24 Nisan 2015
Sayı: KB 2015/16

Sınıfımız ve onurumuz için kavgaya, 1 Mayıs’a!
AKP’nin kozu devlet terörü!
“Haklarımız, avukatlık mesleği saldırı altında”
Soma Davası: Düzenin aynası
Katliam davasına karartma talebi
Metal işçisinin büyük isyanı
Metal işçisinin öfkesi mücadeleye dönüştü!
Türk Metal’in kaderi pamuk ipliğine bağlı
MİB’den Renault işçilerine: Yumruk gibi kenetleneceğiz!
Sendikal ihanete ve sermayeye karşı direnen metal işçilerini selamlıyoruz!
İlbeyli işçileri hakları için eylemde
DİSK/Tekstil’de yeni ihanetler için yola devam
‘Rüyalar’ sektöründe kabustan uyananlar
Seçimler, düzen partileri, HDP ve solda parlamentarizm
Düzen siyasetine sendikal bürokrasiden destek!
BDSP: Sınıfın kızıl bayrağı altında 1 Mayıs'ta alanlara!
Ümraniye'de çok yönlü 1 Mayıs hazırlığı
Mamak'ta coşkulu 1 Mayıs şenliği
İşçi bültenlerinde 1 Mayıs rüzgarı
Ankara’da coşkulu 1 Mayıs etkinliği
İzmir’de DGB-DLB’den 1 Mayıs pikniği
Ermeni soykırımı ve burjuva propagandanın iğrenç yüzü
Kapitalizm Akdeniz'i mezarlığa çevirdi
ICOG’dan 1 Mayıs çağrısı
Alman devleti bir polis devletidir!
İşçiler, emekçiler ve gençler ayakta!
Eğitimde özelleştirme saldırısı
Bozuk düzende sağlam çark olmaz
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Ermeni soykırımı ve
burjuva propagandanın iğrenç yüzü

 

Türk burjuvazisi ve onun örgütlü şiddet aygıtı sermaye devletinin azgın Türk şovenizmini kışkırtarak unutturmaya çalıştığı tarihsel suçlarından biri olan Ermeni soykırımını inkar politikası, emperyalist devletler tarafından gerici emperyalist amaçları uğruna gündemleştirmeleri ile birlikte duvara tosladı. Her yıl Nisan ayında emperyalist efendileriyle Türk sermaye devleti arasında Ermeni katliamı üzerinden kapalı kapılar arkasında yapılan kirli pazarlıkların sonuna gelindi. Vatikan’a yaptırılan ‘Ermeni soykırımı’ açıklamasını diğer emperyalist devletler ve kurumlar da paylaştılar. Tarihsel bir vaka olan Ermeni soykırımı açıklamasının öncülüğünün Vatikan’a verilmiş olması da tesadüfi bir olgu değildir.

Türk şovenizmi ve halklar arasında
kışkırtılan düşmanlıklar

1915 yılında başta Ermeni ulusu olmak üzere Anadolu’da yaşayan gayri-Müslimler planlı bir şekilde katledildiler. Aynı ulusal kimlik ve inanca sahip olanların yaşlı-genç, kadın-erkek ve hiçbir sınıfsal ayrım yapılmadan devlet güçleri tarafından, belli bir politik hedef ve amaç uğruna kitlesel olarak katledilmeleri, kelimenin gerçek anlamıyla ‘soykırım’dır. Türk burjuvazisi ve onun zor aygıtı olan sermaye devletinin eli Ermeni ve diğer halkların kanlarıyla yıkanmıştır. Katlederek, sürgüne zorlayarak yok ettiği Ermenilerin mülkiyetine zorla el koyan Türk burjuvazisi de modern dünya tarihinin genel çizgisinin dışında kalmadı. Sömürge halkların zenginliklerinin yağmalanması, ülkelerinin talan edilmesi temelinde semiren burjuvazi modern ulus devletlerini bu kan deryası üzerine kurdu. İstisnasız olarak burjuva ulus devletlerin temellerinde, bağımlı sömürge halkların yağmalanan maddi ve kültürel zenginlikleri vardır. Türk burjuvazisi de sınıfdaşlarıyla aynı yoldan yürüdü. Yıkılan Osmanlı hanedanlığının kalıntıları üzerinde ulus devletini kurabilmek için, öncelikle gayri-Müslimleri hedefledi. Ulus devletini kuran Türk burjuvazisi durumunu güçlendirmek ve baskı altında tuttuğu emekçileri ulus ‘kardeşliği’ altında birleştirmek için Kürt ulusuna karşı suç işlemekten de geri durmadı. Soykırım, katliam ve sürgünlerle el değiştiren maddi zenginliklere zorla el koyan Türk burjuvazisi, bu kan deryasında semirerek büyürken, milliyetçilik zehrini topluma aşılayarak Türk şovenizmini devlet ideolojisi yaptı.

Emperyalist efendilere kölece bağlılıkhalklara karşı dizginsiz düşmanlık

Burjuva manada da olsa reformcu bir geleneğe sahip olmayan Türk burjuvazisi sorunların çözümünde kendi halkına karşı emperyalist efendileriyle işbirliği yapmaktan geri durmadı. İşlediği tarihsel suçların efendileri tarafından bir şantaj aracı olarak kullanılmasına karşı bir irade ortaya koyamadı. İşlediği suçları inkar ederek, resmi tarih yazımlarıyla unutturabileceğini sandı. Devrimci ve ileri güçleri, tarihsel gerçekliğin hakkını veren aydın ve sanatçıları ise şiddet ve devlet terörüyle susturmaya çalıştı. Türk sermaye devletinin gerçekleri tersyüz eden aşağılık yalanlardan oluşan resmi tarih yazımının dikişleri patladı, ipliği pazara çıktı. Teselli olarak ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Marie Harf’ın "Bu yıl bazıları biraz farklı bir dil duymayı bekliyordu, bunu biliyoruz. Onların perspektifini elbette anlıyoruz ama geçen yıllarda takındığımız yaklaşımın doğru olduğuna inanmayı sürdürüyoruz. Bu yıl da takınmakta olduğumuz yaklaşım bu: Hem geçmişi kabul etme hem de geleceği istikrarlı kılma noktasında bölgesel ortaklarla çalışabilmemiz açısından" şeklindeki açıklaması kaldı.

Harf’ın yaptığı bu açıklama şimdilik Türk sermaye devletinin gerici amaçları için bir teselli olsa da, ‘bölgesel ortaklarla çalışabilmemiz açısından’ diyerek, yaptığı açıklamanın bölgemiz halkları için hangi karanlık senaryoların hazırlandığına da işaret ediyor. Gelecek günler, güçten düşürülmüş, burnu sürtülmüş Türk sermaye devletinin ABD emperyalizminin daha çok hizmetine gireceği günlere gebedir.

Liberal yalanlardan beslenen
reformist hayaller

Tarihsel bir suçun ikrarının suçu işleyenler tarafından değil de, bu suçun işlenmesinde yardım ve gözcülük yapanlar tarafından açıklanması bir tarihsel gerçekliğin geniş yığınlar tarafından öğrenilmesi bakımından olumludur. Ancak politikada sınıfsal bakış açısını bir yana bırakan saflara yer yoktur. Dinsel bir kimliğe ve hiç de temiz bir geçmişe sahip olmayan Vatikan gibi bir devletin yaptığı açıklamayı emperyalist merkezlerin koro halinde tekrarlamasından bölge halkları için olumlu bir sonuç çıkartmak ancak liberal avanakların işi olabilir. Eşi benzeri olmayan kanlı bir geçmişe sahip olan burjuva uygarlık ve bu uygarlığın güçlü (ve güçsüz) devletlerinin temelleri kanla vaftiz edilmiştir. Burjuva devletlerin birbirleri hakkında ileri sürdükleri suçlamalar yerden göğe kadar haklıdır. Biz, bunların tümünün bir suçlular topluluğu olduğunu biliyoruz.

Geçmişte olduğu gibi bugün de ellerinde emekçi halkların kanları vardır. Burjuvazi asırlardır iktidarda olmanın sağladığı tarihsel deneyimlerle yönetmeyi iyi öğrenmiştir. Ne zaman ve nerede ne yapacağını iyice ezberlemiştir. Bir an için işbirlikçi Türk burjuvazisinin ve onun kirli, karanlık ve kanlı devletinin Ermeni soykırımından dolayı Ermeni halkından özür dilediğini varsayalım. Liberalleri ve onları iki adım arkadan takip eden sosyal reformistleri kızdırma pahasına soralım; bu neyi değiştirir? Çarpıcı bir örnek olarak Alman burjuvazisini ve onların devletini verelim. Hitler faşizminin yaptığı katliam ve soykırımlardan dolayı Yahudilerden özür dilemediler mi? Artık gelinen yerde Ermeni soykırımı gerçeğini dilendirmek yetmiyor. Asıl sorun bu suçların arkasında yatan sınıfsal amaçları açıklayarak, burjuva mülkiyet sistemi içerisinde bu sorunlara çözüm bulunamayacağını yüksek sesle ilan ederek, sosyalist bir devrim için işe koyulmaktır. Ötesi yalandır, emekçi halkaları aldatmaktır.

Türk burjuvazisinin tarihsel soykırım suçunun, gerici amaçlar için de olsa müttefikleri tarafından ikrar edilerek, suratına çarpılmasından devrimci işçi hareketi kendi devrimci amaçları için yaralanacaktır. Soykırım ve katliamların arkasında yatan sınıfsal gerçekliği, mülkiyeti gasp etme bezirganlığını açıklayarak burjuvaziyi bir bütün olarak suçlayacaktır. Bu suçların kökünü kazımanın yegane yolunun özel mülkiyet sistemine son verecek olan toplumsal bir devrimden geçtiğini, burjuva sistem içinde kalıcı dostluk ve barışın olanaklı olmayacağını açıklayarak sosyalist devrim çağrısını yükseltecektir.

 
§