1 Şubat 2013
Sayı: KB 2013/05

 Kızıl Bayrak'tan
Sınıfın devrimci baharına yürüyoruz!
“İmralı görüşmeleri” sürecinin aylık bilançosu
Sendika üye istatistikleri açıklandı, gasp tablosu netleşti
Katliamcı devlet geleneğine devam!
Irkçı-şoven saldırganlığa karşı
mücadeleye!
Avukatlar tehlikede!
Çalışma Bakanı kıdem tazminatı için tarih verdi
28 Ocak eyleminin gösterdikleri ve
devrimci sorumluluk
Karayolu işçileriyle
özelleştirme üzerine
Daiyang-SK Metal grevi üzerine
İşçilerin birliği, halkların kardeşliği için... Sınıfa Karşı Sınıf Kurultayı!
İşçi kurultayları hazırlık
çalışmalarından

Kadın sorunu üzerine konferanslardan.../2Tarihten günümüze kadın ezilmişliği ve kapitalizm - H. Fırat

Devrimci Kadın Kurultayı sözcüsü ile kurultay ve kadın sorunu üzerine konuştuk

Feminizme savrulanlar, devrim iddialarını yitirenlerdir... - S. Soysal

Kadın sorunu, KESK ve feminizm
Devrimci kadınlar
kurultaya hazırlanıyor
Suriye’de yıkıcı savaştan çıkış arayışları
Esenyurt’ta coşkulu
karne eylemi
“Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı” mecliste
Zincirlere dolanmış dev üzerine... - T. Kor
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Daiyang-SK Metal grevi üzerine...

Trakya’da mücadele birikimleri büyüyor!

 

Son yıllarda sanayi havzalarında parçalı fakat süreklileşen, bir anlamıyla birbirini tetikleyen direnişler gelişmekte. Bunlar kuşkusuz parçalı, dağınık ve birleşik bir mücadele hattından yoksun. Bu mücadeleyi tetikleyen sermaye sınıfının azgın sömürü ve kâr hırsıdır. Başta ücretlerin düşük olması, sağlıksız çalışma koşulları, esnek üretim, taşeronlaştırma, iş güvencesinin olmaması mücadelenin temel nedenlerini oluşturmaktadır. Ve bu mücadele eğilimi kendisini sendikalaşma temelinde göstermektedir.

Trakya bölgesi işçi sınıfının yoğun olduğu ve son yıllarda ardı ardına direnişlerin yaşandığı bir bölgedir. Yakın geçmişte, deri sektöründeki direnişler, petro-kimyadaki örgütlenme girişimleri, metal sektöründeki gözle görülür örgütlenmeler ve son yaşanan grev deneyimleri bölgedeki mücadele dinamiklerinin her geçen gün çoğaldığını göstermektedir.

Buradan yola çıkarak Daiyang-SK’da yaşanan grev sürecini anlamak ve değerlendirmek daha yerinde olacaktır. Avrupa Serbest Bölgesi’nde kurulu olan fabrika Güney Kore sermayelidir. Bu toprakları ucuz işgücü cenneti olarak gören yabancı sermaye, kendi ülkelerinde yapamadığı pervasız sömürüyü istediği şekilde -özellikle de Avrupa Serbest Bölgesi’nde- serbest bir şekilde yapmakta, hatta daha ileri giderek işçilerin kazanılmış haklarını geri almak için her geçen gün dizginsiz bir şekilde saldırmaktadır. Bu haliyle Avrupa Serbest Bölgesi patronlar için cennet, işçiler için cehenneme dönmüş durumdadır.

Bu cehennem şimdi sınırlı da olsa tek tek sendikal örgütlenme mücadelesiyle işçi sınıfının isyanına tanıklık etmektedir. Daiyang-SK Metal grevi şimdiden bu tanıklığın artık simgesi haline gelmiş durumdadır. Daiyang-SK Metal işçileri üç senelik bir örgütlenme sürecini yaşadı. Bu üç senelik sürecin kesintili olmasının sebebi ise öncülerin işten atılması ve hukuk sürecinin uzun vadeye yayılmasıdır. Bu durum örgütlenmeyi sekteye uğrattı. Fakat bu olumsuzluğa rağmen sendika bu mücadelenin takipçisi olarak süreci adım adım izlemiş ve örgütlemiştir. Öncü işçilerin işe alınmasıyla örgütlenme çok hızlı bir şekilde tamamlanmıştır. Ardından TİS süreci başlatılarak işçinin taban iradesi temelinde taslak oluşturulmuş ve patrona sunulmuştur. Sunulan taslağa hiçbir şekilde yanıt verilmeyerek grev yolunun önü açılmıştır.

Grev süreci

Grev kararı alındıktan sonraki ilk hafta sendika tarafından eğitimler verilmeye başlanmıştır. Anlamlı fakat kısa süreç içerisinde amacına tam olarak ulaşmayan eğitimler böylesine keskin bir süreçte sınıfın hafızasında yer edecek bir nitelik taşımadı. Kuşkusuz direniş süreçleri bir okuldur. Fakat yine de eğitimi sendika cephesinden daha örgütlü, daha sistematik gerçekleştirebilmek, muhtemel sorunları en aza indirgemek ve geleceğe dönük daha sağlıklı bir yön çizmek bakımından önem kazanmaktadır. Hâlihazırda bu ihtiyaç orta yerde durmaktadır.

Daiyang-SK Metal işçisi böyle bir örgütlenme deneyimini ilk defa yaşamaktadır. Sürecin buraya kadar gelmesini ne sendika, ne işçiler, ne de kamuoyu bekliyordu. Yer yer çevreden hasmane bir şekilde “bu örgütlenme bir yere gitmez, greve çıkamazlar, çıksalar da ne işçi, ne sendika arkalarında olur!” minvalinde söylemler mevcuttu.

İşçiler haklı davalarına olan inanç, coşku ve kararlılıkla greve çıktılar. Grev sürecinde fabrika önünde çadır kurulmaya çalışıldı fakat devletin kolluk güçlerinin zor kullanmasıyla çadır kurulamadı. Sendika kimi zaman yasal prosedürleri öne çıkararak fiili-meşru mücadeleden geri durdu. Kimi zaman da ASB’nin girişini kapatarak fiili iş bırakma eyleminin öncüsü olmayı başarabildi. Burada en önemli dayanak kuşkusuz ki Daiyang-SK Metal işçisinin kararlı duruşudur. Bu eylemle birlikte Daiyang-SK Metal işçisi sınıf kinini, haklı davasındaki meşruiyeti görmüş, sınamış ve buradan başarıyla çıkmıştır. Bu eylemle birlikte ASB’de çalışan binlerce işçinin sermayeye olan öfkesi ve sınıf dayanışması ete kemiğe bürünmüştür. Servislerden alkışlarla destek verenler, servislerden inmeye çalışan işçiler, eylemin hemen ardından sendikalaşmaya dönük somut adımlar toplamında sınıf dayanışmasının en güzel örneği olarak yaşanmıştır. Ardından içerde yapılan üretim ve sevkiyata yönelik engelleme eylemi Daiyang-SK Metal işçisinin haklı mücadelesinin kamuoyuna geniş çapta yayılmasına vesile oldu.

Grevin can damarı: “Komiteler”!

Grevde işçilerin bu sürece daha etkin katılabilmesi, öznenin kolektifleştirilmesi çok büyük bir önem taşımaktadır. Sürecin başında her ne kadar oluşturulmaya çalışılsa da “komiteleşmek” sözde kaldı. Hâlbuki grev komitesi, basın komitesi, dayanışma komitesi, teknik komite gibi (bunlar çoğaltılabilir) komiteler aracılığıyla etrafta atıl hiçbir işçi bırakılmayabilinirdi. Bugün hala bunlar Daiyang-SK Metal grevinde bir ihtiyaç olarak önümüzde durmaktadır. Bu anlamıyla iç örgütlülük zayıftır ve bu zayıflık bugün fazlasıyla hissedilmektedir. Bugün yapılması gereken şey grev silahının gerçek özüne kavuşturulması için eksikliklerin taban iradesine yaslanılarak hızla geride ­bırakılmasıdır.

Sınıf dayanışması ve ilerici güçlerin tutumu üzerine...

Eylem biçimi olarak ASB’de kurulu olan Daiyang-SK Metal grevini Çorlu’nun merkezine de taşınması çok anlamlı ve ses getirici bir eylem biçimi olmuştur. Fakat çözüm halkasının bu olmadığı da açıktır. Bu yanıyla meşru-fiili bir eylem takvimi oluşturmak belirleyici önemdedir. Grevin bir hareketliliğe ve canlılığa kavuşmasının biricik yolu budur. Başta Birleşik Metal-İş Sendikası’nın örgütlü olduğu fabrikalar seferber edilmeli, grev sınıfın diğer bölüklerine de taşınabilmelidir. Bunun anlamı Daiyang-SK grevi üzerinden toplam bir örgütlenmenin ve hareketin kanallarının açılmasıdır.

Ayrıca Daiyang-SK fabrikası önü başta olmak üzere, Çorlu’da kurulan açlık grevi çadırı fiili bir eylemsel hattın güzergâhları olmalıdır. Kamuoyu oluşturmak, diğer sınıf bölükleriyle birebir temasa geçmek, kitleleri “sınıfa karşı sınıf” politikasıyla bütünleştirmek çok anlamlıdır ve aynı zamanda olması gereken budur. Bu açıdan bakıldığında kurulan çadır havanın en kötü olduğu zamanlar bile ilgi odağı olmayı başardı. Çorlu işçi sınıfı bölüklerini yakınlaştırdı, dayanışmayı güçlendirdi, örgütlenme arayışlarına adres oldu.

Bir direnişin, grevin ayakta durabilmesi ancak kamuoyu desteği ve sınıf dayanışmasıyla mümkündür. Dayanışma direnen işçileri moral açıdan güçlendirecek, yalnız olmadığını çeşitli eylem ve etkinliklerle gösterecektir. Daiyang sürecinde dayanışma ayağının biraz geç başlatılması her ne kadar olumsuz olsa da sonrasında bu yönlü atılan adımlar oldukça anlamlıdır. “Daiyang-SK Metal Greviyle Dayanışma Platformu”nun kurulması bu açıdan önemli bir başlangıçtır. Ayrıca bu Trakya’da bir ilktir. Bu açıdan bu yanı güçlendirmek, dar ve faydacı tutumlardan kurtularak “dayanışmayı” hedefleyen ve işleyen bir platform yaratmak fazlasıyla önem kazanmaktadır. İki ayı aşan süredir grev yokmuşçasına hareket eden sendika ve birçok kurum ve kuruluşun, Birleşik Metal-İş ve Trakya İşçi Birliği tarafından yapılan çağrıyla Daiyang-SK Greviyle Dayanışma Platformu’nda buluşmasının anlamı yeterince açıktır.

Ayrıca Türk-İş bünyesinde bulunan sendikalardan Hak-İş’e bağlı sendikalara kadar Lüleburgaz’dan, Tekirdağ merkezden, Edirne’den katılımların olması her şeyden öte başlı başına önemli bir kazanımdır. Bu Daiyang-SK Metal işçilerinin yürüttükleri mücadele gücünün diğer emek örgütlerini ve tüm kamuoyunu da nasıl toparladığını göstermiştir. Sınıf kendi gücünü göstermiş ve toparlayıcı bir eksen yaratmıştır.

Sınıf devrimcilerinin tutumu ve sonuç yerine...

Sınıf devrimcileri olarak başından itibaren Daiyang-SK Metal işçilerinin örgütlenme çalışmasının bir parçası olmaya ve önünü açmaya çalıştık. Dar kaygılar gütmeden birleşik, militan ve fiili-meşru bir mücadele hattını temel aldık ve bu doğrultuda etkin bir çaba ortaya koyduk.

Önümüzdeki dönemde de birleşik mücadele hattını örmeye çalışan, tabanın iradesine, sendikanın birleştirici çabasına güç veren bir tutumla yol yürüyeceğiz.

Zira Daiyang-SK Metal işçisi, bugün işçi sınıfına tutulması gereken yolu gösteriyor. İşçiler grevle birlikte büyük bir coşku, kararlılık ve dirençle mücadele bayrağını yükseltmeye devam ediyorlar. Burada elde edilecek en küçük kazanım, işçi sınıfı ve emekçilere mal olacak ve onu ileriye taşıyacaktır. Bunun için başta Birleşik Metal-İş Sendikası olmak üzere tüm emek örgütleri ve ilerici kamuoyu bu greve tüm gövdesiyle güç vermek sorumluluğuyla karşı karşıyadır.

Trakya’dan sınıf devrimcileri

 

 

 

 

Trakya’da grevle dayanışma büyüyor

 

Daiyang – SK Metal’de 14 Kasım tarihinde başlayan grev ve başlatılan açlık grevi eylemi Çorlu Belediye Meydanı’nda kurulan çadırda sürüyor. Çorlu Avrupa Serbest Bölgesi’nde grevlerini sürdüren ve polis terörünün hedefi olan Daiyang-SK Metal işçilerinin mücadelesini desteklemek için “Daiyang-SK Greviyle Dayanışma Platformu” kuruldu!

Platform kuruluşu için yaklaşık 25 sendika, meslek odası, demokratik kitle örgütü ve devrimci güçlerin katılımıyla 29 Ocak Salı akşamı DİSK Birleşik Metal–İş Sendikası Trakya Şubesi’nde bir toplantı gerçekleştirildi.

Toplantıya ayrıca Daiyang-SK grevcileri de katıldı. İlk olarak DİSK Birleşik Metal–İş Trakya Şube Başkanı Hazır Fedai Duvan, Daiyang-SK grevini ve gelinen aşamayı ayrıntılı bir şekilde anlattı. Ardından katılımcılar teker teker söz alarak yaklaşımlarını sundu. Grevci işçilere gıda desteğinden fiili eylemlere kadar birçok somut öneri tartışıldı. Genel olarak olumlu bir havada gerçekleşen toplantıda platform oluşturularak yürütme seçildi. Yürütmede ayrıca grevci işçilerin de olması gerektiği özel olarak vurgulandı. Platform yürütmesi kısa bir süre sonra toplanarak diğer bileşenlerle birlikte bir planlama yapacak.

Grevle dayanışma

Hemen her gün yereldeki işçi ve emekçilerin destek ziyaretleri greve güç katıyor. İlk açlık grevi ekibinin açlık grevinin son günü olan 26 Ocak günü Çorlu meydandaki alana bir çok kurum, kişi ve fabrikalardan metal işçileri gelerek destek ziyaretinde bulundu. İlk ziyaret ÖDP tarafından gerçekleştirildi. Ardından BDP Çorlu ilçe teşkilatı da çadır ziyaretinde bulundu.

Pancar Motor işyeri temsilcileri grev çadırına gelerek, açlık grevindeki işçilere dayanışma ziyaretinde bulundular. Ardından Avrupa Serbest Bölgede bulunan Daiyang – SK fabrikası önünde bekleyen grev gözcülerini de ziyaret ettiler.

08.00 – 16.00 vardiyasından çıkan DİSA otomotiv işçileri sloganlarla Çorlu meydandaki grev çadırına geldiler. Burada bir süre Daiyang–SK işçileriyle sohbet eden DİSA otomotiv işçileri, Çalışma Bakanlığı’na gönderilmek üzere başlatılan imza kampanyasına imza attıktan sonra alandan ayrıldılar.

Kızıl Bayrak / Trakya

 

 

 

 

Avrupa Serbest Bölgesi...

Sermayeye teşvik, işçiye cehennem!

 

Serbest bölgeler sermayenin çitlerle çevrili özel sömürü alanlarıdır. Burada sermaye örgütünün kural ve hukuku geçerlidir. 1970’li yılların ikinci yarısında, gelişmiş kapitalist ülkelerde artan işgücü maliyeti, yükselen işsizlik oranları, iletişim ve ulaştırma teknolojisinde sağlanan büyük gelişmeler gibi bazı etmenlere bağlı olarak, uluslararası işbölümü yeniden biçimlendirilmeye başlandı. Temel hedef, azgelişmiş ülkelerdeki ucuz işgücünden yararlanmaktı. Ancak Sovyetler Birliği ve Doğu Bloku’nun varlığı ile sınıf mücadelelerinin dünya çapındaki yaygınlığı sermayeyi serbest sömürü noktasında sınırlandırıyordu.

Türkiye’de 1927 yılında çıkarılan Serbest Mıntıka Kanunu ve 1953 yılında kabul edilen 6209 sayılı Serbest Bölge Kanunu, ağırlıkla ticarete yönelikti. 1976-1977 yıllarında ise Türkiye’de ihracata dönük imalat sanayii üretimi yapacak serbest bölgelerin kurulması gündeme geldi. Ancak bu dönemde var olan sınıf hareketi nedeniyle bu projeler gerçekleşemedi. Neoliberal saldırıların yaşama geçirilmesi amacıyla gerçekleşen 12 Eylül faşist askeri darbesinin ardından özellikle sermayenin has uşağı Turgut Özal döneminde devreye sokuldu.

1985 yılında 3218 sayılı Serbest Bölgeler Yasası çıkarıldı. Bu kanuna göre, serbest bölgelerin her birinin kurulmasından sonraki 10 yıllık süre içinde kesin bir grev yasağı vardı (Geçici Madde:1). Bu yıllarda, Türkiye’de serbest bölgelerde yatırım yapılması için yapılan çağrı ve davetlerde, bu grev yasağı özellikle belirtiliyordu. Bu yasak kağıt üzerinde 2002 yılında kaldırıldı. Bugün biz bu yasağın sermaye tarafından fiiliyatta nasıl uygulanmaya çalışıldığını Çorlu’da Avrupa Serbest Bölgesi’nde kurulu bulunan Daiyang-SK grevi üzerinden açıkça görüyoruz. Kore kökenli Daiyang-SK sermayesi sendikayı dahi muhatap almamakta, toplu iş sözleşmesine yanaşmamakta, işçilere sendikasızmış gibi davranmaktadır. Bu, burjuva hukukunun dahi nasıl ayaklar altına alındığını açıkça göstermektedir. Türkiye’de 20 serbest bölge bulunuyor ve bu serbest bölgelerde 22 Nisan 2010 tarihinde yapılan bir düzenlemeyle taşeronlaştırmanın da önü açılmış oldu.

Avrupa Serbest Bölgesi (ASB), sanayi merkezi Çorlu bölgesinde 2 milyon metrekarelik alan üzerine kuruludur. Özünde Türk kökenli, fakat bir Alman sermayedarı olan Şahinler Holding tarafından kurulan Avrupa Serbest Bölgesi, organize sanayi bölgelerindeki ağır çalışma ve sömürü koşullarıyla eşdeğer niteliktedir. OSB’ler nasıl ki sermayenin organize sömürü bölgeleriyse, ASB’ler de serbest bir sömürü alanıdır.

1998 yılında temelleri atılan ASB, 2003 yılında dinci-gerici parti AKP’nin şefi Erdoğan tarafından resmi olarak açıldı. Avrupa Serbest Bölgesi’nde tekstil, cam sanayi, bilgisayar, paslanmaz çelik, ambalaj, otomotiv ve kimya gibi çeşitli sektörlerde faaliyet gösteren yaklaşık 200 fabrikada binlerce işçi çalıştırılmaktadır. Bilkont, Büro Teknik, Epta Metal, Şahinler Mensucat, Daiyang-SK, Neptün Oto, Mega Matbaa ve Makine, MTU Motor, Nursan Oto Sistemleri, Unilever, Bekaert Tekstil, Foxconn gibi önemli fabrikalar Avrupa Sanayi Bölgesi kapsamında faaliyet gösteren temel fabrikalar arasındadır. 2010 yılı verilerine göre yıllık ticaret hacmi 2 milyar doların üzerinde olarak açıklanmaktadır. Bu devasa meblağın gerisinde işçilere dayatılan ve ortaçağ çalışma koşullarını aratmayan ağır çalışma ve sömürü koşulları bulunmaktadır.

Üçüncü ayına giren Daiyang-SK Metal fabrikasında yaşananlar bu ağır çalışma ve sömürü koşullarını teyit eder niteliktedir. Daiyang-SK Metal’de yaşanan kuşkusuz ki buzdağının sadece görünen kısmıdır. 200 fabrikada, düşük ücretler, güvencesizlik, sosyal hakların gaspı, sendikasızlık, işçi sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin alınmaması gibi birçok sorun hemen her gün işçilerin sırtında ağır bir yük olarak durmaktadır. Daiyang-SK Metal’de yaşananlar ASB’de yaşananların kısa bir özeti niteliğindedir.

ASB’de faaliyet gösteren sermayedarlara, ASB yönetimi tarafından kurumlar vergisi muafiyeti, Ar-Ge personeli gelir vergisi muafiyeti, KDV’siz fatura kesme ve alma imkânı, stopaj ve damga vergisi muafiyetleri gibi önemli imkânlar sunulmaktadır. Ayrıca ASB tanıtım broşüründe “ucuz ve kaliteli işgücü” olanağından da bahsedilmektedir. Bu sözcük her şeyi açıklamaya yeter de artar bile. Çorlu ASB’de devasa bir artı-değer birikimi bulunmaktadır. Bu birikim oldukça büyük oranda sermayenin kasasına akmaktadır. Burjuvazi gittikçe palazlanırken, işçi ve emekçiler dipsiz bir yoksulluğa itilmektedir. Buradaki olgu emek-sermaye çelişkisinin ne denli keskin olduğunu göstermektedir. Fakat aynı zamanda buradaki mücadelenin de ne derece şiddetli geçeceğinin göstergesidir. Özel güvenlik birimleriyle, polisiyle, mülki idare amirleriyle burjuvazinin bu kalesi özel olarak korunmakta, kendine has kanunlar büyük bir keyfiyet içerisinde uygulanmaktadır. 3 aydır fabrika içerisinde çevik kuvvet bekliyor. Grevciler toplu olarak bölgeye sokulmuyor, sürekli olarak bölgede çalışan işçilere kimlik kontrolü yapılarak tam bir baskı ve terör ortamı yaratılıyor.

Salt ASB değil, bir bütün olarak Tekirdağ, bir sanayi kentidir. Çorlu, Lüleburgaz, Çerkezköy, Kapaklı, Saray ilçelerinde onbinlerce sanayi işçisi çalışmaktadır. Büyük ve orta ölçekli fabrikalar bulunmaktadır. Bu bölgelerde kurulan sanayi bölgeleri sermayedarlar tarafından yeni ve geniş istihdam alanları olarak değerlendirildi. Ancak her fırsatta kriz gerekçesiyle yoğun bir sömürü dayatıldı. Esnek üretim biçimleri bölgede yaygın olarak devreye sokuldu. Son dönemlerde yoğun sömürü koşullarına karşı işçi ve emekçiler de sendikalaşma bilinci gelişiyor. Saldırıların dozajı arttıkça mücadele serpilip gelişiyor. Avrupa Serbest Bölgesi’nde Epta Metal ve Daiyang-SK Metal grevleri en belirgin ve öne çıkan örnekler arasındadır. Çerkezköy’de Trexta işçilerinin direnişi yine somut bir örnek olarak karşımızda durmaktadır. Bir sömürü cehennemi olan bölge, sermaye açısından şimdilik tam bir cennet gibi gözükmektedir. Fakat Tekirdağ bölgesinde sınırlı da olsa sınıf cephesinden yükselen kıpırdanma canlanarak sürecektir. Sermayenin sömürü kalesi olan bölge, işçi sınıfının militan mücadelesinin kalesi olacaktır.