29 Ağustos 2014
Sayı: KB 2014/35

Gerçek barışa ulaşabilmek için
tek yol anti-kapitalist direniş!
AKP’nin yeni şefi Davutoğlu
Toplu mezarlar ülkesi
Barajdaki ihmaller katliama dönüştü
Kavel’den Alpagut’a, Greif’ten Yatağan’a…
Türk-İş Başkanı’nın bakanlık koltuklarında gözü var!
Satış taslağı MESS’in masasında
Deva işçileriyle dayanışma büyüyor!
"Birlik olalım, haklarımıza sahip çıkalım!"
Cam işçisinin iradesi: TEKLİFE HAYIR!

“Tek Gıda-İş, işverenler sendikası olmuş”

Kafesan işçisi
boyun eğmiyor!

Eğitim Sen: Siyasal kadrolaşmaya hayır!

Barış sorunu - V. İ. Lenin
ABD saldırganlığının yeni bahanesi IŞİD
ABD: Servet-sefalet uçurumunun vahim boyutlar kazandığı ülke
ABD’de polis yok,
ordu var!
Ebola yayılıyor
Sınıfa karşı sınıf ve
sınıf temelli devrimcilik!
Emeğin bahçesinde festival coşkusu
DGB’yi mücadele içinde yaratalım!
"Kızıl Bayrak’la güçlendim"
Zulmünü artır ki çöküşün hızlansın! - Evrim Erdoğdu
Hastaneye gitmek lüks mü?
Kadınlardan Ortadoğu’daki katliamlara tepki
Halkların Vietnam'dan doğan güneşi
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Yeni döneme politik ve örgütsel olarak hazırlanarak...

DGB’yi mücadele içinde yaratalım!

 

Bir süredir gençlik hareketinin ihtiyaçlarına yanıt üretmek temel politik hedefiyle tartışmalarının yürütüldüğü, bu kapsamda bir dizi seminer, eğitim çalışması ve “Gençliğin devrimci birliği için buluşuyoruz” şiarıyla gerçekleşen kamp ile bugün artık Devrimci Gençlik Birliği ete-kemiğe bürünmektedir. Gençlik hareketine yönelik bu politika, bir dizi somut adımın ardından üniversitelerin ve liselerin açılmasıyla gençlik kitlelerine taşınmayı bekliyor.
Bugün için bu hazırlıklar DGB tartışmalarının ilk yürütücüleri ve hayata geçiricileri olarak sınırlı sayıdaki devrimcinin çabasıyla sürmektedir. Ancak ilk andan itibaren ortaya koyduğumuz üzere gençlik hareketinin devrimci politik zeminde örgütlenme ihtiyacının karşılanması hedefi geniş gençlik kesimlerini DGB politikalarına ve işleyişine kazanmayı gerektirmektedir. Bu da ancak devrimci politik zeminde gençlik hareketine müdahale, bu açıdan yoğun bir çaba, kitleleri devrimci politikaya kazanmak ile mümkündür. Bu çalışmada gençliği bu politikaları hayata geçiren ve geçirecek olan örgütsel zeminlere kazanmak, haftalık-15 günlük düzenli yerel toplantıların içinde söz-yetki-karar hakkını en geniş kesimlerle kullanmayı gerektirmektedir.

DGB, özgürlüğün ve geleceğin bu düzenin yıkılmasında olduğunu savunmaktadır. Bu yüzden “düzene karşı devrim!” şiarını sahiplenir!

Emperyalist-kapitalist sistem gençliğe hiçbir gelecek sunmamaktadır. Kapitalist sistem geleceksizlik demektir. Açlık, yoksulluk, savaş, sömürü demektir. Bütün bir dünyanın küresel bir hapishaneye çevrilmesi ve özgürlüklerin kısıtlanması demektir. Emek sömürüsü üzerine kurulu bu düzende sermaye egemenliğinin çıkarlarından başka bir kural yoktur. İnsani değerler rafa kaldırılmıştır. Her şeyin temelinde çıkar ilişkileri vardır. Paranın egemenliği vardır. Bu sistem her şeyin metalaşmasıdır. Eğitimin, sağlığın, doğanın, emek-gücünün, insanın, tüm duyguların, sevginin, acının, aşkın metalaşması vardır. Marx, “kapitalizm gölgesini satamadığı ağacı keser” demektedir.

İşte bu yüzden içinde en ufak bir insani değere sahip olan bir kişi bu düzende nefes alamaz. Bu düzenden bir gelecek beklemek hayaline kapılmaz. Bu düzende bir avuç insanın sahip olduğu “özgürlük” milyonların tutsaklığı, köleliği anlamına gelmektedir, ki bu bahsettikleri özgürlük sistemin yürütücüleri veya tüm bu sorunlara sırtını dönmüşlerin emrindedir.

Bizlerin özgürlüğü bu düzenin yıkılmasındadır; devrimdedir; mücadelededir. Direniştedir. Bu uğurda bizleri bir araya getirecek ve mücadelemize yön verecek birliğimizdedir özgürlük. Bu düzenin bizlere dayattığı köleliği kabul etmemek, buna mecbur olmadığımızı haykırmak özgürlüğe giden ilk adımdır. Bu düzeni yıktığımızda gerçek özgürlüğü elde edeceğiz, milyonların üzerindeki baskıyı kölelik dayatmasını kaldırdığımızda. İşte bu yüzden, DGB olarak gençliğin gelecek ve özgürlük taleplerinin karşılanmasının devrimle mümkün olduğu, düzene karşı devrim şiarını yükseltmek gerektiğini savunuyoruz.

DGB, her türden gericiliğe karşı mücadeleyi de temel bir görev olarak önüne koymaktadır. Sessizliğe çığlık, karanlığa ışık olma iddiasındadır.

Bugün gericilik sadece dinsel gericilik olarak değil, onu da kapsayan burjuva gericiliği olarak karşımıza çıkmaktadır. Dinsel, milliyetçi, bireyci gericilik ile gençlik kitleleri uyuşturulmaktadır, düzen içi taraflaşmaların içine çekilmektedir. Kendi geleceği için değil bu sistemin rezil çıkarları için yaşatılmaktadır.

Gençlik bugün koyu bir karanlığın içine çekilmektedir, gömülmektedir. DGB olarak bu karanlığa ışık olmak en temel hedefimizdir. Gericiliğe karşı mücadeleyi sadece dinsel gericilikle sınırlı tutmayan bir hat izleyeceğiz. Bugün, bütün düzen partileri, düzen güçleri emekçileri burjuva gericiliğiyle kendi çıkarlarına kazanmaktadır. DGB mücadeleyi bugün sermayenin görünen yüzü ve sermayenin kararlarının uygulayıcısı olan AKP’ye karşı mücadeleye indirgemez. Her ne kadar bugün kitleleri uyutmada ve kendi peşinden sürüklemede başarılı dahi olsa AKP gelip geçicidir. Onun da miladı dolacaktır. Sermaye yerine başka bir partiyi, başka oyuncuları getirmeye çalışacaktır. Ancak esas mücadele düzene karşı devrim mücadelesidir.

DGB, emperyalizme ve yerli işbirlikçilerine karşı tüm gençliği Deniz olmaya çağırır. Halkların ortak mücadelesini ve halkların kardeşliğini savunur!

Emperyalizm, kapitalizmin en yüksek aşamasıdır. Tüm dünyayı büyük bir pazar olarak görmekte, bu pazarda her insanı, her halkı, her bir karış toprağı, paraya dönüştürebileceği her şeyi sermayenin hizmetine sunmaktadır. Bunun için tüm dünyayı kan gölüne çevirmekten geri durmamaktadır. Bugün yanı başımızda Türkiye’nin de parçası olduğu Ortadoğu coğrafyasındaki savaş emperyalizmin çıkarlarına hizmet etmektedir, onun çıkar çatışmalarının bir ürünüdür. Emperyalizm destekli katliamcı çeteler halkları katlederken emperyalist güçler ve Türkiye de dahil olmak üzere onun uşakları ellerini ovuşturmaktadır, çıkarları doğrultusunda savaşı körüklemektedir. Bizlere düşen en temel görev bu çıkar çatışmasında egemenlere yedeklenmemektir.

DGB, halkların ortak mücadelesini ve kardeşliğini savunmaktadır. Ortadoğu’da ve tüm dünyada emperyalist savaşları, işgalleri ve müdahaleleri durdurmak için emperyalistlere ve onun işbirlikçilerine karşı mücadeleyi yükseltme çağrısı yapar. DGB, tüm gençliği emperyalizme karşı Deniz olmaya çağırmaktadır. Deniz olmak tüm dünyada ezilen, katledilen halkların acısını hissetmektir, öfkesini kuşanmaktır, dilini dahi bilmediğin insanlarla omuz omuza savaşmaktır. Filistin’de İntifada’ya katılmak, Dolmabahçe’de ABD’nin 6. Filo’sunu denize dökmektir, eylemlerini emperyalizme ve onun taşeronlarına karşı yöneltmektir. Darağacında “Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği” demektir. Düzene karşı devrim demektir, demenin ötesinde baştan aşağıya düzene karşı devrim olmaktır. DGB, anti-emperyalist mücadeleyi kapitalizme karşı mücadeleden ayrı ele almamaktadır. Bu yüzden tüm bu boğazlaşmalar içinde savaşın bir parçası ve bu savaştan çıkarı olan, bizleri geleceksizliğe sürükleyen sermaye devletine karşı mücadeleyi önüne alır. Yıllardır IŞİD’e, ÖSO’ya, El Nusra’ya silah da dahil olmak üzere desteklerini sunan, “İsrail ürünlerini almayın” deyip sözde boykota çağıran ancak İsrail’le onlarca askeri anlaşma imzalayan, Filistin’e bombalar yağdıran İsrail uçaklarına yakıt satan, İsrail ordusuyla ortak tatbikatlar düzenleyen, milyarlarca dolarlık ticari anlaşmalar imzalayan sermaye devletine karşı mücadele bizler için önceliklidir.

Tüm bu kan gölünün içinde DGB için halkların ortak mücadelesini savunmak, başta Türk ve Kürt halkları olmak üzere ortak mücadeleden geçmektedir. Kürt halkının haklı ve meşru taleplerini savunmak, halkların kardeşliğinin temel koşuludur. Kürt halkına yönelik baskılara, katliamlara karşı durmak anti-emperyalist mücadelenin temel koşuludur.

DGB, gençliği baskılara karşı mücadeleye,
örgütlenmeye çağırır!

Tüm bu sorunların yanı sıra DGB tüm baskılara, soruşturma, susturma ve tek tipleştirme saldırılarına, üniversitelerin üzerine çöreklenmiş YÖK’e ve YÖK düzenine karşı mücadeleyi de önüne çekmektedir. Bugün turnikeler, yüksek duvarlar, tel örgüler, kamera sistemleri ÖGB’ler polisler ile birer hapishaneye çevrilen eğitim kurumlarına özgürlüğü getirmek bu kokuşmuş düzeni defetmekten geçmektedir. Bugün mücadeleyi bastırmak için harekete geçenler bizleri mücadeleden vazgeçirmek için ellerinden geleni yapmaktadır. Bu sistematik baskılara karşı mücadele etmek her dönem gençliğin gündemi olmalıdır.

Eğitim sistemi bugün baştan aşağıya kapitalist çıkarlar doğrultusunda şekillenmektedir. Tüm eğitim müfredatı, açılan bölümler, kalifiye, ucuz iş gücünün karşılanması ve burjuva ideolojisinin kitlelere hakim kılınması ve yeniden üretilmesi eksenine oturtulmaktadır. Teknokentlerle, staj sömürüsüyle, mezun olunduğunda sefalet ücretlerine mahkum edilmemizle beraber tüm bir eğitim sistemi burjuvazinin hizmetindedir. Bizlerse bu ticarethanede birer müşteriyiz. Tıpkı bu düzende ihtiyaçlarımızı karşılamak için girmek zorunda kaldığımız ve baştan aşağıya bizi kendi kültürü, tüketim çılgınlığı ve burjuva ideolojisiyle şekillendiren AVM’ler gibi üniversitelerde bizlerin eğitim ihtiyacımızı karşılamak için girdiğimiz ancak bunun dışında bizleri baştan aşağıya kendi kültürünü ve ideolojisini pompalayan kapitalizmin eğitim kurumlarıdır. Bütün bu ideolojik bombardıman ve tüketim çılgınlığı içinde AVM’ye neden girdiğini unutup çıkan birisi gibi üniversiteden de eğitim almadan çıkıyor oluşumuzu fark etmemiz işten bile değildir. Bu düzende bütün üniversiteler birer kışla, hapishane olmasının yanında AVM’dir de aynı zamanda.
DGB tüm bu sorunlara karşı parasız, bilimsel, anadilde eğitimi savunur. Sermayenin çıkarları için değil, toplumun çıkarları için eğitimi savunur. Bunun için yürüteceği bütün çalışmayı düzene karşı devrim hedefine bağlar.

Tüm bu politik gündemler DGB’nin önümüzdeki dönem temel politik gündemleri olacaktır.

Yeni döneme politik hazırlığımız kitlelerle buluşmalıdır. DGB, gerçek kimliğini mücadele içinde bulacaktır!

DGB’nin mücadelesine ve günümüze Brecht’in sözü ışık tutmaktadır: “Kendi çıkarı için dövüşmeyen, dövüşür başkasının çıkarı için”.

DGB, tüm gençliği kendi geleceği için kavgaya, mücadeleye çağırmaktadır. DGB kendi örgütsel şekillenişini bu kavga içinde var edecektir. DGB masa başında değil mücadele içinde kurulacaktır.
Bunun için DGB yeni döneme yukarıdaki politik gündemler üzerinden yoğun bir çaba ile başlayacaktır. Kendi şekillenişini bu mücadele içinde oluşturacaktır. Son birkaç aydır gerçekleştirdiği eylem ve etkinlikler ile anti-emperyalist mücadele gündemini önüne almaktadır. Bu çalışmayı imza kampanyaları, eylemler ile sürdürecektir.

DGB “Sessizliğe çığlık, karanlığa ışık, emperyalizme karşı DENİZ OL!” çağrısını yükseltecektir. Bunun yanı sıra “Gençlik; birliğe, devrime!” şiarıyla örgütlenme çağrısını yükseltecektir. 1-5 Eylül arasında, bulunduğu tüm üniversitelerde kayıt yaptırmaya gelen öğrencilere yönelik yoğun bir çalışma içerisinde olacaktır. Açtığı standlarda, afiş ve broşürüyle devrim ve örgütlenme çağrısını yapacaktır. Tüm bu çalışmalarda görsellik, kitlelerin ilgisini çekecek yaratıcı etkinlikler, fotoğraf sergilerinden tiyatrolara, tanışma toplantılarından film gösterimlerine, gezilerden pikniklere her türlü imkanı seferber edebilmeliyiz. Burjuvazi her türlü aracı kitleleri uyutmak için kullanmaktadır. Her bir saniyesini kendi ideolojisiyle doldurmaktadır. Gençlik kafasını çevirdiği her yerde burjuvazinin ideolojik saldırılarına maruz kalmaktadır. Kitleleri uykudan uyandırmak onların karşısına çok yönlü olarak çıkmayı gerektirmektedir. Ve unutmayalım ki Haziran Direnişi’ni yaşamış bir gençlikten bahsediyoruz. İçinde taşıdığı devrimci potansiyel açığa çıkartılmayı bekliyor. Buna uygun devrimci politik bir taraflaşma ve örgütsel zemin oluşturulduğunda DGB’nin bu potansiyeli harekete geçireceği ortadadır. Bu da her bir DGB’linin kendine, politikasına, örgütüne, DGB’ye güvenmesi, özgüvenle hareket etmesiyle olanaklıdır. Bizler “gençlik hareketinin örgütlenme ihtiyacına yanıt üreteceğiz” derken gençlik hareketine bir örgüt daha kazandıracağız demiyoruz. Devrimci politik eksende yaşanan boşluğu doldurmak için ortaya çıkıyoruz. Devrimci bir ihtiyacın ürünü olarak ortaya çıkıyoruz. Bu ortaya çıkışımızın tarihsel anlamına uygun hareket etmeliyiz. Bugün gençliğin devrimci politik zeminde örgütlenme ihtiyacını karşılamak bizlerin omuzlarında bir görevdir. Bunu gerçekleştirmek maalesef ki bugün için sınırlı sayıda devrimcinin göstereceği iradeye bağlıdır. Elbette bu böyle devam edecek değildir. Ortaya koyduğumuz çalışma, emek karşılığını yaratacaktır. DGB kendi örgütsel şekillenişini bu bakışla oluşturacaktır.

DGB’nin yaratılmasındaki örgütsel görevler

DGB tartışmalarını yürütmek, DGB’yi şekillendirmek üzerinden bir yılı aşkındır bir araya gelen devrimciler olarak yaptığımız toplantılar ve tartışmalarla şimdiye kadarki süreci örgütlemiş olduk. Bu süreçte en temel yaklaşımımız tartışmaları kitlelere mal etmek, kitlelerle gençlik hareketinin ihtiyaçlarını tartışmak, DGB politikasını ve bu tartışmaları somut adımlar üzerinden hayata geçirmek oldu. Bu hedefle yaptığımız her bir toplantı, her bir görüşme DGB’nin geçici yürütmesi olarak işlev gördü. Yerellerde DGB gündemli gerçekleştirilen toplantılar da DGB’nin üzerinde yükseleceği yerel örgütlenmelerin, komitelerin zeminini oluşturmaktaydı. İlk elden sınırlı sayıdaki kente ve üniversiteye-liseye daralan tartışmalarımız bugün için birçok ilde, onlarca üniversite ve lisede karşılık bulmaktadır. Elbette ki bu yeterli değildir. Bundan sonraki dönemde bu zeminleri güvenceye almak, daha da genişletmek ve işlevsel hale getirmek esas yüklenilmesi gereken halkadır. DGB’nin enine boyuna tartışıldığı kampın ardından birçok ilden ve üniversite-liseden katılımcılarla bir araya gelenler olarak şimdiye kadar yaptığımız tartışmaları somutlamak ve hedefli bir DGB çalışması yürütmek için DGB Geçici Yürütme Kurulu’nu oluşturmuş bulunuyoruz. Şimdiye kadar fiilen bir araya gelip tartışmaları yürütüyor olsak da bugün çok daha planlı ve etkin bir merkezi çaba ortaya koymak gerekiyor. Önümüzde yeni dönemde etkin bir çalışma yürütmek, 21 Eylül 2014 Pazar günü Ankara’da toplanacak olan DGB Türkiye Meclisi’ni toplamak sorumluluğu bulunmaktadır. Toplayacağımız meclisin işlevli olabilmesi yaygın ve kitlesel bir katılımın olmasını da gerektirmektedir. Elbette bu yeterli değildir. Tartışmalarımızın niteliği, meclis toplantısı öncesinde gerçekleştirilecek ön hazırlığa da bağlıdır. Bu ilk meclis DGB’nin politikalarını tartışacak, gündemlere nasıl müdahale edileceğine dair tartışmalar yürütecek, 6 Kasım YÖK’ün kuruluşunun yıldönümüne yönelik nasıl bir çalışma yürütüleceğini kararlaştıracaktır. DGB’nin ilkeleri ve işleyişi üzerine şimdiye kadar yaptığımız tartışmaları ileriye taşımak da meclisin görevlerindendir. Tüm bunların sonucu ve tamamlayıcısı olarak DGB’nin 6 Kasım’ın hemen ardından toplanacak olan ve kuruluşunu ilan edeceği genel kurulun planlaması yapılacaktır. Bu elbette ki sadece yerin, saatin belirlenmesi değil, politik hedeflerinin ve gündemlerinin de tartışılması genel kurula nasıl bir ön hazırlığın yapılacağını belirleyecektir. Genel kurulun kitlelere mal edilmesi ve kitleleri; genel kurulun, DGB’nin ve politikalarının bir parçası haline getirilmesi önemli bir yerde durmaktadır.

Tüm bunların birer sonucu ve tamamlayıcısı olarak DGB’nin ilkelerinin ve işleyişinin meclis öncesinde tartışmaya açılması, kampta tartıştığımız taslak ve öneriler üzerinden her yerelin sonuçlar üretmesi, meclise politik ve örgütsel hazırlık yapması gerekmektedir. DGB’nin logosundan şiarlarına, yazılı ve görsel materyallerinden sosyal medyanın kullanımına kadar DGB’nin bütün bileşenlerinin kolektif bir tartışma yürütmesi ve tüm bu tartışmaların sonuçlarının paylaşılması DGB’yi güçlendirecektir.
Tüm bu süreçler sadece merkezi olarak değil, yerellerden yürütülecek tartışmalar ve pratiklerle beraber ele alınmalıdır. Ancak bu şekilde DGB, tabana dayanan bir örgütlenme haline getirilebilir. DGB’nin örgütsel esnekliği yerel süreçler işletilebildiği sürece kağıt üzerinde kalmayacak, DGB yürütmesi ve oluşturulacak merkezi yapılanmalar da alınan kararların uygulayıcısı olarak işlev kazanacaktır. Bu aşamada sınırlarımızı zorlayan, kitleleri tartışmalara ve pratik süreçlere katan bir çalışma örgütlemek DGB’nin ete-kemiğe büründürülmesinde elzemdir.
Son olarak tekrar vurgulamak gerekirse; bugün tarihsel bir adım atmaktayız. Gençlik hareketinin devrimci politik zeminde örgütlenme ihtiyacına yanıt üretmek temel hedefiyle attığımız bu tarihsel adım büyük bir sorumluluk, özveri ve çaba gerektirmektedir. Şimdiye kadar yaptığımız tartışmalar ve attığımız adımlar, ulaştığımız sonuçlar politik bakış olarak, devrimci iddia ve irade olarak DGB’yi var etme gücüne sahip olduğumuzu göstermektedir. Yarın gelişecek olaylara, ayaklanmalara, patlamalara gençlik cephesinden yön verecek birliğimizi var edeceğiz. Bundan kuşku duymuyoruz. Tarihin bizlere yüklediği sorumluluğun farkındayız. Bu sorumlulukla hareket ederek DGB’yi gençlik içinde inşa edeceğiz.

Birleşik, kitlesel, devrimci, militan bir gençlik hareketi için ileri!

Devrimci Gençlik Birliği
Geçici Yürütme Kurulu

28 Ağustos 2014

 

 

 

 


DGB: “Emperyalizme karşı
Deniz olmaya!”

 

Devrimci Gençlik Birliği (DGB), Kartal’da bir hafta boyunca yürüttüğü çalışmalar sonucunda 24 Ağustos’ta “Ortadoğu’da neler oluyor?” başlıklı bir seminer gerçekleştirdi.

Her gün standlar açılan etkinlik hazırlık sürecinde emperyalist savaşa karşı 1500’ü aşkın imza toplandı. Seminer çağrısının ve iletişim adresinin yer aldığı el ilanları etkin bir şekilde kullanıldı. Ayrıca etkinlik öncesi halı saha maçı yapılarak seminere yönelik çağrı güçlendirildi.

Kartal Üç Fidan Gençlik Kültür Evi’nde gerçekleştirilen seminer, gelen kitlenin “Tek yol devrim!” pankartı ve Deniz, Mahir, İbo olmak üzere devrimci gençlik önderlerinin resimlerinin olduğu salona geçmesiyle başladı. Seminerin açılış konuşmasında, programın amacı ve neye hizmet etmesi gerektiği vurgulandı. Ortadoğu’da yaşanan gelişmelerden bahseden konuşmanın ardından DGB temsilcisine söz verildi.

DGB temsilcisi, emperyalizm ve siyonizm kavramlarını tarihsel arka planı ile anlatan bir giriş yaptı. Türkiye’nin Ortadoğu coğrafyası ve siyasal arenadaki yerinden bahsetti. Ardından konuşmasında Ortadoğu’daki süreçler ile kapitalizmin hammadde ve pazar ihtiyacı ile olan ilişkisi, 1. ve 2. emperyalist paylaşım savaşları ve sonrası ile günümüz dünyasından söz etti. ABD ve batılı emperyalist devletlerle İsrail’in dolaysız çıkar birlikteliklerine, emperyalizmin ileri karakolları olan Türkiye, Mısır, Katar devletlerinin rollerine değindi.

Son olarak IŞİD adlı cihatçı çetelerin, ABD ve emperyalist devletlerle ilişkisine vurgu yapılarak amacın din değil, pazar ve çıkar kavgası olduğu vurgulandı. Emperyalizm ve gericiliğe karşı kurtuluşun bölge halkların ortak mücadelesinden geçtiği vurgulanarak konuşma sonlandırıldı.

Aranın ardından “Gençliğin emperyalizme karşı neler yapabileceği?” üzerine tartışmalar yaşandı. Seminere katılanlar söz alarak, örgütlülüğün önemine ilişkin vurgular yaptılar.
Kapanış konuşmasında ise, gençliğin düzen tarafından yozlaştırılmasına, uyutulmasına, uyuşturulmasına, sol güçler tarafından kafalarının karıştırılmasına karşı en anlamlı adımın gençliği devrimci saflara kazanmak ve devrimci birliğini kurmak olduğu belirtildi.

Kızıl Bayrak / Kartal

 

 

 

 

Avcılar DLB yeni döneme hazırlanıyor

 

Yaz döneminin sonuna gelinirken, Avcılar DLB yeni dönem hazırlıklarına hız verdi. Avcılar’da bir piknik gerçekleştiren DLB’liler, kendi emekleri ile evlerinde hazırlayıp getirdikleri yiyecekleri ortak bir sofrada birleştirdiler.

Sofranın toplanmasının ardından “Politik Gençlik Hareketi Geleneği” başlıklı makale okundu. Metin üzerinden gençlik hareketi tarihi, “Devrimci Gençlik Birliği” ihtiyacı ve yeni döneme ilişkin yaklaşımlar ele alındı.

Verimli geçen tartışmanın ardından oyunlar oynanıp çeşitli sportif faaliyetler hayata geçirildi. Devam eden tartışma bölümünde ise Avcılar’da yeni dönemle birlikte DLB’nin çıkarmaya başlayacağı yerel gençlik bültenindeki yazılar üzerinden iş bölümü yapıldı.
Avcılar merkezde emperyalizm gündemli yazılamalar yapıldı. Duvarlar “Diren Filistin, Diren Rojava!”, “Emperyalist haydutlar Ortadoğu’dan defolun!”, ‘Katil IŞİD, işbirlikçi AKP!, “Katil İsrail, Ortadoğu’dan defol!” gibi şiarlar ile DLB ve DGB imzaları ile donatıldı. Türk Telekom’un duvarına devrimci şiarlar işlenirken, DLB’lileri engellemeye çalışan güvenlik görevlileri ile tartışma yaşandı. Alınan tok tutum ile engelleme ve DLB’lilerin fotoğraflarını çekme girişimleri boşa düşürüldü. Yazılamalar tamamlandıktan sonra İsrail’in katliamcı tutumu ve Türk Telekom’un özelleştirme yoluyla Lübnanlı eski bir bakana peşkeş çekilmiş olduğu yapılan konuşmalarla teşhir edildi.

Küçükçekmece DLB’den stand

Küçükçekmece DLB, 23 Ağustos’ta Bakırköy Eski Tren İstasyonu karşısında stand açtı. Çalışmada Liselilerin Sesi ve Kızıl Bayrak dağıtımı yapılarak bölgedeki liselilere ve emekçilere seslenildi.
“Kızıl Bayrak tüm işçi ve emekçileri Yatağan’da özelleştirme saldırısına karşı santrallere barikat kuran yatağan işçilerine desteğe çağırıyor!”, “ABD emperyalizminin gerici savaş politikalarını kabul etmiyoruz, tek çıkış yolu işçilerin birliği halkların kardeşliği!”, “Eşit, bilimsel, parasız, ana dilde eğitim için DGB’de örgütleniyoruz!” ajitasyonları yükseltilen stand çalışması boyunca işçi ve emekçilerle gündem üzerine tartışmalar yürüten devrimci liseliler, örgütlenme ve mücadeleyi büyütme çağrısı yaptılar.

DLB, liseli gençliği düzenin oyunlarına karşı birlik olmaya, hep beraber düzenin çarkını kırmaya, okullarda, sokaklarda, meydanlarda ve her alanda özgürlük ve gelecek için hesap sormaya DLB-DGB saflarında mücadeleye çağırıyor.

Liselilerin Sesi / Avcılar - Küçükçekmece

 

 
§