19 Ağustos 2011
Sayı: SİKB 2011/32

 Kızıl Bayrak'tan
İçeride dışarıda yeni bir savaş ve saldırganlık dönemi
“Kürt açılımı”ndan kirli savaşa…
İftar sofrasında savaş tamtamları!
Koşar adım Suriye batağına
Sömürgeciliğe sıkılan ilk kurşundan bugüne.. - S. Yalçınkaya
Krizin faturasını kapitalistler ödesin!
Güçbirliği, bölge toplantıları ve
bazı görevler
MİB MYK Ağustos ayı toplantısı sonuçları.
Baskılara karşı direniyorlar
Kubatoğlu direnişçisi Cafer Timtik’le direnişin 100 gününü konuştuk
Ümraniye İşçi Birliği kuruldu
Kriz derinleşirken
isyan her yerde!
İsrail’de emekçiler
alanları terketmiyor
Kriz derinleşiyor, silahlanma artıyor!
Kapitalizm açlık ve ölüm demektir!
Mücadeleyle dolu bir yaşam süren Mihri Belli aramızdan ayrıldı
17 Ağustos’u unutma, unutturma!
Rant ve soyguna devam
Mamak Kültür Sanat Festivali’nin ardından
Sacco ve Vanzetti’yi insanlığın vicdanında canlı tutmak için
İspanya’nın kızıl çiçeği: Lorca!
TÜİK’ten pembe tablo.
İçerden yanan ateş!
“Kürdistan açık bir toplu mezar gibi”
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Güçbirliği, bölge toplantıları
ve bazı görevler

Seçimlerin ardından işçi sınıfı ve emekçilere yönelik saldırılar konusunda gemi azıya alan AKP hükümeti, sermayenin saldırı programlarını hayata geçirmek için yoğun ve kapsamlı bir hazırlık içinde.
Kıdem tazminatı hakkının gaspı, bölgesel asgari ücret ve esnek çalışma gibi bir dizi saldırıyı içeren Ulusal İstihdam Stratejisi’ni gündeminde tutan hükümet kararlılığını her fırsatta dile getiriyor. Böyle bir süreçte, Türk-İş yönetiminin mücadeleden uzak işbirlikçi çizgisine karşı “Demokratik Mücadeleci ve Güçlü Yeni Bir Sendikal Hareket İçin Bir Araya Geldik, Yola Çıkıyoruz” şiarıyla hareket eden ve Güçbirliği’ni oluşturan 10 sendika ortak bölge toplantılarına hazırlanıyor. İstanbul başta olmak üzere çeşitli sanayi havzalarında, güçbirliğine destek veren sendikaların temsilci ve üyelerinin katılımıyla yapılacak toplantılar önümüzdeki eylül ayından gerçekleştirilecek.

Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da on sendikanın şube yöneticilerinin katılımıyla bölge toplantılarını planlayan Güçbirliği Platformu somut görevlendirmeler yaptı. Bu süreçte toplanacak şube yönetimleri, üyelere güçbirliğini anlatacak ve platform tabanla paylaşılacak. Bunun dışında şubeler düzeyinde oluşturulan yürütmeyle, Türk-İş’e bağlı sendikaların şubelerine de “güçbirliğine destek” çağrısında bulunulacak. Platformun kuruluş deklarasyonunda yer verdiği ilke ve hedefleri üzerinden genel bir değerlendirmeye sayfalarımızda daha önce yer verdiğimiz için bu yazıda konuyu bu kez bölge toplantıları üzerinden ele alacağız.

Sermaye ve hükümetle tam uyum

Devlet içindeki hakimiyetini gittikçe kurumsallaştıran dinci gerici AKP hükümeti, artık bu dönemde, uzlaşmacı çizgide hareket eden sendikalara dahi yaşam hakkı tanımıyor. Dinci gerici parti, kendisine tamamen eklenti konumunda olan ve biat eden sendikal odaklar istiyor. Bu konuda baskı ve tehdide başvuran dinci gericiliğin, bu planlarında da büyük ölçüde başarılı olduğu görülüyor.

AKP döneminde yaşanan özelleştirme, sendikasızlaştırmalarla beraber sosyal yıkım ve kölelik saldırıları karşısında çıt çıkarmayan Türk-İş yönetimi, mevcut tabloda hükümetle uyum içerisinde hareket ediyor. Bu durum öylesine ileri boyutlara ulaşmış durumda ki, Türk-İş yönetiminin tepesinde bulunan bürokratların başında oldukları sendikaların yönetimleri, sermaye ve hükümetin saldırıları karşısında kıllarını kıpırdatmıyorlar. Üstelik bu suskunluklarını, çeşitli özelleştirme saldırılarıyla birlikte kendi sendikalarının altına dinamit konulmasına rağmen yüzsüz biçimde devam ettiriyorlar. Dahası bugün mevcut hakları korumanın da ötesinde bu sendika bürokratları adeta hükümet yetkilisi gibi hareket edip saldırı programlarının yürütücülüğünü üstleniyorlar.

Güçbirliği ve hedefleri

Türk-İş yönetimi cephesinden bu türden bir gericileşme yaşanırken durumu değiştirmek iddiasında olan Türk-İş’e bağlı 10 sendikanın oluşturduğu Güçbirliği Platformu da toplantılarını sürdürüyor.

Türk-İş yönetiminin mücadeleden uzak işbirlikçi çizgisine karşı biraraya gelen 10 sendikanın kuruluş deklarasyonunda ortaya konulan iddialarla bu sendikaların şu anki pratikleri arasında ise büyük bir uçurum bulunuyor.

Aylar önce ilan edilen birliğin birçok sendikanın üye tabanında ve işyerlerinde dahi tartışılmaması, işçileri bilgilendirmeye dönük bir çalışma yürütülmemesi bu muhalefetin sınırlarını gösteriyor.

Bu açıdan, güçbirliği içerisinde imzası bulunan ve yakın süreçte Kamu Koordinasyon Kurulu bünyesinde yer alan kimi sendikaların, aylara yayılan kamu TİS süreci boyunca ortada olmamaları ise tabloyu özetliyor.
Ya da önümüzdeki haftalarda Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde ortak toplantılar gerçekleştirecek olan Güçbirliği bileşeni sendikaların yakın süreçte “ilerici, muhalif” şubeleri üzerinde kurdukları baskılar ve mücadeleye olan uzaklıkları hafızalardaki tazeliğini koruyor.

İlerici şubelerini her türlü baskı, zor ve tehditle ezmeye çalışan Belediye-İş veya Tek Gıda-İş Sendikası’nın TEKEL’deki direniş sürecinde takındığı tutumlara bakıldığında bile bu birliğin başını çeken bürokratların gerçek çizgisi ve sınırları rahatlıkla görülmektedir.

İnandırıcı değiller

“Sendikal hareketin yaşadığı krizi” dillerinden düşürmeyen bu bürokratlar, yaşanan bu krizin parçası değillermiş gibi, sendika içi gerici kavgalar üzerinden “mücadeleci” bir görünüm sunmaya çalışıyorlar. Bu açıdan önemli bir kısmı sicili bozuk olan bu bürokratların mücadeleden yana ettikleri lafların inandırıcılığı da kalmıyor.

Hal böyleyken, güçbirliğinin önümüzdeki haftalarda çeşitli sanayi bölgelerinde gerçekleştirmeyi hedeflediği ortak bölge toplantıları öncesinde karanlık bir tablo ortaya çıkıyor. Bu toplantılarla “tabana ineceklerini” söyleyen ve bu yönde planlama yaptıklarını iddia eden güçbirliği bileşenlerinin mevcut tablo üzerinden bakıldığında yaptıkları pek bir şey yoktur.

Ancak, mevcut tablonun tüm eksikliklerine ve çarpıklığına rağmen 10 sendikanın üye ve temsilcilerinin ortak bölge toplantılarında buluşup mücadelenin ihtiyaçlarını tartışmaları çeşitli imkan ve olanakları da barındırmaktadır. Yapılan planlamaların altı doldurulduğunda, sürece doğru ve etkin biçimde müdahale edildiğinde farklı sektörlerden işçileri biraraya getirecek olan toplantılar güçlü bir mücadele iradesinin gösterilmesi ve bunun sendika bürokratlarına dayatılması bakımından son derece önemli olanaklar da barındırmaktadır.

Olanaklar değerlendirilmelidir

Bu toplantıları sermayenin saldırıları ve sendikal bürokrasi karşısında mücadele istekleri ve umutları körelen işçilerin bir parça kendilerine gelmesine ve farklı sınıf bölükleriyle kaynaşmasına vesile olabilir. Elbette ortak sorunları karşısında yalnız olduğunu hisseden, birleşik mücadele kanallarından yoksun işçilerin bu tür toplantılarda mücadelenin geleceğini tartışması ve somut kararlar alması sürecin asıl kazanımı olacaktır. Bu birliktelik sınıf hareketine bir parça katkı sunacaksa ancak bu şekilde olabilir. Bölge toplantıları öncesinde yapılacak şube yönetimleri ve üye toplantıları bu açıdan etkili bir şekilde değerlendirilmelidir.
Ancak bu toplantıların ön hazırlık sürecinden başlayarak sendikal bürokrasinin denetiminde olduğu düşünüldüğünde tüm bu süreç bağımsız sınıf inisiyatifinin örgütlenmesine hizmet edecek şekilde değerlendirilmelidir.

Sınıfın bağımsız çizgisini temsil etmeyen, tabanın söz ve karar hakkına dayanmayan birliklerin akıbeti geçmiş deneyimlerle de sabittir. Bu yüzden, önümüzdeki süreçteki gelişmeleri dikkatle izlemek büyük önem taşımaktadır. Böyle bir dönemde en büyük sorumluluk ilerici, devrimci güçlere düşmektedir.

Sonuç olarak, sınıflar mücadelesinde ne için yola çıkıldığı kadar, bu yolun nasıl yüründüğü de önemlidir. Bu bakımdan da belirleyici olanın sınıfın tabandan örgütlülüğünün durumu olduğunu bir an olsun unutmamalıyız.

 

 

 

Ontex direnişi ‘sokağa’ çağırdı!

Direnişçi Ontex/Canbebe işçileri, sermayenin kölelik dayatmalarına ve sendikal bürokrasiye karşı birleşik mücadele çağrısını yinelediler.

Direnişlerini sonlandıran PTT taşeron işçileri de 13 Ağustos günü Taksim’de gerçekleştirilen yürüyüşte yerlerini alarak sınıf dayanışmasını yükselttiler.

Galatasaray Lisesi önünde buluşan direnişçi işçiler ve destekçi kurumlar İstiklal Caddesi girişinde bulunan Burger King önüne yürüdüler.

Burger King önüne gelindiğinde ilk olarak söz alan PTT taşeron işçilerinden Rıza Soylu, Topkapı AVPİM önünde 8 ay önce kurdukları direniş çadırını kaldırdıklarını söyledi. Taşeron köleleğine karşı mücadele programı oluşturmak için bir sempozyum gerçekleştireceklerini de duyuran Soylu, tüm emek güçlerini bu süreci birlikte örgütlemeye çağırdı.

Açıklamayı okuyan Ontex direnişçisi Gamze Kayhan, fabrika önünde çadır kurarak sürdürdükleri direnişlerinin birçok kazanım elde ederek devam ettiğini belirtti. Kayhan, işçilerden bir kısmına mahkemeden işe iade kararı çıkmasına rağmen bu kararların şu an uygulanmadığına dikkat çekti. İşe iadenin de ancak fiili mücadele yoluyla kazanılacağını söyleyen Kayhan, “Mahkeme ne karar verirse versin, haklılığımızın farkında olan bizler işimizi, işe iade talebimizi söke söke kazanacağız” dedi.

Kayhan, kıdem tazminatını gaspına dönük saldırı hazırlıklarına dikkat çekti. Sendikaların bu saldırılara sessiz kalmasını eleştiren Kayhan, “Grev, direniş silahımızı elimize almanın zamanı gelmiştir” dedi.

Eyleme BDSP ve Mücadele Birliği de destek verdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul