29 Ağustos 2014
Sayı: KB 2014/35

Gerçek barışa ulaşabilmek için
tek yol anti-kapitalist direniş!
AKP’nin yeni şefi Davutoğlu
Toplu mezarlar ülkesi
Barajdaki ihmaller katliama dönüştü
Kavel’den Alpagut’a, Greif’ten Yatağan’a…
Türk-İş Başkanı’nın bakanlık koltuklarında gözü var!
Satış taslağı MESS’in masasında
Deva işçileriyle dayanışma büyüyor!
"Birlik olalım, haklarımıza sahip çıkalım!"
Cam işçisinin iradesi: TEKLİFE HAYIR!

“Tek Gıda-İş, işverenler sendikası olmuş”

Kafesan işçisi
boyun eğmiyor!

Eğitim Sen: Siyasal kadrolaşmaya hayır!

Barış sorunu - V. İ. Lenin
ABD saldırganlığının yeni bahanesi IŞİD
ABD: Servet-sefalet uçurumunun vahim boyutlar kazandığı ülke
ABD’de polis yok,
ordu var!
Ebola yayılıyor
Sınıfa karşı sınıf ve
sınıf temelli devrimcilik!
Emeğin bahçesinde festival coşkusu
DGB’yi mücadele içinde yaratalım!
"Kızıl Bayrak’la güçlendim"
Zulmünü artır ki çöküşün hızlansın! - Evrim Erdoğdu
Hastaneye gitmek lüks mü?
Kadınlardan Ortadoğu’daki katliamlara tepki
Halkların Vietnam'dan doğan güneşi
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 


Halkların Vietnam'dan doğan güneşi

Komutan Ho Amca

 

Öldürdüğüm her bir adamınız için benim 10 adamımı öldürebilirsiniz;
ancak bu eşitsizliğe karşın
ben kazanacağım ve siz, kaybedeceksiniz!

Cayır cayır yanıyordu Vietnam ormanları. Çaresiz köylülerin kendilerinden fakir kulübeleri cayır cayır... Yürekler, bedenler, Ling Tye’nin elleri... Fakat komünistlerin Vietnam topraklarına ektikleri devrimci fikir tohumlarına işlemedi napalm ve portakal. Komünizmin ekildiği topraklarda er-geç yeşereceğine kanıt bir çiçek gibi uzanıyor Vietnam Devrimi halkların bahçesinde. Rus menekşelerinin ve Arjantin güllerinin yanında Filistin papatyalarına yer açılmış bile. Emperyalistlerin soğuk rüzgarlarından esirgiyor bahçemizi sönmek nedir bilmeyen güneşler, Lenin’ler, Che’ler, adı gibi ışık olan, işte ihtişamıyla parlıyor mücadelenin gök kubbesinde Ho Chi Minh’ler!

Bir şehrin ismini, bir halkın kaderini değiştiren önder, nam-ı diğer “Ho Amca”. Vietnam Devrimi’nden bugüne anti-emperyalist mücadelenin ateş hattında koşturan bir gerilla, Lenin’den Mao’ya gözlerini dünyaya, ufkunu evrensele açmış bir komünist ve halkının özgürlük mücadelesini tam bağımsız bir hatta tavizsiz ören çelik iradeli bir devrim komutanı... İmkansız gözüyle bakılan Vietnam bağımsızlığının mimarı, mücadeleye ve halkların direnişine duyulan sonsuz bir inancın sönmeyen meşalesi olan bu sözleri ile bize ancak tutarlı ve inatçı bir ısrarın devrimci olabileceğini ve devrimci bir inancın da sürekliliğini koruduğu takdirde er ya da geç kendini kanıtlayacağını gösteriyor. Ho Chi Minh’inkisi işte böylesi bir şey; mücadelenin inatçı, devrimci, tutarlı ve sürekli olanı. Yani düşmanı titreten cinsinden.

Onun adını hatırlamaya ve hatırlatmaya bugün her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Halkların üzerine bombaların olanca şiddetiyle yağdırıldığı bu zamanlarda hortlayan emperyalizme karşı örülecek mücadelenin anlamını ve içeriğini en sade ve en çetin haliyle bize o anlatıyor. O anlatıyor bize dört taraftan çevrilen bir ülkenin sınırlarını yeniden çizmeyi ve bu sınırları aşmayı. O anlatıyor kuşatma altındaki bir halkın içindeki yılgını öldürüp kaderini tayin etme hakkını silahlı elleriyle yeniden almasını. Anti-emperyalist mücadelenin ana hattının anti-kapitalizm olduğunu bize Ho Amca öğretiyor. İsminin de boyunun da kısa olduğuna bakmayın, halkların belleğine “Ho Amca” olarak kazınan devrim tarihinin bu en mütevazı önderi Ho Chi Minh’in adı bitmeyen bir efsane, on yıllardır sönmeyen bir ışığın anlatımıdır!

Vietnam halkının sömürgeci emperyalistlere karşı verdiği özgürlük savaşında Ho’nun bayrağını devralan yoldaşı efsane general Vo Nguyen Giap da zaferden yıllar sonra, 1990’da yapılan bir röportajda kendisine sorulan “Acaba yenmeseydi Amerikan kıyımına daha ne kadar direnmeyi tercih ederdi?” sorusuna verdiği yanıtla Ho’nun ve kadrolarının onlarca yıllık, Vietnam halkının yüzlerce yıllık direnme geleneğinin bir özetini veriyor: “Belki 20 yıl, belki de 100.. Neye mal olacağına bakmaksızın, kazanmak için ne kadarı gerekiyorsa işte o kadar. Onun tek bir kaygısı vardı, o da zaferdi.”

Napalm bombaları ile yüzlerce Vietnamlı aynı anda yakılırken, portakal gazlarıyla binlerce insan nesiller boyu sürecek bir zehir ile sınanırken, ölüm sanki parçalanmış alınlarına yazgı olmuş gibi Uzak Asya’da kıyımlara terk edilen bu fakir, bu kara donlu, bu cılız, bu sersefil insanlar (böyle tarifliyordu direnen Vietnamlıları çok satan bir Amerikan gazetesi) tarih kitabında kendilerine biçilen sayfaları yırtıp attılar emperyalistlerin önüne! Ve yeniden yazdılar anlatılması hala yasak olan bir hikayenin en görkemli birkaç paragrafını. Bu cılız ellerde patlayan namlular püskürttü stratejik köylerdeki özel timleri, kötü donatımlı gerillalardı o koca füzelerin, uçakların çarklarını kıran. Ho Chi Minh’in devrimci önderliği altında gelişen ve sistematik saldırılara uzun yıllar direnerek zafere ulaşan Vietnam halkı imkansızı başararak aslında imkansız diye bir şeyin olmadığını tüm ezilen halklara işte böyle gösterdi. Bu kadar zor olan bu kadar basitti halklar bir araya geldiğinde.

Vietnam Devrimi’nin ölümsüz komutanı Ho, adı gibi “ışık tutan” bir önder olarak bize iki önemli miras bıraktı. Birincisi, dünyanın en zalim emperyalist savaşına karşı halkların nasıl direneceği ve kazanacağı; ikincisi; ise bir halk önderinin ve bir devrim komutanının nasıl olması gerektiğini öğütleyen mütevazı bir kişiliğin yaşam öyküsü...

Vietnam halkının fikrinde ince bir güldür, uzanmaktadır hala. Eskimiş pabuçları, mütevazi hırkasıyla bir Hint fakiri kadar mülksüz ve mütevazı tavrı bize bir devrimin önderi hakkında savaş kitaplarında sunulandan çok daha fazlasını anlatırken savaş pratiği ve zafere kadar uzlaşmayan kavgası felsefe öğretilerini aşan bir yerden bize bakan bir bilgeyi tarifliyor. Devrimci bir kafanın militan bir bedenle bütünleşmesinin özetidir Ho adı. Önder vasfının bir meczup sadeliğiyle taçlanması. Yüreğin iradeyle, iradenin bilinçle, bilincin silah tutan ellerle sınanması! Ve başarılı geçirilen her sınamanın ardından demlenen bir çay gibi hepsinin harmanlanmasının adıdır. “Çeliğin duyarlıkla bileşimi” olarak anılan özgün bir kişiliğin uzun hikayesidir... Halkların dilinden aktarılır coğrafyalar ve ırmaklar boyu. Ve ezilen halkların en direngen topraklarından biri olan Türkiye’den bir komünistin dizelerinde bulur adı anlamını yeniden, Ho Vietnam’da ışık, Türkiye’de Ümit olur; bu zaferden önce son bir kucaklaşmadır:

Elinde bir demet çiçek tutan küçük kız
bu taşıdığın kaçıncı ölüm
Vietnam’da, Saygon’da
Senin gibiler arttıkça küçük kız
değişecek bu şehrin ismi
-Ho Amca diyecekler-
bu demet demet çiçeklerin ürettiği
tabut tabut ölülerin ülkesinin
hikayesinde*

* TKİP şehidi Ümit Altıntaş'ın “Robert” adlı şiirinden.

 
§