6 Mart 2015
Sayı: KB 2015/09

Üniversitelerde artan faşist saldırganlığa karşı mücadele
En zenginler listesi açıklandı!
Bir korkunun itirafı
Gelenek AKP ile sürüyor
Özgecan’ları da Pozantı ve Şakran’ı da unutma!
‘Meclisten geçer, sokaktan geçmez!’
‘Umutsuzluk yerine inanç ve yaratıcılık’
Polis devletine karşı birleşik mücadeleye!
MİB MYK Mart Ayı Toplantısı Sonuçları
DEV TEKSTİL’in kuruluş süreci tamamlandı
Yerel bültenlerde baharın devrimci çağrısı
Kafkas Şeker’de kıyım ve direniş!
Divan işçileri mücadeleyi sürdürüyor
Kadın sosyalizmle özgürleşir!
Özgecan eylemleri ışığında 8 Mart - S. Soysal
Ukrayna'da kriz büyüyor
Filistin'e teslimiyet dayatılıyor!
Ortadoğu ve emperyalistler arası çatışma - A. Destan
Dünya işçi ve emekçi eylemlerinden...
Münster'de Kürt sorunu ve seçimler paneli
EÜ öğrencileri saldırıyı anlattı
DGB mücadeleyi meclislerle örüyor!
DLB devrimci faaliyeti büyütüyor
Edebiyatın çınarı sonsuzluğa uğurlandı
Patron sendikaları hesap verecek!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kadın sosyalizmle özgürleşir!

 

Özel mülk edinmenin ve sınıfların ortaya çıkışıyla başlayan kadının cins olarak ezilmişliği, günümüz kapitalist toplumunda kadının çifte sömürüsüyle yepyeni boyutlar kazanmıştır. Kapitalist gelişmenin ihtiyaçları kadını ucuz işgücü olarak toplumsal üretime çekerken, tüm ev işlerinin kadınların omuzlarına yüklenmesi sürmüştür.

Kadının özgürleşmesi, onun cinsel ezilmişliğine ve sınıfsal sömürüsüne kaynaklık eden toplumsal koşulların ortadan kaldırılmasıyla sağlanabilir. Bu da toplumun ezen ve ezilen olarak sınıflara bölünmesine yol açan özel mülkiyetin ortadan kaldırılmasıyla mümkündür. Özel mülkiyet düzeni ile birlikte onun köleleştirici bağları son bulmadan, bu uğurda kararlı bir mücadele verilmeden gerçek özgürlüğün yolu açılamaz.

Özel mülkiyet düzeninin son bulması kadın sorununun çözümünün temel koşulu olmakla birlikte, kadının özgürleşmesini kolaylaştıracak bir dizi önlemin alınması gerekmektedir. Kadının toplumsal üretime katılabilmesi, ev köleliğine neden olan çocuk bakımı ve ev işlerinin toplumsal hizmet kapsamına alınması, hasta ve yaşlı bakımının toplumsal kurumsallaşmalar yoluyla çözülmesi, kadının özgürleşmesinin ilk adımlarını oluşturmaktadır.

Tüm zenginliklerin mülk ve servet olarak kapitalistlerin elinde biriktiği mevcut düzende bütün bu önlemlerin alınması mümkün değildir. Zorlu mücadelelerle kısmi olarak elde edilebilmekte ve en gelişmiş kapitalist ülkelerde bile ilk fırsatta gaspedilmektedir.

İnsanlık tarihinde kadının ikinci konuma itilerek köleleştirilebilmesinin gerisinde kadının üretimdeki yerini kaybetmesi vardır. Kapitalizm kadını ucuz işgücü olarak toplumsal üretime çekerek özgürleşmesinin önkoşullarını yaratmıştır. Fakat kadına özgürlük getirmek bir yana, kölelik zincirlerine yeni halkalar eklemiş, onu çifte sömürüyle yüzyüze bırakmıştır. Çocuk bakımı ve ev işlerinin toplumsal hizmet alanına alınarak kamu fonlarından karşılanması kârlı olmadığı için, tüm bu işler kadının ücretsiz emeği üzerinden bedavaya getirilmekte, bu yolla da muazzam karlar elde edilmektedir.

Dolayısıyla, kadının özgürleşmesinin önünün açılması ancak özel mülkiyet düzeninin ortadan kaldırılmasıyla, böylece tüm zenginliklerin toplumun hizmetine sunularak, kadının özgürleşmesini kolaylaştıracak toplumsal kurumlaşmaların hayata geçirilmesiyle mümkündür.

Kadının özgürleşmesinin önkoşulları nelerdir?

1- Kadın üretime ve sosyal-kültürel yaşama engelsizce katılabilmelidir!

Kadının özgürleşebilmesi, daha önce de vurguladığımız gibi, öncelikle toplumsal üretime katılmasından geçmektedir. Kadının üretime katılması, ev yaşamının tüketici kapalılığından, tekdüzeliğinden kurtularak toplumsal ve siyasal yaşama katılabilmesini ve özgüven kazanmasını kolaylaştırır.

Ancak, doğası gereği sürekli işsizlik üreten kapitalizm ancak ihtiyaç duyduğu dönemlerde kadını ucuz işgücü olarak üretim alanına çekmekte ve çifte sömürüyü dayatmaktadır. Tırmanan işsizlik koşullarında ise kadın yeniden dört duvar arasına gönderilmektedir. Bunun için kadının eve kapanmasını olumlayan binlerce yıllık ataerkil ideoloji ve kültür yaşatılmakta, böylece kadın toplumsal, siyasal ve kültürel yaşamın dışına itilmektedir.

2- Ev işleri toplumsal kurumlaşmalar yoluyla çözülmelidir!

Mutfak işlerinden başlayarak bir dizi bakım, onarım, temizlik işlerini kapsayan ev işleri kadını eve bağlı kılmakta, bütün enerjisini almaktadır. Çalışıyor olsa bile üstlenmek zorunda kaldığı bu ağır yük, kadının kendisini zihinsel, kültürel ve sosyal açıdan geliştirmesini imkansız hale getirmektedir.

Ev işlerinin özel iş olmaktan çıkarılarak toplumsal kurumlaşmalar yoluyla en aza indirilmesi kadının özgürleşmesinin önkoşullarından biridir. Ortak mutfaklar, yemekhaneler, çamaşırhaneler, dikimevleri, onarım atölyeleri gibi ortak araç ve kullanım yerleriyle, hem ayrı ayrı ev aletlerine gerek kalmaz hem de ev işlerine harcanan enerji ve zamandan tasarruf edilir. İşlerin kolektif tarzda yerine getirilmesi insanlar arasında kardeşçe sosyal-kültürel ilişkilerin gelişmesini sağlar.

Fakat kapitalizm ev işlerini kolektif olarak çözmek yerine, bu işlerin kadınların ücretsiz emeği üzerinden yerine getirilmesini dayatmakta, ihtiyaç duyulan ev aletlerini her eve pazarlayarak da toplumsal planda büyük bir israfa neden olmaktadır.

3- Çocuk bakımı toplumsal bir sorumluluk olmalıdır!

Ev işlerinin yanı sıra çocuk bakımının ağır yükü de kadının omuzlarındadır. Çocuk bakımı çoğu durumda kadını üretime katılmaktan alıkoymakta, böylece sosyal, kültürel ve politik yaşama katılımını engellemektedir. Bu nedenle, çocuk bakımının toplumsal bir sorumluluk olarak kabul edilmesi ve kollektif kurumlaşmalar yoluyla çözülmesi, kadının özgürleşmesinin önkoşullarından bir diğeridir.

Çocuğun bakımı ve yetiştirilmesinde tüm toplumun sorumluluk üstlenmesi, kreşler, anaokulları, çocuk yuvaları, çocuk sarayları vb. kurumlaşmaların gerçekleştirilmesi ve giderlerinin ortak fonlardan karşılanması gerekir. Böylece çocuk bakımı kadını eve bağlayan bir faktör olmaktan çıkar.

Eğitim ve sağlık gibi temel hizmet alanlarını dahi özelleştirerek kârlı sektörler haline getiren sermaye devleti, bu tür toplumsal kurumsallaşmalar için devlet bütçesinden kaynak ayırmaz. Kapitalizmde çocuk bakımı her ailenin kendi özel sorunu sayılır ve kadın üzerinden ücretsiz bir şekilde yerine getirilmesi istenir. Bunun için de kadını iş yaşamından kopartan, eve kapatılmasını meşrulaştıran ataerkil ideoloji ve kültür sürekli olarak beslenir.

4- Yaşlı ve hasta bakımı toplumsal hizmet kapsamına alınmalıdır!

Kapitalizmde çocuk bakımı gibi yaşlı ve hasta bakımı da büyük ölçüde kadının üzerine yıkılmakta, kadın bu nedenle de eve hapsolmaktadır. Özel bakıma ihtiyaç duyan hasta ve yaşlılar için ücretsiz sağlık kurumları ile nitelikli bakım evlerinin açılması kapitalizmin kâra dayalı karakteri nedeniyle mümkün değildir. Yaşlı ve engelli bakımı için çok sınırlı bir kaynak ayrıldığı için uzmanlaşmaya dayalı bir bakım ve müdahale gerçekleştirilememekte, böylece kadını eve bağlayan zincir daha da kalınlaşmaktadır.

5- Ataerkil ideoloji ve kültüre karşı sistematik mücadele

Kadının özgürleşmesinin önündeki bir başka temel önemde engel, ataerkil ideoloji ve kültürdür. Ataerkil ideoloji, kültür ve dinsel gericilik kadının toplumda ikinci cins konumunun ve köleliğinin sürmesini sağlamaktadır.

Kapitalizmin sınıfsal egemeni burjuvazi ataerkil kültür ve ideolojiyi çıkarları gereği ayakta tutmakta, her yolla beslemektedir. Böylece kadının aile içi köleliği kutsanmakta ve güçlendirilmektedir. Savaş ve ekonomik genişleme dönemleri gibi kapitalizmin ucuz işgücüne ihtiyaç duyduğu dönemlerde kadının üretime katılması teşvik edilmektedir. İşsizliğin kitleselleştiği kriz dönemlerinde ise “aile yuvasının önemi”, “kutsal annelik” vb. hatırlanmakta, ataerkil kültür ve ideoloji topluma pompalanmaktadır.

Sonuç olarak, kadının özgürleşmesi, tüm üretici yaşam etkinliklerine etkin bir biçimde katılabilmesiyle mümkündür. Bunun için de ev işleri ve çocuk bakımının toplumsal bir sorumluluk sayılarak toplumsal kurumlaşmalar yoluyla çözülmesi, binlerce yıllık ataerkil ideoloji ve kültüre, kadın-erkek eşitsizliğini meşrulaştıran ve kadını ikinci sınıf insan sayan her türden düşünce ve inanca, gelenek ve göreneğe, alışkanlık ve davranışa karşı sistematik bir mücadele yürütülmesi gerekmektedir.

Kadının kurtuluşu devrim ve sosyalizmle mümkündür

Kapitalizmin bugünkü gelişmişlik düzeyinde ev işleri ve çocuk bakımının toplumsal kurumlaşmalar yoluyla çözülmesinin tüm maddi-teknik koşulları olmasına rağmen, daha çok kâra ve özel mülkiyete dayalı niteliğinden dolayı bu olanaklı değildir. Tüm toplumsal zenginlikler özel mülk ve servet olarak bir avuç kapitalistin elinde toplandığı için, onu toplumun genel ihtiyaçları, dolayısıyla kadının sırtına yıkılan işlerin çözümü için kullanmak mümkün olmaz. Dolayısıyla sorunun köklü ve kalıcı çözümü toplumsal ilişkilerinin köklü bir dönüşümüyle, yani toplumsal bir devrimle olanaklıdır.

Bu gerçeklik elbette kadın sorununun çözümünün toplumsal devrim sonrasına ertelendiği anlamına gelmez. Mevcut düzen koşullarında, tüm diğer toplumsal sorunlarda olduğu gibi, kadının hakları ve özgürlüğü için yükseltilecek mücadele de büyük bir önem taşır. Kalıcı ve kesin çözüme ancak toplumsal bir devrimle ulaşılacağı bakışıyla, bu hedefe tabi bir biçimde tüm demokratik talepler uğruna kararlı bir mücadele verilmek durumundadır. Hakları ve özgürlükleri için mücadeleye atılan kadın, bu mücadeleler içinde gelişip özgürleşmenin yolunu açmakla kalmayacak, bu düzen sınırları içinde elde edeceği kazanımların sınırlarını da görme imkanını bulacaktır. Ve kadının bu mücadeleler içinde ileriye çıkması ve erkek işçi-emekçi kardeşleriyle ortak bir kavgaya yönelmesi, kadın-erkek eşitliğinin temellerinin bugünden atılmasını sağlayacaktır.

Sosyalist Ekim Devrimi kadının özgürleşmesinin maddi koşullarını yarattı

Sosyalist Ekim Devrimi, binlerce yıldır süren erkeğin kadın üzerindeki egemenliğinin temellerini ekonomik, toplumsal ve hukuksal alanlarda adım adım yok etmenin, kadın ile erkeğin toplumsal yaşamın tüm alanlarında eşitliğini sağlamanın maddi koşullarını yaratmıştır.

Sovyet düzeninde daha ilk adımda kadınlara, ekonomik, siyasal, kültürel, yönetsel vb. tüm alanlarda erkeklerle eşit haklar verildi. Kadınlar iş, evlilik, kürtaj vb. alanlarda daha önce hiçbir kapitalist ülkede görülmemiş haklara sahip oldular.

* 1918’de kabul edilen ilk Sovyet Anayasası ile kadınlar politik hak eşitliğine, seçme ve seçilme hakkına kavuştular.

* 1926’da çıkartılan yasayla resmi nikâhlı ve nikâhsız birliktelikler eşit sayıldı. Evlilik kadın ve erkeğin gönüllü birliği haline getirildi. Evlilik içi ve dışı çocuk ayrımı kaldırıldı. Miras hakkı feshedildi.

Kadının toplumsal ve siyasal yaşama katılımının öndeki hukuksal engeller aşılırken, gelenekler, görenekler ve değer yargılarına karşı da kararlı bir mücadele yürütüldü. Ev içi sorumluluklar kadınların üzerinden alınarak ve kadınlara eşit siyasal haklar tanınarak, devlet yönetimine katılımları doğrultusunda önemli adımlar atıldı.

* Kadının üretime ve toplumsal faaliyete katılması için çocuk bakımı ve eğitimin toplumsallaştırılmasında önemli adımlar atıldı. Kreşler ve çocuk yuvaları, tüm gün süren okullar, hafta sonu ve okul sonraları için çocuk kulüpleri, boş zamanların spor ve kültürel faaliyetlerle geçirilebileceği merkezler, yaz kampları, yatılı anaokulları ve kreşler açıldı. Kırsal kesimlerde hasat zamanı açılan sezonluk kreşler ve çocuk yuvaları ile, kadınların toplumsal üretime çekilmesinin maddi koşulları yaratıldı.

* Kadını köleleştiren ev işlerinin toplumsallaştırılmasında önemli bir mesafe alındı. Ortak mutfaklar, çamaşırhaneler, dikimevleri, onarım atölyeleri açıldı.

* Ekim Devrimi’yle dünya tarihinde ilk defa “eşit işe eşit ücret” ilkesi ilan edildi. Yalnızca erkeklerin çalıştırıldığı bazı iş alanları kadınlara açıldı ve kadının mesleki eğitim düzeyi yükseltildi. Yasal düzenlemelerle kadına tanınan “çalışma hakkı” ve “eşit işe eşit ücret” ilkesi, kalifiye olmayan kadın emeğinin mesleki eğitimlerle geliştirilmesiyle pratikte de gerçekleşmiş oldu. Kadının mesleki eğitimi ve kültürel düzeyinin yükseltilmesi doğrultusunda sistematik bir çaba harcandı.

* Başta fuhuş olmak üzere kadının metalaştırılmasına karşı etkili bir mücadele verildi.

* Çıkarılan kanunlarla sağlıklı çalışma ortamı güvence altına aldı. Anne sağlığı için özel düzenlemeler yapıldı. Gebe kadınlar sağlıklarına zarar vermeyen hafif işlerde çalıştırılırken, gece çalışması ve fazla mesai yasaklandı. Özel dinlenme ve emzirme odaları yapıldı. Yemek saatleri dışında aralıklarla 3.5 saatlik emzirme izni verildi. Devlet sigorta fonu tarafından işçi kadınlara bebek giyeceği ve maması almaları için doğum ödeneği ayrıldı. Doğum izni boyunca ücretleri tam olarak ödendi. Gebelik izni, doğumdan sonra hiçbir güçlükle karşılaşmadan işe geri dönme gibi uygulamalarla kadınlara her türlü kolaylık sağlandı.

Kürtajın yasalaştığı ilk ülke de Sovyetler Birliği oldu ve hastanelerde ücretsiz yapılması sağlandı.

 
§