19 Eylül 2014
Sayı: KB 2014/38

Sınıf mevzilerine, direnişe!
Gerici çeteler ve polis İşçilerin Birliği Derneği’ne saldırdı
Mücadele mevzilerimizi koruyacağız!
“Anadilde eğitim hakkı” talebine saldırı
Saldırılara karşı okulları mücadele alanlarına dönüştürelim!
Tetikçi katiller
21 yıldır korunuyor
AKP iş güvenliği eylem planını açıkladı
İşçi katili devlet!
Şov sürüyor, işçiler ölüyor!
İŞKUR işçileri hakları ve gelecekleri için Ankara’da!

Maden işçisine işsizlik sopası

MİB MYK Eylül toplantısı

Emperyalist saldırganlık ve savaşın alanı genişletiliyor
Filistin halkına
İsrail zorbalığı
Abbas İsrail’in Lahey’de yargılanmasını engelledi
Lear işçileri saldırılara karşı bakanlığa yürüdü!
Kapitalizm ve gençlik
DGB faaliyetleri
STFA EML’de Oğuzhan için eylem ve anma
“Yürüyüşümüz ve adımlarımız hızlanıyor!”
Pandora'nın televizyonu
Ulucanlar'da
devrimci irade
kazandı, devrim kazandı!
Zindanlardaki hak ihlalleri devam ediyor!
Hayat boşluk tanımaz!
Van elinde bir öksüz havası Dağlı sevdaların kentli kavgası: Ruhi Su
Kavganın sürdüğü her yerde NERUDA ve şiiri yaşıyor!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

AKP iş güvenliği eylem planını açıkladı...

“İş dünyası bir itibar kaybına uğramasın!”

 

Her saat başı 80 iş ‘kazası’nın yaşandığı Türkiye’de iş cinayetleri son olarak Torun Center’da ülke gündeminde geniş yer bulabildi. Soma’da yaşanan işçi katliamı bu konuda toplum genelinde belli bir duyarlılık yaratmıştı. Sermaye ve devletini suç üstü yakalayan bu örneklerden sonra ise AKP gündemine bu konuyu almak zorunda kaldı. Öncelikle belirtmek gerekir ki, AKP’nin işçi sağlığı gibi bir derdi hiçbir zaman olmamıştır. AKP hükümetleri döneminde resmi rakamlarla 11 bin 282 kişinin iş cinayetlerine kurban gittiği belirtiliyor. (*)

Ancak işçi ölümlerinin peş peşe gelmesi sonucunda geçtiğimiz gün bu konuda Başbakanlık’ta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Sosyal Taraflar Toplantısı düzenlendi. Bu toplantıda konuşan Ahmet Davutoğlu; ‘iş güvenliği’ için eylem planını açıkladı. Ancak onların derdi işçinin sağlığı değil, kendi çıkarlarıdır. Hizmet ettikleri sermaye sınıfıyla birlikte, toplum nezdinde ifşa olan suçlarını örtbas etmektir. Zira kendisi de bu toplantıda bu gerçeği açıkça ifade etmiş, “işverenimiz, tüm iş dünyası bir itibar kaybına uğramasın” diyerek hazırladıkları eylem planının amacını özetlemiştir.

Hazırlanan eylem planının dört ana başlığı “Süreç yönetimi, insan faktörü ve eğitim, toplumsal duyarlılık bilinçlenme ve kültür, yasal düzenleme” olarak belirtilmektedir. Davutoğlu, iş cinayetleri konusunda ‘ödül-ceza’ sistemi düzenleyeceklerini duyurarak şunları söylemektedir: “Yaptırımları arttıracağız, yasal düzenleme bazında, ödülü de arttıracağız. Bazı alanları ele aldık. İşverenden yapılan kesintilerle ilgili iş yerinde hiç kaza olmamışsa, tedbirler alınmışsa bu kesintiler yapılmayacak. Bir ödül mekanizması kuracağız, ölümcül kaza olmuşsa şimdikinden daha ağır ceza yaptırımlar gündeme gelecek. Bununla işvereni teşvik etmek istiyoruz.”

Biliyoruz ki, işçilerden yapılan kesintiler teşvik adı altında patronların kasalarına akıtılmaktadır. Bunun dışında da patronlar çeşitli dönemlerde teşvik adı altında desteklenmekte, vergilerden muaf tutulmaktadır. Şimdi karşımıza bir kez daha ancak daha ikiyüzlü bir politika ile çıkıyorlar. Görünürde işçi sağlığı için önlem alınıyormuş gibi bir yanılsama yaratılarak patronların istedikleri teşvike kılıf yapılıyor. Mevcut mevzuatta yer alan, iş kazalarını engelleyici önlemleri aldıkları için patronları ödüllendirmekten bahsediyorlar! Yapmak zorunda olduğu şeyi yapması için patronlar teşvikle ödüllendirilecek! Bu pişkinlik sermaye devleti gerçeğini özetlemektedir.

AKP’nin işi patronları AK’lamak!

Davutoğlu eylem planı açıklamasında iş kazasının sorumluluğunu işçiye yüklüyor. Şöyle diyor: “Eğitilmiş insan faktörü önemli. Elinize bir asansör kumandası verildiğinde ne zaman basmazsa, geciktirirse kazaya sebebiyet vermez. Erken veya geç basarsa kazaya sebebiyet verir.” Devamında Torun Center’daki iş cinayetinde hayatını kaybeden bir işçi ile ilgili olarak; “ne kadar üzüntü verici bir tablo ki, o kazada vefat eden işçilerimizden biri 1 Eylül’de işe giriyor. 7 Eylül’de kumanda yetkisine sahip oluyor. Bunun bir sertifikası var mı?” diyerek büyük bir gayretkeşlik içinde ölen işçiyi suçluyor. O işi veren, işçiyi bile bile ölüme gönderen patronlara ise hiç değinmiyor!

Davutoğlu aklama işine devletin denetleme yükümlülüğü ile devam ediyor. Büyük bir ikiyüzlülükle “denetim elemanın gittiği yerde çay dahi içemeyeceğini, herhangi bir tarafla yakınlık ilişkisi içine giremeyeceğini” söylüyor. Madenlerde, tersanelerde ve daha pek çok örnekte patronlara nasıl bir denetim yapıldığı biliniyor. Bunun en bariz örneği Soma Katliamı ile ortaya çıkmıştı. Ayrıca sorun denetimle görevli kişilerin patronlara ‘yakınlığı’ meselesinden de ötedir. Zira son yasal değişikliklerle iş sağlığı ve güvenliği için görevli uzmanlar patrona bağlı çalışmaktadır. Bu konuda İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmet Eğitim Kurumları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Mesut Toraman’ ın açıklamaları dikkat çekicidir:

120 bin iş güvenliği ve sağlığı uzmanın yarısı korkudan işini yapamıyor. ‘Bugünkü mevzuat şartlarında ben bu yetkiyi alıp başımı yakmam’ diyor. Yapanlar da yapmış gibi görünüyor. Bugün bir uzman 70-80 işyerine koşturuluyor. Biz sistemi kağıt üzerinde yapmış olmak için yapıyoruz. 2012’de Türkiye’de inşaat kazasında ölüm 800’ü geçmezken 2013’te 1600’ü geçti. Daha önceden iş verenler kazalardan dolayı korkuyorlardı. İşveren kanunun 77’nci maddesine göre direkt kendileri sorumludur. Şimdi sorumluluk iş güvenliği uzmanları ve ortak sağlık güvenlik birimlerine çıktı. Artık önlem almak istemiyorlar. Gerektiğinde uzman arkadaşlarımızı dövmeye kadar gidebiliyorlar.”

Sorun işçilerin ölmesi değil, ölümlere tepki duyulması!

AKP işçilerin ölmesini, sakat kalmasını değil de esas olarak işçi katliamlarının ardından tepki gösterilmesini dert ediyor. Davutoğlu aynı açıklamada şöyle yakınıyor: “Kaza olduktan sonra birbirimizi suçlamanın ne faydası var. Suçluyu tespit etsek o insanı geri getirme konusunda bir faydası olur mu?”

Görüldüğü gibi AKP’nin işçi sağlığı ile ilgili eylem planının gerisindeki esas amaç işçi ölümleriyle patronların itibarının zedelenmemesidir. Bundan dolayı bu eylem planında bir kelime dahi patronlara dair bir sorumluluktan bahsetmemiştir. Çünkü onlara göre ‘iş kazalarının’ sorumluluğu tamamen işçiye aittir. Ama yine de eğer işçi ‘iş kazasında’ ölmemeyi başarırsa, ödülü patron alacaktır!

Davutoğlu, bu planıyla işçilerle adeta alay etmektedir. AKP ve hizmet ettiği sermaye sınıfı ise er ya da geç bu tutumunun ve iş cinayetlerinin hesaplarını verecektir. Bunun yolu da, onların korktuğu şey olan, işçilerin örgütlenip, mücadele etmesidir.

(*) DİSK-AR, Mayıs 2014 - Kayıtdışı çalışılan yerlerde yaşananları da eklediğimizde gerçek rakam kuşkusuz ki çok daha fazladır.

 

 

 

 

 

İşçi katliamları Kayseri’de lanetlendi

 

Kayseri İşçi Derneği Torun Center’daki işçi katliamına ve işçi ölümlerine dikkat çekmek için 14 Eylül’de basın açıklaması gerçekleştirdi. Almer önünde gerçekleştirilen basın açıklamasını Kayseri İşçi Derneği adına Hüseyin Kılıç okudu.

Kılıç, işçi katliamları ayyuka çıkmışken Türkiye’yi en fazla iş kazası sıralamasında Avrupa’da birinci, dünyada üçüncü sıraya taşıyan patronların kârlarına kâr kattıklarını belirtti ve devletin “Bu işlerin fıtratında ölüm var” diyerek iş cinayetlerini masum göstermeye çalıştığını vurguladı.

Savaşlarda rastlanabilecek türden kayıpların olduğunu dile getiren Kılıç şunları söyledi: “En fazla iş kazasının olduğu kentlerden 5. sırada olan Kayseri tablosunu değişme ve değiştirme zamanıdır. Şimdi işçi sınıfının sesini yükseltme zamanıdır. Patronlardan hesap sorma meydanlardan eyleme geçme zamanıdır.”

Kılıç, “Kayseri İşçi Derneği olarak, işçi sınıfını iş cinayetlerinin kökünü kurtarmak için mücadeleye çağırıyoruz” sözleriyle açıklamayı sonlandırdı.

Kızıl Bayrak / Kayseri

 
§