler, TEKEL’e bağlı fabrikaların kapatılması ve çalışanların işlerine son verilmesine yönelik tepkilerini ortaya koydular.

Tayyip Erdoğan’dan bekledikleri yanıtı alamayan işçiler, Erdoğan “Ayaküstü müjde veren liderlerden değilim” sözleri üzerine Erdoğan’ı yuhaladılar. Bunun üzerine işçilerin etrafı güvenlik güçleri tarafından sarıldı ve işçiler alandan çıkarıldılar. Eylem sırasında 4 işçi gözaltına alındı. İşçilerin protestosunu karalamaya çalışan ve işten çıkarmaları meşrulaştırmak isteyen Tayyip Erdoğan ise kürsüden yaptığı konuşma boyunca demagojik söylemlerle kapatmaya meşruiyet kazandırmaya çalıştı.

Erdoğan bunu hep yapıyor, işçilere saldırıyor!

İstanbul’da konuşan Erdoğan TEKEL işçilerinin tepkisi üzerine, bu ülkede çalışmadan, yatarak para kazanma döneminin kapandığını söyleyerek hizmetkarı ve parçası olduğu burjuvazinin işçilerin sırtından servetine servet kattığı gerçeğini karartmaya çalıştı. İşçi sınıfını ve üretici köylülüğü “yan gelip yatan”lar olarak gösterme çabasını sürdürdü.

İşçi ve emekçileri kölece çalışma koşullarına mahkum eden politikalara imza atan ve “esnek çalışma” adı altında emekçilere uzun çalışma saatleri dayatanlar, yalanlarla işçilerin meşru eylemlerini karalamaya çalışıyor. “Şu anda TEKEL’de depodan başka hiçbir şey yok. Artık üreten bir yer değil. Özelleştirme kapsamı içerisinde TEKEL artık devrediliyor ve arzu edenler ihbar tazminatını, kıdem tazminatını zaten alıyor. Bunun yanında isteyenlere 4 C’de istihdam kapısını açıyoruz. Kusura bakmayın biz sizi şu andaki işlevinizde istihdam edemeyiz. Bu konudaki gerekli çalışma zaten yapılıyor. Gerekli olanları sendika temsilcilerine sorarsanız onlar size anlatır” sözleriyle Erdoğan aslında özelleştirme ve kapatma politikaları kapsamında sistematik bir biçimde işlevsizleştirilen kamu kuruluşlarının durumuna ışık tutuyor. İşçileri 4-C kapsamında istihdam edeceklerini söyleyen Erdoğan, işçilere sefalet ücretini reva gördüklerini ve kölece çalıştıracaklarını, ayrıca işçilerin ekmeğine kan doğramak anlamına gelen fabrikaları kapatma planını, ‘sendika temsilcileri’ ile paylaştıklarını itiraf ediyor.

Dünden bugüne özelleştirme ve kapatma kıskacındaki TEKEL

TEKEL’e yönelik özelleştirme ve kapatma saldırısının ön adımları,1970’li yıllarda atıldı. Bu çerçevede yabancı tütünün ülkeye kaçak girmesine fırsat verildi.12 Eylül sonrası dönemin başbakanı Turgut Özal ve hükümeti uluslararası sermayenin ihtiyaçlarına göre yeni düzenlemelere girişti. ANAP hükümeti tarafından kaçakçılığı meşrulaştırmak amacıyla önce yabancı sigara ithaline izin verildi. TEKEL, 1983 yılından itibaren yabancı sigaraları ithal etmeye ve iç piyasaya sürmeye başladı. Tütün ithalatı 1984 yılından sonra serbest bırakıldı.1986 yılında bir kanun değişikliğiyle tütün mamullerinin üretim, dağıtım ve satışında devlet tekeli kaldırıldı. Sermayeye TEKEL ile ortaklık şartıyla, sigara üretimi yapma izni verildi. Böylece sermayenin önü açıldı.

IMF ve Dünya Bankası’nın gözetiminde TEKEL’in özelleştirilmesine hız verildi. İMF ve Dünya Bankası’nın istemi doğrultusunda Özelleştirme Yüksek Kurulu karar aldı. Tütün Yasası yürürlüğe girdi. Bu yasa ile tütünde destekleme alımlarına son verildi. Sözleşmeli üretime geçildi. TEKEL’in içki bölümü özelleştirildi. Şimdi sıra kalan sigara fabrikalarına geldi.

Özelleştirme TEKEL işçilerini vurdu. TEKEL’de çalışan işçi sayısı adım adım azaltıldı.1985’te 57.613 istihdam sayısı, 1995’te 40.841’e, 2001’de ise 32.294’e düşürüldü. TEKEL’in 1989 yılında sigarada yüzde 90 olan pazar payı, 2009 yılına gelindiğinde yüzde 38’e kadar düştü. “TEKEL zarar ediyor, pazar payı düşüyor” denilerek özelleştirme saldırısı aklanmaya çalışıldı.

TEKEL alkol bölümü sermayeye açıkça peşkeş çekildi. Mey İçki hisselerinin %90’ını Teksaslı bir şirkete 810 milyon dolara satarak kârına kâr kattı. Bu özelleştirme sayesinde sermayenin nasıl kolayından bir rant elde ettiği bütün açıklığı ile ortaya çıktı. Bu nedenle sermaye hükümeti oldukça kararlı bir şekilde, TEKEL’in tasfiyesine yönelik, özelleştirme çabasını sürdürüyor.

Alkol bölümünün özelleştirilmesinin bedelini işçiler ödedi. Binlerce TEKEL işçisinin doğrudan etkilendiği özelleştirme süreci, üzüm üreticisi emekçileri de vurdu. Zira TEKEL, üzümü doğrudan üreticisinden alırken, özelleştirmeden sonra yeni işletme sahipleri, üretici yerine tüccarlardan üzüm aldılar. Bu da ürünlerin fiyatlarının düşmesine neden oldu. Bu durum, üzüm üreticisi emekçi köylülüğün zarar etmesi ve işsiz kalmasına yol açtı.

Sermayenin isteği olan TEKEL’in yok edilmesinin şimdiki aşaması ise sigara bölümüdür. Sermaye hükümeti bu konuda kendinden beklenen görevin bilinciyle sigara fabrikalarının tasfiyesine yönelik çabasını yoğunlaştırmaktadır. Aynı zamanda sermaye hükümeti TEKEL işçilerinin fabrikaların kapatılmasına karşı büyüyen mücadele isteğini de boğmaya çalışmaktadır. Tayyip Erdoğan’ın saldırganlığı, tam da bu sermaye yanlısı politik tutumundan kaynaklanıyor.

TEKEL işçilerinin yürüttüğü mücadeleyi sendika ağaları da boğmaya çalışıyor

TEKEL işçisinin son eylemlerde haykırdığı iki temel slogan vardı. Bu sloganlar, “Türk-İş uyuma!” ve “Genel grev-genel direniş!” sloganlarıydı. Bu sloganlar TEKEL işçilerinin fabrikalarının kapanmasına yönelik militan tepkisinin ifadesiydi. Bırakalım eylemlere önderlik etmeyi, eylemler sırasında Türk-İş yönetimi işçileri ziyaret dahi etmedi. Sendika ağaları, sermaye saldırısını sürdürürken “bayram tatili” yaptı. İşçilerin kararlılığı sonucu alınan eylem kararları ise, Tek Gıda-İş’in örgütlü olduğu işyerleri ile sınırlandırıldı.

Türk-İş, TEKEL fabrikalarına yönelik kapatma saldırısını, tıpkı özelleştirme saldırılarında olduğu gibi gündemine almaktan özenle kaçınıyor. Zira ne Türk-İş, ne de Tek-Gıda-İş merkezleri özelleştirmelere ve kapatma saldırılarına karşı değiller. Aksine, özelleştirme ve kapatma saldırılarının kazaya uğramaması için çaba gösteriyorlar.

Özelleştirme kapsamındaki neredeyse tüm KİT’lerde Türk-İş’in örgütlü olması nedeniyle, bugüne kadar ciddi hiçbir direniş yaşama geçirilmedi. Gerek genel merkez, gerekse merkeze bağlı sendikaların ezici çoğunluğu, sınıf işbirlikçisi tutumu ısrarla sürdürdü. Bu davranış çizgisi, kuşkusuz bilinçli, sermaye yanlısı politik tutumdan kaynaklanıyor.

Sendika ihanet şebekelerinin bugüne kadar ortaya koyduğu pratik, etkili direnişlerle özelleştirme ve kapatma karşıtı mücadelen kaçmaktır. Dolayısıyla TEKEL işçileri kapatma saldırısına karşı mücadelede bir taraftan sermayeye dur demeli, öte yandan işbirlikçi sendika ağalarını hedefe çakmalıdır. Kapatmaya karşı mücadele her şeyden önce en geniş emekçi kesimlerin ortak bir mücadele perspektifinde birleşmesini gerekli kılıyor.

TEKEL fabrikalarının kapatılmasına yönelik adımlar çok önceden atılmaya başlandı. Tüm bunlar ortadayken, mücadelenin sınırlı bir zamana sıkıştırılması Türk-İş ve Tek-Gıoa İş’in başına çöreklenmiş sendika ağalarının uzlaşmacı tutumunun açık göstergesidir. Türk-İş’in kapatma saldırısına yönelik tutumunu TEKEL işçileri içinden geçtiğimiz bu süreçte daha iyi kavradılar. TEKEL işçileri bu bürokrasiyi aşacak ve devre dışı bırakacak güce sahiptir. Taban örgütlenmeleri ile bu gücü açığa çıkarmak ve sınıfın diğer bölükleriyle mücadele birliğini sağlamak acil ihtiyaçtır. Ancak o zaman grev silahı etkili bir şekilde kullanılabilinir.

TEKEL işçileri direniş kararlılıkları ve sendikacıların ayak oyunlarını boşa çıkararak, kapatma saldırısına karşı sürdürdükleri mücadeleyi güvenceye alabilirler. TEKEL işçileri özelleştirme ve kapatma saldırılarıyla kendilerini bekleyen geleceksizliğin farkındalar. Ortaya çıkan işçilerin büyük tepkisi, duyarlılıkları ve eylem kararlılıkları, bu durumun açık göstergesidir. TEKEL işçileri, taban örgütlülüklerini kurarak, komiteleşerek bu duyarlılık ve kararlılıklarını, sonuç alıcı bir eylem hattına taşıyabilmelidir. Bu da TEKEL işçilerinin acilen tabanın söz-yetki-karar sahibi olduğu örgütlerini kurmasını gerektiriyor. Ancak böylesi taban örgütlerine dayanan TEKEL işçileri, kapatma saldırısını boşa çıkarabilirler.

 

 

 

TEKEL işçileri
eylemlerini sıklaştırıyor...

Tek Gıda-İş Sendikası’na üye TEKEL işçileri iş yerlerinin kapatılmasını ve işten çıkarmaları hafta boyunca gerçekleştirdikleri çeşitli eylemlerle protesto ettiler. İşçiler birçok ilde TEKEL fabrikaları önünde basın açıklamalarının yanısıra ses getiren eylemler yaptılar. TEKEL işçileri 15 Aralık 2009 tarihinde Türkiye’nin dört bir yanından Ankara’ya yürüyecekler.

Erdoğan’a protesto

Tayyip Erdoğan, Haliç Tersanesi’nde Sütlüce ve Hasköy motorlarının suya indirilmesi töreninde TEKEL işçilerinin protesto gösterisi ile karşılaştı. İşçilerin etrafı güvenlik güçleri tarafından sarılırken, Erdoğan demogojik söylemlerle işçilere saldırdı.

Erdoğan’ın konuşmasını “TEKEL sizden müjde bekliyor!” sloganıyla kesen işçiler, TEKEL’e bağlı fabrikaların kapatılmasını ve çalışanların işlerine son verilmesini protesto etti.

Bu ülkede çalışmadan, yatarak para kazanma döneminin kapandığını söyleyen başbakan kendisi ve temsilcisi olduğu sınıf olan burjuvazi sanki işçilerin sırtından semirmiyormuş gibi TEKEL işçilerinin mücadelesini karaladı.


Diyarbakır’da işçilere polis saldırdı!

Diyarbakır Tütün İşleme Fabrikası’nın kapatılması kararını ve Yaprak Tütün İşletme Müdürlükleri’nde çalışan işçilerin iş akitlerinin Ocak ayı sonunda feshedilmesini protosto etmek isteyen işçilere polis saldırdı.

Konuk Evi önünde gerçekleştirilen basın açıklamasında fabrikanın kapatılmasıyla birlikte, çalışan 1069 işçinin yanısıra binlerce insanın da mağdur olacağı ifade edildi.

Fabrikalarını kapattırmamak için mücadele edeceklerini söyleyen işçiler gerçekleştirdikleri eylemin bir uyarı olduğunu, bu uyarı dikkate alınmadığı takdirde meşru olarak eylemlerine devam edeceklerini ifade ettiler.

Açıklamanın ardından valiliğe yürümek isteyen işçilerin önü polis barikatı ile kesildi. Yaşanan küçük çaplı arbedenin ardından işçiler, AKP İl Binası’na yürüme kararı aldı. Bir süre yürüyen işçilere polis burada da, gaz bombası ve tazyikli su ile müdahale etti. Polisin müdahalesine taş atarak karşılık veren işçiler arasında yaralananlar oldu. İki işçinin de gözaltına alındığı müdahalenin ardından eylem sona erdi.


Adıyaman’da TEKEL işçileri eylemdeydi

Demokrasi Parkı’nda gerçekleştirilen açıklamada işçiler, yüzlerine taktıkları maskelerle “AKP virüsünden” korunduklarını ifade ettiler.

Basın açıklamasını okuyan Tek Gıda-İş Sendikası Adıyaman Şube Başkanı Mithat Yoldaş, Adıyaman’da 756 Türkiye genelinde ise 11 bin TEKEL işçisinin olduğunu belirterek, kendilerine işsizliğin reva görüldüğünü söyledi.

“AKP şaşırma sabrımızı taşırma!”, “Direne direne kazanacağız!” sloganlarının atıldığı eylemde Erdoğan istifaya çağrıldı.

Basın açıklamasının ardından işçiler AK Parti İl Başkanlığı’na yürüdü.

İşçiler parti binasını yumurta yağmuruna tuttu. Polis yumurta atan işçileri gözaltına almak istedi fakat işçiler buna karşı çıkarak, gözaltına engel oldu.

 

TEKEL işçileri Adana’da yol kapattı

Adana’daki TEKEL fabrikasında çalışan işçiler yol kapatarak işten çıkarılmaları protesto ettiler.

Yaprak Tütün İşletmesi Müdürlüğü önünde yapılan açıklamada, Tek Gıda-İş Sendikası Adana Şube Başkanı Cafer Yaşar, Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri A.Ş. Genel Müdürlüğü’ne (TTA) bağlı işyerlerinin kapatılacağını ve buralarda çalışan işçilerin 4/C statüsünde başka kurumlara tayin edileceğini belirtti.

Açıklama sona erdikten sonra sendika üyesi TEKEL işçileri, sloganlar eşliğinde işyeri önündeki D-400 kara yolunu bir süre trafiğe kapattılar.


TEKEL işçileri AKP önünde

Tek Gıda-İş Sendikası önünde toplanan TEKEL işçileri buradan AKP İzmir İl Binası’na yürüdü. İşçiler sendika binası önünde yolu trafiğe kapatırken eyleme katılmayan sendika yetkililerine tepki gösterdi. İşlerini kaybetmek istemediklerini belirten TEKEL işçileri, 4/C’li olmayı kabul etmedikleri için ücretsiz izne çıkarıldıklarını ifade ettiler.

Tek Gıda-İş Genel Yönetim Kurulu tarafından yapılan yazılı açıklamada da 15 Aralık eylemine çağrı yapıldı.


 

Konut Sempozyumu gerçekleştirildi

TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi tarafından düzenlenen Konut Sempozyumu 3-4 Aralık 2009 tarihlerinde İstanbul Teknik Üniversitesi Taşkışla Kampüsü’nde gerçekleştirildi. Altı oturumdan oluşan sempozyumda 22 tebliğ sunuldu.

Sempozyumun ilk günü açılış konuşmaları ile başladı. Konuşmaların ardından Prof. Dr. Ruşen Keleş “İnsan Hakkı Olarak Konut” başlıklı bir tematik sunum gerçekleştirdi. Sunumun ardından ilk oturuma geçildi. Katılımcılar sırası ile; “Ev Nedir?”, “Yaşam Kültürünün Konut Planlamasına Etkisi”, “Sosyal Konut Bir Rüya mıydı?” ve “Sosyal Konut Politikalarında Temel Çıkmaz: Mülk Sahipliği ve Rant Ekonomisi” başlıklı sunumlarını gerçekleştirdiler.

İkinci oturum Prof. Dr. Zekiye Yenen’in başkanlığında başlatıldı. Bu oturumda ağırlıklı olarak Konut Kooperatifçiliği, Toplu Konut, TOKİ ve İstanbul Konut Uygulamaları konuları üzerinde yoğunlaşıldı.

Yüksek Mimar Yıldız Uysal’ın başkanlığındaki ilk günün son oturumunun ardından soru-cevap kısmına geçildi.

Sempozyumun ikinci günü Prof. Dr. İlhanTekeli’nin tematik sunumu ile başladı. Sunumun ardından dördüncü oturum başlatıldı. Dördüncü oturumun ilk sunumu Doç. Dr. İclal Dinçer tarafından gerçekleştirildi. Dinçer’in ardından sözü Doç. Dr. Hatice Kurtuluş aldı. Kurtuluş sunumunda ağırlıklı olarak “yapsatçılık” konusuna değindi. Dördüncü oturumun son sunumu ise Doç. Dr. Asuman Türkün tarafından gerçekleştirildi. Yüksek Mimar Erdal Aktulga başkanlığındaki beşinci oturumda ise ağırlıklı olarak konut sunum biçimleri ve bu biçimlerdeki değişimler irdelendi.

Sempozyumun son oturumu Yüksek Mimar Mükremin Mungan başkanlığında başladı. Prof. Dr. Sema Erder, Yrd. Doç. Dr. Ayten Alkan ve Prof. Dr. Orhan Hacıhasanoğlu’nun katıldığı bu oturumda konuşmacılar sırası ile, “Yerel Siyasette Popülizm, Gecekondudan Sosyal Yardıma”, “Cinsiyet Rejimi ve Konut” ve “Konut Konusunda Lisansüstü Eğitim” konularında tebliğlerini sundular. Sempozyumda “konut” kavramının şehir plancıları ve mimarlar dışında birçok disiplin tarafından tartışılması sempozyumun olumlu bir yanıydı. Sempozyuma katılım sınırlı sayıda oldu.

Toplumcu Mühendis Mimar ve Şehir Plancıları