31 Ocak 2014
Sayi: KB 2014/05

Yerel seçimler ve reformist payandalar
Erdoğan: “Orada olmayan başbakan!”
AKP, salgın hastalıklar ve “biyolojik silahlar”
Yakılıp-yıkılan, boşaltılan Lice’nin davasına da sürgün
Polis şiddeti, etkileri ve sonuçları tartışıldı!
MİB MYK Şubat Ayı Toplantısı
Yatağan işçileri erteleme oyununa gelmemelidir
Taşeron köleliğine karşı mücadeleye!
“Örgütlenmek ve mücadele etmekten başka çare yok!”
KESK davasında 24 tahliye!
YATSAN’da patron TEKSİF’i seçti!
Gebze’de yeni bir mücadele mevzisi açılıyor!
Marksizm, burjuva temsili kurumlar ve parlamentarizm
Davos sorunların kaynağıdır
Akdeniz’de askeri güçlerini süreklileştiriyorlar
Ukrayna krizi aşılamıyor
Dönem gericiliğe ve sermayeye hizmetle kapandı!
Ekim Gençliği okurundan Yusuf Devran’a mektup
Devrim Okulları başladı
İzmir’de ‘İsyan’ çıktı!
İstanbul yağmalanıyor!
Kadın İstihdam Paketi’ni reddediyoruz
OSTİM-İVEDİK patlaması
‘Gezi tutsaklarına özgürlük!’
Ali İsmail Korkmaz davasına katılalım, katillerden
hesap soralım!
Haziran Direnişi yargılanamaz
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

KESK davasında 24 tahliye!

 

19 Şubat 2013’te “DHKP-C operasyonu” adı altında kamu emekçilerine yönelik gerçekleştirilen operasyonun İstanbul ayağındaki duruşması 23-24-27 Ocak tarihlerinde Çağlayan Adliyesi’nde görüldü.

Duruşmanın ilk gününde tutsak KESK’liler ile dayanışma için eylemler yapıldı. Duruşma öncesinde yapılan basın açıklamasında konuşan KESK Genel Başkanı Lami Özgen, KESK’in sendikal faaliyetlerine yönelik baskılardan bahsetti ve yaptıkları her etkinliğin polis ve savcı eliyle kriminalize edilmeye çalışıldığını belirtti.

Ardından ise adliye önünde basın açıklaması yapmak isteyen Halk Cephesi’ne polis saldırısı yaşandı. Basın açıklaması okunduğu sırada saldırıya geçen polis, gösterilen direnişe karşılık şiddetin dozunu arttırdı. Birbirlerine kenetlenerek yere oturan eylemcilerin üzerine yakın mesafeden biber gazı sıkıldı. Direnişlerini sürdüren Halk Cepheliler, ilerleyen dakikalarda basın açıklamalarını okudular.

Açıklamada, kamu emekçilerinin, Bilal Erdoğan’ı yargılamayan mahkemeleri yargılayacağı dile getirildi ve son sözü direnen emekçilerin söyleyeceği belirtildi.

Duruşmaya verilen arada KESK ve beraberindeki uluslararası heyet bir açıklama yaptı. EPSU adına konuşan Carola Ficshbach Pyttel Avrupa’nın dört bir yanından gelen sendikacılar olarak tutsak emekçilerle dayanışmak ve hükümete hukukun ayaklar altına alınamayacağını göstermek için burada olduklarını dile getirdi. Pyttel’in ardından diğer uluslarası konuklar da KESK ile dayanışma içerisinde olduklarını ifade ettiler.

KESK’li tutsaklar ise savunmalarında asıl yargılananın kendileri değil, KESK ve onun yürüttüğü sendikal mücadele olduğunu dile getirdiler. Parasız eğitim, parasız sağlık, örgütlenme hakkı ve iş güvencesi için mücadele ettiklerini söyleyen tutsaklar bu nedenle 19 Ocak 2013 tarihinde evlerinin basılarak talan edildiğini, gözaltında işkence gördüklerini ve F Tipi hapishanelere kapatıldıklarını ifade ettiler.

İddia makamının polis fezlekesi üzerinde bir değişikliğe imza atmadığını kaydeden tutsaklar, iddialar da kendilerine yöneltilen suçlamaların hiçbirinin suç olmadığını, basın açıklamaları ya da sendika şubelerinde gerçekleştirdikleri toplantıların, rutin ve olması gereken faaliyetler olduğunun altını çizdiler. Yürüyüş dergisinde adlarının geçmesinin ise sendika üyeleri olduğu için normal olduğunu belirten tutsaklar, bu derginin yasal ve ülkenin her yanında bulunan bir yayın olduğunu vurguladılar.

SES kurucu üyelerinden Yüksel Almaz savunmasında örgütlü olduğu için daha önce de baskılara maruz kaldığını ve sürgün edildiğini, sendika şubelerinin mühürlendiğini ifade etti.

Mehmet Püremiş Anıl Osman Çelik adındaki tanığın hakkımda söylediği asılsız ve düzmece iddiaları kabul etmiyorum. Ben kaç defa bir odaya alarak tanımadığım insanlar için ifade vermem için ikna edilmeye çalışıldım. Tanımadığım 31 kişinin adının altına imza atmaya zorlandım” dedi.

İddianamede, Mehmet Püremiş’in Kızıl Bayrak’taki bir haberde adının çıkmasının “suça kanıt” olduğu iddia edildi.

Son savunmayı yapan Yalçın Düzgün, yılbaşı günü yapılan telefon konuşması için savcının “örgütsel yılbaşı hazırlık programı” nitelemesi yaptığını belirtti.

Avukatlar ise Belçika-Hollanda belgeleri ve 2010 yılında Yürüyüş dergisinde ele geçirildiği iddia edilen bir CD üzerinden 600 kişinin izlendiğini ve dinlendiğini, buna rağmen Akçay tatili ve basın açıklamaları haricinde hiçbir delilin gösterilemediğini ifade ettiler.

Duruşma sonucunda 24 tutsak için tahliye kararı verdi.

Tahliye kararı çıkan devrimci tutsakların listesi şöyle:

Aşır Emir, Aynur Barkın, Ayşe Tuncer, Berivan Doğan, Cafer Bin, Cem Coşkun, Dursun Doğan, Ejder Erbulan, Erdal Korkmaz, Erkan Karataş, Hüseyin Kalanç, Mehmet Püremiş, Metin Erkan Özkan, Meryem Özsöğüt, Muzaffer Halisdemir, Nazife Onay, Nursel Tanrıverdi, Ömer Açık, Sinan Eşiyok, Songül Coşkun, Ulaş Erduran, Veli Zengin, Yalçın Düzgün, Yüksel Almaz.

Davanın bir sonraki duruşması 6 Mayıs’ta görülecek.

Kızıl Bayrak / İstanbul

 

 

 

 

Komplo çökmüş vaziyettedir”

 

19 Şubat operasyonu ile tutuklanan ve daha sonra tahliye edilen KESK Eğitim ve Örgütlenme Sekreteri Akman Şimşek, 27 Ocak’ta Çağlayan Adliyesi’nde görülen davanın sonucunu gazetemize değerlendirdi...

“Uzun zamandır KESK içerisinde örgütlü olan “Kamu Emekçileri Cepheli” memurlara Türkiye genelinde gerçekleştirilen saldırılar vardı. Bunun sonucunda 19 Şubat tarihinde 28 ilde operasyon gerçekleştirildi.

Bugün Mehmet Ekinci gibi bir hakimin, tarihinde ilk defa bu kadar çok tahliye vermesi aslında bunun kurulan bir komplo olduğunu gösterdi. Bu kadar çok tahliye ile birlikte, özellikle de devrimci memurlara, KESK’e dönük bir komplo olduğunu gördük.

Sahiplenme tahliye sürecini hızlandırdı

Tahliye edildi birçok arkadaşımız, 11 aydır F Tipi tecrit işkencesi altında kalıyorlardı. 11 aydır mücadeleden, ailelerinden, dostlarından, yoldaşlarından uzaktaydılar. Ama onlar içeride de yalnız değildi. Dışarıda da yaklaşık 19 Şubat’tan beridir 41 hafta boyunca, her hafta sonu ailelerin ve KEC’li memurların yapmış olduğu eylemler var, KESK’in yapmış olduğu var ve 3 gündür de burada KESK’in bir sahiplenmesi söz konusu. Bu sahiplenme arkadaşlarımızın tahliye sürecini hızlandırdı, bir baskı oluşturdu. Hakim geri kalan 6 arkadaşımızı tahliye etmeyerek aslında kendini kurtarmaya çalıştı. Komployu biraz daha ayakta tutmaya çalıştı ama bu komplo çökmüş vaziyettedir.

AKP’nin istediği gibi yaşamayacağız!

6 Mayıs tarihinde eminim ki arkadaşlarımızın hepsi serbest bırakılacak, çünkü onlar bu ülkede sendikal hak ve özgürlük mücadelesi veren, bu ülkenin bağımsızlığı, faşizme karşı demokrasi mücadelesi veren memurlar. Parasız eğitim ve parasız sağlık mücadelesi verenler, iş güvencesine, örgütlenme ve direnme hakkına sahip çıkan memurlar. Bunun karşılığında 11 ay tutsak kalarak bedel ödediler. AKP şunu istiyor: “Benim istediğim gibi düşünün, benim istediğim gibi yaşayın” diyor. Ama biz onların istediği gibi yaşamayacağız, biz kendi gayelerimizle yaşamaya devam edeceğiz ve mücadelemizi sürdüreceğiz.

Arkadaşlarımız da kaldıkları yerden mücadelelerine devam edecekler, zaten ara vermemişlerdi, F tiplerinde mücadele ediyorlardı. Dışarı da mücadeleye devam edecekler. Bizim de mücadelemiz bütün KESK’li tutsaklar serbest bırakılıncaya kadar devam edecek, sürecek.”

Kızıl Bayrak / İstanbul

 
§