Kızıl Bayrak'tan...
10 Şubat günü gerçekleştirilecek olan Devrimci Kadın Kurultayı’na yönelik hazırlıklar devam ediyor. Sınıf devrimcileri bir yandan kurultay çağırılarını sınıf ve emekçi kitlelere taşırken öte yandan kurultay gününe yönelik son hazırlıklarını tamamlıyor.
Kızıl Bayrak gazetesi olarak Devrimci Kadın Kurultayı’na sayılı günler kala gazetemizin sayfalarında “kadın sorunu” gündemli yazılara geniş bir şekilde yer ayırmaya devam ediyoruz. Zira sürece yayın cephesinden sunulacak olan her katkının, gerek kurultayın tanıtımı ve duyurusu bakımından gerekse devrimci okurun eğitimi ve tartışma zemini oluşturabilmesi bakımından önemli olduğunu düşünüyoruz.
***
Sınıf devrimcileri, geçtiğimiz hafta yayınladıkları deklarasyonla “İşçilerin Birliği, Halkların Kardeşliği İçin Sınıfa Karşı Sınıf Kurultayları”nı kamuoyuna duyurdular. Temel siyasal gündemler temelinde örgütlenecek olan kurultaylar bir dizi sanayi kentinde gerçekleştirilecek.
Devrimci baharın öngünlerinde toplanacak olan kurultayların başarısı her şeyden önce işçi sınıfının öncü-mücadeleci kesimlerine mal edilebilmesiyle sağlanacaktır. Dolayısıyla kurultay hazırlıklarını öncelikle bu temelde ele almak ve toplam bahar dönemi boyunca sınıfı politik mücadeleye kazanma bakışı açışıyla hareket etmek büyük bir önem taşımaktadır.
***
AKP gericiliğinin sınıfa dönük saldırıları kesintisiz sürüyor. Geçtiğimiz dönem meclisten geçirilerek yasalaşan ve sınıfın sendikal örgütlüğünü hedef alan “Sendikalar ve Toplu İş İlişkileri Kanunu” bunlardan biriydi. Sendikalar ve TİS Kanunu’nun yürürlüğe girmesinin ardından 26 Ocak tarihinde sendikal işkolu istatistikleri yayınlandı. Buna göre bir dizi sendika “baraj” altında kalarak yetkisini kaybetti.
Sendikal bürokrasinin bu saldırı dönemindeki tavrı bellidir. Yasa daha ilk gündeme geldiğinde kılını kıpırdatmayan sendikal bürokrasi, bu yasanın hayata geçmesinde en az sermaye sınıfı kadar sorumluluk sahibidir. Zira kapalı kapılar arkasında yaptıkları pazarlıklarla sınıfa karşı yeni bir ihanet süreci işlettikleri çok geçmeden ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla ihanetçi sendikal koruculardan, bu saldırı karşısında bir şey yapmalarını beklemek, ölüden gözyaşı beklemekten farksızdır.
Fakat kendisine “mücadeleci” tanımı yapan sendikal çevrelerden de dişe dokunur herhangi bir pratik ortaya konmamıştır. Kaldı ki, yasa en başta bu sendikaları tasfiye etmeyi hedeflemekteyken bu böyledir.
Sınıfın devrimci baharına yürürken, sermayenin kapsamlı saldırılarına karşı mücadeleyi büyütme ve geri püskürtme görevi bir kez daha sınıfın öncü ve ilerici kesimlerinin omuzlarındadır. |